Bulutlardan yapılma ilençli bir saray,
içinde sürüklendiğimiz…
Belki kaç cennetten geçmişizdir
böyle donuk gözlerle, kim bilir?
Bizler, zaman sürgünleri,
topraklarından kovulmuş, bizler,
yersiz yurtsuz gece uçucuları.
Tanrının etrafında da kanat çırpmışızdır belki,
ve ok gibi, köpükler saçarak uçtuğumuzdan, onu
görmeksizin,
ve sürdürdüğümüzden tohum saçmayı, daha
karanlık kuşaklar boyunca sürdürelim diye yaşamayı,
suçlu gibiyizdir şimdi, kim bilir?
Kim söyleyebilir belki nice zamanlardır ölmediğimizi?
Sürekli yükselmekte tutunduğumuz bulutlar.
İncelen havada şimdiden felce uğramış ellerimiz,
ya artık sesimiz soluğumuz da kesildiğinde
Son anlarımıza mı kalacak ilençler?
Ingeborg Bachmann