Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Aralık 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaKitapcaKitap TanıtımÖlmeden önce okunması gereken edebi yapıtlar

Ölmeden önce okunması gereken edebi yapıtlar

 

Don Quijote La Manchalı Yaratıcı Asilzade
Miguel de Cervantes Saavedra

Yapı Kredi Yayınları

Kitabın sunuş yazısını yazan Prof. Jale Parla’nın sözleriyle: “Birinci kısmının basıldığı 1605 yılından beri en çok okunan, en çok sevilen, en çok yorumlanan ve yeniden en çok yazılan La Mancha’lı Şövalye Don Quijote ve silahtarı Sancho Panza’nın serüvenleri”, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilgiyle karşılanmış, ancak dilimize daha çok İngilizce ve Fransızca gibi ikinci dillerde çocuklar için hazırlanmış baskılarından yapılan çevirileriyle girmişti. Yine de, ancak bir iki tane ve ikinci dillerden de olsa, tam metin çevirileri de yapıldı.

Şimdi ise, Jale Parla’nın yerinde saptamalarıyla: “Shakespeare’le birlikte belki de ilk kez modern okuru düşleyen” ve sadece “şövalye romanları”nın değil, “Rönesans’ta kullanılan bütün (yazınsal) türlerin otoritesini dyıkan” bu önce yazarın belki postmodern anlatıyı bile nerdeyse dört yüzyıl önceden haber veren bu öncü romanı ilk kez tam anlamıyla Türkçeye kazandırılmış oluyor.

La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote, Roza Hakmen’in İspanyolca aslından yaptığı tam metin çeviriyle ve Ahmet Güntan’ın şiir çevirileriyle nihayet dilimizde.


Suç ve Ceza
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski


Türkiye İş Bankası Yayınları

Dostoyevski (1821-1881): Gerek 1840’ların ortalarından itibaren yayımlamaya başladığı Beyaz Geceler ve Öteki gibi uzun öykü-kısa romanlarıyla, gerekse ilkini elinizde tuttuğunuz Suç ve Ceza, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi Sibirya sürgünü sonrası büyük romanlarıyla Dostoyevski, insanın karanlık yakasını kendinden sonraki bütün romancıları derinden etkileyecek biçimde dile getirmiş büyük bir 19. yüzyıl ustasıdır.


Memleketimden İnsan Manzaraları
Nazım Hikmet Ran

Yapı Kredi Yayınları

Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş “külliyatı”…

Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk ve telâş
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun
yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
-Galip Usta-
……………….



Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel Garcia Marquez

Can Yayınları

Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı… Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım… Bu romanı büyük bir dikkatle ve keyifle okuyan ve hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan hiçbir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek satır bulamazsınız.
GABRIEL GARCIA MARQUEZ


Tutunamayanlar
Oğuz Atay

İletişim Yayınları

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar’ı Berna Moran, “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak niteler. Moran’a göre “Oğuz Atay’ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar’ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, yapıttaki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.” Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay “saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar.” Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülü’nü kazanmıştı.


İlyada
Homeros

Can Yayınları

İlyada ve Odysseia, Egeli ozan Homeros’un yarattığı iki büyük destandır. Homeros, sözlü edebiyat geleneği içinde yetişmiş bir ozandı. Bu destanları, İsa’dan önce dokuzuncu yüzyılda yarattığı sanılıyor. Yazıya geçirilişi daha sonradır. ‘Bu İzmirli büyük ozan, İlyada’da, Troya Savaşını anlatır. Troya, Çanakkale boğazının beri yakasında, bugünkü adıyla ‘Hisarlık Tepesi’nde kurulu zengin bir kentti. Yunan yarımadasından gelen Akhalar’ın saldırısına uğrar. Bu savaşta, yurtları Anadolu’da bulunan Troyalılar ile Akhalar karşı karşıya gelirler. Akhalar Topluluğu, Yunan yarımadasındaki çeşitli bölge krallarının ordularından oluşmuş bir büyük askeri güçtür. Her kral, kendi gemileri ve adamlarıyla yola çıkmıştır. Bu ordular, Krallar Kralı Agamemnon’un yönetiminde, örgütlü ve birleşiktirler. Güçlüdürler. Akhalar, daha soylu, daha yürekli, daha akıllı ve daha örgütlüdürler. Savaşı kazanırlar. 24 bölümden ve 16.000’i aşkın dizeden oluşan İlyada, Troyalılar’ın yenilgisiyle sona eren bu büyük savaşın destanıdır. İlyada destanı, ‘Troya Savaşı’nın dokuzuncu yılında, 51 günlük bir süreyi kapsar. Yani o büyük savaşın kısa bir kesitidir. Yazıldığı eski Yunanca aslından Azra Erhat’ın A. Kadir’le birlikte, büyük bir sabır ve ustalıkla yaptığı bu ölümsüz çeviriyi kıvançla sunuyoruz. Homeros’un yarattığı bu büyük destanın ikinci bölümü sayılan, yine Azra Erhat ile A. Kadir’in birlikte çevirdikleri Odysseia destanını da Can Yayınları arasında bulabilirsiniz.


Odysseia
Homeros

Can Yayınları

Egeli büyük ozan Homerus’un destanlarından İlyada bir olayın destanıydı; Odysseia ise bir kişinin destanıdır. İlyada’dan daha sonra yaratıldığı anlaşılan Odysseia’yı, bir destandan çok bir romana, bir filme benzetenler, haksız sayılmazlar. Bu destan, gerçekten de konusuyla romanı, kurgusuyla filmi andırır. Anlatım tekniği açısından her iki destan arasında büyük farklar vardır. Troya kentinin destanı olan İlyada’da olaylar düz akışlı bir anlatımla sergilenirken, Odysseia’da, anılar, öyküler, geriye dönüşler, yer ve zaman atlamalarıyla, olay içinde olayların anlatıldığı çağdaş bir roman kurgusu görülür. Odysseia ise bir tek kişinin, Kral Odysseus’un öyküsüdür. Troya Savaşı biteli yıllar olmuş, ama İthaka Kralı Odysseus, yurduna dönmemiştir. Yıllardır bir adada tutukludur. Tanrılar, sonunda, yurduna dönmesine izin verirler. Odysseia destanı, Kral Odysseus’un, gemilerini ve adamlarını alıp yola çıkışıyla başlar. Üç yıl denizlerde sürünüp binbir tehlikeyi savuşturduktan sonra yurduna ve karısına kavuşabilir. Aradan tam yirmi yıl geçmiştir. Odysseia, uygarlığımızın ilk ve belki de en ölümsüz romanıdır.


Küçük Prens
Antoine De Saint Exupery

Mavibulut Yayınları

Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu.


Binbir Gece Masalları


Yapı Kredi Yayınları

Yüzlerce yıl boyunca, Çin’den Kuzey Afrika’ya uzanan ve Çin, Çin Hindi, Hindistan, İran, Irak, Türkiye, Suriye ve Mısır’ı kapsayan bir alanda anlatılan Binbir Gece Masalları, ilk kez Antoine Galland tarafından düzenleyip Fransızcaya çevrilerek/1704-17, 12 cilt) dünyaya tanıtıldı. Bugüne kadar bellibaşlı bütün dillere çevrilen bu masallar, Galland’dan çok daha öncesinden başlayarak, edebiyattan müziğe, sinemadan baleye kadar bütün alanlarda pek çok sanatçıyı derinliğine etkiledi, defalarca işlendi, yeniden yorumlandı, taklit edildi.
Binbir Gece Masalları, sadece insanların düşgücünü ateşlemekle kalmadı; bilinen en eski örneğini oluşturduğu “çerçeve öykü” tekniğiyle de hem geçmişte hem de günümüzde, dünya edebiyatını en çok etkileyen kitapların başındaki yerini korudu.

Alim Şerif Onaran (1921-2000), Binbir Gece Masalları’nı ilk kez tam metin halinde dilimize kazandırdı. Orhan Pamuk, gözden geçirilmiş bu yeni basım için bir sunuş yazdı. Size kalan sadece “Açıl susam açıl!” demek..


İlahi Komedya
Cehennem Âraf Cennet
Dante Alighieri

Oğlak Yayınları

Dünya şiirinin başyapıtı İlahi Komedya, Dante’nin Cehennem’e, Âraf’a ve Cennet’e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. İlahi Komedya, 14233’e ulaşan toplam dize sayısı ile, şiir tarihinin en uzun soluklu şiiridir. Dante’nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer, Dante’ye Cehennem ve Âraf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Âraf’ın tepesinde Vergilius yerini, Cennet’te Dante’ye rehberlik edecek olan Beatrice’ye bırakır. Dante, Beatrice’yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice’ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olur Beatrice.
Vergilius’un Aeneis destanını örnek alan ve sıradışı bir aşka, mitoloji, tarih ve kutsal metinlerle de desteklenen gerçeküstücü bir ortamda yakılan bir ağıt olarak da değerlendirilebilecek olan İlahi Komedya’nın, tarih ve felsefeden dinbilime, gökbilimden geometriye uzanan bir ansiklopedi niteliği taşıması da bir başka özelliğidir.
Oğlak Yayınları, eksiksiz ve ilk kez şiir olarak Türkçeleştirilen İlahi Komedya’yı gururla sunar.


Mesnevi
Mevlana Celaleddin-i Rumi

Doğan Kitapçılık

Mevlanâ’ nın 800. doğum yılı nedeniyle günümüzde bir çok mesnevi basıldı. Ancak otoriteler tarafından ”en iyisi” olarak kabul edilenini Doğan Kitap bastı. Hasan Ali Yücel’ in Mevlâna ‘nın torunu Veled Çelebi ‘ ye hazırlattığı bu mesnevi alanının en büyük otoritesi Abdülbaki Gölpınarlı ‘ nın elinden geçtikten sonra okurla buluştu.


Dava
Franz Kafka

Sosyal Yayınlar

Yaşamı ve eserleri simgesel bir nitelik taşıyan Kafka; varoluşu daha başından kaybedilmiş bir savaşım olarak ele alırken; kimi tarihçiler tarafından dışavurumculuğun temsilcileri arasında sayılmıştır. Kafka’nın toplumsal bakışı onlara yaklaşırsa da, alaycı karamsarlığı; dışavurumcuların yergisinden çok daha katıdır.
Kafka’nın babasıyla ilişkisi tüm ilişkilerine ve eserlerine bir temel oluşturur. İnsanın, çarkların nasıl işlediği anlaşılmayan ve amacının benimsenmediği bu toplumsal ve siyasal düzenek içerisinde; peşin bir suçluluk duygusu taşıması kaçınılmazdır. Dillerin anlaşılmaz olduğu, davranışların ise belli kalıplara sıkışıp kaldığı insan ilişkilerinde, tamamen aynı olan hareketler ve aynı kelimeler tekrarlanırken, Kafka daha o zamanlar, kitle iletişim araçlarının oluşturduğu evrende hakim olacak iletişimsizliği sezmiştir.


Dönüşüm
Franz Kafka

Can Yayınları

Franz Kafka’nın 1915 yılında yayınlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Romanın kahramanı Gregor Samsa’nın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum bireyi olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşen’in yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktır.
Kafka’nın en kalıcı yapıtları arasında yer alan ve Nobel Ödülü sahibi Elias Canetti’nin ‘En yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği’ diye nitelediği Dönüşüm’ü Ahmet Cemal’in çevirisiyle sunuyoruz.


Hamlet
William Shakespeare

Adam Yayıncılık

Hamlet Shakespeare’in yalnız kendi ülkesinde değil, başka ülkelerde de yazıldığı 1601 yılından bu yana en çok oynanan, en çok başka dile çevrilen ve en çok tartışılan oyunudur. Bunun nedeni de yalnızca olay örgüsü, karakter, oyun dili ve benzeri dramatik öğeleri şaşırtıcı bir ustalıkla bir araya getirmesi değil, insan denen varlığı olanca ruhsal karmaşıklığı ile yaşam sahnesinde eşsiz bir oyuncu gibi canlandırabilmesidir. Hamlet öylesine meslekten bir oyuncu gibi karşımıza çıkar ki, gördüğümüz gerçek bir insan mı yoksa rol yapan bir sanatçı mı anlayamayız. Eleştirmenlerin ortak kanısı onun kendi oyununun hem yazarı, hem yönetmeni, hem de kahramanı olduğudur. Ama bu oyun aynı zamanda insanlığın birçok özelliğini ve birçok başka insanın duygu ve düşüncelerini de yansıtan bir aynadır.

Can Yücel bu yeni çevirisiyle Hamlet’in anlatım zenginliğini Türkçe’de yeniden yaratmaktadır.


Ses ve Öfke
William Faulkner

Yapı Kredi Yayınları

Yüzyılın klasikleri arasına girmiş bir roman Ses ve Öfke.

Faulkner’ın, kendine özü yoğun dili ve kurgusuyla, yaşananları, düşünülenleri, yayılan ya da sıkışan duyguları tüm bir atmosfer içinde vermekteki ustalığını doyasıya gösteren bir roman.

Ses ve Öfke’de, ABD’nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı, farklı bilinçlerle izleniyor. Zihinsel engelli oğlu Benjy’nin, suçluluk ve onur duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin’in, sert, mantıklı ve kurnaz diğer erkek kardeş Jason’ın anlatımlarıyla ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kız kardeş Candace’ten Jason’ın vasiliğini aldığı yeğeni Quentin’e, zenci hizmetçi Dilsey’den torunu Luster’a pek çok karakterin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi, Faulkner’ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke ânı kadar yüksek sesli.


Gargantua
François Rabelais

Türkiye İş Bankası Yayınları

Eşsiz bir mizah şaheseri olan Gargantua, roman sanatının doğuşunu müjdeleyen çağın, en önemli kitaplarından biridir. Rabelais’in bu inanılmaz zenginlikteki yapıtında her şey biraradadır: Gerçeğe benzerlik, gerçeğe benzemezlik, istiare, yergi, devler ve normal insanlar, küçük öyküler, içedönüşler, gerçek ve düşsel yolculuklar, bilgince tartışmalar… Rabelais daha kitabın ilk sayfalarında kahramanı Gargantua’yı dünya sahnesine anasının kulağından indirerek, okurla kendisi arasında bir sözleşme yapar: Olağanüstü olaylar söz konusu olsa da, burada anlatılanlar ciddi şeyler değildir, der. ‘Ciddi olmayan’ ile ‘olağanüstü’nün uzlaştığı bir roman, (bir efsane, bir güldürü ya da destan) diyebiliriz Gargantua için. Rabelais’in sözleriyle: ‘Bu kitabı okuyan okur dostlar, atın içinizden her türlü kuşkuyu. Okurken de irkilmeyin sakın. Ne kötülük var içinde ne muzurluk Doğrusu güldürmekten başka da bir hüner bulamayacaksınız pek. Başka yola gidemiyor gönlüm. Sizleri dertler içinde görürken gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan. Gülmektir çünkü insanı insan eden’


Yevgeni Onegin
Aleksander Sergeyeviç Puşkin

Yapı Kredi Yayınları

Yevgeni Onegin Puşkin’in epik şiirler dizisi içinde olgunluğuyla doruk oluşturan yapıtıdır. Yazılması 8 yıl sürdü. Bu şiir-roman, erken 19. yy Rusya’sının toplumsal ve entelektüel yaşamı üzerine gerçekçi bir açılımdır.

Belinski’nin deyişiyle, Puşkin Yevgeni Onegin’de Rus yaşamının bir ansiklopedisini yaratmıştır. Ancak, bu şiir-roman sadece bir devrin aynası değil, yapıtın şairi olarak Puşkin’in tininin de aynasıdır. Şairin tüm yaşamı, tüm sevgisi, duyguları, görüşleri, ülküleri bu yapıttadır.


Kötülük Çiçekleri
Charles Baudelaire

Varlık Yayınları

Varlık Budalalik, pintilik, günahlar ve yanılgı Kaplar zihnimizi, işler gövdelerimizi, Ve, bitlerini besleyen dilenciler gibi Besleriz biz de sevimli azaplarımızı. Günahlarımız hoyrat, pişmanlıklar yumuşak; Suçlarımızı cömertçe bol bol sergileriz, Çamurlu bir yola güle oynaya gireriz, Gözyaşları kirlerimizi yıkar sanarak. Şeytan kötülüklerin yastığına yaklaşır, Sallar büyülenmiş zihnimizi uzun uzun, Ve zengin, verimli madeni irademizin Bu bilge kimyacının eliyle buharlaşır. İblisin elinde bizi oynatan iplerimizi! Çekici bir yan buluruz iğrenç nesnelerde; Korkusuzca, pis kokan karanlıklar içinde, Her gün bir adım daha Cehenneme ineriz. Kurban göğüslerini eski fahişelerin Öpüp yiyen zavallı sefihler vardır hani. Öyle oburca arzularız gizli zevkleri Cıvık, eski bir portakal gibi sıkmak için. (Kitabın Girişinden)


Gulliver’in Gezileri
Jonathan Swift

Türkiye İş Bankası Yayınları

Jonathan Swift (1667 – 1745): “Kitapların Savaşı”ndan “Alçakgönüllü Bir Öneri”ye tüm çağların en önemli yergi ustalarından biri ve tek romanı Gulliver’in Gezileri’yle (1726) ölümsüzleşmiş bir 17. yüzyıl sonu – 18.yüzyıl başı yazarıdır.
Gulliver’in ilk iki bölümünde, “Cüceler” ve “Devler” ülkelerine gezilerindeki hayalgücüyle hemen her yaştan okura ulaşan Swift, insanlığa ilişkin gözlemleriniyse, kitabının dördüncü bölümü olan “Tekboynuzlar Ülkesine Yolculuk”ta alabildiğine keskinleştirilmiştir.


Moby Dick / Beyaz Balina
Herman Melville

Yapı Kredi Yayınları

“Pequod adlı bir balina gemisinin son yolculuğunu, balinaların nasıl avlandıklarını, geminin sonunda nasıl battığını anlatan Moby Dick, ilk bakışta denizlerde geçen bir serüven romanı sayılabilir. Ne var ki insan Moby Dick’i okudukça, okuduklarını düşündükçe, kitabın derinliğini, gerçek anlamını sezmeye başlar. Bu derinliği, bu gerçek anlamı sezmeyenler ise, balina avıyla ilgili, heyecanlı bir öykü olarak, gene de Moby Dick’in pekâlâ keyfini çıkarabilirler.”
Mîna Urgan böyle tanımlıyor Beyaz Balina’nın romanını.
“Zaman zaman çıkardığı o garip seslere burnundan konuşma dersiniz, balinayı horlamş olursunuz. Hem balinanın söyleyecek nesi olabilir? Ben, derinliği olan hiçbir varlık görmedim ki, bu dünyaya söyleyecek söz kekelemek zorunda kalır, olsa olsa. Ne mutlu ona ki, dünya duyuverir sesini.”
Melville’nin sesini geç de olsa duymuştur dünya: Düzyazı biçiminde yazdığı bu şiirde, ironi, mitoloji ve gerçekçiliğin iç içe geçtiği bu romanında, denizi, gemicileri, balinaları ve tabii bu arada tutkuların tutsağı olan insan ruhunu anlatıyor.


Leyla ve Mecnun
Fuzuli

Yapı Kredi Yayınları

Aslında bir Arap çöl efsanesi olan Leylâ-Mecnun Hikâyesi, Arap edebiyatında bedevî geleneklerine uygun bir gelişme çizgisi takip eder. Bu acılı aşk ve ıstırap serüveni, Arap edebiyatından daha ziyade İran ve Türk edebiyatlarında akis bulmuş ve nihayet en güzel ve muhteşem meyvesini büyük şairimiz Fuzulî’nin kaleminden vermiştir. İran edebiyatında ‘Leylâ-Mecnun’ konusunu işleyen şairlerin en önemlileri Genceli Nizamî (ölm. 1204), Emir Hüsrev-i Dehlevî (ölm.1325), Abdurrrahman-ı Camî (1414-1493) ve Atifî’der (ölm. 1521). Bu şairler, Leylâ ve Mecnun yazan Türk şairlerinin de ilham aldıkları üstatlardır. (Önsöz)


Kırmızı ve Siyah
Henri Beyle Stendhal

Engin Yayıncılık

Stendhal hakkında yerleşmiş kanılar, ancak, son dünya savaşının ertesinde değişmeye başladı. Daha dikkatli bir okuma ve düşünme çabası, Kırmızı ve Siyah’ta çizilen toplumun hiç de uydurma olmadığının farkına varılmasını sağladı. Daha önemlisi, yazarın izlediği çizginin, Julien Sorel-toplum çizgisi değil, toplum-Julien Sorel çizgisi olduğu anlaşıldı. Daha açık bir deyişle, isyan eden halk çocuğu, yalnızca zamanının toplumundan çıkmamıştı, ayrıca onun kaçınılmaz bir ürünüydü; Restorasyon döneminin kapalı, gerici toplumu, olsa olsa Julien Sorel’in dramına benzeyen sahne olabilirdi. Böylece, yazarın, romandaki olgularla, çağdaş tarihi kaynaştırmakta gösterdiği ustalık, en sonunda, gün ışığına çıkarılabildi.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments