Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Perşembe, Ekim 17, 2024
No menu items!

Anti-Dühring Dipnotları

Felsefe Kısmı Dipnotları

[1*] Engels profesör Michelet’yi, çalışmalarında Hegel’in düşüncesini ilerletmeksizin olduğu gibi almaktan başka bir şey yapmadığı için, “hegelci okulun gezginci yahudisi” olarak adlandırıyor. -Ed.
[2*] Bkz: “Gerçek Dünyada Matematik Sonsuzluğun İlkörnekleri Üzerine”, Doğanın Diyalektiği, Sol Yayınları, Ankara 1991, s. 291-298. -Ed.
[3*] Friedrich Wilhelm IV’ün 5 Aralık 1848’de uyruklarına bir anayasa ihsan etmesine anıştırma. -Ed.
[4*] Hegel, Felsefi Bilimler Ansiklopedisi, § 188. -Ed.
[5*] Anti-Dühring’in tüm birinci kısım göndermeleri, E. Dühring’in Carsus der Philosophie adlı yapıtı ile ilgilidir. -Ed.
[6*] I. Kant, Arı Usun Eleştirisi (P. Archambault tarafından gözden geçirilip düzeltilmiş J. Barni çevirisi, Critique de la raison pure, c. II, s. 17, Paris, Ernest Flammarion, 1934.), t. II, p. 17. -Ed.
[7*] Burada Dühring’in Gauss’a ve onun öklidesci-olmayan bir geometri yapısı üzerindeki fikirlerine karşı saldırıları söz konusu ediliyor. -Ed.
[8*] Modern matematiğin en dikkate değer kazanımlarından biri olan ensemble’lar teorisinde [setler teorisi], tam sayılar sonsuz topluluğu (ensemble) sayılabilir sözcüğü yalnızca topluluk öğelerinin ilkten başlayarak ardışık bir biçimde numaralanabileceği anlamına geldiğinden, sayılabilir denilen topluluklar tipinin ta kendisidir. Engels’in kanıtı hep geçerli kalır: İster artı zamanlar, ister eksi zamanlar sözkonusu olsun, yılların bir sayımına ancak güncel çağdan başlanabilir ve bu da geçmişte olduğu gibi gelecekte de ancak sonsuzluğa götürebilir. -Ed.
[9*] Hegel, Mantık Bilimi, Kitap II, “Öz”. -Ed.
[10*] Engels’in Kraft sözcüğünü bu anlamda kullandıgı her yerde, onu enerji olarak çevirdik. Yazarın yalnızca ağırlığı (modern anlamda gücü) değil, ama düşüş yüksekliğini de gözönünde tutma gereği üzerinde durduğu altıncı bölümde (s. 131) açıkça görülebileceği gibi, sözkonusu olan şey, gerçekten enerjidir. Ayrıca ikinci baskıya önsözde de (s. 57-59) Engels’in daha 1855’te bu enerji terimini kullandığı görülür. Engels, 1888’de Ludwig Feuerbach’ta (Sol Yayınları, Ankara 1992, s. 44) “enerjinin dönüşümünün bulgulanması”nı, “doğal süreçlerin bağlantısı, bilgimizi dev adımlarıyla ilerleten” ve materyalist diyalektiği kuran “üç büyük bulgu” arasında sayar.
Bugün bir terminoloji yanlışlığı gibi görünen şey, 1876’da pek öyle değildi. Gerçekten, enerji olarak adlandırdığımız şeye, yalnızca Descartes ve Leibniz çağında güç denmekle kalınmadı. Robert Mayer (1842) ve Helmholtz da (1847) aynı biçimde davrandılar. Fizikçilere kendini ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında yavaş yavaş kabul ettiren enerji terimine üstünlük kazandıran kişi W. Thomson oldu. -Ed.
[11*] Hareketin bir cisimden bir başka cisme geçmesi sırasında hareket miktarının korunması ilkesi, Descartes tarafından Felsefenin İlkeleri’nde (II. 36) dile getirildi. Bu ilke, geçekte enerjinin sakınımı ilkesinin çıktığı tohumu oluşturur. -Ed.
[12*] İlerde Engels tarafından incelenen mekanik ısı teorisine anıştırma. -Ed.
[13*] Engels, sözcük oyunu yapıyor. Eşek köprüsü deyimi, pitagoras teoreminin grafik tanıtlanmasına Batı dillerinde verilen ad; bizde “eşek davası” gibi. Bu deyiş aynı zamanda, yalnızca bilisizleri durduran güçlükleri belirtmek için de kullanılır. -ç.
[14*] Evrendoğum = Kozmogoni.
[15*] Bkz: s. 52, Kant ile ilgili dipnot.
[16*] Kant’in, bilindiği gibi Laplace tarafından parlak bir biçimde geliştirilen ilkel bulutsu teorisi, yıldızlar ile güneş sisteminin oluşmasının açıklanmasında bugün, ama daha yüksek yeni bir biçim altında, yeniden ele alınmıştır.
Engels’in iki temel düşüncesi her zaman geçerlidir: Bilim, o zamandan beri, bir yandan evrenin, yıldızların bir tarihi olduğunu, öte yandan evrendoğumcular tarafından bazen kullanılan evrenin ilkel durumu sözcüklerinin, hiçbir zaman evrensel maddenin evriminin özellikle önemli bir aşamasına karşılık düşen görece bir anlamdan başkasına sahip bulullamayacağını doğrulamaktan geri kalmamıştır. Bilgilerimiz gerçekten geliştiği ölçüde, geçmişte gitgide daha geriye çıkıyoruz. -Ed.
[17*] Bu, potansiyel enerjidir, örneğin belirli bir yiiksekliğe çıkartılmış bir ağırlığın, gergin bir zembereğin, ya da bir patlayıcı yedekliğin enerjisi, herhangi bir biçimde korunmuş enerji, durgunluk durumundaki cisimlerin enerjisi gibi. -Ed.
[18*] Engels, bu terimlerin Almancadaki benzerliğinden yararlanarak, “bay Dühring’e göre, her Widerspruch (geheki) Widersinn’dir (saçma)” biçimde bir sözcük oyunu yapmış. Fransızcaya, bu, “her contradiction (çelişki) contreraison’dur (saçma)” biçiminde aktarılmış. Aynı sözcük oyununu Türkçe terimlerden yararlanarak dilimize aktarmanın bir yolunu bulamadik. -ç.
[19*] Ph= ½mv². P: Ağırlık; h: yükseklik; m: kütle; v: yere varış hızı; Ph: potansiyel enerji; ½mv²: kinetik enerji. -Ed.
[20*] Bugün, belirli bir kinetik enerji miktarı denirdi. -Ed.
[21*] Daha belgin hesaplar, su buharının oluşması sırasındaki gizli ısıyı 538,9 cal/g. olarak saptamışlardır. -Ed.
[22*] Kinetik teori, gazların genleşirliğini açıklamak için geri-itici güçlerin varlığını değil, ama yalnızca moleküllerin bir süredurum hareketini (mouvement d’inertie) gözönünde tutar. Moleküller, iki “itiş” arasında, eğer gaz seyreltilmiş ise birbirlerini etkilemeksizin, doğrusal bir yörünge ve tekdüze bir hızı korurlar. Eğer gaz sıkıştırılmış ise, çekici güçler harekete geçer. Ama Engels’in gizli ısı olayı üzerine yaptığı açıklama bugün de özünde doğru olarak kalır. -Ed.
[23*] Mekanik ısı teorisi üzerindeki bütün bu tartışmada Engels, ilk bakışta ısıyı yalın bir mekanik yer değiştirme ile, müleküllerin bir yer değiştirmesi ile özdeşleştirdiği anlamında, biraz “mekanik” görülebilir. Ama mekanik doğa anlayışı üzerindeki not (bkz: Doğanın Diyalektiği, s. 319) ile o hayranlık verici “hareket maddenin varoluş biçimidir” parçasının gösterdiği gibi, hiç de öyle değildir. Engels, hareket sözcüğüne, vermesi gerektiği gibi, aristotelesci diyalektik, değişiklik ve oluş anlamını vermektedir. -Ed.
[24*] Kimyasal tepkiler sırasında öğelerin ağırlığının korunması yasası, bu yasayı sürekli olarak uygulayan Lavoisier bunu açıkça formüle etmiş olmasa da, gerçekte Lavoisier kimyasının temelinde yatar. Engels’in sözünü ettiği ve ilk yaklaşımda, insanal ölçekte doğru kalan üç sürerlik ilkesi, bununla birlikte otuz yıl kadar sonra, daha genel bir yasa tarafından aynı zamanda hem yadsınmış ve hem de aşılmışlardır. Gerçekten, Einstein ve Langevin, bu yüzyılın başında ve birbirlerinden bağımsız olarak, hareketsiz cisimsel madde yığınının, (bu sözcük en geniş anlamda alınmak koşulu ile) maddenin bir başka biçimi olan ışıldama enerjisi durumuna dönüşümünün niceliksel kurallarını veren eşdeğerlik ilkesini bulmuşlardır. Bu konu üzerine, Engels’in yapıtını sürdüren Lenin’in, bu yeni bulguları irdeleyip, zamanın idealist bilgin ve filozoflarının bunlardan kendi eğilimlerine göre yararlanmak istemelerini diyalektik materyalizm acısından çürüttüğü Materyalizm ve Ampiryokritisizm’in Beşinci Bölümünün “Madde Kayboldu” başlıklı 2. kesimine (s. 286 vd.) bakılabilir.
[25*] Evrendeki öğelerin sürerliği yasasının, Dühring’in metafizik materyalizme özgü dogmatik doğrulama biçimini alaya almakta Engels çok haklıydı. Bu yasa, daha 1896’da, radyoaktivitenin bulgulanınasıyla (Berquerel, Curie) yalanlanmıştı. Hafif öğelerin, yıldızlar tarafından yayılan enerjinin kökeninde olan kaynaşması, termonükleer bombalarda kullanılmıştır. Demek ki öğeler değişmez ve yok edilemez şeyler değildirler. Birbirlerine dönüşebilirler. Onların da, hatta geçmişi saptamaya bile yarayabilecek bir tarihleri vardır. Örneğin tarih-öncesi nesnelerin tarihi, radyoaktif bir karbon izotopunun, karbon 14’ün tanörü irdelenerek saptanabilir ve çeşitli yerbilimsel katmanların yaşı, uranyumun parçalanmasından yararlanarak hesaplanabilir. -Ed.
[26*] Bkz: “‘Mekanik’ Doğa Anlayışı Üzerine”, Doğanın Diyalektiği, Sol Yayınları, Ankara 1992, s. 275-281. -Ed
[27*] Kamutanrıcılık, panteizm, evren ile tanrıyı bir özdeş tutanların; yaradancılık, deizm, tanrının insanlara, uslarının bulamayacağıi gerçekleri öğreterek kendini açımlamasını yadsıyan ve yalnızca tanrının varlığına ve doğa dinine inananların sistemi. -ç.
[28*] Biyolojinin gelişmesi, Darwin’in bu görüşüne bir tamamlayıcı getirdi: doğal seçme sonucu olan uyma (intibak), yalnızca dış ilişkilere değil ama iç ilişkilere de ilişkin bir uyumlanmadır. -Ed.
[29*] Engels, burada, şu son yıllar içinde büyük ölçüde gelişmiş bulunan canlıların nüfus yasalarının matematik irdelenmesini önerir: O, daha o zamandan bunun verimliliğini görüyordu. -Ed.
[30*] Modern bilginler, Engels ile birlikte ve Darwin’in kişisel tanıklığına da dayanarak (bkz: Francis Darwin: Vie et correspondence de ch. Darwin, H.’de Warigny’nin Fransızca çevirisi, edition Reinwald, 1888, tome 1, p. 86). Darwin’i, gerçeklikte bilinç ya da istencin karışmasını dıştalayan çok farklı bir nitelikteki ilişkiler olmalarına karşn, bütün canlı varlıklar arasındaki ilişkileri, okuru kapitalist toplumdaki insanal yarışma (rekabet) örneğine göre tasarlamaya sürükleyen yaşama savaşımı terimini, zorunlu eleştirel anlayışı göstermeksizin, Malthus’tan almış olmakla eleştirirler.
[31*] Charles Darwin, The Origin of Species… 6. baskı, Londra 1873, s. 428. (Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Ankara 1990, s. 392.) -Ed.
[32*] Yaratılışın Tarihi, s. 397. Ch. Letourneau çevirisi. Historie de la Création, s. 306-330. -Ed.
[33*] Nibelungenler Yüzüğü, ünlü Alman besteci Richard Wagner’in (1813-1884) yapıtı. Engels, kendini beğenmişliğinden ötürü Dühring’e, başka nitelikleriyle birlikte kendini beğenmişliği ile de ünlü Wagner yanında yer veriyor. Ayrıca, bileşim anlamına gelen kompozisyon sözcüğü ile hem bileştiren, hem de besteci anlamına gelen kompozitör sözcüğü arasındaki ilişkiden yararlanarak, evrim (évolution) yerine bileşim (composition) denmesi gerektiğini öneren Dühring ile “geleceğin kompozitörü” diye eğleniyor. -ç.
[34*] Thomas Huxley, Lectures on the Elements of Comparative Anatomy, Konferans V. London 1864. Engels burada şu yapıttan yararlanmıştır: Henry Alleyne Nicholson, A Manual of Zoology, London 1870. -Ed.
[35*] Engels bu satırları yazdığı sırada, biyokimya ve moleküler biyoloji henüz ilk başlangıç çabaları içinde bulunuyorlardı.
Proteinlerin yaşam olayları içinde oynadıkları rolün önemi tüm yeni araştırmalarda doğrulanmıştır. Canlı bir hücre içinde oluşan bütün kimyasal tepkiler, hala maya (enzyme) adı verilen tikel bir proteinin işe karışmasını gerektirirler. Bunlar, üstelik, uzayda ardarda çeşitli biçimler alma yolundaki erklikleri aracıyla bu tepkilerin içinde zincirlendikleri sırayı düzenleyen, allosterikler denilen mayalardır. Bunlar, öteki proteinler, benzer biçimde, boşaltım işlevlerini düzenlerken, hücreye dışsal bazı cisimler ile birleşerek, bu cisimlerin zarı aşmalarını sağlayan proteinlerdir de.
Bununla birlikte, Engels’in varoluşunu önceden sezemeyeceği başka cisimler de, yaşam olaylarında temel önemde bir rol oynarlar. Bunlar özellikle canlı madde içine her türlü enerji aktarımında işe karışan nükleotidler ile canlı varlıkların niteliklerinin kalıtımsal korunmasının üzerlerine dayandığı nükleik asitlerdir. -Ed.
[36*] Hadi canım sen de! anlamına gelen bu deyim, özgün metinde Fransızcadır. -ç.
[37*] Bu satırlar, ben onları yazdıktan bu yana, doğrulanmışa benzerler. Mendeleyev ve Boguski (*) tarafından daha duyarlı aygıtlarla yapılmış en yeni araştırmalara göre, bütün sürekli gazlar, basınç ile hacim arasında değişken bir ilişki gösterirler; hidrojen bakımından, şimdiye değin uygulanan bütün basınçlarda, yayılma katsayısı pozitif kalıyordu (hacim, basıncın artışından daha yavaş küçülüyordu); atmosferik hava ve incelenen öteki gazlar ile, herbiri için bir sıfır basınç noktası bulundu, öyleki daha aşağı basınçta bu katsayı pozitif, daha güçlü basınçta negatif oluyordu. Şimdiye değin her zaman pratik olarak yararlanılabilir kalan Boyle yasası, demek ki bütün bir dizi özel yasalarla tamamlanma gereksinmesi duyacak. (Şimdi —1885’te— “sürekli” gazların var olmadıklarını da biliyoruz. Hepsi sıvı duruma indirgenmiş bulunuyor.) [F. E.]
(*) 16 Kasım 1876 günlü Nature (“Doğa”) dergisi D.J. Mendeleyev’in, Rus doğabilimci ve hekimlerinin Varşova’daki V. Kongresinde 3 Eylül 1876 günü yaptığı konuşma üzerine bir haber veriyordu. Mendeleyev, bu konuşmada, Mariotte yasasının, J.J. Boguski ile birlikte iki yıl üzerinde çalıştığı doğrulama sonuçlarını açıklıyordu. -Ed.
[38*] Vicdan durumlarını inceleyen tanrıbilim kolu. -ç.
[39*] Türkistan’ın 1873 yılında General Kaufmann’ın komutası altında çar orduları tarafından fethi sırasında, Rus ordularından General Golovagov tarafından komuta edilen bir birlik, Türkmen Yamudlar aşiretine karşı son derece sert bir cezalandırma seferine girişti. Engels’in kaynağı, büyük bir olasılıkla, Amerikalı diplomat Euène Schuyler’in şu yapıtıdır: Turkestan Notes of a journey in Russian Turkestan, Kokhand, Bukhara and Kuldj, c. II. London 1876, s. 356-359. -Ed.
[40*] Modern eşitlik fikirlerinin burjuva toplumun ekonomik koşullarından bu çıkarılışı ilk kez olarak Marks tarafından Kapital’de açıklanmiştır. [F.E.]
[41*] Fransız Yurttaşlık Yasası (Medeni Kanunu). -ç.
[42*] Corpusjuris civilis, İmparator Justinianus’un girişimi üzerine Romalı hukukçular tarafından saptanmış yasalar derlemesidir. -Ed.
[43*] Prusya’da nüfus kütügü, Bismarck’ın kimlik belgeleri düzenleme hakkını Kiliseden geri alan 9 Mart 1874 günlü bir yasası aracıyla kabul edilmiştir. -Ed.
[44*] 1815 antlaşmalarından önce Prusya’nın olan Brandenburg, Doğu Prusya, Batı Prusya, Posnanya, Pomeranya ve Silezya eyaletleri sözkonusu ediliyor. -Ed.
[45*] Hegel, Ansiklopedi, I, § 147, katma, s. 294, édition Henning, Berlin 1843. -Ed.
[46*] Dühring’in, Marks’ın Kapital’i üzerindeki makalesi 1867 yılında, Ergänzungsblätter zur Kenntnis der Gegenwart, c. III, n° 3, s. 182-186 içinde yayınlanmıştı.-Ed.
[47*] Kapital, Birinci Cilt, Sol Yayınları, Ankara 1993, s. 321. -Ed.
[48*] Kapital, Birinci Cilt, s. 322. -Ed.
[49*] Kapital, Birinci Cilt, s. 322. Not. -Ed.
[50*] Memoires pour servir a l’histoire de France, sous Napoléon, ecrits a Sainte-Helene, par les generaux qui ont partage sa captivite, et publies sur les manuscrits entierement corriges de la main de Napoléon, c.. I, general comte de Montholon tarafından yazılmış, Paris 1823, s. 262. -Ed.
[51*] Kapital, Birinci Cilt, s. 783. -Ed.
[52*] Kapital, Birinci Cilt, s. 93. -Ed.
[53*] İbid., s. 94; İtalikler Engels’in. -Ed.
[54*] Kapital, Birinci Cilt, s. 780 vd. -Ed.
[55*] Kapital, Birinci Cilt, s. 782. -Ed.
[56*] lbid, s. 782-783. -Ed.
[57*] Bkz: s. 226. -Ed.
[58*] Engels, burada limite geçiş kavramını çözümlüyor. O sıralarda yeni bulunmuş olan bu kavram (Cauchy) türev, entegral ve diziler hesabının temelinde yatmakta devam eder. -Ed.
[59*] Haeckel: Natürliche Schöpfungsgeschichte…, 4. baskı, Berlin 1873, s. 590-591. Haeckel’in varsayımı, Eugène Dubois tarafından 1894’de Pithecanthropus erectus’un bulgulanmasını önceliyordu. -Ed.
[60*] Rousseau, Discours sur l’origine et les fondements de l’inégalitté…. Editions Sociales, 1971, s. 118. -Ed.
[61*] İbid., s. 129.
[62*] İbid., s. 142. -Ed.
[63*] İbid., s. 142-143. -Ed
[64*] Formül, 2 Haziran 1674 günlü, bilinmeyen birine yazılmış bir mektupta bulunur. Bkz: Correspondance de Baruch de Spinoza, mektup 50. -Ed

Ekonomi politik kısmı Dipnotları

[1*] Engels’in Anti-Dühring’de yapmak istediği iki değişiklikten biri, insanlığin ilkel tarihine ilişkindi (ikinci baskının, 25 Eylül 1885 günlü önsözüne bakınız). Engels bu işi, Morgan’ın 1877 yılında verdiği “anahtar”ın da yardımıyla, devlet anlayışıni ilkel tarihin buradakinden çok daha ayrıntılı bir irdelemesine dayandırdığı Ailenin, Ozel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni yapıtında, 1884 yılında yaptı. -ç.
[2*] Fanfar. — Nefesli maden çalgılar aracıyla çalınan müzik parçası. -ç.
[3*] Aristokrat, soylu. -Ed.
[4*] Dühring’in Cursus der National-und Sozialökonomie’sının ikinci baskısı 1876’da yayınlandı. -Ed.
[5*] W. Wachsmuth, Hellenische Altertumskunde aus dem Gesichtspunkte des Staates, 2. Bölüm, 1. Kesim, Halle 1829, s. 44. Wachsmuth’un kaynağı, Athénée. Banquet des sophistes, kitap VI’dır. -Ed.
[6*] Bkz: G. Hanssen, Die Gehöferschaften (Erbgenossenschaften) im Regierungsbezirk Trier, Berlin 1863. -Ed.
[7*] Bkz: Kapital, Birinci Cilt, s. 599-600. -Ed.
[8*] 1870 savaşından sonra Fransa tarafından Almanya’ya ödenmiş bulunan beş milyarlık zarar ödentisi (savaş tazminatı) sözkonusu ediliyor. -Ed.
[9*] Arkebüz. – 17. yüzyıla kadar kullanılan bir çeşit tüfek. -ç.
[10*] Genellikle Gravelotte savaşı adı ile tanınan savaş. -Ed.
[11*] Prusya genelkurmayında bu da çok iyi bilinir. Genelkurmayda yüzbaşı bay Max Jähns bir bilimsel konferansta: “Savaş işlerinin temeli, herşeyden önce, genel olarak halkların ekonomik yaşam biçimidir.” der. (Kölnische Zeitung, 20 Nisan 1876, s. 3.) [F. E. ]
[12*] Büyük sanayinin deniz savaşı için son ürününün, kendiliğinden hareketli torpilin yetkinleşmesi, bu sonucu gerçekleştirmeye yönelmiş gibi görünüyor: Bu koşullarda en küçük torpidobot, en güçlü zırhlıdan daha üstün olacak. (Bu satırların 1878’de yazıldığı unutulmasın.) [F.E.] ( Engels’in bu ayracı 1885’te 3. baskıya eklenmiştir. -Ed.)
[13*] Dühring, “Alman felsefesinin yolunu şaşırmış bölümünün karmakarışık belirtileri ile her türlü ortaklığı açıkça yadsımak için”, hegelci diyalektiğe karşıt olarak, kendi diyalektiğini “doğal” diye nitelendiriyordu. -Ed.
[14*] Pline l’ancien, Histoire naturelle, kitap XVIII, 35. -Ed.
[15*] Acre. – Elliiki ar (1 ar = 100 metrekare) kadar olan eski bir yer ölçü birimi. -ç.
[16*] Friedrich Wilhelm IV tarafından, 1 Ocak 1849 günü Prusya ordusuna gönderdiği kutlama mesajında kullanılan deyim. -Ed.
[17*] Assignat. – Fransız Devrimi döneminde, ulusal emlak karşılığı çıkartılan kağıt para. -ç.
[18*] David Ricardo, On the Principles of National Economy, and Taxation, 3. baskı, London 1821, s. 1. -Ed.
[19*] Kapital, Birinci Cilt, s. 66-67. -Ed.
[20*] Kapital, Birinci Cilt, s. 67, dipnot. -Ed.
[21*] Lassalle tarafından ileri sürülen istemlerden biri. Gotha Programının Eleştirisi’nde, bu istemin Marks tarafından yapılmış bulunan eleştirisine bakınız. -Ed.
[22*] Kapital, Birinci Cilt, s. 160-161. İtalikler Engels’in. -Ed.
[23*] Kapital, Birinci Cilt, s. 178. -Ed.
[24*] Kapital, Birinci Cilt, s. 183. İtalikler Engels’in. -Ed.
[25*] Kapital, s. 186. -Ed.
[26*] Kapital, Birinci cilt, s. 184. İtalikler Engels’in. -Ed.
[27*] Kapital, s. 185. -Ed.
[28*] Kapital, Birinci Cilt, s. 249. -Ed.
[29*] Kapital, Birinci Cilt, s. 220, dipnot. -Ed.
[30*] Kapital, s. 235. (İngilizce ve Türkçe baskıda, 71 şilinin karşılığı olarak 3 sterlin 11 peni yazılıdır.) -Ed.
[31*] Kapital, s. 535. -Ed.
[32*] Kapital, s. 580. -Ed.
[33*] Kapital, Birinci Cilt, s. 330, dipnot. -Ed.
[34*] Kapital, Birinci Cilt, s. 249. -Ed.
[35*] Hatta onu bile yapmamıştır. Rodbertus şöyle der (Soziale Briefe, 2. mektup, s. 159): “Rant, bu teoriye [kendi teorisi] göre, kendi emeği olmaksızın yalnızca bir mülkiyet nedeniyle elde edilen her türlü gelirdir.” [F. E.]
[36*] Kapital, Birinci Cilt, Onyedinci Bölüm, s. 531 vd.. -Ed.
[37*] Engels sözcük oyunu yapıyor. Venüs, hem Yunan mitolojisindeki güzellik tanrıçası, hem de yenilmesi sakıncalı bir deniz yumuşakçasının adıdır. -ç.
[38*] Volkszeitung, Engels’in Marks’a yazdığı 15 Eylül 1860 tarihli bir mektupta kendisi için “usandırıcı yineleme ve her şeye karşı çıkan budalalıklar:” deyimlerini kullandığı, Berlin’de yayımlanan demokrat bir günlük gazete idi. -Ed.
[39*] Adam Smith, An Inquiry Into the Nature and Causes of the Wealth of Nations, c. I, London 1776, s. 63-65. -Ed.
[40*] Bu bölümün Marks tarafından yazıldığı ve Engels’in, Anti-Dühring’in, çeşitli baskılarına uyarlamak için onu gözden geçirmekten başka bir şey yapmadığı bilinir (ikinci ve üçüncü önsözlere bakınız). Ne var ki “Ekonomi Politiğin Eleştirel Tarihi Üzerine Marjinal Notlar”ın, Marks’ın kendisi tarafından kaleme alındığı biçimiyle, özgün elyazması da elimizde bulunuyor. Bu elyazması, ilk kez olarak Marks-Engels-Lenin Enstitüsü tarafından, Engels’in ölümünün 40. yıldönümü dolayısıyla Moskova’da, 1935 yılında çıkarılan bir cilt içinde yayımlanmıştı. O metin, bu bölümün metni ile birçok noktada tam bir tıpkılık gösterir. Bundan ötürü o metni, tam olarak vermekten vazgeçiyor ve “Marjinal Notlar” metninin başlıca değişik biçimlerini dipnot olarak eklemekle yetiniyoruz.
“Marjinal Notlar”ın üç versiyonu var: Marks’ın karalamaları olan iki not defteri ile Marks tarafından Engels’e aktarılan metin olan ve “Eleştirel Tarih Üzerine” bölümünün kesin yazılışına temel hizmeti gören temize çekilmiş kopya. Dipnotlarımızdan her birine, eğer Marks’ın temize çektiği “Marjinal Notlar”ın kendinden alınmışlarsa (MN), birinci not defterinden alınmışlarsa (M1) ve ikinci not defterinden alınmışlarsa (M2) işaretini koyuyoruz.
[41*] Marks’ın “Yunan İlkçağı” başlığım taşıyan elyazması işte burada başlar.
[42*] Kapital, Birinci Cilt, s. 379. -Ed.
[43*] Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yayınları, Ankara 1993, s. 67. -Ed.
[44*] Ml’de bundan sonra şunlar okunur:
Ama Dühring bize, hemen kendi ürünü bir bilgelikmiş gibi “bilimin biraz ciddi bir kuruluşunun Hume ve Adam Smith’ten sonra başladığını” söyler (s.15 ). Bu buluşun ne olduğunu göreceğiz.
Kutz ve Roscher Üzerine Dühring’in Haksızlıkları (s. 14). Bu vesileyle Roscher’in İngiliz Ekonomi Politiğin Tarihine Katkı’sının adını anmaktan özellikle kaçınır; “haklı nedenler”i olan bir davranış, çünkü orada bilgisizliği içinde çok yararlı her türlü not bulmuştur.
(Gene bu vesileyle, List’in “ölçüştürülemez derecede üstün büyüklüğü” s. 16.)
İlkçağı (ilkçağın ekonomik ilişkilerini) irdelemek için, onun “her şeyden önce hiçbir zaman yalanlanmayan ilişkiler ve yasalar üzerine sağlam bir teoriye gereksinmesi var” (16).
[45*] Stirner’in ünlü yapıtına anıştırma. -ç.
[46*] MN’de şöyle devam eder:
Aristoteles’in, “her Kthma”nın, biri, ömeğin kunduranın giyilme yararlılığı gibi, şey olarak ona özgü, öteki şey olarak ona özgü olmayan, değişilebilir olma gibi “ikili bir yararlılığı olduğu” yolundaki tezi olan [h (özellikle gjhsz) metablpch … allaghz enecen] parçaya kendin bak, çünkü rusça nedeniyle yunancayı doğru yazmasını bilmiyorum, (Eleştiriye Katkı, s. 3, n° 1.) — Bu tez yalnızca “çok bayağı ve çocukça” bir biçimde anlatılmakla kalmaz (s. 18) ama bu tezde “kullanım-değeri ile değişim-değeri arasında bir ayrım” bulanlar, kendilerini ayrıca, “hemen şu son zamanlarda” ve “yalnızca en ileri sistem çerçevesinde”, yani bay Dühring’in sisteminin ta kendisi çerçevesinde, kullanım-değeri ile değişim-değerinin hükümden düştüğünü unutma “düşlem”ine de kaptırırlar.
[47*] Aristote, De republica, Kitap I, Bölüm 9. -Ed.
[48*] Kapital, Birinci Cilt, Ondördüncü Bölüm, s. 379-382. -Ed.
[49*] Platon, République, Kitap II. -Ed.
[50*] Xenophon, Cyropédie, Kitap VIII, Bölüm 2. -Ed.
[51*] Wilhelm Roscher, Die Grundlagen der Nationalökonomie, 3. baskı, Stuttgart ve Augsbourg 1858, s. 86. -Ed.
[52*] Kapital, Birinci Cilt, s. 763-767. -Ed.
[53*] Aristote, De republica, Kitap I. Bölüm 8-10. -Ed.
[54*] Aristote, Ethique à Nicomaque, Kitap V, Bölüm 8. -Ed.
[55*] Friedrich List, Das nationale System der politischen Ökonomie, c. I. Stutgart ve Tübingen 1841, s. 451 ve 456. -Ed.
[56*] MN’de yukarda “Bay Dühring’in merkantilizm üzerindeki bölümüne gelince” diye başlayan paragraftan önce şu parça gelir:
II. MERKANTİLİZM
“Demek ki kesinlikle söylemek gerekirse, bilim olarak merkantil sistem yoktur. … Öyleyse, sistemlerin bilinen üçlüsü içinde (merkantil sistem, fizyokrasi ve sınai sistem) anılmasını kınamak gerek” (27). Öte yandan: “Sistemler [üç sistem) … gerçekten vardır ve engellenmesi gereken tek şey … merkantil sistemin sunduğu biçimdeki pratik davranış kurallarını yorumlama ya da formüle etme biçimindeki virtüözlüklerin … fizyokratlardaki … bağımsız teorik saptamalar ile tek bir türdeş birlik içinde karıştırılmalarıdır” (29)!?!(a)
(a) M1’de şöyle devam eder:
Yüksekten atan saçmalık!
Peki ama 19. yüzyılın bay Dühring’e benzer birkaç gizli merkantilisti dışında , böyle bir suç kim işledi? Ama hiçbir sözde ekonomi politik sistemi, gerçek anlamda “bilim olarak kesinlikle” mevcut değildir.
Ekonomi politik tarihi bakımdan hepsinin, sistemin ya da burjuva iktisadı, daha doğusu kapitalist iktisat sistemindeki şu ya da bu halkanın gerçek teorik dışavurumları olarak göreli bir değeri vardır. Yalnızca bay Dühring türünden bir metafizikçi, bu çeşitli uğrakları “tek bir türdeş birlik içinde” birbirine karıştırabilir.
[57*] MN’de şöyle izler:
III. DAHA USSAL BİR İKTİSAT ÖĞRETİSİNİN GEÇMİŞ
ÖRNEKLERİ VE GÖSTERGELERİ.
PETTY.
Parlak üsluplu tarih yazma biçiminin en büyük “iç” yanlarından biri (ve beyaz kağıdı karalamak için, bu yan “dıştan” çok üretkendir) şuna dayanır ki Dühring, daha sonra o portre sayesinde yapıtlarının ayırdedici özelliğini yeniden kurmak üzere, herkesin bildiği biyografik notlar yardımıyla çeşitli iktisatçıların bir portre taslağırı yapar. Böylece, Petty’nin çok çeşitli yaşamından, kolayca “bol sayıda boş düşünce içeren ve gerçekte ciddiyet olarak ciddi işadamı türünden başka bir şey tanımayan bir kafa yapısı” (64) çıkar. (Gerçekte hakiki ciddiyet olarak … ciddi işadamı türünün nasıl tanınacağını anlamak güç.) “Petty’nin anlayışının en güçsüz yanı, kendini … kavramların iç ve biraz da ince ayrımları bakımından duyarlık yoksunluğunda gösterir” (53). “Petty’e karşı, kendi öz işlerini sonunda 1.500 sterlinlik bir yıllık gelire sahip olacak biçimde yürüttüğü için saygı besleyecek kimseler bulunacaktır.” Ayrıca Petty, “İngiliz papaz sınıfının türlü oyunlarını son derece göze çarpan bir biçimde” kopya etme “virtüözite”sine de sahipti, vb..
[58*] William Petty, A Treatise on Taxes and Contributions…. London 1662, s. 24-25. -Ed.
[59*] “Ve büyük şeylerden küçük şeylere inmek gerekirse…”den başlayarak bu parça MN’de yoktur. -Ed.
[60*] Petty, Quantulumcumque…’unu 1682’de yazdı ve 1695’te Londra’da yayımladı. The Political Anatomy of Ireland 1672’de yazılmış ve 1691’de Londra’da yayınlanmıştır. -Ed.
[61*] Lavoisier, De la richesse territoriale du Royaume de France (Paris 1791), Essai de la population de la Ville de Paris…. ve matematikçi Lagrange ile birlikte, Essai d’arithmétique politique… (Paris 1791) adlı iktisadi çalışmalar da yazmıştır. -Ed.
[62*] MN’de bundan sonra şu başlık gelir: BOISGIULLEBERT VE LAW.
[63*] Pierre Boisguillebert, “Dissertation sur la nature des richesses, de l’argent et des tributs…” Bölüm II, Économistes financiers du XVIII. siècle içinde, Paris 1843, s. 397. -Ed.
[64*] M1’de şöyle devam eder:
Görülüyor: Dühring eski yazarlar karşısında hep privat-dozent rolü oynar ve onlara sınav notları vererek yetkilerini aşar. Bizzat bay Dühring hakkında onun hiçbir zaman “ince” olmasa da, “merkantilizmin modern değişimini yaptığı” söylenebilir. Gerçekten bay Dühring, üretim meta üretim biçimi içinde yapılır olmaktan çıktığı zaman bile, paranın rolünü oynamaya devam edeceğini varsayar.
Dühring, Boisguillebert’ten Law’a geçer.
Law: İskoçya bankalarını inceleyen Adam Smith, kitap II, bölüm 2, (bu arada denk düştükçe Law’u da eleştirir), —ötekiler arasında, ulusal kredi bankaları da kurulmuştu— şu gözlemi yapar:
“Kendi çıkarı ile çelişkiye düşmemek için bir banka, iş yaptığı dolaşan sermayenin hepsini ya da hatta çok büyük bir bölümünü bir tüccara borç veremez; çünkü her ne denli bu sermaye ona sürekli olarak para biçimi altında gelse de ondan aynı biçim altında çıksa da, girişlerin tümü çıkışların tümünden gene de çok farklıdır ve bir bankanm rahatça çalışmasına uygun, ölçülü öneller içinde, tüccarın ödemelerinin toplamı bankanın avanslarının toplamına eşit olmaz. Bir banka, iş adamına sabit sermayesinin önemli bir kısmını, örneğin toprağı iyileştirmeye girişen birinin kullandığı sermayeyi ödünç verme olanağına daha da az sahiptir. … Sabit sermaye girişleri, hemen her zaman dolaşan sermaye girişlerinden çok daha yavaştır ve … bunlar işadamına, uzun yıllar süren ve bir bankanın rahatça çalışmasına uygun düşmek için gereğinden uzun olan bir dönem geçmeden, çok seyrek olarak geri gelirler.”
Law eleştirisinde bay Dühring, bunu şu biçimde değiştirir: “Bir para sisteminin temeli, gerçekte … hiçbir zaman yalnızca geleceği geniş ölçüde öncelemeleri ve somut olarak şimdiki zaman için doğal üretimlerin ancak çok küçük bir parçası ile görünmeleri nedeniyle, büyük bir tutar meydana getiren sermaye değerlerinden bileşemez. İçiçe geçen ekonomik üretimlerin işleyişinde, zaman ve deyim yerindeyse uyum başrolü oynar. Ama asıl anlamda para, bir anlık dolaşıma ve o anda verilmiş ilişkilerin dengelenmesine hizmet edecek bir şeydir… Yüzeysel olmamalarına karşın yalın olan bu fikirler, para sistemeni değerli madenler temelinden ayırma yolundaki her girişimin eleştirisini içerir.” (s. 94)
İlkin A. Smith’in kendini beğenmiş yavaşlaştırılması, değerli fikirlerinin arı söz ebeliği durumuna çevrilmesi; ama eşeğin kulakları, paragrafın sonunda görünüyor. Para sisteminin “değerli madenler temelinden” ayrılamama nedeni, bu “yüzeyde olmayan” fikirden çok başka bir yerdedir. “Metayı isteyen ama parayı istemeyen, özel değişime dayanan üretimi isteyen ama bu üretimin zorunlu koşullarını istemeyen ütopyacılar demek ki parayı yalnızca elle tululur biçimi altında değil, ama saçmalamanın gazsal biçimi altında da değerlerin ölçüsü olarak ‘ortadan kaldırdıkları’ zaman, mantığa ters düşmezler.” (Contribution à la critique de l’economie politique, s. 47.) Ama bay Duhring’in para üzerindeki fikirlerini aydınlatmayı Kapital bile başaramadı.
[65*] Bundan sonra MNde şu başlık gelir:
YENİDEN PETTY, YUKARDA ADI GEÇEN LOCKE VE NORTH VE
1691 ILE 1752 ARASINDA DÜHRİNG’DE OLUP BİTENLER
[66*] M1’de söyle izler:
Locke: Petty’den, Dühring, Locke’a geçer. Ama, Locke’un Treaty Concerning Government’ından yanlış olarak yorumlanmış, dolayısıyla yanlış olarak eleştirilmiş bir parça bir yana, onun (Barbon’un Locke’a karşı yapıtında [1696] kınadığı) merkantilist görüşleri üzerindeki birkaç boş söz bir yana, Locke’un en önemli iktisat yapıtı: Some Considerations on the Consequences of the Lowering of Interest and Rasing of Money (1661) üzerine öğrendiğimiz şey işte şu.
[67*] W. Petty, A Treatise on Taxes and Contributions…, London 1662, s. 28-29. -Ed.
[68*] Dudley North, Discourses upon Trade…, London 1691, s. 4. -Ed.
[69*] Bundan sonra MN’de şöyle devam eder:
” … yoksa onların arkasma değil, ama öte yandan, bizden bilgeliğinin kaynaklarını ortaya koyarak, bir yazarın “ayırdedici özgülüğü”ne zarar vermememizi isteyen bay Dühring’in çok çıkar gözetir yasaklamasına karşın (bkz: s. 50), Hume ile birlikte o polis yönetmeliklerine karşı gelen özgürlüğü kullanacağız. (a)
DAVID HUME
(a) Bunu M1’de şu izler:
Valckenaer, bundan otuz yıl kadar önce, Hume’u modern ekonomi politiğin temelini atan adam olarak göstermeye kalkmıştı; ama bu iş, Dühring’deki gibi “kalleşçe” bir niyetle yapılmamıştı, bu konu üzerinde birazdan gene konuşacağız.
[70*] David Hume, Essays, Moral and Political, and Dialoques Concerning Natural Religion, vol. 4, Political discourses, Edinburgh, 1752. -Ed.
[71*] Montesquieu, De I’Esprit des lois, Cenevre 1748. -Ed.
[72*] David Hume, Essays and Treatises on Several Subject, vol. I, London 1777, s. 303-304. -Ed.
[73*] Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 208-212. -Ed.
[74*] M2’de şöyle devam eder:
Öte yandan, bay Dühring’in Hume’un On Interest denemesi üzerine yaptığı sunuş, son derece yüzeysel ve kısmen de yanlıştır.
[75*] M2’de şöyle devam eder:
17. yüzyıldan beri Hollanda, İngiliz iktisatçıların gözüne örnek bir ülke olarak görünüyordu. Bu ülkenin zenginliği ve düşük faiz oranı da onları etkiliyordu. Culpeper ve Child’dan bu yana, faiz oranının düşüklüğüne verilen büyük önemin nedeni budur.
Hume, beylik bir fikir durumuna düşmüş bir kanıyı kendine malederek, önemli bir fikir durumuna getirme savında bulunacak bir Dühring değildir. Faiz üzerindeki denemesine, daha ilk anda E. Dühring’in çürütülmesini içeren şu tümce ile başlar:
“Her ne denli ben…”
[76*] David Hume, op. cit., s. 313. -Ed.
[77*] MN’de şöyle devam eder:
Bu aynı “kişi”nin davranış biçimi üzerine, paralarını çaldığı yazarların anılması karşısında o denli ince bir hoşnutsuzluk duymasının nedenlerini de gösterecek bir başka örnek! (a)
Faiz oranını para miktarının belirlediği yolundaki “halk yanılgısının bir başka nedeni” der Hume, “dış fetih sonucu ellerine birdenbire para ve değerli madenler geçmesi üzerine, paranın yayılması ve her köşeye sızmasından sonra, yalnızca kendilerinde değil ama bütün komşu devletlerde de faizin düştüğü çeşitli uluslar örneği olsa gerekir”. Fatih ulusta para, toprak satın alarak ya da faize vererek onu değerlendirmeye çalışan birçok yırtıcı kuşun eline geçer ve böylece “kısa bir zaman için sanki sanayi ve ticarette büyük bir gelişme olmuş gibi bir sonuç meydana gelir [yani faiz oranında bir düşme görülür]”.(b) Ama bu görünüş uzun süre devam etmez, hatta devam ettiği görülse bile, fatih ulusa kalan ganimet para sonucu, meta fiyatlarında buna uygun düşen bir yükselme olur, faiz oranı yeniden eski düzeyine döner. (c)
Ama fatih ulus ile tecimsel ilişkilerde bulunan komşu uluslara gelince, faiz oranının düşüşü, bunlarda fatih ulus ile bilançolarında dengenin kurulmasından, yani fatih ulusun soyduğu hazinenin “ticaret yoluyla ötekiler arasında dağılmasından” sonra başlar (yoksa “kişi”nin onu koyacağı gibi önce değil). “Ama faiz oranının bu düşüşü”, salt kendi başına alınmış paranın artışından değil, bu artış emek ve gerekli geçim araçları fiyatını artırmadan önce, para artışının doğal sonucu olan sanayideki gelişmeden ileri gelir. Sanayideki bu gelişme, diye devam eder Hume, “para miktarının aynı kalmış (sayfa: 344) miş olmasma karşın”, “başka nedenler”e de dayanabilirdi. Daha önce Of Money denemesinde görmüş bulunduğumuz gibi bütün etki, bütün meta fiyatları ve dolayısıyla son çözümlemede ücret de buna uygun yükselişlere uğramadan önce, burada yeni baştan değerli madenlerdeki değer düşmesine yüklenir. Hume için, değerli madenlerin artışları durumunda değer yitirmeleri ya da azalışları durumunda değer kazanmalarından bağımsız olarak ortaya çıkan başka para miktarı değişikliği yoktur. (d)
Hume’un yalnızca özetini verdiğimiz ve kesin olarak para miktarının faiz oranını sözde belirleyeceği yolundaki “halk yanılgısı”nın nedenlerinden birini, para soyan vb. uluslar örneğinden alınan nedeni, bütün hiçliği içinde göstermek için giriştiği bu açıklama, bay “Kişi”de şu küçük tümcede görünür:
“Böylece, örneğin yukarda sözü edilen denge kurulmadan önce, para miktarı değişikliğinin faiz oranını etkileyebileceğine işaret edilir [Hume tarafından]” (s. 171).
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu biçim altında tek doğru söz içermeyen ve Hume’un aslında ne dediğini okura tahmin ettirmekten bile uzak olan bu tümce, bay Dühring’i bir solukta şöyle devam etmekten alıkoymaz:
“Böylece bir Hume’un, kendi dargörüş ya da ideolojilerini savunmak için ondan yana olduklarını söyleyen kimselerden daha bir dikkatlice düşündüğü görülüyor” (s. 131).
Gerçekte bay Dühring’in sevgili Hume’unun, gerçi biraz pısırık bir özgür-değişim havarisi olması; dolayısıyla özgür-değişim doktrinerlerinin bile ondan yana olduklarını söylemekte haklı bulunmaları, oysa “kişi”nin, 19. yüzyılın “biraz ince” merkantilistlerinden alınmış “kendi dargörüş ve ideolojilerini savunmak” için biraz önce göstermiş bulunduğumuz biçimde onu çarpıtma zorunda kalması gibi bir şanssızlığı var.
(a) M2’de şöyle devam eder:
“Böylece, örneğin para miktarı değişikliğinin yukarda sözü geçen denge kurulmasından önce faiz haddini etkileyebileceği [Hume tarafından] kabul edilir” (130, 131).
İlkin bay Dühring, “yukarda sözü geçen denge” sözü ile, sanki bu söz çeşitli uluslar arasındaki bilançoların “denge”si ile ilgiliymiş gibi, ikinci olarak da Hume’a göre para miktarındaki bir değişikliğin faiz haddine “zararlı olabileceği” çok özel koşulların sözünü etmeyerek, okurunu iki nedenle şaşırtır.
(b) M2’de şöyle devam eder:
Ne var ki faiz oranındaki düşüşün fatih ülke ile komşu devletlerde farklı nedenleri vardı ama ne birinde, ne de ötekilerde bu sonucu yalnızca altın ve gümüş artışına yükleyebiliriz.
(c) M2’de şöyle devam eder:
Demek ki burada Hume tarafından ele alınan olayın, kendi öz düşüncesine göre, faiz oranının normal hareketi ile hiçbir ilgisi yoktur.
(d) M2’de şöyle devam eder:
Bay Dühring, sarsıcı “açıklama”sında, ilkin bir yandan Hume’un fetih yoluyla elde edilen para ile ticaret yoluyla elde edilen paranın etkileri arasında yaptığı ayrımın sözünü hiç etmeyerek, öte yandan Hume’a, fatih ulus ile komşu uluslar arasında yukarda sozü edilen dengenin kurulmasından sonra, yani birincinin parasının bir kısmının, faiz oranını düşürecek biçimde, bu sonuncuların ülkesine akmasından sonra dedirtecek yerde, “yukarda” sözü edilen denge [yani çeşitli uluslar arasındaki parasal bilanço dengesi, Dühring’de “yukarda” sözkonusu olan yalnızca ve yalnızca bu dengedir, başkası değil] kurulmadan önce dedirterek çarpıtır. Ve eğer faiz oranı düşerse bu, paranın arttışı için değil ama para artışı, fiyatlarda ve özellikle ücrette genel bir yükselmeye neden olmadığı sürece, sanayiyi geliştirdiği içindir.
[78*] David Hume, op. cit., s. 314. -Ed.
[79*] R. Cantillon’un Essai sur la natura du commerce en général adlı kitabı 1752’de değil 1755’te yayımlandı. Adam Smith bu yapıttan, An Inquiry into the Nature…’de söz eder. -Ed.
[80*] David Hume, op. cit., s. 367. -Ed.
[81*] Ibid., s. 379. -Ed.
[82*] Bismarck, dostu Wagener’in aracılığı ile bay Dühring’ten toplumsal sorun üzerine bir inceleme istemiş ve bay Dühring de bu incelemeyi yazmakta özen göstermiştir. -Ed.
[83*] F. C. Schlosser, Weltgeschichte für das deutsche Volk, c. 17, Frankfurt-am-Main 1855, s. 76. -Ed.
[84*] William Cobbet, A History of the Protestant “Reformation” in England and Ireland…, London 1824, s. 149, 116 ve 130. -Ed.
[85*] MN’de şöyle devam eder:
V. FİZYOKRASİ
“Quesnay hiç olmazsa ekonomik kavramlarla yazılmış bir şiir denebilecek bir şey vermiştir.” (s.131.) Bay Dühring de fizyokrasi üzerindeki bölümünde özel bir başarıyla irdelenebilecek kendi şiir ya da daha doğrusu yapıntı (fiction) türüne sahip bulunmakla birlikte, aynı şey, bay Dühring için söylenemez.
Önce Quesnay’nin kişiliği vb. ‘fizyokrasi” adı vb. üzerine sekiz tatsız tuzsuz yineleme sayfası. Bu sekiz sayfalık girişten sonra, bay Dühring şöyle devam eder:
“Üretim ve bölüşüm ilişkilerinin bu ekonomik kopyasının Quesnay’de ne anlama geleceği, ancak eğer daha önce zenginliklerin üretimi üzerine ona özgü bulunan yönetici kavramlar adamakıllı irdelenirse gösterilebilir. Bu konudaki fikirler, hatta en iyi çözümlemelerde, örneğin A. Smith’in çözümlemesinde bile bellibaşlı çizgileri gereğince öğrenilemeyecek denli kararsız bir belirsizlikle gösterilmiş oldukları için, bu irdeleme işi zorunludur. … Öyleyse, bu temel görüşler için geleneksel kolay çözümlemelerle yetinmek, amaca kötü hizmet etmek olacaktır.” (105).
Sonra tam beş sayfa, her türlü cafcaflı sözler, sürekli yinelemeler ve hesaplı bir düzensizlikle dolu beş sayfa gelir; Quesnay’nin Tableau économique’in temelinde yatan görüşler üzerine şimdiye değin görülmüş bulunanların hepsinden üstün olan bu “çözümleme”nin, şu çiçeği burnunda açıklamalan içerdiğini gözlerden saklamak için: Quesnay “bir tek üretken sınıf kabul eder, yani tarımsal çalışmayi yürütenlerin sınıfını”, bunlar yalnızca “etkinlikleri boyunca tükettiklerinden daha çoğunu ürettikleri için üretkendirler”, bu “artık, bu net ürün” (109), “toprağın kullanılmasında doğanın insan emeğini kendi kişisel tüketiminden, bu emek için zorunlu tüketiminden daha çok ödüllendirmesi” sonucudur (107). Bu üretken sınıf yanında, ” çiftlik kirasını alan … toprak sahipleri” (105) sınıfı ve son olarak da “kısır sınıf”, “çalışması sırasında ürünlerine ancak [tarımın] bu net ürün[ün]den tükettiği kadar değer geçiren” “bir sanayide çalışan kimselerin” (106, 107) sınıfı bulunur. Adam Smith üzerindeki bölümünde bay Dühring, fizyokrasinin “temel görüşleri”nden anladıklarının özetini şu terimlerle verir: “Fizyokratlar doğaya tarımsal alanda [!] yüksek anlamda üretken güç olarak bakmışlardı, ayrıca tarımcının tüketimi üzerindeki artığı [!] gözönünde tutmuşlar [!] ve bu nedenle, doğrusunu söylemek gerekirse, tarımsal çalışmayi, tarımsal çalışma niteliğiyle hareket noktası olarak almamışlardı.” (148,149).
İnsanın “en basit okul kitaplarından” (109) bile daha çoğunu çıkarmamak için kalın kafalının biri, bir potache (lise öğrencisi) olması gerekirdi.
“Özel olarak kurulmuş bir sistemin yüksekliğinden” yapılan “tarihsel eleştiri” (s. 9): n° I, Quesnay’nin “temel görüşleri”nin, “geleneksel kolay çözümlemeler”den son derece yüksek olacak bir çözümlemesini vaat ediyor ve böylece bizi n° II’ye: Tableau économique’in “Quesnay’de ne anlama geleceği”nin açıklamasına hazırlıyordu. Prelüd n° I’in “en nazik yönlerinden biri” şudur ki henüz adından başka bir şeyi bilinmeyen Tableau économique, konu dışı olarak ve gizlice, geçerken şöyle bir koklanmış ve homurtularla selamlanmıştır; bundan sonra sıvışılır ve şunun ya da bunun üstüne, örneğin “işe başlama ve sonuç” üstüne “derin düşünceler”e dalınır (s. 109). Gerçekte bay Dühring , sonunda, kendini n° I geniş işe başlamasmdan n° II kısa soluklu sonucuna geçmekten alıkoyamadığı an bu ayrım, sonderece açık bir şeydir. Bundan ötürü, Tableau économique konusunda n° I altında gizlice ve n° II altında kesin bir biçimde kendini gösteren şeyin hepsini, ama hepsini sözcüğü sözcüğüne vereceğiz.
N° I. TABLEAU ÉCONOMIQUE ÜZERİNE ARA VE AYRINTI
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI.
[86*] Quesnay’nin “I’Analyse du tableau économique”i ilk kez olarak 1766’da fizyokratların dergisi olan Journal de l’agriculture, commerce, arts et finances’da yayımlandı. Tablonun metni, Eugène Daire’in Physiocrates…’ında yeniden yayımlandı, 1. Bölüm, Paris 1846,s. 57-66. -Ed.
[87*] Abbé Baudeau’nun “Explication du tableau économique”i 1767’de Ephémérides du Citoyen ou Chronique de l’esprit national dergisinde yayımlandı. Bkz: Daire, Physiocrates, 2. Bölüm, Paris 1846, s. 864-867. -Ed.
[88*] MN’de şöyle devam eder:
Ama kendi payına bay Dühring, deyim yerindeyse, burada yalnızca geçerken şöyle bir koklamış bulunan Tableau économique’e yeniden sırt çevirir ve birçok kez Quesnay’ye göre “üretkenliğin doğadan geldiğini” yineler, çünkü repetitio mater studiorum, buna “fizyokrasi” teriminin yeni bir irdelemesini bağlar, “Quesnay’nin kırda yetiştiğini ve kırsal yaşam için özel bir sevgi beslediğini” anımsatır, Quesnay’nin “temel kavramlar”i üzerine Tableau’nun yorumlanmasını hazırlayacak “ince düşünceler”inden bir sözü yeniden ele alır ve “işe başlama ile sonuç arasındaki ayrımı düşünerek” onları tamamlar.
N° II. TABLE ÉCONOMIQUE ÜZERİNE KESİN DÜŞÜNCELER
[89*] MN’de bundan sonra şu başlık gelir:
TABLEAU ÉCONOMIQUE’IN QUESNAY’DE NE ANLAMA GELDİĞİ
ÜZERİNE KISA AÇIKLAMA
[90*] Bunu izleyen paragraf MN’de baştan başa eksiktir.
[91*] Eugene Daire, Physiocrates, 1. Bölüm, s. 68. -Ed.
[92*] Bundan sonraki paragraf MN’de tamamen eksiktir, buna karşılık, onun yerine şu başlık bulunur: GÜÇLÜ DÜHRING’E DÖNÜŞ.
[93*] James Steuart, An Inquiry into the Principles of Political Economy, London 1767. -Ed.
[94*] MN’de şöyle devam eder: VI. ADAM SMITH
Bay Dühring’in bayağıyı ciddiye alma yeteneği, yalnızca önemli şeylerden bayağıca sözetme yeteneği tarafından geride bırakılır. Bunun sonucu, Adam Smith üzerindeki bölümünde, aşağıdaki tümceden başka, sözü edilme çabasına değer hiçbir şey bulunmaz.
“Salt ekonomik nedenlerden başka, fiyatların belirlenmesinin toplumsal nedenleri de olduğu ya da bir başka deyişle, karşılıksız sahiplenmenin (temellükün) ekonomik olayların zorunlu bir öğesi olması sonucunu veren toplumsal bir haraç bulunduğu fikri, ancak iktisat öğretisinin en yeni eleştirel formüllerinde, yani benim sistemimin değer öğretisinde tamamen açık bir duruma geldi.” (152) (a)
Bundan, “tam bir açıklık ile”, bay Dühring’in Adam Smith ve hatta ardıllarını fizyokrasiden daha çok anlamadığı ve o halde Malthus, Ricardo vb. konusundaki ağız kalabalıkları üzerinde uzun boylu durmanın (b) zaman yitirmekten başka birşey olmayacağı sonucu çıkar.
VII. BÜYÜK ÜRKÜNTÜ İÇİNDE SON
(a) Ml’de şöyle devam eder:
(Yani aslan, bu sistem temeli üzerinde, toprak rantının fiyatın sonucu değil, nedeni olduğu yolundaki bayatlamış fikri yeni baştan sahipleniyor. Bu tümceden apaçık bir biçimde çıkan sonuç şudur ki, değerin ve artı-değerin içyüzü, bay Dühring için Quesnay’nin Tableau éonomique’inden daha az anlaşılmaz kalmamıştır.
(b) M l’de şöyle devam eder:
… ve eğer iyi ya da kötü özgün kaynakları, onları karikatürize ederek, —hatta gerçekte, Goethe anlamında öyle olsa bile—, “kendi başına bir budala” görüşü kazanmak için nasıl yeniden ürettiğini göstermek gibi çok ikincil bir erek yoksa, bay Dühring’in Malthus, Ortes, Ricardo, Sismondi vb. konusunda getirdiği şeyle uğraşmanın…
[95*] Henry Charles Carey, The Past, the Present, and the Future, Philadelphia 1848, s. 74-75. -Ed.
[96*] Ml’de şöyle devam eder:
Kendini bugünün ve geleceğin çağ açan iktisaçısı diye adlandırdıktan sonra bay Dühring’in, geçmiş çağ açan iktisaçıların da adını anmasından daha doğru ve daha normal ne var!
MM’de de şöyle:
Bundan ötürü, bay Dühring’in Ekonomi Politiğin Eleştirel Tarihi’nin kendilerine yöneldiği olgunluktan yoksun üniversite öğrencileri, gizlice, bay Dühring tarafından kınanan “yavanlık ve düşünce eksikliği”ne karşın, “Budapeşteli bir profesörün, bay Kautz’un 1860’taki tatsız yapıtı” (s. 14) ile ve bir o denli de profesör Roscher’in İngiliz Ekonomi Politiği Tarihine Katkı’sı ve öteki yazarları ile ve bay Dühring’in sözü geçen “Bay Kautz’un bay Roscher’in sofrasından dökülen kırıntıları, onlardan yavan bir yemek yapmak üzere sulandırarak, sofra sahibinin baş yemeğinin niteliği üzerine hayale kapıldığını göstermiş bulunduğu” yolundaki uyarısından ürküntüye kapılmaksızın, biraz aşinalık etmekle kötü bir şey yapmış olmazlar. (a)
(a) Ml’de şöyle devam eder.
Sözü geçen olgunluktan yoksun öğrenciler, biri için uygun olanın bir başkası için de uygun olduğunu, yani tıpkı bir privat-dozentin kendini profesörden kurtardığı gibi, bir üniversite öğrencisinin de, gerçi daha nazik bir biçimde kendini üniversite privat-dozentinden kurtarması gerektiğini düşüneceklerdir.
(Marjinal Notlar burada biter.)

Sosyalizm Kısmı Dipnotları

[1*] Bkz: Birinci Kısım, Felsefe. -Ed.
[2*] Saint-Simon, Lettres d’un Habitant de Genéve à ses Contemporains, s. 55, Paris 1868. -Ed.
[3*] İbid., s. 41-42.-Ed.
[4*] Saint-Simon’uti bir mektubuna anıştirma: “Correspondance politique et philosophique. Lettres de H. Saint-Simon à un Américain”, şu derlemenin içinde: L’Industrie, ou discussions politiques morales et philosophiques dans l’intérét de tous les hommes livrés à des travaux utiles et indépendants, e. 2, Paris 1817, s. 83-87. -Ed.
[5*] Engels burada Saint-Simon ile öğrencisi Augustin Thierry tarafından ortaklaşa yazılmış iki çalışmaya göndermede bulunur: De la réorganisation de La société européenne ou de la nécessité et des moyens de rassembler les peuples d’Europe en un seul corps politique, en conservant à chacun son indépendance nationale, Paris 1814, ve Opinion sur les mesures à prendre contre la coalition de 1815, Paris 1815. Nicolas Gustave Hubbard, Saint-Simon, Yaşam ve Çalışmaları içinde, Paris 1857, ilk çalışmadan bir parça, s. 149-154 ve her iki çalışmanın tahlili, s. 68-76, bulunur. -Ed.
[6*] La téorie des quatre mouvements içinde. Bkz: Charles Fourier, Œuvres compètes, t. I, Paris 1841, p. 195-196. -Ed.
[7*] Charles Fourier, Le Nouveau Monde Industriel et Sociétaire, p. 35, Paris 1870. -Ed.
[8*] Bkz: Charles Fourier, Œuvres complètes, t. 2, p. 78-79 ve t. 5, p. 214. -Ed.
[9*] Charles Fourier, op. cit., t. 1, s. 50, vd.. -Ed.
[10*] Owen, The Revolution in the Mind and Practice of the Human Race…s. 21-22, Londra 1849. -Ed
[11*] Robert Owen, Report of the proceeding at the several public meetings, held in Dublin… On the 18th March; 12th April; 12th April and 3rd May. Dublin 1823 s. 110 vd.. -Ed.
[12*] Owen, 1812’de, Glasgow’da bir mitingde, pamuk iplik fabrikalarında çalışan tüm çocuk ve erginlerin durumunu düzeltmek için bir dizi önlemler önerdi. Owen’ın girişimi üzerine 1815’te sunulan yasa tasarısı, parlamento tarafından birçok ağırlaştırmalarla birlikte, ancak 1819’da kabul edildi. -Ed.
[13*] Ekim 1833’te, Owen’in başkanlığında, kooperatif şirketler ve sendikaların (trade-unionlar) bir kongresi oldu, ve program ve tüzüğü Şubat 1834’te kabul edilen Büyük UIusal Sendikalar Birliği (Consolidated Trades-Union) bu kongrede kuruldu. Bu kuruluş ancak altı ay sürecekti. -Ed.
[14*] William Lucas Sargant, Robert Owen and His Social Philosophy, Londra 1860.
[15*] Madenleri altına çeviren taş. -ç.
[16*] Her ne denli sahiplenme biçimi aynı kaldıysa da, yukarda betimlenen süreç sonucu, sahiplenmenin niteliğinin üretimden daha az devrim geçirmediğini burada açıklamak gereksiz. Benim kendi öz ürünümü ya da bir başkasının ürününü sahiplenmem, elbette birbirinden çok farklı iki sahiplenme türüdür. Bu arada şunu da ekleyelim: Tüm kapitalist üretim biçiminin tohum durumunda içinde bulunduğu ücretli emek çok eskidir; yer yer ve dağınık durumda, kölelik ile yüzyıllarca yanyana yaşamıştır. Ama bu tohum, ancak tarihsel önkoşullar gerçekleştiği gündür ki kapitalist üretim biçimi durumuna gelmek üzere gelişebildi. [F.E.]
[17*] La Situation de la classe laborieuses en Angleterre, Editions Sociales, 1961, s. 128 vd., -Ed.
[18*] Kapital, Birinci Cilt, s. 663. İtalikler Engels’in. -Ed.
[19*] Engelli yarış. -ç.
[20*] Üretim araçları ve ürünlerin bunalımlardaki yakılıp yıkılmasına gelince, 21 Şubat 1878’de Berlin’de toplanan II. Alman Sanayicileri Kongresi, yalnızca Alman demir-çelik sanayisinin son çöküntü (krach) sırasındaki toplam zararını 455 milyon mark olarak saptadı. [F.E.]
[21*] Charles Fourier, Œuvres complètes., t. 6, Paris, 1845, p. 393-394. -Ed.
[22*] Gerekir diyorum. Çünkü ancak üretim ve ulaştırma araçları gerçekten hisse senetli şirketler tarafından yönetilemeyecek kadar büyük oldukları, bunun sonucu devletleştirme ekonomik bir zorunluluk durumuna geldiği durumda, ancak bu durumda, hatta bu işi yapan bugünkü devlet de olsa, devletleştirme ekonomik bir ilerleme anlamına, tüm üretici güçlere toplum tarafından elkonulmasına öngelen yeni bir aşamaya erişildiği anlamına gelir. Ama son zamanlarda Bismarck, kendini devletleştirmelere verdiğinden bu yana ortaya, hatta şurada burada bir ruh düşkünlüğü biçiminde yozlaşan ve her türlü devletleştirmeyi, hatta Bismarck’ın bile sosyalist [devletleştirme] olarak ilan eden düzmece bir sosyalizmin çıktığı görüldü. Kuşkusuz, eğer tütünün devletleştirilmesi sosyalist [devletleştirme] olsaydı, Napoléon ile Metternich sosyalizmin kurucuları arasında sayılırlardı. Eğer Belçika devleti, çok yalın siyasal ve mali nedenlerden ötürü, başlıca demiryollarını kendisi yaptıysa; eğer Bismarck hiçbir ekonomik zorunluluk olmaksızın, Prusya’nın başlıca demiryolu hatlarını, yalnızca onları daha iyi örgütleyebilmek ve savaş zamanında yararlanabilmek, demiryolu görevlilerini hükümet hizmetinde bir seçim sürüsü durumuna getirmek ve özellikle parlamento kararlarından bağımsız yeni bir gelir kaynağı edinmek için devletleştirdiyse, bunlar hiç de dolaysız ya da dolaylı, bilinçIi ya da bilinçsiz sosyalist önlemler değildi. Yoksa, Krallık Deniz Ticareti Şirketi, (a) Krallık Porselen Yapımevi ve orduda bölük terzisi, hatta 30 yıllarına doğru, Friedrich Wilhelm III çağında, büyük bir muzip tarafından çok büyük bir ciddiyetle önerilen devletleştirme, —genelevlerin devletleştirilmesi— sosyalist kurumlar olurdu. [F.E.]
(a) Krallık Deniz Ticareti Şirketi, Friedrich II tarafından 1772’de kuruldu ve büyük devlet ayrıcalıkları ile donatıldı. Bu şirket pratik olarak Prusya hükümetine banka hizmeti gördü, 1820’de Prusya hükümetinin mali ve tecimsel enstitüsü durumuna geldi ve 1904’te de devlet bankası oldu. -Ed.
[23*] Lassalle’den esinlenmiş ve Gotha birleşme kongresinde kabul edilmiş bir istem olan özgür halk devleti, Gotha Programının Eleştirisi’nde, Marks’ın temel bir eleştiri konusu olmuştur. -Ed.
[24*] Birkaç rakam, modern üretim araçlarının, hatta kapitalist baskı altında bile, çok büyük genişleme gücü üzerine yaklaşık bir fikir verebilecektir. Giffen’in (a) son hesaplarına göre, İngiltere ve İrlanda’nın toplam zenginliği, yuvarlak rakamlarla şöyle:
1814’te – 2.200 milyon İngiliz lirası = 44 milyar mark
1865’te – 6.100 – = 122 –
1875’te – 8.500 – = 170 –
(a) Burada verilen rakamlar, Robert Giffen’in 15 Ocak 1877’de Statistical Soeiety’de verdiği ve Mart 1878’de Londra’da Journal of the Statistical Society’de yayımlanmış bulunan konferansından alınmıştır. [F.E.]
[25*] Bunalımların eksik-tüketim ile açıklanması Sismondi’den gelir ve onda henüz belli bir anlama sahiptir. Rodbertus bu açıklamayı ondan almış ve bay Dühring de o bilinen her şeyi yavanlaştırma biçimi ile bunu Rodbertus’tan kopya etmiştir. [F.E.]
[26*] Kapital, Birinci Cilt, s. 373-374. -Ed.
[27*] Kapital, Birinci Cilt, s. 434. -Ed.
[28*] Charler Fourier, Le nouveau monde industriel et sociétaire …, bölüm II, V ve VI, Œuvres complètes içinde, c. 6, Paris 1845. -Ed.
[29*] Kapital, Birinci Cilt, s. 433. -Ed.
[30*] Kapital, Birinci Cilt, s. 497-498. -Ed.
[31*] Bismarck, 20 Mart 1852 günü, Prusya Landtagının (Parlamentosunun) ikinci meclisinde verdiği bir söylevde, gerçek Prusya halkının kentlerde yaşamadığını söyleyerek, yunkerlerin devrimci hareket ocakları olan kentlere karşı duydukları nefreti dile getirmişti. “Eğer büyük kentler yeniden ayaklanırsa, gerçek Prusya halkı onları yeryüzünden silmek zorunda da kalsa, onlara boyun eğdirmesini bilecektir.” -Ed.
[32*] Fabrikacıların dükkanlar açtıkları ve işçilerini bu dükkanlardan alışveriş yapmaya zorladıkları Almanya’da da iyi bilinen sisteme, İngiltere’de truck-system denir. [F.E.]
[33*] Kapital, Birinci Cilt, s. 1 10, dipnot. -Ed.
[34*] Wilhelm Weitling, Garantien der Harnwnie und Freiheit, Kesim II. Bölüm 10, Vivis 1842, s. 155 vd.. -Ed.
[35*] “Onun [paranın] kokusu yoktur.” anlamındaki bu sözler, Roma İmparatoru Vespasianur’un (MS 69-79), tuvaletlere vergi koyduğu için onu suçlayan oğluna verdiği yanıtında geçmektedir. -Ed.
[36*] Söz arasında, Owen’ın komünist toplumunda emek jetonlan tarafından oynanan rolün, bay Dühring için tamamen bilinmez olduğunu da belirtelim. O bu jetonları, —Sargant aracıyla,— yalnızca doğal olarak başarısızlığa uğramış ve dolaysız emek değişimi aracıyla bugünkü toplumdan komünist topluma geçiş girişimi olan emek değişim pazarları girişiminde aldıkları yer ölçüsünde bilir. [F.E.]
[37*] Üretimle ilgili kararda, yararlı etki ile emek harcaması arasındaki bu değerlendirmenin, komünist bir toplumda ekonomi politiğin değer kavramından kalacak tek şey olduğunu, ben daha 1844′ te söyledim (Frasız-Alman Yıllıkları, s. 95). (a) Ama görüldüğü gibi, bu tezin bilimsel tanıtlanışı ancak Marks’ın Kapital’i ile mümkün oldu. [F.E.]
(a) Engels burada Fransız-Alman Yıllıkları’nda yayımlanmış bulunan “Ekonomi Politiğin Bir Eleştiri Denemesi” adlı makalesine iletmede bulunuyor.
[38*] Mambrino’nun zırhlı başlığı, l’armet de Mambrin, şövalye romanlarının ünlü Magrip Kralının, onu silah işlemez yapan tılsımlı başlığı. Renauld, Mambrino’yu öldürür ve zırhlı başlığı alır. Bu tılsımlı başlık, ününü özellikle Don Quijote yazan Miguel de Cervantes’in onu anmış olmasına borçludur.
[39*] Almanca “Zarucker”, yığınla çatışmaya giren güvenlik güçlerinin ağzından sık sık duyulan “zurück” (geriye!) sözcüğünden türetilmiş bir sözcük. -Ed.
[40*] Prusya’da kilise okulları sorunu üzerine yazılmış bir rapor konusunda Friedrich II’nin düştüğü ünlü not. -Ed.
[41*] Tanrısal kişiliklerin bu daha sonraki ikili niteliği, zamanla mitologyalara giren karışıklığın, tanrıların niteliğini yalnızca doğal güçlerin yansımaları olarak kabul eden karşılaştırmalı mitologyanın göremediği bir nedenidir. Böylece bazı Germen aşiretlerinde savaş tanrısı, İskandinavların eski dilinde Tyr, eski Almancada Zio adını taşır ve Yunanca Zeus ile Latince Diu piter yerine Jupiter’e karşılık düşer; başka bazılarında Er, Eor adını taşır ve Yunanca Ares ile Latince Mars’a karşılık düşer. [F.E.]/a>
[42*] 1873 Mayıs yasaları, Bismarck’ın katoliklere karşı “Kulturkampf” adı altında tanınmış savaşımında çıkardığı ilk yasalardır. -Ed.
[43*] Kapital, Birinci Cilt, s. 500. -Ed.
[44*] Alexandrin, on iki heceli Fransız dizesi.-ç.
[45*] Kapital, Birinci Cilt, s. 492-501. -Ed.
[46*] Kapital, s. 494. -Ed.
[47*] Sihirli Flüt, Mozart’ın ünlü operası. Liebeskind’in Wieland tarafından yayınlanan bir doğu masalları derlemesinde yer alan Lulu adlı yapıtından hareketle, Schikaneder’in yazdıği libretto üzerine 1791’de Viyana’da bestelendi. -ç

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments