Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Perşembe, Ekim 17, 2024
No menu items!
Ana SayfaTiyatroTiyatro KritikleriB.Brecht "Cesaret Ana" oyununun dramaturjik incelemesi

B.Brecht “Cesaret Ana” oyununun dramaturjik incelemesi

Alman Savaş Okuma Kitabından

TAKVİMDE GÜN HENÜZ İŞARETLENMEMİŞ
Her ay, her gün
açık durur hala.
Bu günlerden biri
işaretlenecek bir çarpıyla.

İSÇİLER HAYKIRIRLAR EKMEK DİYE.
Tüccarlar bağırırlar pazar diye.
Eskiden issizler açtı,
şimdi işi olanlar aç.
Artık yeniden başladı çalışmaya
kavuşmuş duran eller:
Yaptıkları gülle.

SOFRADAN ETİ KALDIRANLAR
Öğretiyorlar kanaat etmeyi,
hep bana, hep bana, diyenler
bu kez istiyorlar özveri.
Tıka basa yiyenler
gelecek güzel günlerden
söz ediyorlar açlara.
Uçuruma götürenler ülkeyi
diyorlar, yönetmek çok zor,
sıradan insan yapamaz bu işi.

LİDERLER SÖZ EDİNCE BARIŞTAN
anlar halk
savaşın geldiğini.

Liderler lanetlediğinde savaşı
seferberlik emri yazılmıştır bile.

BAŞTAKİLER DER Kİ : BARIŞ VE SAVAŞ
iki farklı şey.
Oysa rüzgarla fırtına gibidir
onların barışı ve savaşı.
Savaş doğar onların barışından
anasından doğan oğlan gibi,
taşır oğlan anasının
o korkunç yüz çizgilerini.
Öldürür onların savaşları
ne varsa barışlarından
arta kalan.

…………..

Bertolt Brecht

OYUNUN ÖYKÜSÜ İLE İLGİLİ…

Cesaret ana geçimini ticaret yaparak kazanan bir kadındır. Bu cümle oyunun bildirisinin daha ilk başından anlaşılamamasını sağlayacaktır. İşte bu yüzden cümlemizi farklı şekilde kuralım: cesaret ana savaşın sırtından geçimini sağlayan bir kadındır.

Oyun 1600 lerin ikinci ile üçüncü çeyrekleri arasında Avrupa da ortaya çıkan ve tarih kitaplarınada 30 yıl savaşları olarak geçen bir savaş döneminde geçiyor. Oyunun çözümlenişi için bu savaşın ne olduğunu öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Otuz yıl savaşları: 1618-1648 . Din savaşlarının sonuncusu olan otuz yıl savaşı, aynı zamanda imparatoru alman prensleri ile, Habsburgları da Bourbonlar ile karşı karşıya getiren siyasal bir çatışmadır. Başlangıçta kutsal imparatorluk un dışına taşmayan çatışmanın nedenleri yalnızca dinseldi(Augsburg barışıyla yasaklanan kilise mallarına el koyma uygulamasının alman prensler tarafından sürdürülmesi bazı Alman prenslerinin bu antlaşmada tanınmayan calvinciliği benimsemeleri; cizvitlerin bavyeralı maximilian ve steiermarklı ferdinand gibi düklerin de desteğiyle uyguladıkları karşı reform hareketinin katılığı)

Hemen hemen yalnızca çıkarları için çarpışan prenslerin emrindeki condottiorolar acımasızca davranarak ve yağmalayarak kırsal bölgelerin ıssızlaşmasına ve mahvolmasına neden oldular. Savaş sanatı İtalyanlar,Hollandalılar ve İspanyolların etkisiyle yetkinleşti; sayıca az olan ve ancak elverişli mevsimlerde çarpışan ordular, daha güçlü silahlarla donatıldı ve özellikle çok daha hafif ve çok daha hızlı hareket eden malzemelere sahip olan ve çok esnek bir muharebe hattı tutturan İsveçlilerin etkisiyle hareket yetenekleri arttı. Ve sonuçta savaş 30 yıl boyunca sürüp gitti savaş savaşın sonunda: kutsal imparatorluk parçalandı Avrupa’nın ortasında nüfusu ve iktisadi yaşamı yok olmuş bir bölge meydana getirdi. Her milletten paralı askerlerle defalarca karşı karşıya kalan Pomeranya, Brandenburg, Bohemya, Saksonya, Rheinland bölgeleri açlığa salgın hastalıklara, pek çok eziyete ve katliama maruz kaldı, böylece nüfus 16 milyondan 6 milyona indi. Almanya’nın 1650-1850 arasında siyasal bir varlık gösteremeyişi, bir bakıma bu durumdan kaynaklanır. İspanya ekonomisi çökmeye yüz tuttu, hazinesi boşaldı. Fransa, savaştan galip çıkmasına rağmen, Champagne, Bourgogne,Picardie yöreleri mahvoldu ve savaştan büyük zarar gördü. Ama fransanın kayıpları öteki ülkelerinkinden daha azdı ve savaş ve Fronde sırasında büyük acılarla karşılaşan ülkenin barış özlemlerinin, elde edilen zaferle ve Alsace’taki Habsburg topraklarıyla birleşmesi, fransayı üstün duruma getirdi.

[Brecht cesaret ana nın başkişisini ve otuz yıl savaşlarının çıplak görüntüsünü Hans Jacob Christoffel von Grimmelshausen in Lebensbeschreibung der Erzbetrügerin und Landstörzerin Courasche (1670) ..(Koyudolandırıcı ve Ülkebozucu Courasche in Yaşam Öyküsü) adlı romanından almıştır.]

Yukarıda dikkat edilirse bazı yerlerin altını çizdim; çünkü bu şekilde oyun daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum. Bu bir savaş oyunu, savaşın içinde savrulan insanların yaşamları anlatılıyor bu oyunda. Ancak bu haliyle sadece bireylerin savaştan çektiği sıkıntıların dramatik kurgusu olduğu gibi bir anlam çıkarmak oyunun yorumlanışında baştan yanlışa düşmemizi getirecektir. Esas olan burada 3o yıl savaşları değildir. Bu konu sadece verilmek istenenin taşıyıcısıdır. Bilinçli bir seçimdir yani.

Kanımca 30 yıl savaşlarının seçilmesinin nedenleri şunlar: Birincisi yüzlerce yıl önce yaşanan bu savaş seçilerek seyircinin oyuna tarihsel olarak yabancılaşması sağlanmıştır.

İkincisi savaşın yıkıcı etkisinin belirgin olarak sunulabilmesi için savaşın uzun süren bir savaş olması daha iyiydi.

Üçüncüsü savaşın aslında bir kandırmaca bir yanılsamalar zinciri olduğunun gösterilebilmesinde 30 yıl savaşlarının din için yapılması ve sonrasında tarafların esas niyetlerine yönelmesi olayının kullanımının mesaj bildiriminde olumlu olması.

Dördüncüsü Brecht’ in bu oyunu yazarken yararlandığı eserin 30 yıl savaşlarını anlatması olabilir.

Asıl sorumuza geçelim neden savaş konusu seçildi. Bunun cevabını verebilmemiz için öncelikle yazarın oyunu yazdığı döneme doğru bir seyahate çıkmamız gerekmekte, ancak oyunun yaratıldığı dönemde bir gezinti yapıldığında o devir incelendiğinde Cesaret ana oyunu hakkında doğru tespitlerde bulunabiliriz.

Oyun 1939 yılında yazılmış ve ilk kez 1941’de sahneye aktarılmış. Bu dönem II. Dünya savaşının başlangıç dönemlerine tekabül ediyor. Dolayısıyla savaş ortamında savaşın artık kendini hissettirdiği bir süreçte yazılmıştır. İletisi, öyküsü, içeriği savaş üzerine olan bir oyundur cesaret ana oyunu. Buda son derece doğal bir sonuçtur. Brecht duyarlı sosyalist bir sanatçı olarak savaşın içindeyken kuşlar ve balıklar üzerine yazacak değildi hiç kuşkusuz.

O içinde bulunduğu savaş ortamında insanların bilinçlerini bulanıklaştıran olguları kendi perspektifiyle göstermeye çalıştı. Tiyatrosu toplumu düşünsel olarak bir yerlere götürmeyi, insanların fark edemediklerini fark etmelerini sağlamak istemişti. Bu amaca ulaşılmasında tiyatro alanında en uygun yolun epik tiyatro uygulaması olduğunu,çünkü dramatik tiyatronun seyirci ile oyun özdeşleştirmesini doğurduğu için (büyülediği için) zihni kapattığını, seyircinin bu nedenle düşünsellikten ziyade duygusal bir pencereden oyunu izlediğini düşünüyordu. Oysa epik anlayışta bu özdeşleşme yabancılaştırma efektleriyle kırılarak us zinde tutuluyordu. Böylece izleyici verilmek istenen mesajı bilinciyle kavrayabiliyordu. Sıcak ve soğuk savaşların yaşandığı bu dönemde sosyalist bir sanatçının görevi insanların duyarlılıklarını arttırmak ve bilinçleriyle doğruya ulaşmalarını sağlamaktı.

Ona göre savaştan kârlı çıkanlar küçük insanlar değillerdi. Her şeyde olduğu gibi savaşta sınıfsal bir olguydu ve kazananlarda iktidardaki sınıftı. 2. Dünya savaşına II. Paylaşım savaşı denmesinin altında da işte bu gerçek yatmaktadır. Savaştan kar sağlayanlar, onun devamı için, örgütlenmesi için dinsel, şovenist (vatan elden gidiyor) söylemleriyle halkların akıllarını esir alıyor, onları kendi emelleri doğrultusunda kullanıyorlardı. Yani toplum ve birey iktidarın onların üzerine oynadığı oyunlar neticesinde bilinç çarpıtılmasına uğramış beyinleriyle uşaklaşıyorlardı. Bu verdiklerimiz çerçevesinde Cesaret ana oyununa baktığımızda da yukarda söylediklerimizin oyunun içinde olduğunu görüyoruz. Cesaret ana, tipik olan,kaybeden taraftır; ancak, bilinç yanılsaması içindedir. Kazanan tarafta olduğu gibi bir inanış içindedir; oysa her şeyini kaybeder. Bu oyunda vurgulanan en önemli öğe ticaret olgusudur o her yere sirayet eden ve annelik kavramını dahi aşan bir olgudur. Aslında savaşın arkasındaki ana gerçektir. Onu çekip çeviren odur. Onun içindir, çekilenler. Ama o üst sınıfların hizmetindedir. Cesaret ana gibi kurnazlık yanılsamasında olan alt-orta tabaka için değil.

ÖYKÜLEME-YORUM

1.SAHNE

· Asker toplayıcılar asker toplamak için dolaşmaktadırlar.

· Cesaret ana çocuklarıyla birlikte, asker toplayıcılarına rastlar.

· Cesaret ana ve çocuklarının asker toplayıcılar ile diyalogu.

· Asker toplayıcılar Eilif’i yanlarında götürürler.

Anna Fierling’e neden cesaret ana dedikleri bu birinci sahnede açıklanır. Bu adın kullanılması son derece bilinçli bir seçimdir bana göre. Oyunda cesaret ananın savaşın sırtından geçinen ve bunu bilinçli bir şekilde yapan bir karakter olduğunun belirtilmesinin bir yoludur. Oyunun ilk sergilenişinde seyirciler cesaret anayı savaşın dişlilerine takılmış aciz bir karakter olarak nitelendirmişlerdir. İşte bunun gibi yanlış anlamlandırmaları ortadan kaldırmak için Anna Fierling in lakabı cesaret anadır. Cesaret ana ateş hattından arabasıyla geçecek denli cesurdur. Kendi başına ayakta durabilecek denli dirayetlidir o. Yani hiçte yorumlandığı gibi zavallı değildir. Bunun oyunun en başında vurgulanması ve daha da önemlisi oyuna dahi bu ismin verilmesi bilinçli bir seçimin ifadesidir.

Cesaret ana nın çocukları başka başka kişilerden olmuştur. Hatta çocuklarının babaları farklı uluslardandır. Bu bize savaşın düzen bozuculuğunu iletmektedir.

Asker toplayıcıların onun oğlunu yanlarında götürme isteğine karşı çıkar cesaret ana. Bu eylemine onu yönlendiren onun annelik içgüdüsüdür. Onun, oyunun bazı yerlerinde ki savaşı olumsuzlayan tavrının altında da anne oluşu yatmaktadır. O, çocuklarının savaş tarafından onun elinden alınmasına öfkelenir. O aslında savaşın suçlu olduğunu bilir ancak bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığındadır tepkisi bencildir bu yüzden. Çocukları savaşa gitmese savaşta ölmeseler onun ağzından savaş karşıtı hiçbir tümce duymayacağız. Onda ve aslında sınıfında baskın olan yön ticaret ruhudur. Onda bu ruh anneliğin bile üzerindedir.

Burda belirtilmesi gereken önemli bir replik var o da çavuşun sahnenin sonunda dillendirdiği gerçektir: ‘eğer istekliysen savaşın sırtından yaşamaya payını vermek zorundasın ona da’.

Burada Brecht’in küçük bir şiirini eklemekte yarar görüyorum.

Duvara Tebeşirle Yazılan

“Savaş istiyoruz!”

En öncevuruldu
bunu yazan.

2. SAHNE

· Cesaret bir horoz için aşçı ile pazarlık yapmaktadırlar.

· Eilife komutanın övgüsü.

· Eilif kahramanlığını anlatıyor.

· Eilif annesiyle karşılaşır.

Cesaret ana elindeki horozu satmaya çabalar. Aslında satmaya çalıştığı horoz belirttiği fiyatın çok altındadır. Horozun değerini yükselten savaşın yol açtığı yoksulluktur, açlıktır.

İkinci üzerinde durulması gereken şey Eilif’in yaptığı kahramanlıktır. Kahramanlık sözlük anlamıyla cesurluk, yiğitliktir. Oyunda Eilif in karakterine verilen en önemli niteliklerden biride cesarettir ve bu cesaretiyle Eilif orduda yükselir. Savaştaki kahramanlık, savaşın yok ediciliğinin bir kişi tarafından etkin şekilde uygulanışıdır ve aslında insanlık dışıdır. Ki Eilif te köylüleri öldürerek kahraman olur. Savaştaki kahramanlık yıkıcılığın bireydeki en üst aşamasıdır. Bu nedenle komutanlar kahramanlara ihtiyaç duyarlar, kahramanlar onların işlerini kolaylaştırıp yok edici birer silah vazifesi görürler.

3.SAHNE

(luterci karargahtan katolik karargaha geçerler)

· Cesaret ana levazımcı ile kurşunlar için pazarlık yapar.

· Yvette ile cesaret ananın konuşması

· Aşçı ile rahip gelirler

· Schweinzerkas askeri bir kasa saklıyor

· Baskın olur Scweinzerkas yakalanır.

· Cesaret ana nın oğlunu kurtarma telaşı

· Oğlunun ölüsünü tanımamazlıktan gelir.

Cesaret ana Protestan karargahtan Katolik karargaha gelir. Savaşın nedeni olarak ortaya koyulan Protestan Katolik karşıtlaşmasının ticaret için hiçbir öneminin olmadığını, paranın dini imanı yokturu, vurgular.

Levazımcı bir askerdir ve askeri bir malzeme olan kurşunları satmaya çalışmaktadır. Burada da yukarıdakine yakın anlamı buluruz. Para görev, ahlak dinlemez.

Burada ki Yvette karakteri savaşın kadını düşürdüğü konumu bize gösteriyor. Erkeklerin yarattığı savaşta kadın kendi kadınlık onurunu bırakarak ayakta kalıyor. Savaş yozlaştırıcıdır, insanlığın üretmiş olduğu değerleri bir çırpıda parçalar, Yvette bu noktada kadınlığın ve de insaniliğin tükenişidir. Savaş ahlaksal olanın tükenişini de beraberinde getirir.

Kattrin bu oyundaki en olumlu karakterdir bana göre. Savaşta onurlu olanı temsil eder ancak oda dilsizdir aydın olanın sesinin çıkmadığını öne sürmek istemiş olabilir yazar.

Rahip dini temsil ediyor doğal olarak ve buradaki rahip karakteri cesaret ana ile ilişki kurmak isteyen kişidir. Normalde karşı cinsle ilişkisi olmaması gereken ruhban sınıfın bir mensubudur o ancak burada Cesaret ana için farklı niyetler besleyen bir kişidir. Bildiğimiz gibi 30 yıl savaşları din nedeniyle çıktığı belirtilen bir savaş. Dinin korunması, savunulması için başlatılan bu savaşta rahibin bu tavrı bize gösteriyor ki aslında bu koca bir yalandır. Din bir bahanedir.

Cesaret ana kendini kurtarmak için tanımamazlıktan gelir öldürülen oğlunu. Yol filmini izlediyseniz buna çok benzeyen bir sahneyle karşılaşmışsınızdır. İşte savaş öyle pis bir şeydir ki bir anne ölen oğluna son kezde olsa sarılamaz, bir anne kendi canından olan yavrusuna sahip çıkamaz.

4.SAHNE

· Cesaret ana mallarına zarar verilmesini şikayet etmek için yazıcı ile konuşur.

· Genç asker kendisine haksızlık yapıldığı gerekçesiyle öfkelidir.

· Cesaret ana genç askeri bu öfkesinin ona zarar getireceğine ikna etmeye çalışır.

· Cesaret ana ve genç asker şikayetten vazgeçerler.

Burada genç asker gibi Cesaret ana’nın da niyeti kendisine yapılana karşı şikayette bulunmak idi. Cesaret’in bu dik başlılığını savaşın piyonlarından olan yazıcı dindirmeye çabalar. Cesaret bu aşamada şikayet isteğinde kararlı görünür; ta ki genç askerle konuşana kadar. Genç askeri susması için ikna etmeye çalışır. Aynen yazıcının kendisine yaptığını yapar; yani onun susması için dil döker, bu kendisinin de susmasını beraberinde getirir. Bu tavrıyla savaşa susarak destek vermiş, aynı zamanda sessizliği öğütleyerek savaşın örgütlenmesine katkı sağlamış olur.

5.SAHNE

· Cesaret ana yaralılar için kendisinden istenen sargı bezlerini vermek istemez.

· Kattrin sargı bezlerini annesinin vermesi için tahtayla annesini tehdit eder.

· Kattrin yıkıntıda kalan çocuğu kurtarır.

Ticaret olgusunun insani olanı nasıl yok ettiğini gösteriyor bu sahne bize. Yaralılara, elinde olduğu halde sırf parasal kaygılarından dolayı sargı bezlerini vermez Cesaret ana. Onun gözünde suçlu savaş değil, kaçmak için geç kalan köylülerdir.

Daha öncede belirttiğim gibi bu oyunda iyi değerini en fazla üzerinde taşıyan karakter Kattrin’dir. Ki bu sahne de annesini tehdit ederek sargı bezlerini yaralılar için almaya çalışır. Daha sonra da kendi yaşamı pahasına yıkıntıya girerek bebeği kurtarır. Bu insani olandır. Kazanması gereken Kattrin’in tavrıdır. Onun parayı hiçe sayan insan canını kutsayan tavrıdır. Kurtardığı çocuk bu oyunda umuttur aslında, o insanın yaşayan umududur. Geleceğe duyulan inançtır belki de.

6. SAHNE

· Hem mallarını sayar, hem de ölen komutan üzerine konuşurlar.

· Rahip ile Cesaret ana savaşın sürüp sürmeyeceği üzerine konuşurlar.

· Yazıcıda katılır savaş üzerine olan bu sohbete.

· Kattrin’i mal alması için şehre gönderir Cesaret.

· Rahip Cesaret ana’ya olan duygularını dolaylıda olsa anlatır.

· Kattrin saldırı sonucu yaralı olarak döner.

Cesaret ana mallarının sayımını yapar. O ticaret kadınıdır, mallarının hesabını tutmalıdır.

Cesaret ana’nın söylediği bir şey var, komutanın cenazesinde çan çalmak istemişlerdir; fakat onun emriyle kiliseler kapatıldığı için anca top atışı yapılacaktır.savaşın nedeni ile komutanın kiliseyi yasaklayan bu tavrı ile bir çelişme dikkatinizi çekiyordur. Cesaret ana’nın bir sonraki repliği çelişkiyi iyice fark etmemizi sağlayacaktır. Cesaret ana burada: ‘komutan son zamanlarda epey sıkıntı çekmiş maaş ödeyemediği için, ikinci Alay’da karışıklık çıkmış. Din uğruna savaşıyoruz, para isteyemezsiniz diye kestirip atmış’ der. Kiliseleri kapatan komutan şimdide maaş ödememek için dini bahane ediyordur. Savaş aslında kutsal bir kılıfla örtülü çıkar çatışmasının adıdır. Orada herkesin işi bir şeyler kapmaktır, din vb. bahaneden ibarettir. Askerlerin maaşlarını alıp kendi komutanlarının cenazesi kaldırılırken cenazeye katılmak yerine kafaları çekmeleri başka nasıl açıklanabilir ki.

Rahip Cesaret ana’ya sulanıyor, içinde beslediği gizil duygularını açığa vuruyor. Nasıl komutan yaptıklarıyla çelişme yaratıyorsa, Rahip’te bu hareketleriyle bir çelişmeyi doğurur. O savaşın nedenidir, üzerinde kutsallığı barındırır ve aslında bu kutsallık kadın denen kire dokunmamalıdır, bunu yapmak dinin reddidir bir bakıma. Daha öncede vurguladığım gibi, daha sonrasında Rahip artık dinden de vaz geçmiştir serseriliğe yönelmiştir.

Rahibin savaşı olumlayan ve süreceğini öngören sözleri Cesaret ana’yı sevindirir. Onun pazarıdır çünkü savaş, daha fazla kazanabileceği bir pazar. Kattrin’in tepkisine dikkat edelim. o barışı aramaktadır. Rahiple annesinin sözleri onda düş kırıklığı yaratır. Kattrin barış ile birlikte evlenmeyi istemektedir. Burada bilemiyorum doğru bir bir tespit mi; ama yinede belirtmek istiyorum. Bizim halk tiyatrosunda ak ile kara öğesi vardır. Hatta hatırladığım bir oyunda genç kız bir ihtiyarla evlenme durumundayken ihtiyar ölür, genç kızda bir genç ile evlenir sevinerek. İşte Kattrin’in isteğinde de buna benzerlik görüyorum, barış yeni olandır,iyi olandır;savaş ise kötü….Kattrin yeninin özlemini duyar.

Kattrin’i yaralarlar. Bana öyle geliyor ki burada Kattrin’in sakatlanması iyi ile formüle edebileceğim bu karakterin, kötü ile karakterize edilebilecek savaş öğesi tarafından zarar verilmesidir. Ki güçlü olan ve sürekli beslenilen savaştır ve o her şeyi içine almaktadır.

Son repliğe bir bakalım. Cesaret ana: ‘benim için tarihi an kızımın gözüne vurdukları andır, dilsizliği de savaş yüzünden’ diyor. Peki neden hala onu besliyor, savaşın motoruna yakıt sağlamaya neden hala devam ediyor. Çünkü güçlü olan ekonomik yöndür, boşuna denmemiş ‘tarih sınıf savaşımlarının tarihidir diye’ zaten oyunda iletilmek istenen mesajda bu zaten.

7. SAHNE

· Cesaret ananın savaşı yücelten sözleri. Şarkısı.

Oyunun özünü bu sahnede net olarak görüyoruz. Cesaret ana tüm başına gelenlere rağmen savaşa övgüler dizer. Savaştan menfaati vardır çünkü, zaten bunun farkındadır o. Bilinçle yapar işini, ama aslında çarpık bir bilinçtir bu. Erbabı için savaş nimettir der. Erbabı da kendisidir anlayacağınız. O kurnazdır işini bilendir. Bilmediği en büyük kurnazlığı kendine karşı yapmaktadır.

8.SAHNE

· Barış haberini aldıktan sonra buna ilişkin konuşurlar.

· Aşçının geri dönüşü

· Aşçı ile rahibin tartışmaları.

· Yvette gelir, albayla evlenmiştir ve aşçıyı tanır.

· Eilif işlediği bir suç yüzünden cezalandırılmak için askerlerce götürülmektedir.

· Aşçı ile Cesaret ana birlikte giderler.

Kralın öldürülmesi ile barış çanları duyulur. Cesaret ana için bu sesler zarar edeceğinin işaretidir. Kattrin’e siyahlar giyinmesini söyler. Gelen barış haberini yas ile karşılar. Cesaret ananın kafası ticaretle yoğrulmuştur. Onun için iyi günün anlamı para kesesine girecek birkaç guldenle özdeştir. Onun öte yarısında ise analık vasfı vardır, bu yüzden barış çanlarını üzüntüyle karşılarken aynı zamanda ‘ama yinede barışın geldiğine sevindim çocuklardan ikisini kurtardık demek’ sözleriyle de annelik yönü konuşur. Yvette yosmalığının, yalakalığının karşılığını albayla evlenerek alır. Savaşta kazananlar kötülerdir. Bu hep böyle değil midir zaten, düzende bir yerlere gelmek istiyorsan, kazanmak istiyorsan bir şeylerini feda etmelisin ve senden istenen öncelikle onurundur. Yvette dedim de aklıma Türk flimlerlerinde kullanılan klişeleşmiş öykülerden biri geldi: kız evden kaçar amacı şarkıcı olup şöhrete ve paraya kavuşmaktır, karşısına kötü adam çıkar ve ona yatağın yolunu gösterir seni şöhret yapacağım. İnsanlığın pazara sürülmesi olgusu hakkında daha fazla örnek görmek istiyorsanız, gazetelerin köşe yazılarını okumanız yeter bu size satılık kalem ne demektir gösterir.

Şimdi gelelim Eilif meselesine . Eilif barış zamanında yine bir kahramanlık yapmaya kalkar ve cezalandırılır. Eilif bilmemektedir ki barış savaşı kaldırmaz, savaşa ait olan kahramanlık barışı kirletir. Eilif Rahibin sorduğu ‘nasıl yapabildin bunu?’ sorusunu , önceden ne yaptıysam şimdide onu yaptım, diye cevaplar. Savaş bilinç deformasyonu yaratır. Onu kendi esiri haline getirir, onu programlar. Zihin savaş yönünde, yıkıma uğratma, öldürme yönünde işler. Bu nedenlerdir Vietnam sendromu. Güneydoğudaki yaşanan savaş ortamından gelen insanlarda da buna benzer şeyler gözleniyor. Örnek verecek olursam: Bizim komşunun oğlu 4.katın balkonundan aşağıdaki zavallı kediyi av tüfeğiyle öldürmüştü. Askerden izne geldiği bir zaman dilimiydi. Eilif de buna benzer bir sendrom var; çünkü o savaş adamıdır, savaşa aittir.

Cesaret ana Aşçı ile gideceklerdir. Neyse ki barış fazla sürmedi der, gitmeye karar verdikleri yer ise Protestanların karargahıdır. Ticaret tanrı tanımaz.

9.SAHNE

· Aşçı mirasa konduğunu Cesarete açıklar

· Cesaret ananında kendisiyle birlikte gelmesini ister;bir şartla Kattrin gelmeyecektir.

· Papaza yaranmak için şarkı söylerler.

· Kattrin kendisinin istenmediğini duyup gidecekken annesi ona engel olur.

Aşçı, Brecht’inde belirttiği gibi elindekinin bir üçüncü kişiye yetmeyeceğini bilerek Kattrin’in kendileriyle gelmesini istememiştir. Brecht Aşçının korkunç bir kişi olarak sunulmasının haksızlık olacağını söyler. Ben buna ,tamamen olmasa da, katılmıyorum. Sonuçta Kattrin özürlüdür, kendine bakması çok zordur, Aşçı bunu bildiği halde böyle bir teklifte bulunur. Kendine bakabilecek denli güçlü olan kişi Cesaret anadır. Yani ban Aşçıyı suçluyorum. Ancak doğru bir değerlendirmeyle esas suçlunun en başından savaş gerçeği olduğu aşikardır. Böyle bir ortamda ne kadar adil olunabilir ki . Aşçı belki de mecburdu ancak yaptığı yine de onurlu değildi aynen savaş gibi. Sanırım ona boşuna aşçı denmemiş yemeyi tercih ediyor vermektense.

Kattrin’in bu savaştaki en önemli öğe olduğunu daha önce söylemiştim. Burada da duyarlılığını sergiler yük olduğunu varsayıp kaçma girişiminde bulunuyor.Cesaret Ana, cesaret kısmını silersek sonuçta bir anadır.

10.SAHNE

· Şarkıyı dinlerler Cesaret ana ve kızı.

Şarkının sözlerine dikkat edelim. Şarkı bir köy evinin içinden yükselmektedir ve onu dinleyen Cesaret ana ve Kattrin evsizdirler. ‘Bir evimiz var, çatısı var kar tipi olsa da bize bir şey olmaz’ denir. Çatısı yoktur Cesaret Ananın. Belki de Nasrettin Hocanın uzakta yanan kandil ışığıyla ısınması gibi Cesarette bu şarkıyla ısınmaya çalışıyordu.

11.SAHNE

· Katolik askerler kılavuz bulmak için köydedirler

· Köylüleri hayvanlarını öldürmekle tehdit ederler

· Köylülerin dansı

· Kattrin insanları baskına karşı uyarmak için trampet çalar

· Kattrin başarır

Katolik askerler kendilerine kılavuz bulmak için doğal olarak oranın yerli halkını kullanmak isterler. Genç köylüyü kılavuzluk için seçerler ancak o bunu reddeder.Ölsem göstermem der. Buna karşı onları davarlarını kesmekle tehdit eder askerler. Genç köylü kabul eder rehberliği. Bir burjuva patron için önemli olan elinde bulundurduğu üretim .araçlarıdır; onu oluşturan şeydir bu. Bir köylü içinse bu sahip olduğu hayvandır, tarladır. Yaşam maddidir yani böyle bir tehdidin kullanılması da bize bunu gösterir zaten.Zaten ineği, öküzü öldürülen bir köylü ölmüş demektir o şartlarda.

Bu olanlar karşısında köylülerin kurtuluş için başvurdukları yegane araç tanrıdır. Tanrıyı aracı yaparak içinde bulundukları olumsuz durumdan kurtulmayı arzu ederler. Bu boş bir uğraştır tabi ki . o sonda dua olgusunun ardından Kattrin’in dama çıkarak trampet çalmaya başlaması eylemi gerçekleşir. Birincisi yani dua tipik acizliğin göstergesidir oysa Kattrin’in eyleminde umut vardır. Duayı aşan bir kurtuluş umudu.

Kattrin insanların insanlığın kurtuluşu daldıkları kör edici uykularından uyanmaları için vurur trampetine. Bedelini canıyla ödeyeceği bir harekettir yaptığı ancak bilir ki o , başka yolu yoktur bunun. Zaten Kattrin’in bu yaptığıyla beraber orada bulunan köylülerden de destek gelir.Genç köylü ‘Vur! Yoksa mahvolacak hepsi. Vur!’.Kattrin öldürülür ancak başarmıştır.

12. SAHNE:

· Kattrin ölmüştür. Cesaret Ana onun başındadır ve inanmaz öldüğüne.

· Cesaret ana yoluna devam etmek için toparlanır.

Kattrin ölmüştür başında annesi önce onun ölümüne inanarak istemesiyle derin bir üzüntü yaşarsınız ancak sonrasında ki özellikle Cesaret Ananın son repliğinde ise devam etmeliyim deyişi sizi bu yanılgıdan çekip çıkartıyor. Ve söylenen o son şarkı oyunun kuşatma mesajı bir kez daha vurguluyor.

SAHNELEME İÇİN…

Cesaret Ana ve çocukları oyununun iletisi güncelliğini korumaktadır. Bunun ana nedeni oyunun ve dolayısıyla yazarın sahip olduğu ideolojide gizlidir.Yazar sahip sosyalizm düşüncesinin ön görüsüyle savaş hakkında yorum getirmektedir.Bahsi geçen, kapitalizm dünyasında, kapitalin, egemen olduğu bir dünyadaki savaş olayıdır.

Toplum sınıflara bölünmüştür ve egemen sınıflar diğerlerinin üzerinde sürekli olarak baskı oluştururlar. Bunu da iktidardaki sınıfın baskı organı olan devlet tarafından sürdürürler.devletin her türlü organizasyonu hizmetinde olduğu sınıfın lehine gelişir, dolayısıyla ikinci sınıflar bundan zarar görürler. Bu , sınıflı toplum yapısının doğal bir sonucudur.Biri diğerinin üzerinden yaşamını devam ettirir diğeri ,ise yaşadığına şükrederek hayatını sürdürür.

Sömürünün devamı için egemen sınıf türlü yollara başvurur.Amaç ezilenlerin akli güçlerini sekteye uğratmak, muhakeme güçlerini ellerinden alarak onları yaşayan ölüler konumuna düşürmektir.Böylece her türlü adaletsizliklere karşı duyarsız, eylemsiz bir toplum elde edilmiş olacaktır. İnsanın kendi insanlığına , emeğine, aklına yabancılaştırılması onun bir robot haline getirilme olgusu sınıflı toplumlarda her dönem, analiz edildiği taktirde görülebilecek bir gerçektir.

Bu, otuz yıl savaşlarında din yoluyla oluşturulmuş,II.Dünya savaşında özellikle Almanya için milliyetçi-faşist söylem ve uygulamalarla halkların bilinçleri teslim alınıp robotlaştırılarak başarılmıştır.

Ezen sınıfın yegane arcı ‘yalan’dır. Ve yalan tek gerçekmiş gibi sunulur. Onu ideolojileştirerek insanların beyinlerine zerk eder; sonuç felç olmuş beyinlerdir.

Son dönemde meydana gelen Kuzey ırak savaşındaki Amerikanın barış yalanı Dünya ölçeğinde örneklenebilir. Türkiye’den örnek vermek gerekirse son 15-20 yıldır süre gelen ve binlerce insanın ölümüne yol açan, ülkemizin doğusunda meydana gelen savaş buna en güzel örnektir. Halklara söylenen yalanlarla sürdürülen savaşın ana nedeninin ekonomik olduğu ve bu çatışmalar sayesinde bir dolu insanın keselerini doldurduğunu; yani aslında ‘vatanın savunulması’ söyleminin ardında bir rant kavgasının yürütüldüğü gerçeği gizlenmekte, bu gerçeğin üzeri örtülmektedir. Daha fazla yorum yapmaya gerek yok bu konuda…

Yukarda verdiğim örnekler oyunun anlaşılabilmesi, oyunun sahip olduğu iletinin daha rahat çözülebilmesi içindi.

Öyküleme ve yorumlama kısmından sonra bu bölümün okunması iletiyi ve ideolojiyi belirginleştirecektir.

ÖNERİ…….

Bu oyunun, kültürel ve ekonomik olarak alt tabakada yer alan bir kesime sunulacağını hesaba katarak, nasıl bir gösterimin yapılması gerektiği üzerine şimdi birkaç şey söylemek istiyorum. Şunu da belirteyim, daha öncede söylediğim gibi oyunun mesajının gerçekliği , günümüz dünyasında ve ülkemiz güncelinde geçerliliğini korumakta. Bu yüzden oyunun içeriği ile ilgili her hangi bir değişikliğin yapılması gerekmemektedir.

Ancak değinmek istediğim şey ise şu, bu oyunun öyküsü batı tarihindeki bir olaya dayanıyor; dolayısıyla oyunu seyreden bir alman, bir İtalyan oyunun konusuna uzak olmadığı için iletiyi kavraması daha kolay olacaktır.Türkiye’de ve özellikle kültür seviyesi düşük bir grup için bu oyunun konusu kendisine uzak olduğu için iletinin kavranmasında zorluklar yaşayabilir.

Yinede ben oyunun Türkiye şartlarına göre Türk tarihinden alınan başka bir savaşla 30 yıl savaşlarının yer değiştirmesi gibi bir öneride bulunmayacağım. Bu, yeni bir metin yazılarak yapılabilecek bir şey, dolayısıyla yazarlara düşen bir uğraş bu bana göre.

Türk tiyatro izleyicisi epik tiyatrodan ziyade dramatik tiyatro oyunlarını daha çok benimsemektedir. Bunda düşünmesini sevmeyen bir toplum olmamızın payı büyük, bu yüzden pembe diziler bu kadar çok iş yapıyor.

Oyun izleyicinin dramatik bakış açısının kırılması için her şeyi korunarak verilmesi gerekmekte (konu, isimler yabancı olunca oyun en başından seyirciye yabancılaşacaktır).Ancak özellikle dekor ve kostümler yoluyla Türkiye ve gerçekliğine göndermeler yapılası gerektiğini düşünüyorum.

Sahnenin üst kısmına dia gösterimi için bir perde konulmalıdır. Burada çeşitli tanıdık savaş fotoğrafları (2.dünya savaşı,kuzey ırak savaşı,Türkiye deki savaş)..savaşlara öncülük eden yöneticilerin fotoğrafları (Clinton,Saddam,Hitler,…) patronların fotoğrafları (sabancı, koç, aydın doğan…vb.)

Cesaret ananın kostümü bizim kültürü çağrıştıran bir kostüm olmalıdır.

Cesaret ananın arabasının üzerinde firmaların reklamları olabilir.

Asker üniformalarında özellikle miğferlerinde firma markası olabilir.

Oyunun başlangıcında perde açılmadan önce çeşitli reklamların sesi salona verilebilir.

Not: bu oyun bu haliyle sanırım sadece muhalif yapıya sahip bir tiyatroda oynanabilir.

ERKAN KÜÇÜK

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments