Gurbette vatan yâdı beni ağlatır her dem,
Şad’m; ne için ağlıyorum, ben dahi bilmem?
Birgün vatana -kısmet olur — avdet edersem
İşte o zaman kaib-i hazinim olur
Yarab! Vatanın bir köşesinde ölebilsem,
Ölsem orada, makberi maderde gömülsem,
Senden ki cüdayım vatanım, hayli zamandır
Gurbette de yâdınla geçer leylü naharım
Hemşirelerim, maderim hâkinde nihandır.
Nolurdu o yerlerde kazılsaydı mezarım
Ey hâk-i mukaddes beni aguşuna al sen!
Olsun bana bir serviciğin sayesi medfen.
Yarab! Vatanımda bize ver bir dilim ekmek,
Gezdirme bu gurbetleri bir nan izin artık
Öldürdü beni, gurbetin âlâmını çekmek,
Çektirme bu mihnetleri heran için artık.
Zevcim güneş altında, bayırlarda mı yansın
Ahen yürek olsun ki bu âlâma dayansım.
Şeb, rûz çalışır kûşe-i gurbette pür âlâm,
Biçare o te’min’i maişet emelile;
Hep böyle çalışmakla güzer eyleyen eyyam,
Anide düşerse onu kaldırmaz elile.
Hayfa! yine destinde kalem yazmağa meyyâl
Bir ailenin rahatını etmek için ikmâl
Reşk aver ağyar olacak halde iken ben,
Gelmez yine bir lahza nezdime şadi;
Feryat ediyor, ağlıyorum, olmıyorum şen,
Arzuyu vatandır olan hep hüznüme badi,
Kıymetlisin ey hâk’i mukaddes! Bana benden,
Hayfa ki kader işte ayırdı beni senden,
Arzuyu vatan, zihnimi etmekte perişan,
Arzuyu vatan, kalbimi etmekte pür efğan,
Arzuyu vatanla döküyor didelerim kan,
Arzuyu vatandır olan hep badi’î ahzân.
Hayfa ki gurbetzede naçar’u garibim,
Yâdınla senin ağlamadır şimdi nasibim!
Gözyaşlarımı gizleyen ey mavi denizler!
Ey gamlarıma medfen olan makberi mader.
Kıymetli, muazzez vatanım! dil seni özIer,
Al, al bizi ağuşuna zevcimle beraber.
Al, al bizi ağuşuna bitsin bu meşakkat,
Birgün Vedad’mı da sana elbet hizmet eder!
Yaşar Nezihe BÜKÜLMEZ
Karaçova – 1328