Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Aralık 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaKitaplıkKarl Marx - Friedrich Engels ArşiviBurjuvazi ve Karşı Devrim | Karl Marks

Burjuvazi ve Karşı Devrim | Karl Marks

MART tufanı -minyatür bir tufan- yatıştığında, ardında, yeryüzünün Berlin kesimi üzerinde canavarlar, devrimci anıtlar değil, eski moda yaratıklar, cüce burjuva çehreler -“Birleşik Landtag”ın[73] liberallerini, bilinçli Prusya burjuvazisinin temsilcilerini- bıraktı. Yeni bakanlıkların başlıca kontenjanını en gelişkin burjuvaziye sahip eyaletler, Ren Eyaleti ve Silezya sağladılar. Bunların ardında ise upuzun bir Ren hukukçuları katarı uzanıyordu. Burjuvazinin feodal beyler tarafından arka plana itilmesi ölçüsünde, Ren Eyaleti ve Silezya, önde gelen Prusya eyaletleri için bakanlıklarda yer açıyordu. Brandenburg kabinesini Ren Eyaletine bağlayan hâlâ yalnızca bir Elberfeld Tory’sidir. Hansemann ve von der Heydt! Prusya burjuvazisi için Mart ile Aralık 1848 arasındaki tüm farkı bu iki ad ifade eder! (sayfa 169)

Prusya burjuvazisi devlet gücünün doruğuna, arzu ettiği bir biçimde, krallık ile girişeceği barışçıl bir pazarlık ile değil, bir devrim ile oturtulmuştu. Krallığa karşı, yani kendisine karşı kendi çıkarlarını değil, halkın çıkarlarını korumak zorundaydı, çünkü burjuvaziye yolu açan bir halk hareketi olmuştu. Ama onun gözünde krallık, ardında kendi dünyevi çıkarlarının gizlenecek bir yer bulacağı Tanrı inayeti paravandan başka bir şey değildi. Kendi çıkarlarının ve bu çıkarları ile uyum içerisinde olan siyasal biçimlerin dokunulmazlığı, anayasa dillerine çevrildiğinde şöyle oluyordu: Krallığın Dokunulmazlığı. Alman ve özellikle de Prusya burjuvazisinin anayasal monarşiye olan çılgınca düşkünlüğü bundandır. Dolayısıyla, Almanya’daki yankılarıyla birlikte Şubat Devrimi, devlet yönetimini kendi ellerine bıraktığı için Prusya burjuvazisi tarafından hoşnutlukla karşılandıysa da, egemenliği ne yerine getirmeyi arzuladığı ve ne de yerine getirebileceği koşullarla kuşatıldığından, bu, aynı zamanda onun hesaplarını da altüst etti.
Burjuvazi parmağını bile oynatmamıştı. Kendi savaşını halka verdirtti. Kendisine devredilen egemenlik, bundan ötürü, hasmını yenilgiye uğratmış bir generalin egemenliği değil, muzaffer halkın kendi çıkarlarının korunmasını emanet ettiği bir Halk Güvenliği Komitesinin egemenliği idi. Camphausen, bu durumun verdiği son derece büyük rahatsızlığı hâlâ hissetmekteydi ve kabinesinin bütün zaafı bu duyguya ve bu duyguyu yaratan ortama bağlanabilir. Hükümetinin en utanmazca eylemleri, sanki bir yüz kızartısı ile renkleniyor. Apaçık utanmazlıkta ve küstahlıkta, Hansemann dokunulmazlığa sahipti. Vurdukları kırmızının rengi, bu iki boyacı arasındaki tek farktır. Prusya Mart Devrimi, 1648 İngiliz, ya da 1789 Fransız Devrimi ile karıştırılmamalıdır.
1648’de, burjuvazi, monarşiye karşı, feodal soyluluğa karşı, ve resmi kiliseye karşı modern soylulukla bağlaşıklık kurmuştu.
1789’da, burjuvazi, monarşiye, soyluluğa ve resmi kiliseye karşı halk ile bağlaşıklık kurmuştu.
1789 Devrimi, model olarak (hiç değilse Avrupa’da), yalnızca 1648 Devrimine, ve 1648 Devrimi de yalnızca (sayfa 170) Felemenklerin İspanya’ya karşı ayaklanmasına[74] sahipti. Her iki devrim de, yalnızca zaman olarak değil, içerik olarak da, modellerinin yüz yıl ötesindeydiler.
Her iki devrimde de, hareketin gerçek öncüsünü oluşturan sınıf burjuvaziydi. Proletarya ve kentlilerin burjuvaziye dahil olmayan katmanları ya henüz burjuvazininkinden ayrı çıkarlara sahip değillerdi, ya da henüz bağımsız olarak gelişmiş sınıflar ya da sınıfların alt-bölümlerini oluşturmuyorlardı. Bundan ötürü, örneğin Fransa’da, 1793’ten 1794’e kadar olduğu gibi, burjuvaziyle karşı karşıya geldiklerinde, burjuvaziye özgü bir biçimde olmasa bile, yalnızca burjuvazinin çıkarlarının gerçekleşmesi için savaşım verdiler. Tüm Fransız terörizmi, burjuvazinin düşmanlarıyla, mutlakiyet ile, feodalizm ile ve darkafalılık ile avamca hesaplaşmaktan başka bir şey değildi.
1648 ve 1789 Devrimleri, İngiliz ve Fransız devrimleri değillerdi; bunlar Avrupa tarzında devrimlerdi. Bunlar toplumun belirli bir sınıfının eski siyasal düzen karşısındaki zaferi değillerdi; bunlar yeni Avrupa toplumu için siyasal düzen ilanlarıydılar. Burjuvazi bu devrimlerde galip geldi; ama burjuvazinin bu zaferi, o sıralar, yeni toplum düzeninin zaferi, burjuva mülkiyetinin feodal mülkiyet karşısındaki, milliyetin bölgecilik karşısındaki, rekabetin lonca karşısındaki, miras taksiminin büyük evlat hakkı karşısındaki, toprak sahibinin toprağın kendi sahibi üzerinde egemenlik kurması karşısındaki, aydınlığın hurafe karşısındaki, ailenin aile adı üzerindeki, sanayiin kahramanca tembellik karşısındaki, medeni yasanın ortaçağ ayrıcalığı karşısındaki zaferiydi. 1648 Devrimi, 17. yüzyılın 16. yüzyıl karşısındaki zaferi, 1789 Devrimi ise, 18. yüzyılın 17. yüzyıl karşısındaki zaferiydi. Bu devrimler, içinde yer aldıkları dünya kesiminin, İngiltere’nin ve Fransa’nın gereksinmelerinden çok, o günkü dünyanın gereksinmelerini ifade ediyorlardı. Prusya’daki Mart Devriminde ise bundan eser bile yoktur.
Şubat Devrimi, fiiliyatta anayasal monarşiyi, zihinlerde ise burjuva egemenliğini yıkmıştı. Prusya’daki Mart Devrimi, zihinlerde anayasal monarşiyi, fiiliyatta ise burjuvazinin egemenliğini kuracaktı. Bir Avrupa devrimi olmaktan (sayfa 171) çok uzak bulunan bu devrim, bir Avrupa devriminin geri bir ülkedeki cüce kalmış yan etkisinden başka bir şey değildi. Çağının önünde olacağı yerde, çağının yarım yüzyıl gerisindeydi. Daha baştan ikincildi, ama ikincil hastalıkları iyileştirmenin daha zor olduğu ve aynı zamanda, bunların bedeni ilk hastalıklardan daha çok yıprattıkları bilinen bir şeydir. Bu, yeni bir toplumun kurulması sorunu değil, Paris’te ölmüş bulunan toplumun Berlin’de yeniden doğması sorunuydu. Prusya’daki Mart Devrimi, ulusal, Alman bile değildi; daha başlangıçta yöresel-Prusyalı idi. Viyana, Cassel, Münih ve bu türden öteki bütün yöresel ayaklanmalar onunla birlikte sürüklendiler ve onun üstünlüğüne karşı savaşım verdiler.
1648 ve 1789’un, yaratılışın dorukları olmaktan sonsuz gurur duymuş olmalarına karşın, bir tarih yanılgısını oluşturmak 1848 Berlin’inin ihtirasıydı. Bunların ışığı, yeryüzünde yaşayan bizlere bu ışığı yayan cisimlerin sönmelerinden ancak yüzbinlerce yıl sonra ulaşan yıldızların ışığı gibiydi. Prusya’daki Mart Devrimi -nasıl her şeyin minyatürü idiyse- böyle bir Avrupa yıldızının da minyatürüydü. Onun ışığı, çoktan kokuşmuş bir toplum cesedinin ışığı idi. Alman burjuvazisi o denli tembelce, korkakça ve yavaşça gelişmişti ki, feodalizm ve mutlakiyeti tehdit eder duruma geldiği anda, kendisinin de proletarya ile, çıkarları ve düşünceleri proletaryanınkine yakın tüm kentli kesimler tarafından tehdit edilmekte olduğunu gördü. Ve yalnızca arkasında bir sınıfın değil, önünde de tüm Avrupa’nın düşmanca tertiplenmiş olduğunu gördü. Prusya burjuvazisi, 1789 Fransız burjuvazisi gibi, eski toplumun, monarşinin ve soyluluğun temsilcileri karşısında modern toplumun tümünü temsil eden sınıf değildi. Halka olduğu kadar krallığa da açıkça karşı, her ikisinin de karşısında olmaya hevesli, her ikisini de hep ya önünde ya da ardında gördüğünden, tek tek alındıklarında muhaliflerinin herbiri karşısında kararsız olan; bizzat zaten eski topluma ait olduğundan, halka ihanet etmeye ve eski toplumun saraylı temsilcileriyle uzlaşmaya ta baştan eğilimli; eski bir topluma karşı yeni bir toplumun çıkarlarını değil, eskimiş bir toplum içerisinde tazelenmiş çıkarları temsil eden; halkı arkasına aldığı için (sayfa 172) değil, halk onu önüne katıp dürtüklediği için devrimin dümeninde olan; yeni bir toplumsal çağın girişkenliğini değil, yalnızca eski bir toplumsal çağın kinini temsil ettiği için önde bulunan; yeni devletin üstünde aniden belirmeyip, bir yersarsıntısıyla iteklenip gelen eski devletin bir tabakası olan; kendisine inancı olmaksızın, halka inancı olmaksızın yukardakilere homurdanan, aşağıdakilerin önünde titreyen, her iki tarafa karşı çıkarcı ve bu çıkarcılığının bilincinde, tutuculara kıyasla devrimci ve devrimcilere kıyasla tutucu olan; kendi sloganlarından kuşku duyan; düşünce yerine söz kalıbı olan; dünya fırtınası karşısında sinmiş, dünya fırtınasını istismar eden; hiç bir bakımdan enerjisi bulunmayan, her bakımdan aşırmacı olan; özgünlükten yoksun olduğu için sıradan, sıradanlığı içinde özgün olan; girişkenliği olmaksızın, kendisine inancı olmaksızın, halka inancı olmaksızın, dünya çapında tarihsel bir çağrıda bulunmaksızın kendi arzularıyla pazarlık eden; kendisini önderlik etmeye mahkum gören ve dinç bir halkın ilk gençlik dürtülerini -gözleri olmayan, kulakları olmayan, dişleri olmayan, hiç bir şeyi olmayan- kendi yaşlı çıkarları uğruna saptıran, -gözsüz, kulaksız, dişsiz, hiç bir şeysiz- süfli bir ihtiyar olan Prusya burjuvazisi, bir tür toplumsal kast düzeyine düşmüştü. Mart Devriminin ardından kendisini Prusya devletinin başında bulan Prusya burjuvazisi işte böyleydi. (sayfa 173)

İKİNCİ MAKALE[72]

11 Aralık 1848’de Marx tarafından yazılmıştır

Neue Rheinische Zeitung 15 Aralık 1848, n° 169’da yayınlanmıştır

Dipnotlar

[72] Bu makale, Marks’ın Aralık 1848’de yazılmış Burjuvazi ve Karşı-Devrim adlı yapıtının bir kısmıdır. Burada Marks, Prusya karşı-devrimini zafere ulaştıran nedenleri tarihsel materyalist bir açıdan tahlil etmekte ve Almanya’daki Mart Devriminin niteliğini ve kendine özgü özelliklerini ortaya koymaktadır.
“Burjuvazi ve Karşı-Devrim”in bu ciltte yayınlanan metni, K. Marx and F. Engels, Selected Works (Progress Publishers, Moscow 1969, s. 138-141) adlı yapıttan Türkçeye çevrilmiştir. -169.
[73] Birleşik Landtag – Prusya’nın bütün eyalet Landtag’larından (Diyet Meclislerinden) gelen temsilcilerin oluşturdukları bir kurum. Burada ise Marks, Camphausen hükümeti zamanında 2 Nisan 1848’de toplanmış olan İkinci Birleşik Landtag’a değinmektedir. Bu meclis, Prusya Ulusal Meclisi için yapılacak seçimler için bir yasa onaylamış ve 1847’deki Birleşik Landtag’ın reddetmiş olduğu borcun hükümete verilmesini kabul etmiştir. Bunun ardından Landtag, 10 Nisan 1848’de dağıtılmıştır. -169.
[74] Burada İspanya İmparatorluğunun bir parçası olan Felemenk’teki (bugünkü Belçika ve Hollanda) 1566-1609 burjuva devrimine değinilmektedir. Bu devrim burjuvazinin ve halk yığınlarının anti-feodal savaşımı ile İspanyol egemenliğine karşı verilen ulusal kurtuluş savaşını tek bir bütün haline getirmiştir. Bir dizi yenilginin ardından İspanya, 1609’da, Hollanda burjuva cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Felemenk’teki 16.yüzyıl burjuva devrimi, Avrupa’daki muzaffer burjuva devrimler çağına öncülük etmiştir. Bugünkü Belçika’nın sınırları 1714’e kadar İspanya’nın elinde kalmıştır. -171.

Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments