Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Kasım 24, 2024
No menu items!
Ana SayfaİdeolojiDinKur'an'dan Alevilik Çıkarmak | Erdoğan Aydın

Kur’an’dan Alevilik Çıkarmak | Erdoğan Aydın

Kazım Balaban geçen hafta (aleviyol sitesinde) Kur’an’dan ayetler aktararak Aleviliğin Kur’an’dan koparılamaz olduğunu göstermeye çalıştı ve tabii buradan hareketle öyle düşünmeyenlere dair bir dizi suçlayıcı atıfta bulundu. Niyetim polemik yapmak değil, kaldıki insanlar bunca polemiğe nasıl vakit ve enerji buluyor diye de şaşıyorum. Ama “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyen, “Okunacak en büyük kitap insandır” diyen, “Hakkı ister isen ademde iste / Irak’ta Mekke’de Hac’da değildir” diyen, “Telli sazdır bunun adı / Ne ayet dinler ne kadı” diyen bir inançla bu kadar da oynanmaz ki diye düşünen bir gözlemci olarak, Kur’an’dan aktarımlarla Alevilik anlatmaya çalışanların Aleviliği değil kendilerini, geldikleri noktayı anlattıklarını düşünen biri olarak konuya kısaca değinmekten de kendimi alamadım.

Balaban’ın yollama yaptığı onlarca ayetten, Kur’an’ı ola ki bilmeyenlerin kafasını karıştırabilecek iki ayet üzerinde duracağım: Ahzab: 33 ve Şûra: 23. Balaban onları şu şekilde aktarmış:

Tathir Ayeti : ‘’Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister” (Ahzab: 33)·

Meveddet Ayeti “(Ey Peygamber! Müslümanlara) De ki: Sizden tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum; istediğim, ancak yakınlarıma (Ehl-i Beytime) sevgidir.” (Şûra: 23)

Şimdi gelin öncelikle Ahzap 33’ü, ama cımbızlamadan bütününde okuyalım; bakalım bakalım ayet gerçekte ne diyor:“Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye devri kadınları gibi açılıp saçılmayın. Namza kılın zekat verin, Allaha ve peygamberine itaat edin. Ey peygamber ailesi, şüphesiz Allah sizi günah ve kötülüklerden arındırıp tertemiz yapmak ister.”

Görüldüğü gibi ayet –tıpkı bugün başörtüsü için mücadele veren şeriatçı kadınların yaptığı gibi-, (peygamberin) kadınlar(ın)a evde oturmalarını, örtüsüz dolaşmamalarını, namaz kılıp (…) itaat etmelerini emrediyor. Cımbızlanan son cümlede ise, peygamberin “ailesine” bir ayrıcalık olarak günahlardan arındırma ve temizleme isteği belirtiliyor.

Dikkat edilirse onların da günahsız ve temiz olduğunu söylemiyor, sadece onları (örtünüp namaz kılmak önkoşuluyla!) günahsız yapmak isteği belirtiliyor. Peki ama burada geçen “aile”yi, Şii ve Alevi gelenekteki “ehl-i beyt” anlamında yorumlamak mümkün mü? Bu soruyu aydınlatmak için hem ayeti bütünlüğünde hem de bu ayetin nedenini aydınlatan önceki ayetlerle bütünlüğü içinde okumak gerekiyor.

İslam geleneği ve Kur’an’ın önemli tefsircilerinden Taberi’nin de belirttiği gibi, Ahzap 33, Ahzap 30, 31, 32 ile bütünlüğü içinde anlamına uygun anlaşılabilir. Söz konusu bu ayetler, “Ey peygamberin hanımları/kadınları” diye başlayarak, onlara örtünme, sadakat, evden çıkmama, edalı olmamayı emrediyor ve bunu yapmaları halinde “iki kat ödül” vaadediyor. Ol hikaye bundan ibarettir ve ayetlerden bundan öte birşeyler çıkarmaya çalışmak, Kur’an’ı kendine gerçekten rehber edinenler için “şirk”tir; yani iradesini tanrıya ortak koşmak anlamında günahların en büyüğü! Bundan öte Ahzap suresinin bir bütün olarak gerçek anlamını merak edenler için de belirteyim ki, surenin gerçek amacı, oğulluğu Zeyd’in karısı Zeynep’e aşık olan Muhammed’in onunla evlenmesinin tanrı katında meşru olduğunun Müslümanlara kabul ettirilmesidir.

Şimdi gelelim Şura 23’e. Öncelikle belirtilmeli ki bu sure Mekke döneminde düzenlenmiştir; yani Şii ve Alevi gelenekteki anlamda “ehl-i beyt”in henüz olmadığı bir dönemde. Ali ile Fatma evlenmemiş, Hasan ile Hüseyin doğmamıştır. Daha önemlisi burda kendisine seslenilenler de Müslümanlar değil, İslam’ı kabul etmeyen çoktanrıcı inanca sahip Mekkeli akrabalardır. Sure bütünü ve 23. ayette Kureyşliler ikna edilmeye çalışılmaktadır. 22. ayette inananlara cennet vaadedildiğinin ilanını takiben gelen 23. ayetin bütünü şöyle:“İşte Allah iman edip salih ameller işleyen kullarını böyle müjdeliyor. Ey Muhammed, de ki, ben sizden buna karşılık akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemem.”

Ayetin anlamı, “sizi hakka davet edişime karşılık sizden, yakınınız olduğum için sevmenizi ve aramızdaki akrabalık bağını koparmamanızı istiyorum…” (Taberi Tefsiri, 5. cilt, s.2129) demektir. Niye böyle bir talep dillendiriliyor? Çünkü bu ayetlerin düzenlendiği günlerde, akrabaları olan Mekke eşrafı, Muhammed’i yalancılıkla, aklını kaçırmış olmakla suçlamakta, tecrit etmekte, baskı uygulamaktadır!

Bu iki ayetin dışında “ehl-i beyt”e atıf yapıldığı veya Ali hakkında indiği iddiasıyla aktarılan ayetlere gelince, onların zaten hiçbirinde “ehli beyt”e ve Ali’ye çekiştirilebilecek en küçük, ama en küçük bir kanıt bulunmamaktadır. Durum buyken, haklı olarak, “canım insan bu kadar da kafadan uydurmaz ki!” diyebilecek arkadaşlara, yapılan aktarmaları tekrar tekrar okumalarını, piyasadaki tefsir ve meal kitaplarından irdelemelerini, hatta K. Balaban’dan bu iddialarını ispatlamasını istemelerini özelikle salık veririm.

Bu ve benzeri pek çok iddiada gördüğümüz ve ne yazık ki Aleviliğin asimilasyonu çerçevesinde geliştirilen ölçüsüz bilgi kirlenmesine dair yaptığım bu düzeltme notu nasıl bitirmeliyim bilemiyorum; çünkü bundan sonra söylenebilecek her şey sadece ve sadece ahlaka dair olabilir ve bir konferans için gittiğim Viyana’da beni havaalanına kadar götürme nezaketi nedeniyle Balaban için bu düzlemde konuşmak istemiyorum.

Ama bu kadar da olmaz ki!..

Bu kadar da kaçırılmaz ki işin endazesi..

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments