Bandista bir aralık, bu darlık bu basmakalıp, bu ayık kafayla esrik taklitleri, bu aramızda yaşayan katilleri teşhir etmek gerek dedi evde uyuklarken. Uyanmak gerek dedi önce kendi kendine, evde bir gitar çaldı manuş, klarnet aktı meyanlı, kaydırmalı, akordeon zaten doldurmuştu köşe bucak, vurmalılar hazırdı “marş”a, başladı ev’in hikâyesi, varyetesi söküp söküp yapmanın.
Bandista evi şenlik kıyamet bir eylem bandosu şimdi ses vermekte ska, balkan, vertov, reggae, eşitlik, özgürlük, cango, votka, adalet, kökler sularından… Bandista evinde geceler gündüz gündüzler denktir geceye, bu evde güneş batsa da dinlenir ev hece heceye. Bu evin odaları geniş uzun dar hayal; bu evde mebzul miktar kapılar kilitsiz gıcırdar. Bu evde koridorlar, sokaklar ve meydanlar, sahneler salonlar dansla sesle hınçla çığlıklar… Bu ev bir dağ başında bir gettoda ya da down-town’da, bu ev dev bir karavan bu evi bulur arayan. Bu evin sakinleri kara kızıl mor renkleri, yeşil sarı turunç ve nar, bu ev binbir bedenle var. Bu ev döker alınteri, bu ev rahim yangın yeri; söndürür kandilleri nice esrik sever evi. Bu evde geçmiş hüzünle değil hüsnü kabulle, bu evde gelecek yokla değil beklenir telaşla. Bu ev tenha bu ev dar-maduman kanma yalan, gözyaşları ağıtlar destanlar epik tasalar, bu evde yasalar değil ses verir yoldaş maison’lar!
Bandista is a music collective established in May 2006 in Istanbul, Turkey. Bandista has its roots in the cultural diversity of Anatolia; though the band’s presence clearly declares its internationalist approach. The sound of Bandista varies from Django to Reggae, from Bratsch to Ska, Dub and Afro-Beat. The basic formula of the band is to deconstruct whatever sound, text and image possible in favour of a border and class free world. Every Bandista performance is a situationist experiment of rage and rapture. Bandista has performed in several festivals, demonstrations and clubs in Turkey and abroad.
kayıt / recording: Bandista, Kadıköy | miksaj / mixing: BeatBox Pro-Lab Sound, Napoli
mastering: Studio Soulfingers, Napoli | kapak / cover: Bandista | nisan/april 2009
* …Sollte jedoch der deutsche Leser pharisäisch die Achseln zucken über die Zustände der englischen Industrie und Ackerbauarbeiter, oder sich optimistisch dabei beruhigen, dass in Deutschland die Sachen noch lange nicht so schlimm stehn, so muss ich ihm zurufen: De te fabula narratur!
…ama eğer Alman okur, İngiliz sanayi ve tarım işçilerinin durumuna omuz silker, ya da iyimser bir biçimde Almanya’da işlerin bu kadar kötü olmadığı düşüncesiyle kendini avutursa, ona açıkça şunu söylemeliyim: “De te fabula narratur!’
Karl Marx, Das Kapital, Vorwort / Önsöz, 1867
“De te fabula narratur, senin hikâyeni anlatıyorlar… bize söyleyeceği bir şey daha vardır: Warensprache’nin [meta dolaşımının dili], metaların dilinden telaffuz edilmiş anlatısını (biteviye kapitalizmin konuşması) tercümesi yeterli değildir: onun yerine başka bir anlatının, yepyeni bir anlamın konulması, kısacası “başka bir hikâyenin anlatılması” gerekir. Bu “yeni hikâyeyi dinlemek” için birçok kulağın dikilmiş olduğunu biliyoruz. Ama diller kendi kendilerine konuşamazlar. Farklı hikâyelerin –neredeyse sayısızca– nasıl olanaklı olduklarını anlamış olmak pek şaşırtıcı gelebilir.”
Ulus Baker, Marx’ın Bir Çift Sözü Var, 1996
kalplerimizde, kardeşlerimizde, kardeşlerimize…
bir oppa tzupa zound zystem hareketidir. | an oppa tzupa zound zystem move.
copyleft, bandista, 2009 | armağandır. çoğaltınız! dağıtınız! | copy! distribute!
www.tayfabandista.org | www.opzzz.org
haydi barikata
kara fırtınalar sarsıyor göğü, kara bulutlar kör eder gözleri, ölüm ve acı beklese de bizleri, onları yenmek için yürümeliyiz ve en değerli varlığımız özgürlük, cesaret ve inançla savunmalıyız, haydi barikata haydi barikata, ekmek, adalet ve özgürlük için, kalplerimizde, kardeşlerimizle, tüm dünyada büyüyor direniş, haydi barikata haydi barikata, ekmek, adalet ve özgürlük için!
söz: Bandista
müzik: ilk düzenlenişi 1879’a dayanan, ancak 1905 Mayısında Polonya’da işçi kortejlerinin yarı resmi marşına dönüşüp akabinde uluslararası yaygınlık kazanan, Polonya’nın kadim hürriyet ezgilerine dayanan Warszawianka marşı, 36 İspanyasında A Las Barricadas adıyla CNT’nin alamet-i farikasına dönüştü.
Temelde Valeriano Orobón Fernánez’in İspanyolca sözlerinin Türkçe söylenişine dayanan söz bloğu, aynı zamanda bu marşın Türkçe’deki ilk bütünlüklü ve aslına sadık dile getirilişidir. Türkiye devrimci hareketinde –esinlenlemeler ve belli bölümlerin bağlamdışı sözlerle bazı anarşistler tarafından söylenmesi dışında- daha önce kayıt altına alınmamış ve marş bütünlüğünde söylenmemiştir; ayrıca Avrupa devrimci hareketi tarafından da unutulmuş ve Bandista repertuarının beynelmilel dinleyici tarafından en çok talep alan marşlarından biri haline gelmiştir.
özgürlüğe manuş
ne seattle ne cenova ne latin amerika’da, ne hindistan’da bir arayışta, özgürlük içinde özgürlük kafanda özgürlük, özgürlük sen nerdeysen orada, ne sokakta ne meydanda ne kampüste ne yolda, ne mahpusta ne torna tezgâhında, özgürlük içinde özgürlük kafanda özgürlük, özgürlük sen nerdeysen orada, hem seattle hem cenova hem latin amerika’da, hem hindistan’da bir arayışta, özgürlük elinde özgürlük seninle özgürlük, özgürlük sen ordaysan orada, hem sokakta hem meydanda hem kampüste hem yolda, hem mapusta hem torna tezgâhında, özgürlük elinde özgürlük seninle özgürlük, özgürlük sen ordaysan orada!
söz: Bandista
müzik: İkinci Dünya Savaşı Yunan Direnişinin anonim ezgilerinden olan San Atsalino Teixos’un Django Reinhardt tarzında ve Manuş müziğe bir saygı olarak icrası.
Bandista’nın bir varyete olarak icra ettiği iki benzer, ancak anlamda taban tabana zıt söz bloğu üzerine kurulu bu şarkı, müzikal formu itibariyle de eğlenceli bir marş olarak ilk kez Türkçe’de söylenmektedir.ille de rumba
dalgaları karşılayan, (rumbara rumbara rumbamba) gemileri andırarak, (rumbara rumbara rumbamba) gövdemizle karanlığı yara yara, ay carmela. çıktık rüzgarları serin, (rumbara rumbara rumbamba) uçurumları en derin, (rumbara rumbara rumbamba) havaları en ışıklı sıradağa, ay carmela. arkamızda düşman gözü, (rumbara rumbara rumbamba) gibi karanlığın yüzü, (rumbara rumbara rumbamba) önümüzde bakır taslar güneş dolu, ay carmela.. dostların arasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) güneşin sofrasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) dostların arasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) güneşin sofrasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) dostların arasındayız, güneşin sofrasındayız. dostların arasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) güneşin sofrasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) dostların arasındayız, (rumbara rumbara rumbamba) güneşin sofrasındayız, (rumbara rumbara rumbamba)
söz: Nazım Hikmet-Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü’den (1949) detay.
müzik: Kökleri 19. yy’a dayanan bir halk ezgisi üzerine 36 İspanyasında yazılan sözlerden müteşekkil bu şarkı bugün artık unutulmaya yüz tutmuştur; İspanyolca sözler bazı kaynaklarda Lorca’ya mal edilir.
El Paso del Ebro veya Viva la Quince Brigada adlarıyla da bilinen Ay Carmela şarkısı, marş formu içinde olmasa bile faşizme karşı savaşan İspanyol anarşistleri ve sosyalistleri üzerinde şevk ve umut verici bir etkiye sahipti. Bandista bu şarkıyı Türkçe söylemek isterken, üzerimizde önemli bir etkisi olan başka bir şarkı ve söz bloğu, yani Timur Selçuk ve Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü’yü anımsadı ve bir yapı söküp takma faaliyeti sonrasında iki şarkıyı birbiri içine ördü.
her şeyin şarkısı
her şey herkesleşiyordu, herkes her şeyleşiyordu, tarih durmadan yazılıyordu, birden olanlar oldu, bir kırmızı koltukta yatarken, ekranda dziga vertov dönerken, psinoza mavladı birden, şaşkınlık hâsıl oldu, bir çapa bir votka bir ılık meltem, kıbrıs’ta dört ceset bir baker’ken, havariler mitler yazarken, uyku bastırıyordu, meneviş’ten glorya’ya sokak’ta bir votka, kadıköy evinde jacques brel çalmakta, temmuz oldu yaz bitti hoca kalk haydi, tayfa marquiz yolunda, gördüğüne inanma, gördüğüne inanma, gördüğüne inanma, sen!
söz: Bandista
müzik: Bandista
Hocamız, ev arkadaşımız, bize müziği anlamayı öğreten insana dair bir kolaj.
mâyâ
albenisi albeni, albenisi sanki bir, şa lala lala lala la, düşkün bir düşe benzer, heveskâr eğlenceler, burjuvazi büyüler, temaşa verir huşu, sanki bir tavuskuşu, ga gaga gaga gaga ga, gagasında pembe toz, uyku inkâr ve hipnoz, dolce vita ah ne hoş, uyan artık ey uyan, uyan âlem-i reayan, pa papa papa papa pa, patlayan bir volkan ol, şol zulümden çıkar yol, mevcudiyet kavgası!
söz: Bandista
müzik: Amaritzi
Bandista’nın son dönemine ait bu Balkan ezgisi, kabare formuna yakın ve bunu mümkün kılan söz bloğunun tekrarı ve nihayetinde Enternasyonel marşına yapılan bir göndermeyi içermektedir. Hint mitolojisinde dünyanın aldatmacası anlamına gelen mâyâ kavramı, burjuvazinin ayartıcı çekiciliği, hafızasızlık, duygular dünyasına hitap eden sanatsal üretimler ve gösteri toplumuna dair bir beyanı kapsayacak şekilde kullanılmıştır, yine bu mitologya mâyâ’nın büyüsünden kurtuluşu bir uykudan uyunmakla özdeşleştirmektedir, buradan da Enternasyonel’in ‘uyanmak’ göndermeli giriş bölümünün kendimizce tekrarını sunmamızın imkânı doğmuştur.
aim
hayat denilen kavgaya girdik, emin adımlarla yürüyoruz, biz bu karanlık yolun sonunda, doğacak güneşi görüyoruz, dağları aşıyor, bak yakınlaşıyor, kızıl yıldız, zafer kuşu, bu bir rüya değil, bu bir hülya değil, yıldızıdır kurtuluşun, kara deryalarda bir fenersin, senin ışığınla yürüyoruz, biz bu karanlık yolun sonunda, doğacak güneşi görüyoruz, fabrikalarda biz, tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan, dil farkı bilmeyiz, din farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan, anamız amele sınıfıdır, yurdumuz bütün cihandır bizim, hazırlandık o büyük kavgaya, başta bayrağımız sosyalizm, bayrağını yükselt, daha daha yükselt, yükselt bayrağı yukarı, bugüne vuralım, yarını kuralım, kaldıralım sınırları, bugüne vuralım, yarını kuralım, kaldıralım sınıfları!
söz: Yoldaşlarımız
müzik: 1920 yılında Kızıl Ordu’nun Beyazlara karşı verdiği mücadeleye dair bir övgü olarak Samuel Pokrass tarafından düzenlenen Belaia armiia, chiornyj baron [Beyaz Ordu, Kara Baron] marşı, 1927 yılında Temmuz Ayaklanması günlerinde Die Arbeiter von Wien adıyla Avusturya sosyalistleri arasında yaygınlaştı ve ilerleyen yıllarda özellikle faşizme karşı mücadelenin simgelerinden birine dönüştü.
Avusturya İşçi Marşı’nın Türkçe’ye ne zaman ve kim tarafından aktarıldığı bilinmemektedir. Bandista aim [niyetimiz] olarak andığı bu marşı köklere bir saygı ve mücadelenin ve kendimizi ifade tarzımızın yıllar geçmesine rağmen nasıl da esasta aynı kaldığını vurgulamak için en bilindik haliyle icra etmekte, yeni muhalefet kuşağı ile geçmiş arasında bir bağ kurmayı amaçlamaktadır.
kara çocuk raksı
djelem, djelem, lungone dromensa, maladilem baxtale romensa, ay, romale, ay, chavale, nice nice yıllar boyunca, nice yüzler gördüm ömrüm boyunca, bir bardağa şarap dolunca, bir bahçede ah o ateş yanınca, bak o çocuklar, bak raksa başlar, kara deri ve uzun elleri, o çocuklar kuytusunda şehirlerin, ötesinde gündüzün ve gecelerin, menzil bizim ah o cennet bahçeleri, bak o çocuklar, bak raksa başlar!
söz: Bandista
müzik: Roman geleneksel
1971’de ilk Dünya Roman Kongresi’nde ulusal marş olarak kabul edilen bu şarkı, yüzlerce Roman grubu ve topluluğu tarafından temelde Jarko Jovonovic sözleriyle yorumlanmış, çeşitlenmiş ve sınırlar aşmıştır. İlk kez Türkçe sözlere sahip olan şarkı bizim için ‘yolcu’luğa ve topraksızlığa dair bir övgüdür, marşımızdır.
hiçbir şeyin şarkısı
bir sokağın ortasında yatıyor, yoldaşları kenti altüst ediyor, carlo kalkıyor hesap soruyor, güneş güneş yine doğuyor, sabah oluyor sabah oluyor, şimdi bayrak üstünde salınyor, bize miti değil fikri yetiyor, mahir kalkıyor hesap soruyor, güneş güneş yine doğuyor, sabah oluyor sabah oluyor, bir kimsesiz mezarında yatıyor, katilleri şimdi resim yapıyor, veysel kalkıyor hesap soruyor, güneş güneş yine doğuyor, sabah oluyor sabah oluyor, bir kaldırım ortasında yatıyor, yarasından yalanınız sızıyor, hrant kalkıyor hesap soruyor, güneş güneş yine doğuyor, sabah oluyor sabah oluyor, hürriyet ve adalet aranıyor, onlar kanun, biz tarihi yazıyor, halklar kalkıyor hesap soruyor, güneş güneş yine doğuyor, sabah oluyor sabah oluyor!
söz: Bandista
müzik: İkinci Dünya Savaşı Kızıl Ordu ezgisi+Ines, Boikot.
Bandista’nın daralanına, kayıplarımıza ve hesap sormaya olan inancımıza, sabaha, uyanmaya ve “o” günlere dair bir heveslendirici, ağıt ve şehitler miti kültürüne karşı, başka türlü bir anmanın mümkünlüğüne dair bir son sözdür.