Reich’ın Ödip kompleksini yeniden babaerkil aileye döndürmesi çalışmalarındaki psikanalitik kavramların ölümü anlamına geldi. Fakat Reieh’ın psikanalitik çerçeve içerisinde tartıştığı durum analitik olduğu kadar siyasal kuramları içinde tehlikeli olabilir. Bence aynı yanlış kavramların ikisini de nasıl etkilediğini görebiliriz.Karakter analizi çalışmasında bilinçaltı ile içgüdüleri karıştırması bu alandaki çalışmalarının tümüne zarar verdi. Ren aynı karıştırmanın diyalektiğin doğasını kavramasını engellediğini ve her ne kadar bu durum psikanalizle ilgili fikirlerinde ortaya çıkmışsa da Marksist kuramlarına da uzandığını öne süreceğim.
Reich’in Marksizm ve psikanalizin birleşmesine kuramsal bir temel verme çabaları Komünist Parti’ye girdiği ve Psikanaliz Enstitüsü’ne üye olduğu dönemlerde yazdığı oldukça eski bir metinde görülür. 1929’da yazdığı ‘Diyalektik Materyalizm ve Psikanaliz’ temel kuramsal düşüncesinden sapmadan ikisini birleştirmeye çabaladığı kitaplarında bulunmayan özelliklere sahiptir
Açıkça görüldüğü gibi Parti gazetesine yazdığı bu makalede Reich başka yerlerde psikanalistleri inandırmaya çalıştığı gibi burada da diyalektik materyalizmin komünistlerine psikanalizin doğasını inandırmaya çabalıyordu. Daha sonraları hem Marksizmi, hem de psikanalizi toplumsal içeriklerine indirger. İkisini de toplumsal gözlemlerinde kullanmanın dışında terk eder. Daha sonra psikanalizi diyalektiği yadsıyan bir kriterle diyalektik dışı olarak mahkum eder ve yaşamın fiziksel kaynaklarına inemediği için Marksizm’i yeterince materyalist olmamakla suçlar. Fakat 1929’da durum başkadır.
Reich ilk olarak psikanalizi kendi özel alanı olan bir bilim olarak tanımladı : îç yaşam. Daha sonra Marksizm’in iki yüzünü ayırt etti : Bir dünya felsefesi ve ‘sosyolojik bilim’ Bilim olarak psikanaliz Marksist sosyolojik doktrine eşittir: Birincisi psikolojik, ikincisi de sosyolojik olaylarla ilgilenir. Ancak sosyolojik olgular psikolojik yaşantıda ve psikolojik olgular toplumun yaşantısında incelendiği zaman ikisi birbirine yardımcı bilimler olarak işler.
Fakat önemli soru psikanalizin diyalektik materyalist bir yönteme sahip olup olmadığıdır. Eğer böyleyse, aynı yıl bir makalesinde çağdaş komünistlerin burjuva toplumlarından çıkan herhangi bir bilimin idealist sapmaları olacağı fikrine katıldığını söylemesine karşın, Marksistler psikanalizi bir bilim olarak onaylamak zorundadırlar. Psikanaliz diyalektik yöntem kullandı mı veya diğer birçok bilim dalı gibi bilinçsiz olarak materyalist diyalektte tökezleyerek buna uygun olarak geliştiği ispatlanabilir mi?
Daha 1929’da diğer psikanalizciler Reich’ın bu bilim için diyalektik yöntemin varlığını öne sürmesini engellemek için savaşıyorlardı. Bu nedenle ikinci önerisini ispatlamak zorundadır: Psikanaliz her ne kadar farkında değilse de kendi bilimsel nesnesinde materyalist diyalektiği keşfetti .Böylece Reich psikanaliz tarafından içerilen fiziksel yaşantının diyalektik eğilimini ortaya çıkarmak üzere yola koyuldu.Doğru, psikanaliz uyumlu olmaktan, gelişme eğilimlerinden vs. bahsetmekte fakat çocukluktaki psikolojik gelişmeleri inceleyen deneylerle keşfedilen olgular diyalektik gelişmeyi göstermekle devrelerarası çelişkilerden doğan ilerleyici hareket.Reioh burada çocuğun libidosunun oral, anal ve üretken evrelerden (yadsımaya can attığı bir kuram) geçtiğini öne sürer ancak bir önceki evre tatmin edilmediği sürece yeni bir evreye geçilmez. Cezadan korkan benlik yasaklanmış tepkilerini bastırır ve bundan kaynaklanan semptom hem reddedilen tepiyi hem de reddedişin kendisini içerir.
Tepi veya içgüdü böylece tersine çevrilmiş olur çünkü içgüdülerin özelliklerinden biri de iki zıt anlamı içermeleri ve aynı anda ‘evet’ ve ‘hayır’ diyebilmeleridir. ‘Böyle bir değişimde başlangıçtaki içgüdü yok edilmez fakat bütünüyle karşıtını da içerir.’Fiziksel yaşamın diyalektik doğası böyledir. Fakat Reich burada karakter analizi üzerine çalışmalarında yatan karışıklıkların neden olduğu hata dolayısıyla suçludur. Buradaki hata, tüm diyalektik kavramı üzerinde önyargılı olmasıdır. Bu çalışmada içgüdülerin diyalektiğe uygunluğunu öne sürmüş (aslında bilinçaltının olması gerekir), daha sonra bu iddiadan vazgeçmiştir. Doğal olarak içgüdüler üzerine yapılan bu yanlış tasarımlama sonucu ortaya çıkan malzemenin diyalektiği çok çabuk cezalandırılmaktadır. Reich daha makalenin yarısına gelmeden Marksizm’in mihrabı üzerine kurulmuş bütünüyle farklı psikanalitik kuramlar ortaya atmaktadır.
En fazla dikkat çeken Ödip kompleksine yeniden dönüşü ve hatalı bir şekilde Engels’in aile kuramını Freud’un Ödip kompleksiyle eşitlemesidir. Psikanaliz ve Marksizm’i birleştirmesidir. Psikanaliz ve Marksizm’i birleştirmesinin temeli içgüdülerin diyalektik hareketi, içgüdülerin bastırılması, içgüdülerin bastırılmasıyla bir araya gelerek semptom ya da sonradan adlandıracağı gibi ‘karakter’ haline gelmesine dayanır. Fakat bu tez hiç de özenle hazırlanmamıştır.Tüm bunlara karşın Reich hiçbir zaman dikkatini diyalektiğe vermez. Reich’in Freud’a getirdiği en önemli suçlamalardan biri insanlardaki ölüm dürtüsünü ortaya çıkararak içgüdülerdeki (yasama karşı ölüm) ikilemin uğruna cinsel içgüdülerin diyalektiğini ve basit antitezler uğruna büyük çelişkileri terk etmesidir.
Reich sonunda İçendi biliminin diyalektik olduğunu öne sürer. Bununla, biyoloji (bilinçaltı olarak nitelendirdiği) ve toplum arasındaki çelişkiyi ve bunların olası bileşimi (sosyalizm, daha sonra cinsel-ekonomik toplumda) sonucu karşıtların uzlaşmasını anlatmak istemektedir. Bu Marks’ın değil, Reich’ın diyalektik anlayışıdır. Bir çok etkenlerin birbiriyle çeliştiği veya uzlaşabildiği karmaşık bir yapının yeni bir karmaşık yapıya geçeceği, Reich’in herşeyi basite ve basit varoluş kanunlarına indirgeme arzusuna yabancıdır. Marksist bir ideoloji oluşturma çabaları da ele aldığı psikanalizle aynı kötü kadere sahip olmuştur. Bu da bir sonuç vermediği gibi yerini uygun olduğu halde bu düşünsel araçlarla bir kuram oluşturma olasılığı olmayan sosyolojik gözlemler aldı. Fakat daha da kötü bir şey oldu çünkü psikanalizinde materyalist bir bilim olduğunu kanıtlaması gerekiyordu.Reich 1929’daki yazısında biynları ve iyi orgon enerjisi OR ile kötü DOR’ı ölçerken daha sonra anımsadığı takdirde büyük ölçüde (yutacağı kelimelerle kaba materyalist ve mekanik Marksisıtler’e serzenişte bulunmuştur.
‘Mekanik, hata ölçülebilir, tartılabilir, elle tutulabilir bir olayın böyle bir olayla özdeşleştirilmesinde yatmaktadır.’Reich’a göre Marks’da psikolojik etkinliliklerin maddi gerçekliğinin reddedildiğine dair bir belirti yoktur eğer olsaydı ‘bilinçlilik’ ve ‘ideoloji’den bahsedemezdik ve bunların kimyasal oluşumunun keşfini beklememiz gerekirdi Bu daha sonraki yularda bilinçaltının formülünü bulduğunu öne süren birine yakışmayacak bir saikaydı. Öte yandan burada materyalizmin bu kaba ifadesinden ne denli uzaklaşmış oluyor? Reich’in psikanalizin alanının ‘içsel’ yaşam olduğunu söyleyerek başladığını biliyoruz; birkaç sayfa sonra kategorik olarak psikanalizin ana kuramının içgüdülerden oluştuğunu ve psikanalitik kavrayışın organik araştırmayla olası’ olduğunu söylediğini görürüz.
Her ne kadar Reich bilinçaltının elle tutulur bir şey olduğunu iddia etmişse de bu birü bir açmaza götürecektir. Böylece ‘içsel yaşam’ içgüdüsel yaşamdır ve organik gözlemle ortaya çıkartılabilir. Gerçekten de daha sonra bu dönemdeki çalışmalarından bahsederken Reich’ın buna benzer bir karmaşık ifade kullandığını görürüz. Freud’un yalnızca içgüdülerin türevi olarak görebileceğimiz önemli bir önermesi üzerine şöyle yorumda bulunur.Benim Freud’un ifadesini yorumlamam şöyle: İçgüdünün kendisinin bilinçli olmayacağı tamamen mantıklıdır çünkü bizi yöneten budur. Biz onun nesnesiyizdir. Elektriği ele alalım: Ne olduğunu bilmiyoruz; yalnızca onun belirtilerini tanıyoruz, ışık ve şok gibi. Her ne kadar elektrik akımını ölçebiliyorsak da bu yalnızca elektrik dediğimiz ve gerçekte bilmediğimiz birşeyin belirtisidir, Elektriğin enerjisinin belirtileriyle ölçülebilmesi gibi içgüdüler de duygusal belirtileriyle tanınabilirler. Bu içgüdü rolüne girmiş bilinçaltının yapışma ait bir rehber gibidir.
Tersinden söylersek ; Eğer Freud’un bilinçaltı teorisi doğru idiyse şüphe etmediğim blrşey içsel ruhun sonsuzluğunu anlamak olasıdır. Kişi kendi duygularının akışı içerisinde küçük bir kurt haline geldi. Bunları hayal meyal hissettim, kesinlikle ‘bilimsel’ olarak değil. Bilimsel kuram yaşanırken yaşamın bakış açısından deneysel olguların karmaşası içinde doğal olmayan birşeylere tutunmayı gerektirir.
Reich’a göre Marksizm ve psikanalizin kuramları arasındaki evlilik ideoloji alanında yer aldı. Bu iddiada ilginç ve doğru birçok yön olduğu kesin fakat, bilinçaltına bakışı ve ideoloji kavramına getirdiği indirgenme :1e tüm bu iddiaları bozguna uğramakta olduğu da ortadadır. Reich’in tezinden çıkan sonuca göre insanlar dışa vurulan (dünyaya doğru) hayvan içgüdülerine sahiptirler fakat bunlar kendilerine doğru hareket eden karşıt toplumsal baskılara çarparlar. Ortaya çıkan çelişki sonucu insanlar içgüdülerini bastırıp dünyanın düşmanca tutumlarını oluşturdukları zırhın en önemli bileşkesi olarak kullanarak kendilerini zırhlı bir canavar haline sokarlar.
Toplumsal kısıtlamaların içselleştirilmesi (Reich’ın ‘ideoloji’ olarak nitelendirdiği) birçokları için karakter zırhıyla eşdeğer olan karakter yapısıyla aynıdır. Baskıcı bir toplum böylece otomatik olarak baskıcı kişiler oluşturur; bunu kırmanın ve çelişkileri ters yöne çevirmenin tek yolu karakter zırhını gevşetmek ve cinsel içgüdüleri tatmin etmektir.Reich’in bilinçaltını yalnızca içgüdüler havuzu olarak ele almakla yaptığı hata siyasal yazılarını da en az psikolojik yazılan kadar etkiler. Reich’in psikanalize ait önermelerinde bulunan gözle görülür çelişkilerin incelenmesi, bunların, ilk başta ve daha sonraki çalışmalarında ortaya çıkan karmaşaya neden olan en büyük hata olduğunu ortaya çıkarır. Bu Reich’in hatalı olduğu noktaydı tüm çalışmaları bu hatanın etrafında yer alır. Bu trajik bir hatadır çünkü önce psikanalize sonra da orgonomiye olan ilgisi bu hatadan doğdu. Böyle bir hata olmadan hiçbir zaman bu kadar çok şey başaramayacaktı.