Ay’ın ayak izleri doldu avuçlarıma
devrilirken düşlerime dev memelerin
ciğerlerime dadandı ölümün puslu manifestosu
uyanıp dayayınca ağzıma
100 mm’lik bir tütün namlusu
arsız bir akrostiş gibi dizildim
yukardan aşağıya beyaz sayfasına bedeninin
yokluğunda ağzım tenha ellerim lâl
şehvet’e açılıyor dar sokakları gövdenin
iki nokta üst üste gibiyiz şimdi seninle
yeni tanımlara kulaç atan
ölüme terli bir isyandır
örgütlenen tenimizde
bir kardelen başkaldırır gibi
beyaz istilanın içinden
tam da kanatırken düşlerimi
ömrüme teğet geçen umutlar
kedere doğru taranmışken saçlarım
Troya Atı gibi girdin kanıma yar
tek tek düştü gamlı kaleleri kalbimin
hep böyle dalgalansın göğsümün gökyüzünde
haylaz uçurtması nefesinin