Rûh ufuksuz yaşamaz.
Dağlar ufkunda mehâbet,
Ova ufkunda huzur,
Deniz ufkunda tesellî duyulur.
Yalnız onlarda bulur rûh ezelî lezzetini.
Bu ufuklar avutur rûhu saatlerce, fakat
Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık.
Rûh arar kendine bir rûh ufku.
Manevi ufku pek engin ulu peygamberler
– Bahsin üstündedir onlar- lâkin
Hayli mes’ud idiler dünyâda;
Yaşıyorlardı havârileri, ashâbıyle;
Ne ufuklar! Ne güzel rûh imiş onlar! Yârab!
Annemin na’şını gördümdü;
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,
Acıdan çıldıracaktım.
Aradan elli dokuz yıl geçti.
Âh o sâbit bakış el’an yaradır kalbimde,
O yaşarken o semâvî, o gülümser gözler
Ne kadar engin ufuklardı bana;
Teneşir tahtası üstünde o gün,
Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyâya.
Yaşıyan her fânî
Yaşıyan rûh özler,
Her sıkıldıkça arar,
Dar hayâtında ya dost ufku, ya cânan ufku.