yüzümdeki leke arzu güneşinden hatıra
sesimdeki girdap
içimden sökülen kökdala
uzun geceler bazen böyle
gövdeme vura vura içerden
uyandırıyorum ya kendimi Necati!
rüyada bana görünenler olmasa
beni uykuya götürenler olmasa
tekrar nasıl dönerim ben kendime Necati!
suçluluk izin vermiyor özgürlük duygusuna
günışığına çıkınca kamaşıyor göz
bakarken güneşin utkusuna
akın var akın, içimden akın
beni güneşe götürüp yakın
güneşe varamayanlar
güneşin uykusuna yakın
sökülerek gidiyor insan
boşluk halinde her durak düşerken benzine
kökleri iç açılarının toplamında
biriken bir krizle gidiyor
öyle akarak dipten dalın benzine
baksalar alevalır, ağır alev
baksalar güneşini yitirmişin benzine
doluluk yok bizim gecemizde
içimizde büyürdü güneş
sayrılık hatırlamadı uykusunu sesimizde
çok seneler geçti, geçmedi
öyle memnun ki yerinden
sadece “keşke”lerdi beliren gönümüzde
böyle çıktıkça dünyadaki yerimden
gölgeler neden kısalıyor içimde
bilen yok ne yapacağımı kaygı belirdiğinde
kefilim yok! yok kelimelerden başka
yok olan bu güneş tutulmasında
şimdi tekrar nasıl dönerim ben kendime
Bu cıvayı kim koydu kalbimize Necati?
Varlık, Ocak 2004