Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Çarşamba, Ekim 16, 2024
No menu items!
Ana SayfaFelsefeAfşar TİMUÇİNYaşamınız acılar içinde geçecek, çünkü insanları sevmiyorsunuz | Afşar Timuçin

Yaşamınız acılar içinde geçecek, çünkü insanları sevmiyorsunuz | Afşar Timuçin

DURMADAN adam öldürüyorlar. Seven öldürüyor, öfkelenen öldürüyor, haklı olduğuna inanan öldürüyor. Toprağı sevseydiler böyle yapmazlardı. Onlar hırslarını, inatlarını, geriliklerini, boşluklarını, karanlıklarını, amaçsızlıklarını seviyorlar. Daracık bilinçlerinde içeriklerini hiç bilmedikleri kutsal kavramları birer kabuk olarak barındırıyorlar, bu kavramları anlatan terimlerle dudaklarını süslemekten geri kalmıyorlar, ancak olmakla ilgili hiçbir telaşları yok. Sevmeyi bilmiyorlar ya da beceremiyorlar. En yakınlarındaki insanları sevmedikleri gibi kendilerini de sevmiyorlar.

Sevmeyi bilseydiler önce üstünde yaşadıkları toprakları severlerdi, o topraklarda yaşayan insanları severlerdi, çıkarları adına bu toprakların altından girip üstünden çıkmazlardı. Üstünde yaşadıkları toprakları sevselerdi dünyayı da severlerdi. Sevmeyi bilseydiler o güzelim toprakları alın terleriyle sularlardı, daha da güzelleştirirlerdi. Ne gezer! Bir ağaç dikmek bile azaptı onlar için. Ağaç kesmeye gelince, o işte üstlerine yoktu.

Bir yığın bahanemiz var. İnsan kendini savunmaya, kendini haklı çıkarmaya kalktı mı neler bulmaz neler söylemez! Özellikle çok kötü eğitilmiş olduğumuz doğrudur. Daha başka şeyler de var. Evet ama, insan dediğin eğitilen olmaktan çok kendini eğiten varlıktır. Geri bırakılmışlığımız her şeyden önce geri kalmışlığımızdır, kim ne derse desin. Kimse kimseyi geri bırakamaz. Yakınmak her zaman kendi küçüklüklerini savunmaktır. Direnen insan diye bir şey yok mu şu dünyada? Avanta yaşayalım, kolayından sürdürelim yaşamımızı, ekmeden biçelim, birileri bizi pohpohlasın, birileri baksın bize. Artık bunlar Avrupalılar mı olur, ne bileyim başkaları mı olur… Sorarsanız açık yüreklilikle konuşacaklardır, şu bencillikler dünyasında kimseyi sevmediklerini söylemekten çekinmeyeceklerdir.

Aralarında birilerini ya da bir şeyleri sever görünmeyi görev bilenler vardır. Evet, birileri bir şeyleri sever görünüyorlar ama onlar da sevmeyi öğrenememişler. En küçük bir çıkar karşısında gözleri çakmak çakmak olan insan başkalarını ya da bir şeyleri sevebilir mi? Gerçekte çocuklarını bile sevmediler. Çocuklarını sevselerdi bu çirkin düzenin faturasını çocuklarına çıkarıp onları büyük adam etmek adına aptala döndürmezlerdi. “Haydi kızım, sabah oldu, çabuk kalk, sınava gideceksin!” Oysa o çocuk oynamaya gitmeliydi. Kaldı ki insanın çocuğunu, karısını, kocasını, babasını, anasını, yengesini sevmesi gerçek anlamda insanları sevmesi demek değildir. Siz bütün insanı sevebiliyor musunuz, adını hiç bilmediğiniz uzak ülkelerin insanlarını kardeş bilebiliyor musunuz, ona bakın. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış bebeklerin yazgısını kendi yazgınız gibi duyabiliyor musunuz? Son kalan lokmayı komşusuyla paylaşabilen insandan bir şeyler var mı sizde? İçinizde haksızlıklara karşı bir başkaldırının günden güne daha da dallanıp budaklandığını duyabiliyor musunuz? Yoksa siz ancak benim külahıma anlatırsınız yüceliklerinizi, insancılıklarınızı, adanmışlıklarınızı, toplumculuklarınızı, demokratlıklarınızı, bilgeliklerinizi, savaşçılıklarınızı…

İnsan olmak istiyorsanız önce toprağı seveceksiniz, kendi toprağınızı seveceksiniz. Sonra onun üstünde yaşayan insanları seveceksiniz ve onun üstünde yaşayan insanlara kendinizi adayacaksınız. Öldürmeyeceksiniz, bir insan öldürmenin kendini yüz kere bin kere öldürmekten başka bir şey olmadığını bileceksiniz. Her insan öldüren kişi önce kendini öldürmüştür. İnsan öldüren insanın insanlığı kalmaz. Sevgilini öldüreceksin, kutuya sığmadı diye bir de kafasını keseceksin, öyle mi? Ne adına olursa olsun öldürmeyi ya da öldüreni savunduğumuzda küçüldükçe küçülürüz, önce kendi içimizde sonra kendi dışımızda. Ölümün gücü yokluk kadardır. Yaşama emek vermezsek bu topraklar bize hiçbir şey vermez. Her çıkışımızdan gözyaşları toplayarak döneriz. İğrenç çıkarları için arkamızda durur görünenler de bir gün bizi olduğumuz yerde bırakıverirler. Sevmeyi bilemediğimiz sürece yapayalnız kalırız, yalnızlığın en acısını, en boğucusunu, en bereketsizini çekeriz.

Yaşamınız acılar içinde geçecek, çünkü insanları sevmiyorsunuz, üstünde yaşadığınız güzelim toprakları sevmiyorsunuz. Hırslarınızı şöyle bir aralayıp kendinizi görebilseniz gelecekte sizi bekleyen açmazları da bugünden sezebilirsiniz. Yaşam kolaya kaçıp kendi sırtından geçinmek isteyenleri önünde sonunda tutup yere çalmıştır. Yaşamla oyun oyunların en tehlikelisidir. Kendini bilen insan yaşamla oyun oynamaz. Siz siz olun, size zor da gelse kendinizi ve başkalarını biraz olsun sevmeye çalışın. O zaman dünyalar sizin olacak.

Afşar Timuçin;  Üstünde Yaşadığınız Toprak

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments