Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazartesi, Aralık 23, 2024
No menu items!
Ana SayfaMüzikMüzik GruplarıGöçebe Öykülere Yerleşik Ezgiler | Yörük Şarkıları

Göçebe Öykülere Yerleşik Ezgiler | Yörük Şarkıları

Yörük kızlarının evlenince terk etmeleri beklenen bir ezgi çeşiti olarak bilinir “hoya”. Yaylalarda, dağ başlarında radyo ve televizyon bulunmadığı, yörüklerin yerleşik yaşama geçmediği zamanlardan kalma bir çeşit türküdür. “Hada”. “boğaz çekme”, “boğaz havası”, “boğaz çalma”, “hollu” gibi adlarla bilinir yörelerde. Bütün yörük boylarında görülmesine karşılık, Güney Anadolu, Toroslar’da yaşayan yörüklerde daha yaygındır. Yerleşik yaşama geçilmesiyle söyleyenlerde kaybolmaktadır. Eğlence amaçlı bir çeşit atışma da denebilir “hoya”ya. Karşılıklı dalga geçercesine eğlenme, erkek ve kızların karşılıklı birbirlerini denedikleri, müzikli bir söz oyunu olarak da görülebilir.

Çocuk sesine daha uygun olduğu için, küçükler arasında yaygındır. Gırtlağa konan parmaklarla ses çeşitlendirlerek söylenir. Temelde kaval sesinin taklit edilmesine yöneliktir. Kavalın o büyüleyici sesini “hoya”da işitebiliriz. Yörük kızları da erkekler gibi hayvanlrıyla iç içedir. Çobanlık gerçek yaşam biçimi olduğundan, yörük kız çobanı da görmek mümkündür. Kaval çalan erkek çoban, kavalıyla düşüncelerini iletebilir. Kavalla kız çobana laf atarak, onun fikrini sorabilir. Kız çoban da hoya ile düşüncelerini söyler karşı yamaçtan bu yamaca. Gönlünün kız çobanda olmasını kavalıyla ileten erkek çobana, kız çobanın gönlü yoksa şöyle diyebilir:

“Taş başına çıkarım
Köyü ateşe yakarım
Senin gibi oğlanı
Çamurdan da yaparım.
Ooyy ooyy!”
Hoya, bazen de kız kıza atışma şeklinde görülür. Karşı yamaçtaki kıza bir oğlan yakıştırılır, adını söylerek düşüncesi öğrenilmeye çalışılır.
“Öte yakayı duman bürüdü
Beri yakayı bürüdü
A…… oğlanı sorarsan
F……. Kızı sürüdü .”
Eğer karşıdaki kız, söylenen oğlanı beğenmezse şöyle yanıtlar:
“Yamaca sürdüm sürüyü
Kıvrım kıvrım yürüyo
N……. Kızı sorarsan
Köpek gibi ürüyo.”
Türkü biçiminde erkeklerin de söylemelerine rastlanır.
Ak koyunum yüz olsa
Güttüğüm yerler düz olsa
Ben koyunu güderim
Arkadaşım kız olsa
Oyy ooyy!
Kalede yılan öter
Dibinde güller biter
Esmer yarin koynunda
Çiçeksiz meyve biter
Ooyy oyy!” (Burdur Boğaz Havası)

***

 

Kızılırmak deltası üzerinde bulunan Yörükler kasabası, Roma ve Geç-Antik Çağı izleri taşıyan Hızır-İlyas Höyüğü(Yörükler Tümülüsü)ve köy merkezine çok yakın bir yerde bulunan 300 yıllık bir hamamının kalıntıları ile tarihi bir önem taşımaktadır. Adıyla uyumlu olarak nüfusun %70′ini yörükler oluşturmaktadır, %30′luk bölümünü ise Tokatlı, Giresunlu, Ordulu, Trabzonlu, Rizeliler oluşturur. Büyük çoğunluk Kocaeli ve Sakarya illerinden 100 yıl kadar önce göçle gelmişlerdir. Asıllarının Aydın vilayetinden olduğu söylenmektedir. Kesin olmamakla beraber, bu Aydın eski Aydınoğulları beyliğinin kapsadığı daha geniş bir alanı ifade ediyor olabilir. Günümüzde özellikle Manisa civarında aynı ismi taşıyan aşiretler olması bağlantı olasılığını arttırmaktadır.

Albüm Toros Dağları çevresinde yaşayan Yörükler ile Mayıs 1996-Şubat 1998 arasında yapılmış alan kayıtlarını içeriyor. Bu çalışma Yörük müziğinin ülke çapındaki resmini bir bütün olarak vermeyi amaçlamayıp, bunun yerine özel bir vokal edim olan boğaz çalmaya odaklanıyor ve boğaz havalarının çalgısal yorumlama da örnekler veriyor. Boğaz havası örneklerinin seçiminde ezgisel yapı temel alınmış ve her örneğin farklı bir ezgisi olmasına dikkat edilmiş, boğaz çalanların çoğu yaşlı insanlar olduklarından, seslendirme kalitesine de seçimde özen gösterilmiştir.

Yörükler çeşitli aşiret adları altında gruplara ayrılır, ama hangi aşiretten olduğunu bilmeden kendilerini yalnızca “Yörük” diye adlandıranlar da vardır ve öteki yürüklerle birlikte Orta Asya’dan geldikleri düşüncesini, dolayısıyla aynı kökene bağlı olmayı paylaşırlar.
Yörüklerde göçebe yaşam kışlak ile yayla arasında geçer. Baharda bütün aşiretler hayvanlarını besledikleri yaylalara taşınırlar. Yörük göçebeliğini konar-göçerlikten ayırmak için, hem kışlakın hem de yaylanın belirlenmiş olduğunu. böylece her aşiretin devlet tarafından ayrılmış belli bir yere göçtüğünü belirtmek gerekir. Geçmişte, bir aşiretin, başka bir aşiret için ayrılmış yere göçmesi nedeniyle çıkan sorunlar (yayla ihlali) pek çok aşiret arasında ciddi çatışmalara yolaçmıştır. Bu tür çatışmalarla ilgili öyküler, Toros Dağlarında yaşayan Yörükler arasında hala anlatılır.
Hayvancılığın Yörük kültüründeki etkileri çeşitli noktalarda görülebilir. Aşiret adları çoğunlukla beslenen hayvanlardan türetilmiştir (Karakoyunlu, Akkoyunlu, Sarıkeçili, vb.). Ayrıca Yörükler koyun yününden yapılma el dokuması kilimleriyle tanınır ve başlıca besin kaynakları da et ve süt ürünlerine dayalıdır. Yaylada barınma için kullanılan büyük çadırlar keçi kılından yapılmadır. Günümüzde, pek çok Yörük hayvancılık dışında alanlardan geçimini sağlıyor ve yerleşik yaşıyor olsa da Yaz mevsimini yaylada bu çadırlarda geçirme alışkanlığı hala yaygındır. Bunun gibi, Yörükler temelde hayvancılık ve göçebe yaşam ile ilgili olan pekçok kültürel özelliği hala sürdürürler.

Yörüklerde Müzik
Göçebe yaşam ve hayvancılık Yörük müziğinin pekçok yönünü anlamak bakımından da önem taşır. Çalgıları genel likle küçük ve hafiftir, böylece yaylaya göçerken yanlarına alabilirler (üçtelli, kemane, kaval ve sipsi). Bu çalgılarla, gurbet havası, koyun havası, davar havası gibi parçalar çalınır, ayrıca dans ezgileri de seslendirilir. Bu çalgılarla çalınan ve belli ezgilerin ilişkili olduğu destanlar da vardır. Bunların en ünlülerinden biri ezgisi genellikle kaval ile çalınan Karakoyun Efsanesidir.
Yörük müzisyenler genellikle tek başlarına çalarlar, grup seslendirmesi geleneği yoktur. Ancak zaman zaman bir çalgının bir başka çalgıya eşlik ettiği de görülür. Dağarları da yerel müzik kültürlerine ait parçaları içerdiğinden. günümüzde Yörük müziği düğün, sünnet törenleri ve şenlikler gibi etkinliklerde eğlenme açısından eski bulunur. Bu nedenle, dağarlarında yerel ezgilerin yanısıra popüler parçalar da olan profesyonel müzisyenler tutmak Yörük köylerinde oldukça yaygındır.
Çalgı çalma erkeklere özgüdür ve çocukluk çağlarında başlar; türkü söyleme için ise genelde bir cinsiyet sınırlaması yoktur. Ama kadınlar ve erkeklerin söylediği ortak türkülerin yanısıra yalnız erkeklere ya da kadınlara özgü dağarlar da vardır. Hayvancılığın Yörük kültüründeki etkileri koyunlar ve keçilerden söz eden ya da bunları motif olarak kullanan türkü sözlerinde de görülür. Ezgilerdeki atlamalı ve kıvrak hareketliliği koyun ve keçilerin hareketlerine bağlayanlar da vardır.
Yerel lehçelerde boğaz çalma, hollu, hada gibi adlar verilen edim, türkü söylemede sesin özel teknikle kullanılmasıdır ve yalnızca belli Yörük aşiretlerinde görülür. Toros Dağları boyunca yaşayan aşiretler arasında yaygın olmakla birlikte başka aşiretler böyle birşey bilmediklerini belirtirler. Boğaz çalmada iki ayrı teknik kullanılır. Birincisinde, işaret ve orta parmaklar boğaza dik ve bitişik tutulur, vibrato istendiğinde hafifçe vurulur, ikinci teknikte, başparmak boğazın ön yüzüne ya da yanlara bastırılır (kimi zaman işaret ve orta parmaklar da öteki yana bastırılır) ve ezgide perde değişimi için aşağı-yukarı hareket ettirilir. Güney Anadolu’da yaşayan Yörüklerde ikinci teknik daha yaygındır. Birinci teknik ise ender görülmekle birlikte, Bosna’da iki boğayı döğüştürmek için sığırtmaçların söylediği deleganje ezgileri ile benzerliği bakımından önem taşır.
Boğaz çalmanın bir başka önemli özelliği başlıca kadınlara özgü olması ve evlenme çağma kadar yapılmasıdır. Cinsiyet sınırlamasına ilişkin tek istisna Burdur’a bağlı Aziziye köyünde yaşayan Sarıkeçili’lerde görülmüştür. Buradaki Sarıkeçili’lerde hem oğlanlar hem de kızlar boğaz çalarlar.
Genelde boğaz çalma herkesin katıldığı müzik etkinliklerinde yeralmaz, daha çok birbirinden uzak iki taraf arasında iletişimsel amaçlarla yapılır. Bu, bir çadırdan ötekine mesaj gönderme olabilir, hatta çayırda hayvan otlatırken. bir kız çoban, uzaktaki bir erkek çobana ilgi duyması halinde. Duygularını boğaz çalarak ifade edebilir. Ayrıca oyun. yarışma, atışma gibi nedenlerle de çocuklar kendi aralarında boğaz havaları söylerler. Ek olarak, Antalya bölgesinde eskiden kınama ve taşlama içerikli sözleri olan boğaz havalannın bulunduğu da belirtilmiştir. Ezgi adları genellikle sözlerde geçen yer ya da kişi adlarından alınır. Her sözün ayrı bir ezgi ile söylenmesi zorunluluğu yoktur, bu nedenle aynı ezgiyle söylenen bir kaç parça farklı türküler olarak kabul edilir.
Cinsel bir çağrışım taşıması ve çocuklukla ilgili bir bağlamı olması nedeniyle genç kızların boğaz çalmayı evlenince bırakmaları beklenir, bu nedenle boğaz çalma çocuk ve gençlere özgü bir müzik türüdür. Ancak çalgı çalan müzisyenler boğaz ezgilerini heryerde çalarlar, kimi zaman dans müziği havasına bile sokarlar. Boğaz çalmanın kimi özellikleri aşiretten aşirete, hatta aynı aşirete bağlı değişik gruplar arasında bile değişir, bu farklılıkların bazısı aşiretler arasında kültürel farklar ile ilişkilidir.
Boğaz havası için yer ya da aşirete göre değişen üç farklı terimin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Antalya, Isparta, Denizli üçgeni arasında yaşayan Karakoyunlu ve Yeni Osmanlı aşiretlerinde edim için “boğaz çalma”, tek tek parçalar için de “boğaz havası” terimi kullanılır. Ancak aynı bölgede yaşayan Sarıkeçililer’de, “türkünün eski adı” diye tanımladıkları “hada” terimi vardır. Öte yandan. Adana bölgesinde yaşayan Karakoyunlular ve Anamur Akine köyündeki Yörükler de “hollu” terimini kullanırlar.
Tınısal tasarım olarak boğaz çalma temelde kaval sesini taklit etmeye yöneliktir ve bu nedenle boğaz çalma terimi, ’söyleme’ yerine ‘çalma’ kelimesini kullanarak edimin doğasını iyi betimler. Konya’da yaşlı bir kadın çocukluğunda boğaz havası söyleyen bir gençkızın sesinin bir çobanın çaldığı kavaldan ayırdedilemez olduğunu anlatır. Çoğunlukla gençkızların boğaz çaldığı gözönüne alınırsa, sonuç olarak bu edimin, çalgı çalmanın erkeklere özgü olduğu yerlerde, kadınların kaval çalanlara yanıt vermek için boğazlarını bir çalgı gibi kullanmaları olduğu söylenebilir.
Bu albümde de görüldüğü gibi Bugün boğaz çalanların çoğunlukla yaşlı insanlar olması edimin artık bırakıldığını gösterir, bu da Yörüklerde geçim uğraşlarının değişmesinin bir sonucu olarak görülebilir. Pek çok Yörük bugün geçimini hayvancılıktan başka alanlarda kazanmakta, hayvancılığı sürdürenler ise bu işi yaylaya çıkmak yerine besihanelerde yapmayı yeğlemektedir.

(Yetkin Özer – Levent Ergun)

 

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments