Bir bayanla tartışıyoruz
Konumuz:
“Zamanımızın insanı”
Hanımda surat bir karış, anlıyorsunuz.
Ayak diriyor, sinirleniyor
Ağlıyor hatta.
Lafa boğuyor beni
Çamur atıyor
Derken başlıyor
Sözcük sözcük dolu yağmaya
Bir dakika diyorum, bir dakika
Dinleyin beni…
O, gücenmiş sözümü kesiyor:
– Oh, lütfen yeter!
Tiksiniyorum insan denen şeyden
Layık değil sizin övgünüze
Bir yerde okumuştum
Adamın biri baltayı kaptığı gibi
Doğramış öz babasını
Yıkanmış
Sonra da
Kiliseye gitmiş
Ve…Hafiflemiş
Dehşetle irkildim. Ağrıma gitmedi değil.
Ben ki
Tökezlerim
Kurama gelince
Kendi kendime düşündüm bir an
En iyisi gözden geçirmek öyküyü
Sakince
Acele etmeden.
Olay yeri Mugila köyü
Baba üç beş kuruş koymuş
Köşeye.
Oğul anlamış durumu
İç etmiş parayı
Sonra öldürmüş babasını
Aradan bir hafta, bir ay
Geçmemiş
Jandarma dayanmış kapıya ve…mahkeme.
Mahkemede
Gönlünü okşayacak değiller ya
Adamı mahkum etmişler ölüme
Alıp götürmüşler
Caniyi
Tıkmışlar deliğe
İnsanlar arasına düşmüş orada
Ve insan
Olmuş
Bilmem
Mayası neden
Nasıl yoğrulmuş
Bilmem
Ama yazgısını
Kitaplardan değil
Öğrenmiş bir türküden
Ve anlatıp durmuş:
“Bre bir hata ettik
Boyladık
Daracağını
Bi ekmeksiz kal
Sendeliyorsun
Acıdan
Ve bir yanlış adım sonun feci
Bekle dur
Kurbanlık koyun gibi
Bir aşağı bir yukarı
Gözlerin bıçakta
Ah kötü
Çok kötü
Şu dünyanın düzeni:
Başka türlü olabilirdi oysa.”
İşte o zaman
Başlarmış türküsüne
Yavaştan
Gözünün önünde
Akıp giden hayat
Ve sonra
Dalarmış uykusuna
Gülümseyerek…
Ama koridorda
Fısıltılar dolaşıyor
Sonra sessizlik bir an
Biri yavaşça açıyor kapıyı
Birkaç kişi. Arkalarından gardiyan
İçlerinden biri titrek bir sesle:
“Haydi kalk”
diyor.
Berikiler boş gözlerle
Nemli kurşuni duvarları
Süzüyor.
Anlamış o zaman
Hayat onun için
Bitmiştir artık
Ve birden
Fırlayıp terini silmiş
Yabanıl bir boğa gibi
Süzmüş çevresini
Ama yavaş yavaş
Kavramış
Korkunun ecele faydası yok
Ölecek
Ve o an
Ferahlamış yüreği
– Gidelim mi demiş beriki
– Tamam.
Yürümüş. Arkasından
Yürümüşler.
Uğursuz bir ürpertiyle
Söyleniyormuş asker:
“Bi bitse şu iş…
Yedi belaya çatmışsın kardeş.”
Koridorda
Dönüp dolaşıyor fısıltılar
Karanlık sinmiş köşelere
Sonra inmişler avluya
Tanyeri
Ağarıyormuş yavaş yavaş
Ve tan yerine baktığında adam
Görmüş
Işık denizinde yıkanan yıldızı
Ve geçmiş aklından bir an
Şu
Ağır
Acımasız
Kara
Yazgısı
“İşim bitik…
Sallanacağım ipte
Ama bununla
Her şey bitmiyor işte
Daha güzel bir hayat başlayacak
Şarkılardan
Ve ilkbahardan…”
Hatırlamış o türküyü
Ve aydınlanmış yüzü
Gözleri alev alev
Gülümsemiş sıcak
Ve içten
Arkasına dayanmış başlamış türküsüne
Ne dersiniz
Kompleks bir isteri mi
Söz konusu burada
Nasıl isterseniz öyle düşünün
Lakin
Dostum yanılıyorsunuz derim
Adam sakin
Dili sürçmeden
Okumuş türküyü sonuna dek
Ötekiler korkuyla
Süzüyormuş onu
Dehşetli bakışlar atarak
Hapishane bile
Titriyormuş dehşetle
Karanlık ürküyle sıvışmış
Sevinçle seslenmiş
Gökteki yıldızlar:
“Bravo insanoğluna!”
Sonrası malum. İpi
Geçirmişler boynuna ve
Ölüm
Hala o şarkı
Hafif hafif
Dökülüyor dudaklarından.
Şimdi geldik çözüm noktasında
Okurum ya sen dersin?
Ağlamaya başladı zavallı hanım
Kendinden geçip bastı feryadı:
“Korkunç! Korkunç!
Sanki
Yaşamış gibi anlatıyorsunuz!”…
Korkunç da ne demek?!
Ama adam türkü söylüyormuş.
Korkunç güzel değil mi bu?
Nikola VAPTSAROV