Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazartesi, Aralık 23, 2024
No menu items!
Ana SayfaKitaplıkVladimir İlyiç LeninKüçük-Burjuva Sosyalizmi ve Proleter sosyalizmi | V.İ.Lenin

Küçük-Burjuva Sosyalizmi ve Proleter sosyalizmi | V.İ.Lenin

AVRUPA’DAKİ çeşitli sosyalist öğretiler arasında bugün egemen olan marksizmdir. Sosyalist bir düzene ulaşma mücadelesi, hemen hemen tamamıyla işçi sınıfının sosyal-demokrat partilerin öncülüğünde verdiği bir mücadele biçiminde yürütülmektedir. Marksizmin öğretilerine dayanan proleter sosyalizminin bu kesin egemenliği, bir anda değil, ama ancak her türden eskimiş öğretilere, küçük-burjuva sosyalizmine, anarşizme ve benzerlerine karşı verilen uzun bir mücadele sonunda kazanılmıştır.Otuz yıl kadar önce, marksizm, o devrin yaygın olan görüşlerinin aslında geçici, karışık ve eklektik olduğu, küçük-burjuva sosyalizmi ile proleter sosyalizmi arasında yer aldığı Almanya’da bile, [sayfa 214] egemen değildi. Latin ülkeleri, Fransa, İspanya ve Belçika’daki ilerici işçiler arasında en yaygın olan öğretiler prudonculuk, blankicilik ve anarşizmdi. Bu öğretiler ise, proletaryanın değil, ama küçük-burjuvazinin görüş açısını açıkça ortaya koymaktaydılar.
Marksizmin son on yıllardaki bu hızlı ve tam zaferinin nedeni nedir? Gerek iktisadî ve gerekse siyasal açıdan, bütün çağdaş toplumlardaki gelişme ve devrimci hareketin ve ezilen sınıfların mücadelesinin bütün deneyimleri sonucunda marksist görüşlerin doğruluğu daha da ileri bir ölçüde doğrulanmıştır. Küçük-burjuvazinin çöküşü, kaçınılmaz olarak, küçük-burjuva önyargıların ergeç ortadan silinmesine yolaçarken, kapitalizmin büyümesi ve kapitalist toplum içindeki sınıf mücadelesinin yoğunlaşması, proleter sosyalist düşünceler için en iyi propaganda oldu.
Ülkemizdeki eskimiş çeşitli öğretilerin sağlam bir dayanak bulmalarının nedeni, doğal olarak, Rusya’nın geriliğidir. Bir yüzyılın son çeyreği süresince Rus devrimci düşünce tarihinin tümü, küçük-burjuva narodnik sosyalizmine karşı marksizmin yürüttüğü mücadelenin tarihidir. Rus işçi sınıfı hareketinin hızla büyümesi ve dikkate değer başarıları sonunda marksizm, Rusya’da da zafere ulaşmış iken, devrimciliği kuşku götürmeyen bir köylü hareketinin gelişmesi —özellikle 1902’de Ukrayna’daki ünlü köylü ayaklanmalarından sonra— ise, yaşı geçmiş narodnikliğin belli bir ölçüde yeniden canlanmasına neden olmuştur. Eski, süslü narodnik teorileri ile son moda Avrupa oportünizmi (revizyonizm, bernştayncılık ve Marx’ın eleştirilmesi), sözde sosyalist-devrimcilerin özgün ideolojik dağarcıklarının tümünü sağlarlar. Köylü sorununun, gerek saf narodnikler ve gerekse sosyalist-devrimciler ile marksistler arasındaki esas çatışma noktası olmasının nedeni budur.
Narodizm belli bir ölçüye kadar bütün ve tutarlı bir öğretiydi. Bu öğreti, Rusya’da kapitalizmin egemenliğini [sayfa 215] yadsıyordu; fabrika isçilerinin, bütün proletaryanın ön safta savaşçılığı rollerini yadsıdı; burjuva siyasal özgürlüğünü ve siyasal bir devrimin önemini yadsıdı; küçük tarıma dayanan köylü komününden kaynaklanan, ivedi bir sosyalist devrim önerdi. Bu teorinin bütünlüğünden bugün arta kalan, sadece kırıntılardır. Ama günümüzün karşıtlıklarını kavramak ve bu karşıtlıkların ağız kavgası haline getirilerek bozulmalarını önlemek için, insanın sosyalist-devrimcilerimizin hatalarının belli başlı genel narodnik köklerini daima anımsaması gerekir.
Narodnikler, mujiği, Rusya’da geleceğin adamı olarak düşünüyorlardı. Bu görüş, kaçınılmaz olarak onların köylü komününün sosyalist niteliğine olan sonsuz güvenlerinden ve kapitalizmin geleceği konusundaki güvensizliklerinden doğmaktadır. Marksistlere göre Rusya’da, geleceğin adamı işçiydi ve kapitalizmin gerek sanayi ve gerekse tarım alanındaki gelişmesi onların görüşlerinin gittikçe daha fazla doğrulanmasını sağlıyordu. Rusya’daki işçi sınıfı hareketi kendisini kabul ettirmiştir, ama köylü hareketine gelince, narodizm ile marksizmi birbirinden ayıran uçurum, bugüne dek onların bu hareketi değişik yorumlamalarında kendini göstermiştir. Narodniklere göre köylü hareketi marksizmin çürütülmesin! sağlar. O, doğrudan bir sosyalist devrimden yana olan bir harekettir; o, burjuva siyasal özgürlüğünü tanımaz; o, büyük değil, ama küçük üretimden kaynaklanır; sözün kısası, narodniklere göre, gerçekten, içten olarak sosyalist olan ve doğrudan doğruya sosyalist olan hareket köylü hareketidir. Narodniklerin köylü komününe olan sonsuz güvenleri ve anarşizmin narodnik damgası, bu türden sonuçların neden kaçınılmaz olduğunu tamamıyla anlatmaktadır.
Marksiste göre, köylü hareketi, sosyalist değil, demokratik bir harekettir. Tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi Rusya’da da, bu hareket, iktisadî ve toplumsal içeriği açısından burjuva olan demokratik devrimin zorunlu bir parçasıdır. Köylü hareketi, hiç bir şekilde, burjuva düzeninin temellerine, [sayfa 216] meta üretimine ya da sermayeye karşı yöneltilmiş değildir. Tam tersine, kırsal bölgelerdeki eski, serf, ve kapitalizm-öncesi ilişkilere karşı, serfliğin bütün kalıntılarının temel direği olan toprakbeyliğine karşı yöneltilmiştir. Sonuç olarak, bu köylü hareketinin tam zaferi, kapitalizmi ortadan kaldırmayacak; tam tersine, onun gelişmesi için daha geniş bir alan yaratarak tam anlamıyla kapitalist gelişmeyi hızlandıracak ve yoğunlaştıracaktır. Köylü ayaklanmasının tam zaferi, ancak, ilk kez, içinde burjuvaziye karşı bîr proleter mücadelesinin en saf biçimiyle gelişeceği demokratik bir burjuva cumhuriyeti için iyi savunulan bir kale yaratabilir. O halde bunlar, sosyalist-devrimciler ile sosyal-demokratlar arasında yer alan ilkeler uçurumunu incelemek isteyen herkesin açıkça kavraması gereken birbirine karşıt iki görüştür. Görüşlerden birine göre, köylü hareketi, sosyalist bir harekettir. Diğerine göre ise burjuva-demokratik bir harekettir. Dolayısıyla, Ortodoks marksistlerin köylü sorununu ihmal ettiklerini yüzüncü kez yineleyen (örneğin, Revolutsiyonnaya Rossiya’ya, bakınız) sosyalist-devrimcilerin bilisizliklerini ortaya koyduklarını herkes açıkça görebilir. Bu türden kaba bilisizlikle savaşmanın tek yolu vardır. O da, işin ABC’sini yinelemek, eski tutarlı narodnik görüşleri ortaya koymak ve yüzüncü ya da bininci kez onlarla aramızdaki gerçek ayrılığı, köylü sorununu dikkate almayı kabul etmeyi istemek ya da istememek ya da bu ayrılığın, köylü sorununun tanınması ya da tanınmaması değil, Rusya’da günümüz köylü hareketi ve günümüz köylü sorunu konusundaki farklı yorumlarımızdan doğduğuna parmak basmaktır. Marksistlerin Rusya’daki köylü sorununu ihmal ettiklerini söyleyen kimse, öncelikle tam bir bilisizdir. Çünkü Plehanov’un (yirmi yıl kadar önce yayımlanan) Aramızdaki Ayrılıklar adlı yazısıyla başlamak üzere Rus marksistlerinin başlıca yapıtlarının tümü, temel olarak Rus köylü sorunu üzerindeki narodnik görüşlerin yanlışlığının ortaya konulmasına [sayfa 217] ayrılmıştır. İkincisi, marksistlerin köylü sorununu ihmal ettiklerini söyleyen kimse, dolayısıyla ilkelerdeki gerçek ayrılığın tam bir yorumunu yapmaktan kaçınmak isteğini tanıtlamış olmaktadır. Günümüz köylü hareketinin burjuva-demokratik hareket olup olmadığı, nesnel olarak serflik kalıntılarına karşı yöneltilmiş olup olmadığı sorununu yanıtlamaktan kaçınma isteğini tanıtlamış olmaktadır.
Sosyalist-devrimciler bu soruya hiç bir zaman açık ve kesin bir yanıt vermemişlerdir ve veremezler de. Çünkü Rusya’deki köylü sorunu hakkında, eski narodnik görüş ile günümüzün marksist görüşü arasında umutsuzca bocalayıp durmaktadırlar. Marksistler, sosyalist-devrimcilerin küçük-burjuvazinin görüş açısını temsil ettiklerini (ve küçük-burjuvazinin ideologları olduklarını) söylerler. Bunun nedeni, sosyalist-devrimcilerin, köylü hareketini yorumlarken, kendilerini küçük-burjuva hatalarından ve narodnik hayallerinden kurtaramamalarıdır.
İşin ABC’sini bir kez daha yinelememizin gereği var. Rusya’da bugünkü köylü hareketinin amacı nedir? Toprak ve özgürlük. Bu hareketin tam zaferinin önemi ne olacaktır? Zafer kazanıldıktan sonra, bu hareket,, toprakbeylerinin ve bürokratların devlet yönetimindeki egemenliklerini ortadan kaldıracaktır. Toprağı kurtardıktan sonra, toprakbeylerinin topraklarını köylülere verecektir. Toprakbeylerinin mülksüzleştirilmesi ve tam anlamıyla özgürlük, meta üretimini ortadan kaldıracak mı? Hayır, kaldırmayacaktır. Toprakbeylerinin mülksüzleştirilmesi ve tam anlamıyla özgürlük, köylü ailelerinin komünal toprak üzerinde gerçekleştirdikleri bireysel çiftçiliği ya da “toplumsallaştırılmış” toprağı ortadan kaldıracak mı? Hayır, kaldırmayacaktır. Toprakbeylerinin mülksüzleştirilmesi ve tam anlamıyla özgürlük, sayısız ata ve ineğe sahip olan zengin köylü ile toprak emekçisi, yarıcı köylü arasındaki uçurumu, yani köy burjuvazisi ile kır proletaryasını ayıran uçurumu ortadan kaldıracak mı? Hayır, [sayfa 218] kaldırmayacaktır. Tam tersine, en yüksek kast (toprakbeyleri) ne kadar tam olarak bozguna uğratılır ve ortadan kaldırılırsa, burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf ayrılığı da o kadar derinleşecektir. Köylü ayaklanmasının tam zaferinin nesnel anlamı ne olacaktır? Bu zaferi serflik düzeninin bütün kalıntılarını temizleyecektir, ama hiç bir şekilde burjuva ekonomik düzenini ya da kapitalizmi ya da toplumun —zengin ve yoksul, burjuvazi ve proletarya olarak— sınıflara bölünmesini ortadan kaldırmayacaktır. Günümüzün köylü hareketi niçin bir burjuva-demokratik harekettir? Çünkü, bürokrasinin ve toprakbeyliğinin iktidarını yıktıktan sonra, sermayenin egemenliğini ortadan kaldırmaksızın, bu demokratik toplumun burjuva kuruluş biçimini değiştirmeksizin, demokratik bir toplum düzeni kuracaktır. Sınıf bilinçli bir işçi, bir sosyalist, günümüzün köylü hareketini nasıl değerlendirmelidir? Bu hareketi desteklemeli, en enerjik biçimde köylülere yardım etmeli, gerek bürokrasinin ve gerekse toprakbeyliğinin iktidarım tamamıyla silip atmak yolunda onlara yardım etmelidir. Bununla birlikte, aynı zamanda, bürokrasinin ve toprakbeyliğinin iktidarını silip atmanın neden yeterli olmadığını köylülere anlatmalıdır. Bu iktidarı devirdikleri zaman, sermayenin iktidarının, burjuvazinin iktidarının da ortadan kaldırılması için hazırlanmaları gerekir. Bu amacı gerçekleştirebilmek için ise, tamamıyla sosyalist, yani marksist bir öğretinin en kısa zamanda yayılması gerekir. Kır proleterleri birleşmeli, birbirleriyle kaynaşmalı ve köy burjuvazisi ile Rus burjuvazisinin tümüne karşı mücadele etmek üzere örgütlenmelidirler. Sınıf bilinçli bir işçi, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi ya da demokratik mücadele uğruna sosyalist mücadeleyi unutabilir mi? Hayır, sınıf bilinçli bir işçi kendisine sosyal-demokrat adını verir, çünkü bu iki mücadele arasındaki ilişkiyi kavrar. Demokrasi yolundan, siyasal özgürlük yolundan geçmeksizin sosyalizme giden bir yol olmadığını bilir. Bu nedenle, nihaî amaç [sayfa 219] olan sosyalizme ulaşabilmek için tam ve tutarlı bir biçimde demokratlaşmayı elde etmek için çabalar. Demokratik mücadele ile sosyalist mücadelenin koşulları niçin aynı değildir? Çünkü işçilerin elbette bütün mücadelesinin herbirinde, farklı yandaşları olacaktır. İşçiler, demokratik mücadeleyi, burjuvazinin bir kesimi, özellikle küçük-burjuvazi ile birlikte yürütecektir. Öte yandan, sosyalist mücadeleyi ise burjuvazinin tümüne karşı yürüteceklerdir. Bürokrata ve toprakbeyine karşı verilen mücadele, bütün köylülerle birlikte hatta hali-vakti yerinde köylülerle ve orta köylülerle birlikte yürütülebilir ve yürütülmektedir. Öte yandan, burjuvaziye karşı mücadele, ancak kır proletaryası ile birlikte ve bundan dolayı da hali-vakti yerinde olan köylülere karşı tutarlı bir biçimde yürütülebilir.
Eğer sosyalist-devrimcilerin daima ele almaktan uzak durmayı yeğledikleri bütün bu temel marksist gerçekleri akılda tutarsak, onların aşağıdaki “en son” itirazlarını değerlendirmekte güçlük çekmeyiz:
Revolutsiyonnaya Rossiya (n° 75) şöyle haykırıyor: “İlkin, genel olarak, köylüyü, toprakbeyine karşı desteklemek, ardından (yani aynı zamanda), proletaryayı bir an önce toprakbeyine karşı desteklemek yerine, proletaryayı, genel olarak köylüye karşı desteklemek neden gerekliydi; ve bunun, marksizmle ne ilgisi vardır, Allah[1*] bilir.”
En ilkel, çocukça saf anarşizmin görüş açısı budur. Uzun yüzyıllardan ve hatta binlerce yıldan beri, insanlık, sömürünün tümünü ve her türünü “bir an önce” ortadan kaldırmayı hayal etmiştir. Dünyanın her yanındaki sömürülenler, kapitalist toplumu, o toplumun evriminin doğal olarak ilerlemekte olduğu doğrultu boyunca değiştirmek amacıyla verilecek tutarlı, inatçı ve kapsamlı bir mücadele uğruna birleşmeye başlayıncaya dek, bu hayaller, sadece birer hayal olarak kaldılar. Ancak Marx’ın bilimsel sosyalizmi, değişimin [sayfa 220] zorunluluğu ile belli bir sınıfın mücadelesini birbirine bağladıktan sonra, sosyalist hayaller, milyonların sosyalist mücadelesine dönüştü. Sınıf mücadelesinin dışındaki sosyalizm, boş bir laf ya da saf bir hayaldir. Bununla birlikte, Rusya’da iki farklı toplumsal gücün iki farklı mücadelesi gözlerimizin önünde yer alıyor. Kapitalist üretim ilişkilerinin varoldukları (ve bu ilişkiler —sosyalist-devrimcilerimiz bilsinler ki— köy komününde bile, yani kendi görüş açılarına göre yüzde-yüz “toplumsallaşmış” olan toprak üzerinde bile vardır) yerde, proletarya, burjuvaziye karşı savaşmaktadır. Küçük toprak sahiplerinin, küçük-burjuvazinin bir kesimi olarak, köylülük, bürokratlara ve toprakbeylerine karşı, serfliğin tüm kalıntılarına karşı savaşmaktadır. Ancak ekonomi politikten ve dünya devrimlerinin tarihinden tamamıyla habersiz olanlar, bunların iki ayrı ve farklı toplumsal savaş olduklarını görmezlikten gelebilirler. “Bir an önce”lik isteminde bulunmak suretiyle bu savaşların farklılıklarına gözlerini kapamak, insanın kendi kafasını kendi kanadının altına saklayarak gerçeğin tahlilini yapmayı reddetmesine benzer.
Eski narodnik görüşlerin bütünlüğünü kaybetmiş olan sosyalist-devrimciler, narodniklerin kendilerinin öğretilerinin bile birçoğunu unutmuşlardır. Aynı Revolutsiyonnaya Rossiya, aynı yazıda şunları söylüyor: “Toprakbeylerinin mülksüzleştirilmeleri için köylülüğe yardım etmek suretiyle, Bay Lenin, bilinçsiz olarak kapitalist tarımın azçok gelişmiş biçimlerinin yıkıntıları üzerinde küçük-burjuva ekonomisinin kurulmasına yardımcı oluyor. Ortodoks marksizmin görüş açısından bu, ‘geriye doğru atılmış’ bir adım değil midir?”
Ayıptır Baylar! Kendi Bay V. V.’nizi unutuyorsunuz! Onun Kapitalizmin Kaderi adlı yapıtına, Bay Nikolay-on’un[59] Taslaklar’ına ve sizinle aynı düşünceyi paylaşan diğer kaynaklara başvururuz. O zaman, Rusya’daki toprakbeyi çiftçiliğinin, hem serflik düzeninin ve hem de kapitalizmin özelliklerini kendi içinde birleştirdiğini anımsayacaksınız. O [sayfa 221] zaman, angarya düzeninin doğrudan bir kalıntısı olan emek-ranta dayanan bir ekonomik sistemin yarlığını göreceksiniz. Üstelik, eğer Marx’ın Kapital’inin üçüncü cildi gibi ortodoks marksist bir kitaba başvurmak sıkıntısına katlanacak olursanız, angarya sisteminin hiç bir yerde gelişmesinin mümkün olmadığını ve hiç bir yerde gelişmediğini, ve küçük-burjuva köylü çiftçiliği ortamının dışında hiç bir yerde kapitalist çiftçiliğe dönüşmediğini göreceksiniz. Marksizm! parça parça edip dağıtmaya çabalarken çok ilkel yöntemlere, ne oldukları çok önceden ortaya konulmuş yöntemlere başvuruyorsunuz; angarya sistemine dayanan büyük çiftçiliği doğrudan doğruya izleyen bir büyük kapitalist çiftçilik kavramı,gibi gülünç bir biçimde basitleştirilmiş bir kavramı marksizme yüklüyorsunuz. Toprakbeylerinin topraklarından elde edilen verim, köylü çiftliklerinden elde edilen verimden daha yüksek olduğuna göre, toprakbeylerinin topraklarının mülksüzleştirilmesinin geriye doğru atılan bir adım olduğunu iddia ediyorsunuz. Bu tez, ilkokul dördüncü sınıf öğrencisine yakışır. Düşünün baylar: serflik düzeni ortadan kaldırıldığı zaman, düşük verimli köylü toprakları ile yüksek verimli toprakbeyi topraklarını birbirinden ayırmak, “geriye atılmış bir adım” değil miydi?
Rusya’da bugünkü toprakbeyliği ekonomisi, hem serfliğin ve hem de kapitalizmin özelliklerini kendi içinde birleştirmektedir. Nesnel olarak, köylülerin toprakbeylerine karşı bugün verdikleri mücadele, serflik kalıntılarına karşı verilen bir mücadeledir. Bununla birlikte, tek tek her durumu numaralandırmak, tek tek her durumu tartmak ve bir eczacı tartısının kesinliğiyle serflik düzeninin bittiği ve saf kapitalizmin başladığı yeri saptamaya çalışmak, insanın kendi ukalâlığını, marksizme yüklemesi demektir. Küçük bir bakkaldan satın aldığımız eşyaların fiyatının ne kadarının emek-değeri olduğunu, ne kadarının ise bizi dolandırma payı olduğunu hesaplamamız olanaksızdır. Bu, bizim, emek-değer [sayfa 222] teorisini bir kenara atmamız gerektiğini mi gösterir baylar?
Çağdaş toprakbeyliği ekonomisi, hem kapitalizmin ve hem de serflik düzeninin özelliklerini birleştirir. Ama bundan hareket ederek, her özel durumun, her an gösterdiği özellikleri tartmanın, saymanın ve kopya etmenin ve onu şu ya da bu toplumsal kategoriye sokmanın bizim görevimiz olduğu sonucuna ancak ukalâlar varır. Ancak ütopyacılar, iki farklı toplumsal savaş arasında bir farklılık gözetmeye “gerek olmadığı” sonucuna varabilirler. Gerçekten, bundan çıkarılacak tek doğru sonuç, hem programımızda ve hem de taktiklerimizde, kapitalizme karşı saf proleter mücadele ile serflik düzenine karşı genel demokratik (ve genel olarak köylü) mücadelesini birleştirmemizin zorunluluğudur.
Günümüzün yarı-feodal toprakbeyliği ekonomisi içindeki kapitalist özellikler ne kadar belirginleşirse, kır proletaryasını ayrı olarak örgütlemeye girişmek o kadar zorunlu olur. Çünkü bu, zoralım gerçekleşir gerçekleşmez, tamamen kapitalist ya da tamamen proleter olan çelişkilerin kendilerinin çok daha kısa zamanda ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır. Toprakbeyliği ekonomisi içindeki kapitalist nitelikler ne kadar belirginleşirse, demokratik zoralım, sosyalizm uğruna verilecek gerçek mücadeleyi o kadar çabuk harekete geçirecektir. Ve dolayısıyla, “toplumsallaştırma” sloganım kullanmak suretiyle demokratik devrimin yanlış bir şekilde idealleştirilmesi çok daha tehlikelidir. Toprakbeyliği ekonomisinin, kapitalist ve serflik ilişkilerinin bir karması olduğu olgusundan çıkarılacak sonuç budur.
Dolayısıyla, tamamen proleter olan mücadele ile genel köylü mücadelesini birleştirmeli, ama bu ikisini birbirine karıştırmamalıyız. Genel demokratik ve genel köylü mücadelesini desteklemeli, ama sınıfsal-olmayan bu mücadele içinde boğulmamalıyız; “toplumsallaştırma” gibi yanlış sloganlar kullanarak, onu asla idealleştirmemeliyiz. Hem kent ve hem de kır proletaryasını tamamıyla bağımsız bir sosyal-demokrat [sayfa 223] sınıf partisinde örgütleme zorunluluğunu asla unutma malıyız. En kararlı demokratlaşmaya en büyük desteği sağlarken, bu parti, meta üretimi sistemi içinde “eşitleştirme” gibi gerici hayallerle ve heveslerle kendisinin devrimci yoldan saptırılmasına izin vermeyecektir. Toprakbeylerine karşı köylülerin mücadelesi, bugün devrimci bir mücadeledir; bugünün ekonomik ve siyasal evrim aşamasında toprakbeylerinin topraklarının zoralımı her yönüyle devrimcidir ve biz, bu devrimci demokratik önlemi destekliyoruz. Bununla birlikte, bu önleme “toplumsallaştırma” adım vermek ve meta üretimi düzeninde toprağa tasarrufta “eşitliğin”, mümkün olabileceğini düşünerek hem kendini ve hem de halkı aldatmak, gerici bir küçük-burjuva ütopyasıdır, ki biz, bunu sosyalist gericilere bırakıyoruz. [sayfa 224]

Proletari, s. 24 7 Kasım (25 Ekim) 1905

Dipnotlar

[1*] Özgün metinde Türkçe olarak kullanılmıştır. – ç.

Açıklayıcı Notlar

[58] “Küçük-Burjuva Sosyalizmi ve Proleter Sosyalizmi” adlı yazı, 10 (28) Kasım 1905’te Novaya Jien adlı bolşevik gazetesinin 9. sayısında yeniden yayınlandı. — 214
[59] V. V. — Rusya’da Kapitalizmin Kaderi adlı kitabın yazarı olan V. Vorontsov’un takma adı.
Nikolay -on. — Reform-Sonrası Toplumsal Ekonomimiz Üzerina Taslaklar adlı kitabı yazan N. Danielson’un takma adı.
Her ikiisi de„ 1880’lerin ve 1890’ların liberal narodnik hareketinin ideologlarıydılar. — 221

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments