Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Aralık 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaBilimPsikolojiKarşılıklı davranışlar genellikle bir programlamanın sonucudurlar | Eric Berne

Karşılıklı davranışlar genellikle bir programlamanın sonucudurlar | Eric Berne

Karşılıklı davranışlar genellikle diziler biçiminde sürer giderler. Bu diziler rastgele oluşmazlar, bir programlamanın sonucudurlar. Programlama üç kaynaktan birinin ürünüdür: Anababa, Yetişkin ya da Çocuk. Daha genel olarak toplum, materyal yada insan yaradılışı diye adlandırabiliriz bu kaynaklan. Uyum yapma gereksinmeleri, her toplumsal durum deneyden geçirilinceye değin Çocuğun Anababa ya da Yetişkin tarafından korunmasını gerekli kıldığına göre Çocuk programlamasının, kişinin saklı yaşamında, cinsel ilişkilerinde ortaya çıkması doğaldır.

Toplumsal etkinliğin en olağan biçimleri yöntemler ve törenlerdir. Bunların bazıları evrensel, bazılarıysa yereldir, ancak hepsini bilmek gerekir. Yöntem, gerçekle oynamaya yöneltilmiş, bir dizi tamamlayıcı karşılıklı davranıştan oluşur. Gerçek, iki görünümlü olarak tanımlanır: Duruk (statik) ve devingen (dinamik). Duruk gerçek, maddenin evrendeki tüm düzenlenme olasılıklarını kapsar. Sözgelimi aritmetik, duruk gerçeklerle ilgili anlatımlardan oluşur. Devingen gerçek, evrendeki enerji sistemlerinin birbirleriyle etkileşmelerini sağlayan gizilgüçler olarak tanımlanır. Örneğin kimya devingen gerçekle ilgili anlatımların bir araya gelmesinden ortaya çıkmıştır. Yöntemle bilgi süreçlemeye ve gerçeğin materyaliyle ilgili olasılıklara dayalıdır. Bunlar ilerlemiş tekniklerle en gelişmiş düzeylerine ulaşırlar. Uçak kullanmak, apandisit ameliyatı yapmak birer yöntemdir. Ruhsalsağaltım (psikoterapi), hekimin Yetişkini tarafından denetlendiği sürece bir yöntemdir; oysa denetimi hekimin Anababa ya da Çocuğu ele geçirdiği zaman bir yöntem olmaktan çıkar. Bir yöntemin programlanması kişinin Yetişkini tarafından yapılan kestirimlerin temeline dayalı olarak eldeki materyalce sağlanır.

Değerleme yöntemlerinde iki değişken kullanılır. Kişi elindeki bilgi ve deneyleri en iyi biçimde kullandığı zaman yöntem yeterli sayılır. Eğer Anababa ya da Çocuk, Yetişkinin bilgi süreçlemesine karışırsa, yöntemin yeterliliği azalır. Bir yöntemin etkililiği gerçek sonuçlara bakılarak değerlendirilir. Böylece yeterlilik ruhbilimsel bir ölçüyken, etkililik somut bir ölçü olarak karşımıza çıkar. Tropikal bir adada hekim yardımcılığı yapan bir yerli, gözdeki katarakları alma konusunda beceri kazanmış olabilir. Edindiği bilgiyi en yüksek verimlilik düzeyinde kullanmaktadır. Oysa Avrupalı hekimden daha az bildiği için o denli etkili değildir. Avrupalı sıkıntıdan çok içmeye başlayınca verimliliği düşer, ancak sürecin başlangıcında etkililiğini yitirmez. Yıllar geçtikçe elleri titremeye başlar, böylece yardımcısı yalnızca verimlilikte değil etkililikte de onu geçer. Örnekten de görüleceği gibi, her iki değişken de en iyi olarak yöntemlerle ilişkili bir uzman tarafından değerlendirilebilir. Verimlilik, söz konusu kişiyle kişisel ilişkileri olan birisi aracılığıyla, etkililikse elde edilen sonuçlar gözlenerek değerlendirilir.

Zamanımızdaki görüş açısından bakıldığında tören, dış toplumsal güçler tarafından düzenlenen, bildik, tamamlayıcı, karşılıklı eylem dizeleridir. Sözgelimi resmi bir tören olmayan veda etme eylemi, temel biçimi aynı kalmak üzere bölgesel olarak ayrıntılı değişiklikler gösterebilir. Katolik ayini gibi resmi bir törende değişiklik olasılığı daha azdır. Bir törenin biçimi Anababa yaklaşımıyla gelenekler tarafından saptanır. Ancak “anababa” etkileri çağımızda sürmesine karşın, belirli durumlarda kalıcı görünmemektedir. Özel tarihsel veya insanbilimsel (antropological) önem taşıyan bazı resmi törenler iki aşamadan oluşurlar: (1) Karşılıklı eylemlerin katı Anababasal sınırlamalar içinde yürütüldüğü aşama, (2) Anababanın izin verdiği, Çocuğun aşağı yukarı tam bir karşılıklı davranış özgürlüğü içinde yürüttüğü ve eğlenceyle, yakın ilişkilerle sonuçlanan aşama.

Bir çok resmi tören, Anababa ve Çocuğun yoğun biçimde karıştığı, oldukça verimli olan yöntemlerle başlamıştır. Oysa zaman geçer, koşullar değişir; inanç eylemleri olarak yararlılıklarını sürdürmelerine karşın törenler tüm yöntemsel canlılıklarını yitirirler. Karşılıklı davranışsal olarak bu törenler geleneksel, Anababasal isteklerle suçluluktan kurtulma ya da ödül arama çabasını temsil eder. Törenler güvenli ve çoğu zaman da eğlenceli bir biçimde zamanın düzenlenmesini sağlarlar.

Oyun çözümlemesine başlangıç olarak resmi olmayan törenler önem taşırlar. Bu konuda Amerikan selamlaşma törenleri oldukça yol göstericidir

İA: “Merhaba!” (Selam, günaydın.)
İB: “Merhaba!” (Selam,günaydın.)
2A: “Hava iyi değil mi?” (Nasılsın?)
2B: “Elbette. Ama yağacağa benzer.” (İyiyim. Sen nasılsın?)
3A: “Kendine iyi bak.” (İyiyim.)
3B: “Görüşürüz.”
4A: “Eyvallah.”
4B: “Eyvallah.”

Açıkça görüldüğü gibi bu karşılıklı konuşma bilgi alışverişini amaçlamamaktadır. Hatta verilecek bilgi varsa bile akıllıca engellenmiştir. Bay A’nın nasıl olduğunu anlatması onbeş dakika sürebilir; öte yandan öylesine bir tanı şıklığı olan Bay B’nin o denli bir süreyi Bay A’ya ayırmaya hiç niyeti yoktur. Bu karşılıklı eylem dizilerini “Sekizdeyişli tören” diye adlandırırsak uygun bir tanımlama yapmış oluruz. Eğer A ve B acelesi olan bir işin peşinde olsalardı, ikideyişli bir alışverişle (merhaba merhaba) töreni geçiştireceklerdi. Eğer eski Doğulu hükümdarlardan olsalardı, asıl soruna ikiyüzdeyişli bir törenden sonra girebileceklerdi. Öte yandan karşılıklı eylemsel çözümleme açısından, A ve B birbirlerinin sağlığını geliştirmiş olmaktadırlar. En azından şimdilik “omurilikleri kurumayacaktır.”

Bu törenler her iki tarafın da özenle yaptığı sezgisel hesaplar üzerine temellendirilir. Tanışıklıklarının bu düzeyinde, günde bir kez olmak üzere her karşılaşmalarında birbirlerine dörtdeyişli bir konuşma borçlu olduklarını düşünürler. Kısa bir süre içinde, diyelim ki yarım saat içinde bir kez daha karşılaşırlarsa ve sözünü edebilecekleri yeni bir iş yoksa, hiç bir girişimde bulunmadan geçip gideceklerdir; ya da kısaca bir baş selamı verecekler, birer merhaba diyeceklerdir. Bu hesaplamalar kısa süreler için geçerli değildir; geçerlilikleri bir kaç aylık süreleri kapsar. Bay C ve Bay D’nin her gün bir kez karşılaştıklarını ve herkezinde de her birinin birdeyişli (merhabamerhaba) konuşma yaptığını varsayalım. Bay C bir aylık tatiline gider. Döndüğü günün ertesi her zamanki gibi bay D ile karşılaşır. Eğer bu karşılaşmada Bay D yalnızca bir “Merhaba! “derse, Bay C kendisine saygısızca davranıldığı kanısına varacaktır, ve “omuriliği hafiften kurumaya başlıyacaktır.” Çünkü tatil dönüşü, Bay D ve kendisinin karşılıklı otuzdeyişli bir söyleşiye girişmeleri gerektiğini hesaplamıştır. Bu deyişler yeterince duygu içeriyorlarsa bazı karşılıklı eylemleri de kapsayabilirler. Bay D şöyle bir yol izleyecektir: (ve izlediği bu biçimde her “yorgunluk” ya da “ilgi” birimi bir deyişe eşittir.)

İD:  “Merhaba!” (1 birim)
2D: “Etrafta görünmüyordun.” (2 birim)
3D: “Öyle mi? Nereye gittin?” (5 birim)
4D: “Deme, çok ilginç. Nasıldı bari?” (7 birim)
5D: “Belli çok iyi görünüyorsun.” (4 birim) “Çoluk ço cuk birlikte mi gittiniz?” (4 birim)
6D: “Döndüğüne sevindim.” (4 birim)
7D: “Eyvallah.” (1 birim)

Bay D 28 birimlik bir söyleşide bulunmuştur. O da, Bay C de, eksik birimlerin ertesi günü tamamlanacağını bilmektedirler. Uygulamada hesaplar aşağı yukarı tutmuş sayılır. İki gün sonra yeniden iki deyişli karşılıklarını merhaba merhaba biçiminde sürdürmeye başlayacaklardır. Oysa şimdi “birbirlerini daha iyi tanımaktadırlar.” Birbirlerinin güvenilir olduğunu bilmektedirler. Eğer toplumsal bir karşılaşma gerçekleşirse tanışıklıklarındaki bu gelişmeden yararlanacaklardır.

Bu durumun tersinin de üzerinde durmaya değer..

Bay E ve Bay F ikideyişli bir selamlaşma töreni oluştururlar aralarında, merhaba merhaba. Bir gün Bay E merhaba deyip, geçip gideceğine durur, “Nasılsınız?” diye sorar. Konuşma aşağıdaki biçimde gelişir.

1          E: “Merhaba!”
1          F: “Merhaba!”
2          E: “Nasılsınız?”
2          F : (Şaşırmış): “İyiyim. Siz nasılsınız?”
3          E : “Herşey yolunda. Hava iyi değil mi?”
3          F : “Evet.” (Temkinli) “Yağacağa da benziyor.”
4          E : “Sizi yine gördüğüme sevindim.”
4          F : “Ben de. Özür dilerim, kapanmadan kütüphaneye yetişmem gerekli. İyi günler.”
5          E : “Güle, güle.”

Bay F işine koştururken düşünür: “Ne oldu bu adama birden böyle? Sigorta poliçesi falan mı satıyor?” Karşılıklı davranışsal terimlerle düşündükleri şöyle yorumlanabilir: “Bana karşı borçlu olduğu bir deyişli bir konuşmaydı. Niye beşdeyişe çıkardı?”

Bu olağan törenlerin , karşılıklı eylemsel yapısını gösteren bir başka örnek de, Bay G’nin “Merhaba!” demesine karşın Bay H’nin karşılık vermeden geçmesidir. Bay G’nin tepkisi, “Bu adama ne oluyor?” biçiminde ortaya konacaktır. Anlamı da, “Ben ona bir deyişli konuşma yaptım, karşılığında bir şey demedi,” biçiminde belirlenebilir. Eğer Bay H bunu sürdürür ve diğer tanışlarına da böyle davranmaya başlarsa, topluluk içinde kendisi üzerine yapılan bazı yorumlara neden olacaktır.

Tam sınırdaki olayların, yöntem mi, yoksa tören mi olduğunu ayırtetmek bazen zorlaşmaktadır. Sokaktaki adam işle ilgili yöntemleri tören diye adlandırmak eğilimindedir. Öte yandan gerçekte her karşılıklı eylem, sağlam, geçerli deneylere dayalı olabilir. Oysa, sokaktaki uzman olmayan kişi bunu değerlendirebilecek yeterli bilgiden yoksundur. Bunun tersine olarak uzman kişilerde, hal yöntemlerine bağlı törensel öğeleri akılcı bir biçime sokma eğilimi görülmektedir. Böylece uzman olmayan kuşkucu kişiyi anlamayacağı bir alanda çaresiz bırakmak amacındadırlar. Uzmanların, yeni bir takım yöntemlerin girişini engellemek için kullandıkları yollardan biri de, onları törenlermiş gibi şakaya vurarak değerlendirmeleridir. Semmelweis ve diğer yenilikçilerin yazgısını hazırlayan bu olgulardır.

Yöntemlerin ve törenlerin, gerekli ve benzer özellikleri basmakalıp olmalarıdır, tik karşılıklı davranış oluştu mu, bütün dizilerin gelişimi kestirilebilir ve bu diziler, özel bir durum ortaya çıkmazsa önceden saptanmış bir yolu belirli bir sonuca doğru izlerler. Aralarındaki ayrım bu önceden saptamanın kökeninde yatar: Yöntemler Yetişkin tarafından programlanır; törenlerse Anababasal bir düzenlemeyi içerirler.

Törenlere alışkın olmayan ya da uyum yapamayan kişiler, yerlerine yöntemleri koyarak onlardan kaçınırlar. Böylesine kişiler örneğin, toplantılarda ev sahibesine içki ve yiyeceklerin hazırlanmasında, dağıtılmasında yardımcı olmayı sevenler arasında görülür.

 

Yöntemler Ve Törenler

Eric Berne

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments