Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Cuma, Kasım 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaErkan Küçük (Makale)Yaratıcı | Erkan Küçük

Yaratıcı | Erkan Küçük

Yaratma  edimi, sınırlar, normlar ötesine geçebilme cesaretine sahip olanların harcıdır. Dogmaları ayaklarına, kollarına zincir olarak takanlar bırakın yaratmayı yaşamayı bile beceremezler. Özgürlük ile yoğrulmamış bir  kişi edilgenleşmiştir. Bir ölünün eylemsizliğinde yaşama sanısı içinde biyolojik varlığını devam ettirir. Özgürlük en temelde bireysel bir karşı çıkışı, dik duruşu ifade eder. Ona sunulanı eğer yanlış bulduysa reddeder ve kendi doğrusunu seslendirir. Özgürlük ile yaratıcılık bu noktada sıkı, kopmaz bir ilişkiye sahiptir. Ancak özgür kişi yaratarak yaşamını sürdürebilir. Çünkü gündelik sıradan hayat boğucudur. Bir tür hapis hayatıdır. Bunun alternatifini düşünmek ve onu ortaya çıkarmak özgürlüğü ve yaratma cesaretini gerektirir. Korkular bizi suskun bırakırlar. Her korku düşünce saplantılarından dogmalardan beslenir. Bizi pasifleştirir. Yaşarken öldürür.

Psikolojik dogmaları aşmak için fütursuzlaşmak, rezillik diye adlandırılan  toplumsal normları kafaya takmamak gereklidir. Kendini yaşayamayan insan başkalarının hazırladığı kalıpların izleyicisidir.

Yaratıcı kişi yaran kişidir. Egemenler açısından akla ziyandır,delidir; normal değildir. Ama işin aslı o eylemci egodur. Başka görür, başka söyler. Onun ataları dehalardır, devrimcilerdir, filozoflardır,  dadalardır, sürreallerdir. Onun şiarı, başka türlüsü de mümkün olabilir, sözüdür. Yaratıcı tanrı-insandır.

Normalliğin statükosu içinde basmakalıp bir üretim içinde olan kişi gerçekte neyi yaratmaktadır. Var olanın bir yankısı haline gelmiş, normalliğe obsesif bir düzlemde bağlı olan kişinin ürettiği nedir gerçekten. Toplumun- piyasanın -kurallarını hesap ederek sürdürülen üretim işinin bahsettiğimiz gerçek yaratımla nasıl bir bağı olabilir. Yaratım kırıcıdır; yaratıcı, devrimci bir dinamik ile yıkarak üretir eserini. Ona sunulan çıkar çarklarının karşısında kendi varoluşuyla ayakta durur. Bir varlığın bir başka varlık halinin ortadan kalkması ile olası olduğunun farkındadır. O kendini korumayı, kendi olmayı maddi çıkarlar için bırakmaz. Böyle bir sürece girmek yalnızlığı göze almayı gerektirir zorunlu olarak.

Afşar Timuçin’in Nazım Hikmet için     “Çok yönlü bir kültür adamıydı, kendi toprağının değerleri kadar başka toprakların, kendi zamanının değerleri kadar başka zamanların insani oldu. Bu yanıyla düpedüz aykırı bir kişilikti, bu yanıyla hem toplumsal anlamda hem estetik anlamda devrimci olmayı bildi.”  şeklinde ifade ettiği sözler yalnız Nazım için değil,  gerçek anlamda yaratıcı tüm sanatçılar için de geçerlidir.  İçinde yaşadığı, insanı sınırlayan düzeni, baş eğmeden, kültürü ve cesaretiyle aşmak gerçek sanatçının harcıdır. Bu ise herkesin itaat halinde kabullendiği egemen ideolojinin dışına çıkmayla, onun gerçek mahiyetini görmeyle olanaklı olur. Belki de bundan dolayı en çok da azınlıklardan yaratıcı sanatçılar çıkar.

Peki, neden azınlık olmak bu denli doğurganlaştırır? Azınlığın dışındakilerin düşünceleri, kültürü, dili, dini vb. egemendir. Bu yüzden onlar marşla uyum içinde yürümeyi sürdürür. Uyumluluk ise yaratıcılığın, sanatın düşmanıdır. Durağanlık, pasiflik kaplamıştır hayatlarını. Oysa azınlıkta duranlar uyanık olmak zorundadırlar. Onlara söylenen şeylerdeki yalanı kolay algılarlar. Uyumsuz doğmuşlardır ve bu, yaratıcılık için uygun bir ortam hazırlar. Elbette sistemin yalanlarına kanalize olup tek tipleşmeyi seçmedilerse.

Örneğin bir eşcinsele ya da kendi gerçekliğinin farkına varmış bir kadına, kadın erkek eşitliğinin sağlandığı demokratik bir ülkede yaşadığımızı söylemek ; bir hristiyana, ezidiye, aleviye devletin tüm inanışlara eşit uzaklıkta olduğunu söylemek; bir Kürde, Türkle eşit kabul edildiklerini söylemek; bir komüniste sınıfların olmadığını söylemek; bu kişiler açısından düpedüz ideolojik aldatmacadan, yalandan ibarettir. Düzenin sınırlarından çıkma potansiyelini içinde taşır bu insanlar, eğer koşulları, kişilikleri, arzuları, yönelimleri de uygunsa yıkıcı bir yaratımın öznesi olma olasılıkları yüksektir. Farklılığın bilinci ve kabullenmemenin öfkesiyle yürür yaratıcı. Duvarları yıkarak sorumluluğunu yüreğinde hissettiği ezilen, bastırılan insanlarının geçebileceği bir yol açar. Böylece gerçekten insan olmanın ne demek olduğunu gösterir diğerlerine.. 

Erkan Küçük

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments