Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Perşembe, Kasım 21, 2024
No menu items!
Ana SayfaKitaplıkVladimir İlyiç LeninYıl 1900 - Harkov'da yapılacak 1 Mayıs kutlamaları üzerine | V.İ.Lenin

Yıl 1900 – Harkov’da yapılacak 1 Mayıs kutlamaları üzerine | V.İ.Lenin

1900 yılında Harkov’da yapılan 1 Mayıs kutlamalarını anlatan bu broşür, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi Harkov Komitesi tarafından işçiler tarafından gönderilen anlatımlar temelinde kaleme alınmıştır. Bize gazete haberi olarak gönderilmesine rağmen boyutlarından dolayı ve daha yaygın dağıtımını sağlayabilmek için ayrı bir broşür olarak yayınlamayı uygun bulduk. Altı ay sonra Rus işçileri yeni yüzyılın ilk 1 Mayıs’ını kutlayacaklar ve bu kutlamaları hem mümkün olduğu kadar çok yerde hem de mümkün olduğu kadar etkili tarzda organize etmek için çalışmaya başlamamız gerekiyor. Kutlamalar katılımcıların hem sayısı hem de örgütlülükleri ve sergileyecekleri sınıf bilinci, Rus halkının siyasal kurtuluşu için kararlı bir mücadele yürütmeleri bakımından ve en sonu, proletaryanın sınıfsal gelişimi ve sosyalizm için açık savaşım fırsatı olarak etkili olmalıdır. Gelecek 1 Mayıs kutlamaları için hazırlanmanın zamanıdır ve bu hazırlık tedbirlerinin en önemlileri, Rusya’daki Sosyal Demokrat hareketin kazanımlarını, hareketimizin genel eksikliklerini ve özellikle de bu eksiklikleri gidermek ve daha ileri sonuçlar elde etmek için araçlar geliştirmek için de 1 Mayıs hareketini incelemektir.

Harkov’daki 1 Mayıs kutlamaları, bir işçi sınıfı bayramının büyük bir siyasal gösteriye nasıl dönüşebileceğini ve bu kutlamaları sınıf bilinçli proletaryanın Rusya çapında gerçekten büyük bir gösteriye dönüştürmemiz için neyin eksik olduğunu gösterdi. Harkov’daki 1 Mayıs kutlamalarını olağanüstü bir olay haline getiren nedir? Grevdeki işçilerin büyük oranda katılımı, caddelerde devasa kitle gösterileri, kızıl bayrakların açılması, duyurularda ortaya koyulan talepler ve sekiz saatlik işgünü ve siyasal özgürlük taleplerinin devrimci karakteri. Rus işçilerinin siyasal mücadele için yeterince olgun olmadığı, salt ekonomik mücadeleyle ilgilenmeleri gerektiği, Rusya’daki siyasal sistemin tümüne karşı değil kısmi siyasal reformlar için azar azar ve yavaş yavaş hareket etmeleri gerektiği efsanesi, Harkov’daki 1 Mayıs kutlamalarıyla tümüyle çürütüldü. Fakat biz burada sorunun bir başka yönüne dikkat çekmek istiyoruz. Harkov’daki 1 Mayıs kutlamaları Rus işçilerinin siyasal yeteneklerini bir kez daha göstermesine rağmen, aynı zamanda bu yeteneklerin bütünsel gelişimi için bizde neyin eksik olduğunu da ortaya koymuştur.

Harkovlu Sosyal Demokratlar 1 Mayıs kutlamalarına önceden broşür ve bildiriler dağıtarak hazırlanmaya çalıştılar ve işçiler genel gösteri ve Konnaya Meydanında yapılacak konuşmalar için bir plan çıkardılar. Bu plan neden başarılı olamadı? Harkovlu yoldaşlar, bunun nedeni olarak sınıf bilinçli sosyalist işçilerin “genel kurmayının” güçlerini düzenli bir şekilde dağıtmadığını, bir fabrikada çok sayıda, diğerinde pek az olduklarını ve işçilerin planının “(devlet) yetkililer(i) tarafından bilindiğini” ve onların da işçileri bölmek için bütün önlemleri aldıklarını söylüyorlar. Çıkarılacak sonuç açıktır: biz örgütten yoksunuz. Işçi kitleleri harekete geçti ve sosyalist önderleri izlemeye hazırdı; fakat “genel kurmay” sınıf bilinçli işçilerin tüm hazır güçlerini uygun şekilde dağıtamadı ve yapılan eylem planlarının yalnızca yetkililer değil örgütün dışındaki bireyler için de gizli kalmasını sağlayamadı. Bu örgüt, devrimci bir örgüt olmalıdır. Sosyal Demokrat işçi sınıfı hareketinin görevlerini net olarak kavrayan ve mevcut siyasal sisteme karşı kararlı bir mücadele vermeye kendilerini adamış erkek ve kadınlardan oluşmalıdır. Sosyalist bilgiyi Rus devrimci entelijensiyasının onyılları bulan faaliyetinden edinilen devrimci deneyimle, işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarının bilgisiyle ve kitleler içerisinde ajitasyon ve onlara ileri işçilere özgü tarzda önderlik etme yeteneğiyle kendisinde birleştirebilmelidir. Aydınlarla işçiler arasında yapay bir bölünme yaratmamak, “saf işçilerden” oluşan bir örgüt kurmamak, aksine hepsinin ötesinde yukarıda belirtilen bileşime ulaşmak asıl sorunumuz olmalıdır. Bu bağlamda G. Plehanov’un aşağıdaki sözlerine başvuralım:

“Bu faaliyet [ajitasyon] için gerekli koşul, varolan devrimci güçlerin pekiştirilmesidir. Çalışma gruplarında propaganda, birbiriyle ilişkisi olmayan ve birbirinin varlığından bile habersiz erkekler ve kadınlar tarafından yürütülebilir; söylemeye bile gerek yok ki, örgüt eksikliği de propagandayı etkiler, fakat imkansız hale getirmez. Fakat bir büyük toplumsal altüst oluş döneminde, siyasal atmosfer şurada burada en çeşitli ve öngörülmeyen nedenlerden dolayı gitgide daha sık patlamalar gerçekleşerek yaklaşan devrimci fırtınayı müjdeleyecek tarzda elektrik yüklüyken -kısacası ya ajitasyon yapmak ya da geride durmak gerekirken, yalnızca örgütlü devrimci güçler olayların gelişimini ciddi olarak etkileyebilirler. Bu durumda birey güçsüzleşir; devrimci dava ancak daha yüksek bir düzenin birimlerinin -devrimci örgütlerin- omuzlarında ileriye taşınabilir” (G. Plehanov, Sosyalistlerin Kıtlığa Karşı Mücadele Görevleri, s. 83).

Rus işçi sınıfı hareketinin tarihinde kesinlikle böyle bir dönem, çok çeşitli nedenlerden meydana gelen altüst oluş ve patlamalar dönemi yaklaşıyor ve “geride kalmak” istemiyorsak, tüm çabamızı ayrı ayrı bütün patlamalara kılavuzluk etme ve bu şekilde yaklaşan (Harkov işçisinin de broşürün sonunda değindiği) fırtınanın ilkel bir patlama değil, otokratik hükümete karşı tüm halkın ayaklanmasının proletaryanın başında olduğu bilinçli bir hareket olmasını güvenceye alabilecek bütün Rusya çapında bir örgüt kurmaya yöneltmeliyiz.

Harkov’daki 1 Mayıs kutlamaları, devrimci örgütlerimizin birlik ve hazırlık yetersizliğini göstermenin yanı sıra, bir diğer önemli pratik ipucu da verdi. Broşürde “1 Mayıs bayramı ve gösterisinde” deniyor, “gerekli hazırlığın yapılmadığı çeşitli pratik taleplerle karşı karşıya kaldık ve sonuçta genel bir başarısızlığa uğradık.” Örneğin, demiryolu atölye işçilerinin öne çıkardığı talepleri ele alalım. Ondört talepten onbiri, mevcut siyasal sistem içerisinde dahi kolaylıkla elde edilebilecek küçük iyileştirmelerdi -ücretlerin artırılması, çalışma saatlerinin kısaltılması, kötü muameleye son verilmesi. Bu talepler içerisinde, onlarla aynı imiş gibi şu üç talep de bulunuyordu: 4) sekiz saatlik işgünü, 7) işçilerin 1 Mayıs olaylarına katılmalarından dolayı mağdur edilmemesi ve 10) işçiler ve patronlar arasındaki uyuşmazlıkları görüşmek üzere birleşik bir komitenin kurulması. Bu taleplerin ilki (4. madde), dünya proletaryası tarafından yükseltilen genel bir taleptir; bu talebin ileri sürülmesi, Harkov’un ileri işçilerinin dünya sosyalist işçi sınıfı hareketiyle dayanışma içinde olduğunun bilincinde olduğunu göstermektedir. Fakat tam da bu nedenle bu talep, formenlerden daha iyi muamele görmek ya da yüzde onluk ücret artışı gibi ikincil talepler arasında yer almamalıdır. Ücret artışı ya da daha iyi muamele talepleri her sözleşmede işçiler tarafından patronlarına karşı savunulabilir; bunlar farklı kategorilerden işçilerin öne sürebileceği (ve sürmesi gereken) sözleşme talepleridir. Sekiz saatlik işgünü talebi ise, tek tek patronlara değil, bugünkü toplumsal ve siyasal sistemin temsilcisi olan devlet makamlarına, bir bütün olarak kapitalist sınıfa, üretim araçlarının sahiplerine karşı bütün proletaryanın talebidir. Sekiz saatlik işgünü talebi, özel bir önem kazanmıştır. O, uluslararası sosyalist hareketle dayanışmanın deklare edilmesidir. Işçilerin bu farkı anlamasını sağlamamız gerekiyor, böylelikle onlar, sekiz saatlik işgünü talebini ücretsiz demiryolu bileti ya da bir bekçinin işten çıkarılması gibi talepler derekesine indirmeyeceklerdir. Yıl boyunca işçiler, patronlarına karşı önce bir yerde, sonra diğerinde sürekli olarak kısmi talepler öne sürer ve bunları elde etmek için mücadele ederler. Sosyalistler, işçilere bu mücadelede yardım ederken, onun proletaryanın bütün ülkelerdeki kurtuluş mücadelesiyle bağlantısını her zaman açıklamalıdırlar. Ve 1 Mayıs da, işçilerin bu bağlantıyı kavradıklarını ve mücadeleleriyle kararlılıkla birleştirdiklerini gösterdikleri gün olmalıdır.

Şimdi de uyuşmazlıkların çözülmesi için bir komitenin kurulmasını içeren onuncu talebi ele alalım. Işçi ve patronların temsilcilerinden oluşan böyle bir komite elbette ki çok yararlı olur, fakat ancak seçimlerin tamamen özgürce yapılması ve seçilen temsilcilerin tam anlamıyla bağımsız olması koşuluyla. Işletmenin kuklalarının seçilmesine karşı müadele eden ya da işletmeye güçlü bir tarzda saldırarak onun zorbalığını teşhir eden işçiler sonunda işten çıkarılacaksa, böyle bir komite ne işe yarayacaktır ki? Bu işçiler işten çıkarılmakla kalmayacak, aynı zamanda tutuklanacaktır. Sonuçta, bu komite işçilerin hizmetinde olacaksa, delegeler öncelikle fabrika yönetiminden tümüyle bağımsız olmalıdır; bu ise ancak pek çok fabrikayı kucaklayan özgür sendikalar, kendi kaynaklarına sahip ve delegelerini koruyacak hazırlığı bulunan sendikalar varsa sağlanabilir. Böyle bir komite, ancak işkolundaki pek çok fabrika, mümkünse tüm fabrikalar örgütlüyse yararlı olabilir. Ikincisi, işçilerin yasal haklarının çiğnenmemesini, yani polis veya jandarma tarafından keyfi olarak tutuklanmamalarını sağlayacak güvenceler elde etmek zorunludur (madde 7). Fakat işçiler yasal haklarının ve örgütlenme özgürlüğünün (komitelerin başarısı için bunun zorunlu koşul olduğunu gördük) çiğnenmemesi güvencesini kimden talep edebilirler? Yalnızca devlet makamlarından, çünkü yasal hakların ve örgütlen özgürlüğünün ihlal edilmemesi güvencesi, Rus devletinin temel yasaları ile ilgilidir. Bundan da önemlisi, tam da Rusya’daki yönetim biçimine bağlıdır. Rusya’daki yönetim biçimi, mutlak monarşidir. Çar bir otokrattır, yasaları tek başına çıkarır ve tüm yüksek memurları halkın katılımı, halkın temsilcilerinin katılımı olmaksızın atar. Böyle bir devlet sisteminde, kişi haklarının ihlal edilmemesi söz konusu olamaz; yurttaşların ve özellikle de işçi sınıfının örgütlenme özgürlüğü yoktur. Bu nedenle, otokratik bir yönetimden kişilik haklarının (ve örgütlenme özgürlüğünün) güvenceye alınmasını talep etmek anlamsızdır; çünkü böyle bir talep, halk için siyasal haklar talep etmekle eş anlamlıdır ve otokratik bir hükümet tam da halkın siyasal haklarının inkarını gerektirdiği için otokrat olarak adlandırılır. Kişilik haklarının (ve örgütlenme özgürlüğünün) ihlal edilmemesini güvenceye almak, ancak halkın temsilcilerinin yasamaya ve devletin bütün yönetimine katılımı ile mümkündür. Halkı temsil eden bir organ var olmadığı sürece, otokratik yönetim işçilere küçük tavizler vererek bir eliyle verdiğini her zaman diğer eliyle geri alacaktır. Harkov’daki 1 Mayıs kutlamaları, bunun böyle olduğunun canlı bir kanıtı oldu -vali işçi kitlelerinin taleplerini kabul etti ve tutuklananları serbest bıraktı, fakat bir iki gün sonra St. Petersburg’dan gelen emirler üzerine çok sayıda işçi yeniden toplandı. Bölge ve fabrika yetkilileri delegelere dokunulmazlık “güvencesi” veriyor, fakat jandarmalar onları yakalıyor ve hapse tıkıp tecrite atıyor veya şehirden sürgün ediyor! Bu güvencelerin halka ne faydası var?

Bu yüzden de işçiler çardan halkın temsilcilerini toplantıya çağırmasını, Zemski Sobor’un toplanmasını talep etmelidirler. Bu yıl 1 Mayıs öncesinde Harkov’da dağıtılan manifesto, bu talebi yükseltti ve gördük ki, ileri işçilerin bir bölümü bu talebin önemini tam anlamıyla kavradı. Tüm ileri işçilerin bu talebin zorunluluğunu açıkça kavradığından emin olmalı ve yalnızca işçi kitleleri arasında değil, işçilerle bağlantıya geçen ve sosyalistlerin ve “şehirli” işçilerin ne için mücadele ettiğini öğrenmek arzusundaki halkın tüm katmanları arasında yaymalıyız. Bu yıl bir fabrika müfettişi bir grup işçiye tam olarak ne istediklerini sorduklarında, içlerinden sadece biri “Bir anayasa!” diye haykırdı; ve bu ses o kadar yalnızdı ki, muhabir dalga geçerek şöyle yazdı: “Bir proleter yumurtladı…” Bir diğer muhabir de “Bu koşullar altında”, bu yanıtın “yarı komik” olduğunu yazdı (bakınız Harkov’daki İşçi Hareketi, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi Harkov Komitesi, yayınlayan Raboçeye Dyelo, Cenevre, Eylül 1900, s. 14). Aslına bakılırsa, bu yanıt hiç de komik değildi. Komik görünen, bu yalnız sesin tüm devlet sisteminin değişmesi talebi ile işgününün yarım saat kısaltılması ve ücretlerin çalışma saatlerinde ödenmesi talebi arasındaki uyumsuzluktu. Ne var ki, bu taleplerle anayasa talebi arasında kesin bir bağlantı vardır; ve biz kitlelerin bu bağlantıyı kavramasını sağlayabilirsek (ve kesinlikle de sağlayacağız), o zaman “Bir anayasa!” çığlığı yalnız kalmayacak, binlerce ve yüzbinlerce boğazdan çıkacak, o zaman da artık komik değil yıldırıcı olacaktır. O kadar bağlantılıdır ki, 1 Mayıs kutlamaları sırasında Harkov caddelerinde arabada giden biri arabacıya işçilerin ne istediğini sorduğunda onun yanıtı “Sekiz saatlik işgünü ve kendi gazetelerini istiyorlar” oldu. Arabacı, işçilerin sadece işsizlik yardımı ile yetinmeyip özgür olmak istediklerini, taleplerini özgürce ve açıkça ifade etmek ve onlar için savaşmak istediklerini anlamıştı. Fakat bu yanıt, yine de işçilerin tüm halkın özgürlüğü ve devlet yönetiminde yer alma hakkı için mücadele ettikleri bilincini ifade etmiyordu. Çarın bir halk temsilcileri meclisi toplaması talebi Rusya’daki tüm sanayi şehirlerinde ve fabrika havzalarındaki işçi kitleleri tarafından tam bir kavrayış ve yılmaz bir kararlılıkla tekrar edildiğinde; işçiler tüm şehir nüfusunun ve şehirlere gelen tüm kır halkının sosyalistlerin ne istediğini ve ne için mücadele ettiğini kavradıklarında, o zaman halkın polis zorbalığından kurtulduğu büyük gün çok uzak olmayacaktır!

Lenin tarafından 1900 Kasım başında yazılmış, 1901 yılının Ocak ayında Iskra tarafından yayınlanan “Harkov’da Mayıs Günleri” adlı broşürde önsöz olarak yayınlanmıştır. Seçme Eserler, cilt 4.

 

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments