kır, yakut yüklü dalları savur
dizelere vur anıları
içinde beyaz bir şarkının
ağladığını duyarsan
birilerine saldır, acın azalır
sen sen ol gökyüzüne aldanma
ayaklarından bağlı devlerin
isyanıdır dalgalar
parçalar serçe yüreciğini
kemiklerinde lir çalar rüzgar
gocunma
ayak uyduramadıysan o şiire
sen kaç sahra geçtin
kaç kez ateşle seviştin
Helene sığar mıydı minnacık yüreğine
(beni düşünme
künyeden silindi çoktan kırılan dallar)
dere yatakları seni bekler şimdi
-kadeh tokuşturan kurbağalar-
anneni aratmazlar korkma
sarar
saklar
korkularını
sazlar
pişmanlık, sakın ha
açıklara sevdalanmaz serçeler
sukuşlarını öper okşar
deniz kızlarını anarsın
firuze bir narı satıp
üç bardak cine
“helal süt emmiş” bir kıyıda
ihtiyarlarsın
Ruhan MAVRUK