Demokrasi ülkesinde bir süredir hararetli bir tartışma ülkenin tüm gündemini oluşturmaya başlamıştı. Yediden yetmişe, dedesinden tornuna her insan evladı aklının yettiğince bu mesele üstüne düşünüp, çene çalıyordu. Tartışmaların kimisi uzlaşmayla kimisi uzlaşmaya varılmadan el sıkışılarak bitiyordu. Demokrasinin tüm güzelliği kendini böyle ortamlarda gösteriyordu.
Ülkenin diline düşen bu konu suçluların idamında uygulanan yöntemle ilgiliydi. Suç işleyenlerin çoğunluğu toplumsal huzurun sürdürülebilmesi, demokratik işleyişte problem çıkmaması için hemen suçlunun kafası bedeninden testere kullanılarak bir güzel sıyrılıp işi bitiriliyordu.
Temiz demokrasi bu yolla garantiye alınıyordu. Hal böyleyken ülkenin en büyük insan hakları savunma örgütü bu idam mefhumunda testere yerine bıçak kullanılmasının insanlık onuru ve vicdanı için daha doğru olacağına ilişkin fikirlerini beyan ettiler. Savunularına göre testere bıçağa oranla daha fazla can acıtıcı ve iç gıcıklayıcıydı. Bu tartışmada diğer tarafı oluşturan adaletin terazisini elinde bulunduranlar testerenin her iş öncesi muhakkak bilendiğini, bıçakla ancak koyun kurban edileceğini bu iş için kullanılırsa dinen günah olacağını ve Allahın gücüne gideceğini iddia ediyorlardı.
Testere bizim geleneksel aletimiz, hem mümkün olduğunca hızlı hallediyorlar işlerini sevgili cellatlarımız. Yani esas alete değil onu kullananın yetkinliğine bakmalıyız. Benim ve uzmanların ortak görüşü odur ki hepsi maşallah aldıkları parayı ki parça başı ücret ödüyoruz, eğer işlerini iyi yapmazlarsa sözleşme gereği işlerine son veririz. Ama ne yalan söyleyeyim, ellerini ustalıkla kullanıyorlar. Alet sanki tereyağında kayıyor. Suçluların cezalarını gayet konforlu çektiklerini düşünüyorum. Bu yüzden sayın insan hakları sözcülerinin ortaya attıkları savların tamamen provokasyon olduğu kanaatindeyim
– Teessüf ederim sayın bakanım biz bugüne değin ihmal edilen bu vahim problemin üstüne dikkatleri çekmek istedik. Eğer ki ceza merkezi yakınlarında oturan ve çığlıklardan şikâyetçi olan bir sevgili üyemiz bu durumu bize bildirmiş olmasaydı, iş aynen dün sürdüğü gibi devam edecekti. Bakınız biz yalnızca suçlunun acısının azaltılması değil bu olayla ilgisi olmayan suçsuz günahsız değerli vatandaşlarımızın rahatsızlığının da ortadan kaldırılmasını arzu ediyoruz. Çığlıklar yüzünden kaç gün doğru düzgün uyuyamadığını, sinirlerinin altüst olduğunu isterseniz kendisi size ifade edebilir. Buyurun sayın üyem, vatandaşım.
– Çok sinir bozucu. Bir müzisyen kulağına sahip olan benim, böyle irkiltici, itici, expresyonist, detone sesleri duymamın ne kadar asap bozucu olabileceğini herhalde tahmin edersiniz. Daha fazla konuşmak istemiyorum.
– Tamam pek sevgili üye yurttaşımız, siz canınızı sıkmayın. Nerde kalmıştım ( eee) evet, daha acısız ve sessiz bir yöntemin arayışına girip yoğun bilimsel araştırmalar yaptık ve şu elimde görmüş olduğunuz lazerle özel olarak keskinleştirilmiş titanyum alaşımlı, paslanmaz bıçağın bu işte mükemmel sonuç vereceği sonucuna vardık. Üstelik çok da ucuza ithal edebileceğiz.
– Neden böyle bir yargıya vardınız. Kanıtınız bile yoktur sizin. İşkembeden atıyorsunuz yine.
– Bunu hemen ispat edebiliriz.
– Evet bekliyorum lütfen.
– Bize iki suçlu getirin lütfen. Bir çiftte sevgili üyemiz için kulak tıkacı. Suçlulardan birisini sizin yönteminizle, diğerini de bu bıçakla halledelim. Yanımızda getirdiğimiz ses ölçüm cihazıyla da çıkan sesin ne kadar olduğuna bakıp karşılaştıracağız.
– Evet bu çok mantıklı. (..) getirin bakayım iki suçlu. Peki biz kazanırsak, bizim suçlumuz daha az bağırırsa ne olacak.
– Siz kazanırsanız savımızı geri çekeceğiz.
– Ee anlaştık o zaman.