Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Aralık 22, 2024
No menu items!

Duvar- Yılmaz Güney

Yazar
Metin Muharrir

DUVAR
Yılmaz Güney


Sanatsal olanın kavranması ve onun tadına varılması için, izlenecek sanat ürünü ve o sanat dalı hakkında az çok bilgimizin olması şarttır. Bilgiden yoksun bir bakış, görmekten yoksun olan, özünde kör bir bakıştır.

Önümüzde Yılmaz Güneyin duvar filmi duruyor, bu filmi kavrayabilmemiz, onunla bize verilmek isteneni algılayabilmemiz için az önce yukarıda söylediğim şeyin bunun içinde geçerli olduğunu bilmemiz gereklidir. Bu yüzden öncelikle eserin yaratıcısı Yılmaz Güneyi daha sonrada seyredeceğimiz bu filmi biraz tanıyalım.

Yılmaz Güney, lafı ağzımızda gevelemeden söyleyecek olursak Marxsizm- Leninizm bilimini kendine rehber olarak seçmiş, hayatı ve sanatı bu düşünce çizgisinde yorumlamış bir sanatçı, bununda öncesinde bir savaşçıdır. Onun filmi sanatsal, estetik bir yaratım olmasının yanında büyük bir siyasal eleştiri silahıdır da ve devrimi gösteren onu savunan bir filmdir. Yılmaz Güney�in devrimci sanatçı olmasından dolayıdır bu. Sanat ve devrim ilişkisi hakkında bakalım Yılmaz Güney ne diyor: �Devrimci sanatı, devrimin hedefleri doğrultusunda sürdürülen mücadeleden bağımsız düşünemeyiz. Mücadelenin dışında devrimci sanat olmaz. Bu nedenle, devrimci sanatçı, her şeyden önce teorik ve ideolojik bir sağlamlığa ulaşmak için çaba göstermelidir. Yani, bilimsel sosyalizmin temel yasalarını öğrenmeli ve toplumsal, sanatsal mücadelesinin kılavuzu yapmalıdır. Devrimci teoriyi kavramadan devrimci sanat olmaz.� diyor yılmaz güney.

Yılmaz Güney sahip olduğu devrimci kimliğe ve değerlere sonuna kadar bağlı kalmış,cezaevinden kaçtıktan sonra yurt dışında da siyasi faaliyetlerine devam etmiştir. Bunun en güzel örneğini duvar filimin de görüyoruz. Filmi seyrettiğinizde burada ne söylemek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Yılmaz Güney hakkında onun sanata bakışının ne olduğu hakkında sanırım bu kadar veri kâfi. Şimdi birazda filmi tanıyalım.

Öncelikle bu film siyasal argümanlara sahip, politik bir filimdir. Ve öne sürülen tezlerde bununla ilişkili olarak politiktir. Buradaki ana önerme hepimizin paylaştığı sorunun sistem sorunu olduğu gerçeğidir. Ve eleştirinin göbeğinde milatarist- kemalist devlet vardır.Birkaç sahnede sunulan Atatürk büstü ve kitabesi kemalizm’in; filmin başından sonuna kadar sık sık gördüğümüz asker, jandarma üniforması ayrıcana askerlerin sabah koşusu sahneleri kanımca militarizmin simgelenmesidir.

İkinci olarak insanların kısırlaşan düşleri sorgulanır. Ör: filmin başlarında çocukların aya bakarak daha iyi bir hapishaneyi hayal etmeleri bunun göstergesidir. Bunun yanında filmin sonunda �çocuklar başka bir yere nakledildiklerinde yine aynı kötü muameleye maruz kalmaları vakası ile öne sürülen düşünce gerçekçi ol imkansızı iste deyişiyle dile getirilen, hayallerini büyük tut, sistemin dışına taş, ancak öyle özgürleşebilirsin aksi halde her gittiğin durak sana duvar olacaktır fikridir.

Film bize tüm karamsarlıkların yanında olumlu şeylerde sunar. Benim dikkatimi çeken bu yönde böyle birkaç sahne var. Bunlardan ilki, isyanı örgütlemeye çalışan çocuğun, arkadaşlarına �biz başaramasak ta bizden sonra gelenler rahat yüzü görsünler� sözleridir ki bize yılmaz güneyi hatırlatır.

İkinci sahne: iki ihbarcının isyan sırasında öldürülmeleridir, er geç adaletin yerini bulacağı müjdelenir burada.

Üçüncü ve en dikkat çekici sahne: çatışmanın ortasında bir bebeğin doğduğu kısım ki buradaki mesaj umudumuz, kurtuluşumuz kavgadan geçecektir fikridir. Doğan çocuk geleceğe duyulan umuttur aslında.

Şimdide filmde verilmek isteneni pekiştiren, onu daha güçlü bir şekilde bize duyumsatan tekniği, filmin tekniğine, ayrıcana bu duyumsatmayı yaratmak için kullanılan daha başka şeylere bakalım. Yönetmen belgesele yakın bir tarzla filmi çekmiş, buradaki gaye, yaşanan gerçekliğin en iyi şekilde, dolaysız olarak aktarılmasıdır buda en en başarılı olarak belgesel yada belgeselimsi yöntemle filmin çekilmesidir. Bu biçimde her şey tüm çıplaklığıyla yansıtılır, hoşa gitme, eğlendirme amacı güdülmez. Her şey o kadar açıktır ki filmin bir çok yerinde yüreğinizde korkunç bir acıma hissi duyumsayacak, korkuyu hissedeceksiniz ama bu iki ana duygu sizde bir başka şeyin doğumuna sebep olacaktır: devrim fikrinin. Seyrin sonunda filimle açığa vurulan sorunların devrimden başka çözümünün olmadığını göreceksiniz. Eğer ki bu düşünce net olarak zihninizde yankılanmadıysa anlayın ki siz bu filmi tam olarak anlayamamışsınızdır, esasen siz yaşamı doğru olarak kavrayamamışsınızdır.

Belirtmek istediğim ikinci bir konuda duvar filminin sosyalist gerçekçi bir yöntemle perdeye aktarıldığıdır. Her şey çelişkilerle sunulur,sürekli bir çatışma hali sürüp gider çözüm ise sosyalizmdir, devrimcilerin marşlarıyla en açık bir şekilde ilan edilir bu gerçeklik.

Gerçekliği seyircinin bilincine berrak olarak yansıtabilmek, onun aklını diri tutabilmek, kendini filme kaptırarak bilincinin kapanmasını önlemek için seyirciyi filme yabancılaştırıcı bölümler konulmuştur . Örnek verecek olursak: doğum sahnesi, çocukların haykırışları, hamam sahnesi gibi kısımlar bu yabancılaştırmayı yaratmayı da hedeflemektedirler kanımca.

Ayrıca son olarak, filmin hedefine ulaşması seyircide ki duygusal ritmin en üst seviyeye çıkartılması için filmin temel örgüsü çocukların üzerine kurulmuştur. Bu yönüyle gayet zekice ve bilinçli bir seçimdir bu; ki her çocuk çığlığında içinizde hissedeceğiniz o rahatsız edici duyguda bunu doğrulayacaktır.

Umarım şu söylediklerimle sizlere yararlı olmuşumdur iyi seyirler hepinize…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments