Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Cuma, Kasım 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaFelsefeAfşar TİMUÇİNNietzsche’nin Talihsizliği | Afşar Timuçin

Nietzsche’nin Talihsizliği | Afşar Timuçin

GENÇLİĞİMİZDE Nietzsche’nin adını anmaya korkardık. Adını anarsak bize de faşist derler mi? Gençlik böyle garip bir dönem işte. Birileri hiçbir gerekçeye dayanmadan Nietzsche’yi Hitler’ci ulusçuluğun ve yahudi karşıtlığının öncüsü ilan ettiler. Nietzsche her türlü ulusçuluğun ve ırkçılığın düşmanıydı. Almanları “kültürün yerine siyasal ve ulusal çılgınlığı koydular” diye suçlar, onlar için hödükler biracılar gibi sıfatlar kullanırdı.  “Aydınlığın düşmanı” dediği alman felsefesinin yerine fransız kültürünü benimsedi. Schopenhauer’a hayrandı, “O da benim gibi raslantıyla alman oldu” diyordu.

Büyük dostu Wagner’den soğuması Wagner’cilerin giderek ırkçı bir çizgiye yerleşmesiydi. Nietzsche Heine’yi ve Offenbach’ı bozulmuş alman duyguculuğuna karşı oldukları için seviyor ve yüceltiyordu. Yahudi halkının İsa’yı ve Spinoza’yı insanlığa kazandırdı diye överdi. Yahudi değildi ama kendini yurtsuz bir yahudi olarak görüyordu. Hıristiyan inancına karşı olduğu gibi yahudi inancına da karşıydı. Sevgilileri ve dostları yahudiydiler.

Yapıtlarındaki “savaşçı” kavramının, bazı ahmakların sandığının tersine, askerlikle bir ilgisi yoktu, onun savaş dediği şey usun önyargılarla kavgasıydı. Ona göre Almanın en büyük yanlışı fransız kültürüne ve yahudi kültürüne karşı olmasıydı. Ona göre Almanların iki büyük yanlışı vardı: fransız kültürüne ve yahudi kültürüne kötü gözle bakmak. O yahudi halkına İsa’yı ve Spinoza’yı insanlığa kazandırdığı için hayrandı. Kendini bir bakıma bir “yurtsuz yahudi” olarak görüyordu: sevgilileri ve dostları yahudiydiler. Bununla birlikte hıristiyanlığa karşı olduğu gibi yahudi inancına da karşıydı. Yapıtlarındaki “savaşçı” kavramının askerlikle hiçbir ilgisi yoktu. Onun savaş dediği şey usun önyargılarla kavgasıydı. Ecce homo’da Nietzsche alman filozoflarını “pis” diye nitelendirdi. Çünkü onlar insanın insan olma koşullarını, ruhsal derinliklerini düşünmeden koca koca felsefe dizgeleri ya da metafizikler kurdular, Fransızların XVII.yüzyılda yaptığına benzer bir bilinç araştırması yapmadan dünyayı ve her şeyi bütünüyle açıklamaya kalktılar.

Kızkardeşinin ona oynadığı oyunu biliyordum, hatta kızkardeşine yazdığı o ünlü mektubu da biliyordum ama o konuda bir araştırma yapmamıştım. Geçende onunla ilgili kitapları karıştırırken André Vergez’le Denis Huisman’ın Histoire des philosophes illustrée par les textes adlı kitabında mektubun örneğini buldum. Ayrıca Pierre Garnier’nin Nietzsche’sinde de konuyla ilgili bilgiler vardı. Nietzsche’nin en büyük talihsizliği kızkardeşi Elisabeth’in Forster adlı yahudi düşmanı bir ırkçıyla evlenmiş olması ve bu büyük düşünürün görüşlerini kocasının siyasal hevesleri için kullanmasıydı. Nietzsche’nin Elisabeth’e yazdığı 26 aralık 1887 tarihli mektup ilginçtir. Forster Paraguay’da bir alman kolonisi kurmuştu, Nietzsche bu nedenle kızkardeşine “lama” diyor. “Sen benim zavallı lama’m, çok büyük aptallıklar ettin, hem kendin için hem benim için. Yahudi düşmanı bir önderle evlenmen içimi her zaman kin ve acıyla dolduran bir uzaklaşmanın benim için ne anlama geldiğini açıklıyor. Bana bir koloniciyle evlendiğini, bir yahudi düşmanıyla evlenmediğini söylüyorsun. Olabilir. Ama Forster ölümüne kadar dünyanın gözünde bir yahudi düşmanı olarak kalacak. (..) Bütün bunlar bana ne kadar acı veriyor ve ne kadar acı verdi bilemezsin. (..) Bağışla beni, bunları söylemekte haksızlık ediyorum, zavallı lama’yı bu partinin görüşlerinden ötürü sorumlu tutmak doğru değil. Ama ben her zaman ‘doğrucu’ olabilecek yapıda biri değilim. Malwida birinde bana iki kişiye, Wagner’e ve sana haksızlık ettiğimi yazdı. Neden? Çünkü ikiniz de benim çok sevdiğimsiniz ve beni bırakmış olmanızın bende yarattığı kini susturamıyorum…”

Elisabeth kocasına çok bağlıydı. Weimar’da bir Nietzsche arşivi kurdu. Burada Nietzsce’nin manevi varlığını yaşatacaktı. Kardeşinin yapıtlarını ve mektuplarını utanç verici ölçülerde tahrif etti. Kafasına yatmayan yerleri mektuplardan çıkardı, onlar bildiği gibi ‘düzeltti’. Bunu insanlar Elisabeth’in ölümünden (1935) sonra sezdiler. Kadın Nietzsche’nin bazı kişilere gönderdiği mektupları kendisine yazılmış gibi yayımlamıştı. Birçok yapıttan birçok cümleyi çıkarmış, birçok cümleyi kendine göre değiştirmişti. Elisabeth’in kalemiyle Nietzsche faşizme yol veren sermayeci düzenin büyük savunucusu olup çıkmıştı. Pierre Garnier onun şiir dünyasını anlatırken pek haklı olarak şöyle der: “Nietzsche’nin talihsizliği bildirisini almaya pek de hazır olmayan sıradan bir toplumun şairi olmaktı.”

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments