Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Kasım 24, 2024
No menu items!

AÇIK DENiZ

 

Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;

Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.

Kalbimde vardı “Byron”u bedbaht eden melâl!

Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl,

Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,

Duydum akıncı cedlerimin ihtirâsını,

Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu…

Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu…

Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,

 

Rü’yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.

Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular,

Mahzun hudutların ötesinden akan sular,

Gönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,

Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı!

Bir gün dedim ki istemem artık ne yer ne yâr!

Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;

Gittim o son diyâra ki serhaddidir yerin,

Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin!

 

Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü

Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü,

Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;

Gördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri

Keskin bir ürperişle kımıldandı anbean;

Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.

Sonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o!

Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!

Yelken, vapur, ne varsa kaçışmış limanlara,

Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara!

Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn,

Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun,

Sezdim bir âşinâ gibi, heybetli hüznünü!

 

Rûhunla karşı karşıya kaldım o med günü,

Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz!

Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz,

Dindirmez anladım bunu hiçbir güzel kıyı;

Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments