Şehri yılda bir ziyaret eden bir münzevi
şöyle dedi: “Bize hazdan bahset.”
O, konuşmaya başladı:
“Haz bir özgürlük şarkısıdır,
Ama özgürlük değil…
Haz, arzuların tomurcuğudur,
Ama meyvesi değil…
Yükselişi çağıran bir derinliktir,
Ama ne derin, ne de yüksek olandır…
Kafestekinin kanatlanışıdır,
Mekanla sınırlanmış değildir…
Haz, aslında bir özgürlük şarkısıdır…
Bu şarkıyı tüm kalbinizle söyleyin,
Ama şarkıda kalbinizi yitirmeden…
Gençliğin büyük bölümü hazzı arar,
sanki haz herşey gibi; ama yargılanır
ve azarlanırlar.
Ben onları ne yargılar, ne azarlarım. Bırakın arasınlar…
Çünkü onlar arayışlarındayalnızca hazzı bulmayacaklar.
Hazzın yedi kızkardeşi vardır ve en küçükleri
bile hazdan daha muhteşemdir.
Bitki kökleri için toprağı kazarken hazine bulan
adamın hikayesini duymadınız mı?
Aranızda daha olgun olan bazıları geçmişte yaşadıkları hazları,
sarhoşken işlenen yanlışlar misali, pişmanlıkla hatırlar.
Fakat pişmanlık aklın bulutlandırılmasıdır, uslandırılması değil.
Onlar hazlarını minnetle anmalıdırlar, bir yazın sonundaki hasat gibi.
Yine de onları unutmak rahatlatıyorsa, bırakın rahat kalsınlar.
Arayanlar kadar genç, hatırlayanlar kadar yaşlı
olmayanlar ise, ruhun gereklerini ihmal etmek veya
kabahat işlemek korkusuyla hazdan sakınırlar.
Fakat onları da yönlendiren hazdır;
bitki kökleri için toprağı titreyen ellerle
kazsalar bile onlar da hazineyi bulurlar.
Söyleyin bana, onlar kim ki ruhu gücendirsinler?
Bülbül gecenin sessizliğini veya ateş böceği
yıldızları gücendirebilir mi?
Ve sizin ateşiniz veya dumanınız rüzgara yük olur mu?
Nasıl olur da ruhu, bir çomakla karıştırabileceğiniz
sakin bir havuz gibi algılayabilirsiniz?
Çoğunlukla, hazzı reddettiğinizde asıl yaptığınız,
varlığınızın gizli yerlerinde arzuyu depolamak olacaktır.
Bugün ihmal edilenin yarını beklemediğini kim bilebilir?
Ve bedeniniz, ruhunuzun müzik aletidir.
Ve güzel müzik veya anlaşılmaz
sesler çıkarmak size kalmıştır.
Şimdi kalbinize sorun:
‘Bizim için iyi olan hazla zararlı hazzı nasıl ayırabiliriz?’
Kırlara, bahçelere çıkın; öğreneceksiniz ki çiçeklerden
bal toplamak arının hazzıdır; balını sunmak ise çiçeğin…
Çünkü arıya göre çiçek yaşamın kaynağıdır.
Ve çiçek için arı sevginin ulağıdır.
Ve ikisi için ise, hazzın verilmesi ve alınması
bir gereksinim ve bir vecddir…
Hazlarınızda arılar ve çiçekler gibi olun…”
Halil CİBRAN