Bütün bir gün sırtüstü
uzanıp dere kıyısında
dinledik suyun akışıyla
kavakların hışırtısını
Mor incirler kopardık
kuşluk vakti dallardan
soğuttuk soğuk sularda
ürküterek kurbağaları
Öğleye doğru köylüler
bir sepet kehribar üzüm
ve domates getirdiler
bir topak da peynir
Onlar işlerine döndüler
biz yalnız kaldık yine
umursamaz tarlakuşları
uçuşup durdu üstümüzde
İkindiye doğru derede
taş sektirdik, yüzümüzü yıkadık
bir taş atımı ötede
sıçrayıp kaçtı bir dağ tavşanı
Akşamın bir vaktinde
köylüler sepetleriyle
ve türküleriyle gelip
kondular dere kıyısına
Meşe dalları toplanıp
ateş yakıldı orta yere
çevirdik erafını hepimiz
konuştuk şundan bundan
Sonra kıvrılıp yattılar
uyuyakaldılar hemencecik
Ortada küllenen ateş
gökte yürüyen ay kaldı
Uyuyamadık biz bir zaman
Çobanların çok ötelerden
gelen türkülerini dinledik
bir de kendi nefeslerimizi
Sabah erkenden gittiler
biz kaldık yine orada
ve yine sırtüstü uzanıp
dinledik kendimizi bir süre
Ne köylüler yüz verdi bize
ne de bütün bir gün
dere kıyısında
düdüğünü öttüren çocuk
AHMET TELLİ