“Güney Amerika’daki bir taşra tiyatrosunda kötü adam rolünü oynayan oyuncu, rolünü öylesine kusursuz oynar ki, oyunu izleyen köylülerden biri öfkeyle silahını çekip oyuncuyu vurur. Köylü idam cezasına çarptırılır. Böylece kurban da suçluda aynı günde toprağa verilirler. Her ikisinin de mezar taşında şöyle yazılıdır. Burada dünyanın en iyi oyuncusu ile en iyi izleyicisi yatmaktadır.”1
*****
Sanat gerçekliği ile yaşam gerçekliği karşılıklı ve birbirini etkileyen iki ayrı kutbu oluştururlar. “Gerçeklik bütününden hareket eden sanatçı, yaratıcı sanatsal etkinliği yoluyla sanat yapıtını ortaya koymaktadır.”2 Bu işleyiş özünde diyalektik bir süreçtir. Sanatçı yaşam gerçeğinden aldığı bilgiyi öznel bilincinden geçirerek, bu gerçekliği yeniden yaratarak, estetik bir formda dışa aktarır.
Yeniden yaratım her zaman bir yansıma biçiminde ortaya çıkmaz. Bunu belirleyen, sanatçının estetik yaklaşımıdır. Örneğin bir Balzac’ın gerçekliği açık olarak sunan romanıyla, yine temelde gerçekliği eleştirel olarak alıp çok farklı bir dille işleyen Marquez’in ya da Kafka’nın romanı birbirinden farklı üslupların göstergesidir. Hepsinde de içkin olarak nesnel gerçekliğin özne (sanatçı) üzerinde yarattığı etkiyi analizlerle saptamak mümkündür. “sanatçı, yarı gerçek gibi görünen bir şeyi kafasında kurduğu zaman bile aslında gerçeklik dediğimiz bütünün bileşik parçalarını yeni bir biçimde düzenleyip, yeniden ortaya koymaktan başka bir şey yapmıyordur.”3
Nesnel gerçeklik bütün sanatsal yapıtlarda belirleyici olarak bir köşede durur. Diğer köşede o ürünün bir sanat eseri olup olmadığını belirleyen sanatçının öznel bilinci durur. Bu sanatsal bilinç çalışılan alanın kurallarına uygun olarak işler ve ideal formu yakalama peşinde ilerler. Örneğin edebiyatın şiir alanında ürün vermek isteyen bir kişi şiirin neyi gerektirdiğini de bilmek zorundadır. Zira şiir roman gibi yazılmaz.
Sanatsal üretim en genel anlamında kurgusaldır. Dışarıdan alınan bilginin özne tarafından okunup sanatsal olarak yeniden dışa aktarımı sanatçının yazdığı kurgu ile olur. Kurgu sanatın asli unsurudur. İletinin yapıtta yer ediş biçimi ve bunun estetik bir haz yaratması amacıyla alımlayıcıya iletilişini kurgu düzeyi belirler. Kurgu sanatçısına aittir. Onun özgürlük alanıdır bu. İster gerçekliğe direkt ayna tutarak, isterse onu farklı bir biçimde ortaya koyarak olsun kurgu sanatçının kendi özgül dünyasıdır.
Ortaya koyduklarımızın sonucunda şunu söyleyebiliriz. Sanat “oyun”un içinde yer alır ve onun özelliklerini taşır. (Sanat oyundur.) Oyunun nesnel gerçeklikten ayrı olması ve her oyunun kendi kuralları ve düzeni olması sanat hakkında yukarda anlattıklarımızın daha iyi açımlanmasını sağlar. (Bu bize izleyicinin yanılgısını da verecektir).
Tiyatronun unsurlarına baktığımızda G.Amerikalı izleyicinin de o oyunun bir parçası olduğu görünür. Ancak problem şu ki aslında o oyunun dışından olaya bakmaktadır. Oyunun farklı bir düşünsel süreç yarattığı gerçeğinin reddidir, hayat gerçekliğinin oyunu ortadan kaldırmasıdır izleyicinin silahını ateşlemesi.
1 Tiyatroda Düşünsellik;Zehra İpşiroğlu; Mitos Boyut yay.
2 Estetiğin Abc’si; Hülya yetişken; Say yay.
3 Gerçekliğin Tarihi; Boris Suçkov; Adam yay.