Eğer geliyor olsaydın sonbaharda
Hafiçe dokunup geçerdim yazı
Yarım bir gülüş ve yarım bir burun kıvırmasıyla
Ev hanımlarının bir sineğe yaptıkları gibi.
Eğer görebilseydim seni bir yılda
Ayları döndürürdüm toplarda
Ve ayrı çekmecelere koyardım onları
Gelinceye kadar zamanları.
Geciktirseydi yalnız yüzyıllar
Sayardım onları ellerimin üstünde
Eksilterek parmaklarım düşünceye kadar
Ven Diymen’in ülkesinin içine.
Kesin olsaydı eğer söndürülen bu hayatın
Seninkisi ve benimkisi olduğu
Hayatı öteye atardım bir meyve kabuğu gibi
Ve sonsuzluğun tadına bakardım.
Fakat şimdi bilgisiz bütünüyle uzunluktan,
Saatlerin kararsız kanadından,
Dürter beni o gulyabani arı gibi
Önceden haber vermeyen iğnesini!
Emily DİCKİNSON
Çeviren: Vehbi Taşar