Toplumcu şiirimizde gerçek bir direniş türküsüdür Yaşar Nezihe Hanım. “Toplumcu- gerçekçi”yim diyenler iyice tanıyor, genç kuşaklara tanıtıyorlar mı onu?..Gerçekçi şiirimizin ilk örneklerini vermiş bir kadın şairimizdir. Amele Cemiyeti’ne üye olmuş; militan şiirler yazmış; toplumsal konulara ilişkin düşüncelerini düzyazılarıyla açıklamıştır. Bu yüzden suçlanmış, koğuşturmalara, iftiralara uğramıştır. Bazı çevrelere göre artık “modası geçmiş” bir konu olabilir Yaşar Nezihe Hanım’ı anlatmak ama ben öteden beri bunu yapmak istedim. Duygusal bir yazı değil bu. Yaşar Nezihe’nin, yoksulluğun, acıların şairi olarak tanıtılması, onun toplumcu ve direnişçi yanının adeta yok sayılması, önce edebiyat tarihimiz açısından yapılmaması gereken büyük bir yanlıştır. Şiirlerini bir duygu ve acılar kanavasında yorumlamak, onu basite indirgeyerek sıradanlaştırmak olur. Ülkemizde duygu ve acı şairi olarak bilinen onlarca şair gelip geçmiştir. Gerçekte kadın şairleri sıradan acılar ve duygularla birlikte düşünmek alışılmış bir ekinsel-geleneksel davranış ülkemizde. Bu yüzden kadınlar gerçek bir şair sayılmayabiliyor- Gülten Akın hariç…Herneyse, “1 Mayıs” şiirinin yazarı Yaşar Nezihe’ninse asıl toplumcu yanı önemlidir ve bu yönüyle edebiyat tarihimizdeki gerçek yerini almalıdır o.
Yaşar Nezihe o kadar dışlanmış bir şairdir ki, ölmeden otuz altı yıl önce öldüğü duyurulmuştur. Ölmüş olması mı istenmiştir acaba? Yok saymanın sıfır noktası bu… Bazı antolojilerde ölüm tarihi 1935 olarak verilmiştir. Oysa, 1971 yılında ölmüştür Yaşar Nezihe. Tam doksan bir yıl dirençle yaşamış; yaşamın tüm zorluklarına göğüs germiş; 1977 yılında ölen tek oğlu Vedat’ı binbir güçlükle büyütmüştür. Peki kimdir bu toplumcu şair Yaşar Nezihe Hanım?Yaşar Nezihe, 17 Ocak 1880 günü Silivrikapı’da Hünkâr İmamı Sokağı’nda yoksul bir evde doğmuştur. Bahçesaray’lı Tatar bir ailenin kızı olan annesi Kaya( sonra Eda ) Hanım ve diğer dört kız kardeşi o doğduktan sonraki yıllarda veremden ölmüşlerdir. Babası, Kantar İdaresi’nde memur, geçim sorunları altında ezilen alkolik ve cahil bir kişidir. Gizlice mahalle mektebine yazılan Yaşar Nezihe’yi okumak istemesi nedeniyle evden kovmuştur. Şair’in kendi anlatımına göre, dere kenarlarından papatya, ısırgan otu, deve dikeni, ebegümeci tohumları toplayarak aktarlara satıp kazandığının kırk parasını mahalle mektebinin hocasına, kırk parasını da kalfaya vererek bir süre okuma isteğini doyurmak için çabalamıştır( Toros, Taha(1998 ), Mazi Cenneti I, s. 130-148, İletişim, İst.). Böylelikle ancak bir yıl mahalle mektebine devam edebilmiştir.Aldığı eğitim bu kadardır. Yaşamı süresince geçimini sağlamasına büyük ölçüde yardımcı olacak dikiş – nakış bilgisini de yine bu dönemde komşu kızlarından edinmiştir.
Yaşar Nezihe, edebiyatı, aruzla şiir yazmayı kendi kendine öğrenmiştir. Taş basması ne kadar aşk kitabı varsa hepsini satın alıp okumuştur. İlk şiiri on beş yaşındayken “Malûmat” gazetesinde yayımlanmıştır. Şarkı formunda ve Leyla Feride imzasıyla yayımlanan bu şiiri Ahmet Rasim çok beğenmiştir. Şiirlerini gerçek adıyla değil, genellikle Mazlume ve Mahmure takma adlarıyla yayımlamıştır. Şöyle anlatıyor: “ Eski zaman dergilerinde en çok benim şiirlerim yayınlanırdı. Bunların tümü yaslı, dertli ve acılı şeylerdir. Bestelenen bir iki şarkım vardır ki, meyhanelere devam eden mutsuz kişileri ağlatırdı!” ( Toros, age, s. 130 ).
1901 yılında Terakki gazetesinde yazmaya başlamıştır. “Hanımlara Mahsus Gazete” nin adeta daimi yazarı olmuştur.Yaşar Nezihe; “Sabah”, “Menekşe”, “Kadın Yolu” ve “Kadınlar Dünyası” gibi dergilerde yıllarca şiirlerini yayımlamıştır. Şiirlerini 1913 yılında “Bir Deste Menekşe” adlı kitapta toplamış; kendisini edebiyatımızda acıların şairi olarak tanıtan “Feryatlarım” adlı şiir kitabını 1924 yılında yayımlamıştır. “Nevsal” adlı yayında kısa biyografisi, Akşam ve Tanin gazetelerinde yaşamını anlatan iki kupür yayımlanmıştır.
Asıl ilginç olanı: Bir Alman olan Prof.Dr. Martin Hartmann’ın 1919 yılında Berlin’de yayımlanan, “Dichter Der Neuen Türkei” adlı antolojisinin 81-83. sayfaları Yaşar Nezihe’ye ayrılmıştı. Bizim edebiyat tarihçilerimizin ise o ana kadar bir kadın şair olarak Yaşar Nezihe hakkında bilgileri yoktu. Bu yıllarda Alman “sol” akımları, Spartakist sempatizanlar Türkiye’ye gidip geliyorlardı. Hartmann’ın bu yollardan Yaşar Nezihe’nin adını duyması olasıdır.
Yaşar Nezihe yaşamı süresince üç kez evlenip boşanmış; iki kez intihar girişiminde bulunmuştur. Yaşar Nezihe Hanım, ilk aşkı Hilmi çavuş ile iki yıl, elli gün evli kaldığı eski kocası Yusuf Niyazi Bey ile de 1911 yılından itibaren kırk yıl mektuplaşmıştır. Kırk beş yıl memurluk yaptıktan sonra 1912 yılında koleradan ölen babasından kendisine 45 kuruş maaş bağlanması üzerine Yaşar Nezihe bu komik maaşı gazetelere mektup göndererek protesto etmiş, bir yıl sonra şiirleri ve bu yazılar nedeniyle hakkında soruşturma açılmıştır. Daha sonra bu soruşturma konusu, ülkemizde kadın haklarının ilk savunucularından olan, değerli bir kadın yazarımız Nezihe Muhittin Hanım’ın ilgisiyle kapatılmıştır. Taha Toros, Yaşar Nezihe’nin devlete/yetkeye karşıtlığını Mazi Cenneti I’de bu iki olayla sınırlamaktadır. Bir diğer konu da şöyledir: Yaşar Nezihe Hanım, doğduğu Hünkar İmam Sokağı’na adının verilmesini istemişti. Elli iki yıl önce basında dile getirdiği bu isteği, o sırada vali ve belediye başkanı olan Muhittin Üstündağ tarafından yerine getirilmek istenilmişti ama bu işlemin, sağlığında yapılması şehir meclisi geleneğine aykırı görülmüştü. Bugün Yaşar Nezihe adının Hünkar İmamı sokağına verilip verilmediği bilinemiyor( Toros, age, s.148 ).
Yaşar Nezihe, onurlu ve güçlü bir kadın kanımca. Yaşam ve geçim sorunları karşısında asla pes etmemiş; her türlü işe girip çıkmış bir kadın… Darphane’de işçi olarak çalışmış. Eşlerinin üstüne kuma getirme isteklerine direnmiş; böyle bir şeyi kabul etmeyerek kadınlık onurunu korumuş, çocuklarını yanına alarak onları terk etmesini bilmiştir. “ 1 Mayıs” ve grev şiirleri yazdığı için gözaltına alınmış, şiirlerine el konulmuştur. Ancak, Yaşar Nezihe’nin militan savaşımının bugüne kadar neden unutturulmaya çalışıldığı, doğru dürüst bir araştırmaya konu oluşturamadığı ilginçtir.Yaşar Nezihe’nin yaşadığı 1880-1971 dönemi gözönünde bulundurulacak olursa, bu dönem, dünyada ve ülkede toplumculuk adına çok sayıda önemli gelişmelerin ortaya çıktığı, kırmızı kalemle yazı yazanın bile kovuşturulduğu önemli bir dönemdir. Yaşar Nezihe ise bu dönemin olaylarına oldukça donanımlı ve bilinçli bir biçimde tanık olmuştur. Toplumcu düşünlere, kitaplara nasıl ulaşmıştır? Marksçı fikirleri okumuş mudur? Kimlerle konuşmuş, görüşmüştür? Bu sorular çerçevesinde öyle betimlendiği gibi yoksul, zavallı, filmlerdeki “ekmekçi kadın” tipi ile karşı karşıya olmadığımız açıktır. Nazım Hikmet öne çıkarken neden Yaşar Nezihe geride kalmıştır? Bu durum salt şair kalitesi ve hatırlı dostlar, yoksullukla açıklanamaz. Bir kadın olduğu için ona acınmış olabilir mi?
Yaşar nezihe’nin şiirlerini iki bölüme ayırarak incelemek olanaklıdır. Birinci bölümde, Taha Toros’un “Mazi Cenneti I” adlı kitabında sürekli olarak vurgu yaptığı, acı, hayal kırıklığı ve yoksulluğa ilişkin şiirler vardır. Yaşar Nezihe, bu şiirlerinde aruzu ustaca kullanmıştır. Bir gazelinden aldığım şu örnek ilginçtir: “Kapanmış işte, Hudanın da babı merhameti,/ Geçer şu ziri zemine, dua nedir bilmem.”( Kapanmış işte, Tanrının da merhamet kapısı,/ Geçer şu yerin altına, dua nedir bilmem.)”Bilmem” redifli bu gazel gibi, diğer gazellerinin de dili dönemine göre oldukça sade, bugün bile anlaşılabilir düzeydedir. Buna diğer bir gazelinin giriş bölümünden örnek verecek olursak: “ Gönül elbette bir gün şad olursun böyle kalmazsın/ Bu gamdan giryeden azat olursun böyle kalmazsın” Yaşar Nezihe, yukarıdaki dizelerinden de anlaşılacağı üzere, materyalist/ ateist düşünmekte ve asla kendine olan inancını yitirmemektedir. Bu inanç onu yaşam savaşımında ayakta tutmuştur. Onda doğu kültürüne has tevekkülden/her şeyi Tanrıdan bekleme davranışından eser yoktur. Burada akla gelen Yaşar Nezihe’nin gerçekte diyalektik materyalist dünya görüşü hakkında genç yaşından beri oldukça bilgi edinmiş olduğudur. Başka bir deyişle, Yaşar Nezihe Hanım, Taha Toros’un kitabında “acıların kadını” olarak yorumladığı Yaşar Nezihe Hanım’dan çok farklı, “militan”, “savaşımcı” ve “bağımsız” kişiliğe sahip bir şairdir. Ruhçözümsel olarak bana ilginç gelen; mektuplarına yansıyan “sevgi” isteği ve “sevgisizlik” eksikliğini giderme gereksinimi; veri kültürde bir kadın olarak tek başına yaşam sürdürmenin, geçim endişesinin çekilmezliğidir. Mektupları yalnızlığını, sevgisizliğini gidermeye yardımcı olmuş; bu bakımdan Taha Toros’un dediği gibi ona yaşam boyu dayanma gücü ve avunma sağlamıştır.
Yaşar Nezihe’nin materyalist görüşleri nedeniyle ne gibi sorunlarla karşılaştığı araştırılıp aydınlatılması gereken bir konudur. Taha Toros, görüşme yaptığı için bu konularda bilgiye sahip olabilir. Ancak, “Mazi Cenneti I” de bu konulardan hiç söz etmemiş; Yaşar Nezihe’yi daha çok “melodramik” biçimde yansıtmayı ve tanıtmayı yeğlemiştir. Yaşar Nezihe’nin “ 1 Mayıs” şiiri bu bakımdan Taha Toros’un kitabında vurgulanan “melodramik” mizansendekinden daha farklı bir kadın şair kişiliği ile karşı karşıya olduğumuzu düşündürmektedir. Bu şiirin tamamı şöyledir:
“ 1 MAYIS Ey işçi…/ Bugün hür yaşamak hakkı seninken/ Patronlar o hakkı senin almışlar elinden./ Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin/ Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?/ Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;/ Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd./ Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden./ Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,/ Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün./ Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
Ey İşçi…/ Mayıs birde bu birleşme gününde/ Bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde…/ Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;/ Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz./ Patron da fakir işçilerin kadrini bilsiz/ Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin,/ Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi./ Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi./ Herkes yay kaldı, ne tren var, ne tramvay/ Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say…/ Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü./ Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet; / Sen olmasan etmezdi teali medeniyet./ Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!/ Kuvvetedir hak., Hakkını haksızlara anlat.”
Bu şiirde açık bir “militan” söylem hakimdir. Şair; grevin, işçinin kapitalist ile savaşımında hakkını alması için önemli ve etkili bir siyasi araç olduğunun bilincindedir. Döneminin koşullarına göre düşünsel düzeyde öncü/avant-garde bir şiirdir bu. Şiirin ilk bendi on bir, ikinci bendi on üç, üçüncü bendi dört dizeden oluşmuştur. Biçimi özgündür. Kimi sapmalar, sert sesliler kullanılmıştır. Dizeler ikişerli olarak uyaklıdır. Uyaklar yukarıdan aşağıya coşkulu ve epik bir okuma, akış sağlamaktadır. Sesli okunduğunda, Tevfik Fikret’in, Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerine benzer sesler duyulmakta, çağrışımlar akla gelmektedir. Yaşar Nezihe’nin 1 Mayıs şiiri bir “düşünce ve eylem” şiiri olarak her türlü duygusallıktan da yoksundur. “Proleter disiplinin sesi”yle yazılmıştır ve “gerçekçi” dir. Dili oldukça sadedir. Bir işçi okusa anlayacak şekilde kaleme alınmıştır.
Yaşar Nezihe üzerine düşünürken Enver Gökçe aklıma gelip durdu. Ne ilgisi var denilebilir. Bence koşutluklar var yaşamlarında. Önce yoksulluk; kovuşturmalar… Şiirleri çok farklı doğal olarak. Yaşar Nezihe şiirini yenileyememiş olabilir. Baskılardan yılmış olabilir. Onu unutturanın ne olduğu da araştırılmalı kanımca. Neden; şimdi olduğu gibi “Marksçılığın moda olmaktan çıkması, toplumcu gerçekçiliğin bireysel psikiyatrik sorun olarak kabul edilmesi” değildi kuşkusuz. Bunun tam tersi bir dünya vardı. O halde ne oldu da unutturuldu? Yaşar Nezihe “başkaldırmış” bir militan/şairdi. Onu bu yönüyle yeniden değerlendirerek şiirini ve kendisini toplumcu edebiyatımızdaki gerçek yerine oturtmalıyız.