Geceyle parlayan gözleri vardı,
Cesurdu, cesurdu ziyade.
Nasıl ki çekti bizi,
İstifade.
Karanlık mağaranın kapısında durduk,
Geçerken bıraktık taşı.
Sustu büyük bağırmasında,
Gecelerin ve ormanların sırdaşı.
Artik bizim gibi değil,
Su içmez, kımıldamaz.
Uyanıklığı hiç yok,
Uykusu az.
Öyle garip ve öyle sade,
Süsler yapacağız süslerinden.
Tüyleri gibi aydınlık,
Ve bir şey görmeyen.
Hazır, etrafın düşmanlığında,
Zaferin bitmez tükenmez yemeği.
Aklımızın, korkumuzun, ellerimizin,
Beraber yiyeceği !
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA