Düzelmiyen şu âlemin işini,
Ulu Tanrı’m olan nûra bırakım,
Sabreyledim, kırk yıl sıktım dişimi,
Gün görmeyi Nefh-i Sûra bıraktım.
Avrupa’yı, siyaseti, plânı,
Devletlerce uydurulan yalanı,
İngiliz’i, Fransız, Yunan’ı,
Felek denen şu kanbura bıraktım.
Enver’ ini, Topal’ ını, Şaşı’ yı,
Sakallı’ yı, bizim Çeribaşı’ yı
Malla’ daki tavşanlara aşıyı
Vurmak için bir doktora bıraktım.
Tetkik ettim her mesleği, her dini,
Bulamadım gamsız bir tek ferdini,
Anlatmak için Siyonist’ e derdimi,
Marko Paşa ile Tur’ a bıraktım.
Binbir aşrı doğururken bir gece,
Güvenilmez bu feleğe zerrece,
Bak tarihe saltanatlı bir nice
Süleyman tahtını mura bıraktım.
Çok krala çalkalayınca eleği,
Hâkim ettim kazma ile küreği
Mişlyarlarca mehpâreyi, meleği
Mezâr gibi bir çukura bıraktım.
Görsün cihan serseriler pirini,
Vermem Türk’ ün yerini
Müselleste olan üçün birini,
Konstantin’ le Anzavur’ a bıraktım.
Kulak asmam gürültüye, sese ben,
Baktım kalbim eli pişe, pese ben.
Yeri göğü yapan mühendise ben
İrfân adlı bir mezura bıraktım.
Feylesofa kaptan etsem Papi’ yi,
Göremezler fırtınayı tipiyi.
İspermeçet-zâde ile Kirpi’ yi
Mihrân ile Haçador’ a bıraktım.
Dilencilik yetmez gibi eline,
Dâr-ül hikme çıktı hakkın halline,
İstibrâyı sürsün frenk eline,
Mes’eleyi bir kubura bıraktım.
Yeni sahne zannetme ki bozuktur,
Piyesine hırlayanlar buçukutur.
İnci midir sancı mıdır ne .oktur.
Kemiğini direktöre bıraktım.
Deli Neyzen al mansuru destine,
Terâneyle selâm yolla dostuna,
Matbuatın masasının üstüne
Seyyâh iken kırık billûr bıraktım.
Haydarpaşa, 1337
Neyzen TEVFİK