BASİTLİKLEŞTİKÇE bayağılaşırız, bayağılaştıkça özgürleştiğimizi ve hatta özgünleştiğimizi sanırız. Pervasız davranışlarında bir çöküşün değil de bir ruh yüceliğinin izleri var gibidir. İnsani çöküşün temel göstergesi bayağılıktır. Basitlik değersiz ya da yüzeysel insan sorunlarıyla içli dışlı olmanın anlatımıdır. Basit insanın en büyük uğraşı dedikoduculuktur, anahtar deliği merakıdır. Basit insan sorunlarının uzağında yaşar. Bayağılık bu yetersizliğin getirdiği çirkinlikle ilgilidir ya da onun dışavurumudur. Basitlik bayağılığa kaynaklık ederken bayağılık basitliğin ölçütü olur.
Bayağılaşan insan, insana yakışmayan davranışlarda bulunur ve bunu da çok zaman insan olmak adına yapar. Her bayağılıkta bir aldırmazlık, bir vurdumduymazlık, bir kabalık, bir küçüklük, bir yılışıklık, bir görgüsüzlük, bir kendini bilmezlik vardır. Basitlik bilinç yetmezliğiyle, bayağılık bu yetmezliğin kişilikteki görünümüyle ilgilidir. İnsan basitleştikçe ve ona göre giderek bayağılaştıkça birileriyle yerli yersiz boy ölçüşmeye kalkar. Bu onun kendi kendine girdiği aptalca bir yarıştır. Özellikle kıskandığı birini gözüne kestirir, onunla uğraşmaya başlar. Bu yarıştan yüzü gözü bereli çıkacağı kesindir. Kıramayacağı cevizi kırmaya kalkmış, elini kırmıştır. Ancak gene de onu durduramazsınız. Birilerine, ona olmazsa öbürüne saldıracaktır.
Durmadan üstünlük gösterilerinde bulunmasında anlaşılmaz bir yan yoktur. Küçüklük öncelikle büyüklüğün biçimine girmeye çalışır. Hele dünya malına şu ya da bu yolla ulaşmış bir çevreden geliyorsa, bir şeylerin tadını almışsa, hele kötü zamanların ünlerle ve unvanlarla donattığı kişilerle göbek bağı varsa onu tutamayın. Dünyanın en paspal kemancısı da olsa, dünyanın en zurna yazarı da olsa, dünyanın en sefil oyuncusu da olsa, dünyanın en ahmak siyasetçisi de olsa, bir hainin torunu, bir vurguncunun yeğeni, bir hırsızın amcaoğlu da olsa onun büyüklüğü tartışma götürmez. Fasulyeden bir beyefendi ya da hanımefendi olarak dudaklarını büze büze konuşması, sizi şöyle alttan yukarı süzmesi, cahilce görüşlerini gerçek bir bilge havasında yutturmaya kalkması ben diyeyim acıdır siz deyin gülünçtür. Her şeyi o ve benzerleri bilir, o ve benzerleri en değerli şeylere layıktırlar, onlar bakın ne kadar mutlu bir topluluk oluşturmaktadırlar. Hele o evlatların gücü! Hele o torunların dehası!Bu ne bir toplumsal sınıf sorunudur ne de doğuştan gelen bir özyapı sorunudur. Basitliğin temelinde kötü eğitilmişlik vardır. Basit insanların çoğu aileden bozuk çıkan insanlardır. Aileden bozuk çıkan topluma bozuk katılır. Aile eğitemediyse toplum eğitisin demek dile kolaydır. O toplum da benzer ailelerin ürünleriyle doludur. Aileden bozuk çıkan, bozuk toplum koşullarında daha da bozulur. Okul eğitimi önemlidir, ancak insan olma sorununun yeterince çözülemediği toplumlarda okul eğitimi ayrıca bozucu olabilir.
Bu insanlar mutluluğa meraklıdırlar ve mutluluğun peşine giderken mutsuzluğun çamurunda debelenirler. Mutluluğun peşine yalın kılıç gittiniz mi varacağınız durak mutsuzluk durağıdır. Mutluluk amaç olamaz. Mutluluk yüce amaçları olan insanın zaman zaman duyduğu sevinçtir. Kurtuluşun koşulları insana adanma noktasında kendini gösterir. İnsan gibi yaşamak yalnızca insan için yaşamaktır. Basitliğinden ötürü kendi için yaşayan kişi küçük işler yapar. Hekimse bıçak parası alır. Yargıda görevliyse haklıyı haksız ve haksızı haklı göstermekte sakınca görmez. Öğretmense yağcı öğrenciyi ödüllendirir. Memursa çalışanı cezalandırıp tembeli ödüllendirebilir. Sebzeciyse araya çürük domatesi sokuşturur. Avukatsa sizden beş alırken beş de öbürlerinden alır. Ne diyordu Brutus kendisini Julius Caesar’a karşı komplonun içine sokan Cassius’a: “Dünyanın en büyük adamını, / Soygunculara arka çıktı diye öldüren bizlere / Yakışır mı böyle davranmak, / Rüşvet gibi adiliklere bulaşmak? /(..) Bence böyle bir Romalı olmaktansa, / Aya karşı uluyan köpek olmak daha iyi.” (Shakespeare, Julius Caesar, Bülent Bozkurt çevirisi). Brutus dürüsttür, ağır adamdır, yazık ki Cassius gibilerinin sözlerine kanıp o kanlı işe karışmıştır. Kendisini tehdit etmeye kalkan Cassius’a şöyle der: “Tehditlerin bana vız gelir Cassius. / Öyle bir dürüstlük zırhı var ki üstümde, / Sözlerin yalnızca bir esinti benim için.” (Aynı yapıt).
Evet, bayağı insanlar yetkin insanlarla kıyasıya uğraşırlar, gün olur onları kullanmak isterler, kullanamadıkları zaman da öfkelenirler. Omuzlarında taşıdıkları en ağır yük kendi hafiflikleridir. İsterler ki dünyanın bütün insanları çirkin olsun ve çirkinlik bir küçüklük olarak değil bir doğallık olarak yaşansın.