Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazartesi, Kasım 25, 2024
No menu items!
Ana SayfaErkan Küçük (Makale)DestAR Tiyatro'dan Bûkâ Lekî (Plastik Gelin) | Erkan Küçük

DestAR Tiyatro’dan Bûkâ Lekî (Plastik Gelin) | Erkan Küçük

Az sayıdaki Kürt tiyatro grubundan biri olan Destar Tiyatro, Mirza Metin’in yazıp yönettiği Bûka Lekî (plastik gelin) adlı yeni oyunuyla çıkıyor izleyicinin karşısına. Oyunu izlemek için salona girdiğinizde ilk dikkati çeken dekor oluyor. Sağ ve sol duvara asılmış birer sandalye bulunuyor. Arka cephede, duvarda, bir tuvalet taşı ve hemen yanında iki perdenin arasında vitrin olarak da tanımlanabilecek bir pencere var. Ortada ise plastik, havalı bir yatak ve yerde naylon bulunmakta. Her şey etinden, kendi öz varoluşundan ayrılmışçasına sunileşmiş gibi.

Henüz oyun başlamadan “Plastik Gelin” isminin yarattığı çağrışımın ardından dekorla yüz yüze geldiğiniz anda, ortada alt üst olmuş yeni bir düzenin işaret edildiği izlenimini ediniyorsunuz. Ussal düzlemde normallik olarak kurgulanmış bir dünyada ayakları yere, dünya gerçekliğinin zeminine, basması gereken sandalye, artık öyle bir dünyada yaşamadığımızı imlercesine kendisini zeminden çekmiş. Katı olanın buharlaştığı, uzamın ve insanın şirazesinden çıktığı kırılgan bir dünya bu.

Sahneyle ilk yüzleşmede, bahsini ettiğimiz dekorun bir parçasıymışçasına plastik yatağın üstünde uyuyan erkek karakteri görürüz. Adam asker gibi selam verir, asker adımlarıyla yürür, hazır ola geçer. Sonradan öğreneceğimiz gibi askerden yeni gelmiş kendine yeni bir kimlik edinmiştir. Dolayısıyla kendi otantik varlığını kaybetmiş, başkalaşmıştır. Nişanlısı olan kadın karakterle normal insani bir iletişim kuramamaktadır. Dilini kaybetmiştir. Var olan militarist, asimilasyonist makinenin tezgâhından geçmiştir. Derken sahneye, kendi olarak varolabilen tek varlık çıkar, bir plastik manken. Adam kendi eşiti olan bu mankenle bir iletişim içine girer. Yalnız onunla konuşur ve yalnız ona dokunur.

Öte yandan nişanlısı da kendini erkeğine adamış, kendi bireysel kimliği olmayan bir kişidir. Sürekli olarak konuşur. Konuşması traji-komik bir çığlık gibidir. Kendi hiçliğini sözlerin içeriğinden ziyade (ki dinleyeni hiçbir yere taşımaz) ses düzleminde seslendirir. Hele ki kendi bedensel varoluşsuzluğunu,yokluğunu aşmak amacıyla bütünleşmeye çabaladığı erkek bedenide kaybedilmiş olduğundan onun bu çabası trajiktir, sonuçsuzdur. Her şey boşlukta salınır gibidir. Kendi olamayanların bir varoluşu olamaz çünkü.

Kadın, erkek tarafından tanınmak için çırpınır durur. Erkek nasıl dışarısının, askeriyenin tornasından geçtiyse o da biat ettiği egemen erkeklik kültünün tornasından geçer. Erkeğin gözdesi olan plastik mankene benzeye benzeye en sonunda tamamen ortadan kalkar. Bu yok oluş durumu, adamın silahından çıkan kurşunla sembolize edilir.

Bûka Lekî oyunu komedi formunda bir ağıt gibi. Bu trajikomik hali oyuncular Berfin Zenderlioğlu, Alan Ciwan, Sevgi Turan başarılı bir şekilde verebiliyorlar. Performanslarından dolayı onları kutluyorum. Müziğiyle dekoruyla ve en temelde oyun metniyle iyi bir iş çıkarılmış. (Not Oyunla ilgili bilgilere Destar tiyatro’nun internet sitesinden ulaşabilirsiniz.. http://www.destartiyatro.com/)

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments