IV
Bizim oraları anımsıyorum şu sıralar;
Uykusu kaçan bir çocukluk, bitmek bilmiyor,
Ayışığını içiyor hala deli hareler
Kirişler kalaylı bakırlarda, görüyorum.
Görüyorum, abadan bir derviş hala kapımda;
“Neyi özlüyorsun,” diyor, “özlediğine yabancı sen?”
Bir evi çocuklara bölemedin;
hasis ve habis bir yalnızlık için dışın.
Ne istiyorum bulamadığım köklerimden?
Böyle ahmak ve hayta, nereye gidiyorum?
Belikleri Balkan’da örülmüş annem de öldü.
Kırağı basmış bir çayırdı o; sert, alımlı;
hala tütün yaprakları diziyor gecelerime,
geceler işliğim oluyor benim; satırlar çalımlı.
Çalımlı satırlarla aya karşı
göçmenliğin şiirine çalışıyorum, delirmeden,
delirmeden aklımı veriyorum bir uzak yurda,
özlüyorum katardan dağılan tuzumu zerre zerre.
Kırlangıç yuvası bu yabancı saçaklarda,
yuva tutmaz bir hayat ve onun emekleri,
durmadan sille yiyen bir çolak,
geçti geçiyor sağılmış bir bulut nafile.
Nafile ömrümün bu çeyreğinde
Öyle yurtsadım ki artık savulun diyorum,
Savulun aşktan, yaşamaktan edindiğim kederler,
Son aşkın mu mu da sönsün, yoruldu pervanesi.
Bizim oraları anımsıyorum da şu sıralar;
Uykusu kaçmış bir çocukluk, yüreği pervane;
İsmail’in oğlu, Halil’in, Mehmet’in torunu,
İnsanlar onu kovaladı, o insanlığı sordu.
Şimdi hasır örüyor, dizleri türkülerden nasır,
Kütük çekiyor köklerini saklayan bir ırmaktan,
hastalık kapıyor şehrin akşamüstü karaltılarından,
iniyor boynuna her köşeden bir erguvan satır.
Bizim oralardan aldım ben bu renkleri;
Adnan Özer, derler ‘nevi şahsına münhasır’,
yurtsuzluktan hayta, özlemden ahmak,
gözleri hala o kalaylı bakırdadır.
Adnan ÖZER
Yasakmeyve / Sayı 1/ Şubat Mart 2003