Dipnotlar
[1] [Elyazmasında çizili pasaj:] Alman idealizmini öteki ulusların ideolojilerinden ayıran hiçbir özgül fark yoktur. Öteki ulusların ideolojileri de dünyaya fikirlerin egemen olduklarını, fikirlerin ve kavramların belirleyici ilkeler olduklarını, belirli fikirlerin, maddi dünyanın, filozoflarca anlaşılabilir gizini meydana getirdiklerini düşünür.
Hegel, olgucu (positif) idealizme son biçimini vermiştir. Hegel tüm maddi dünyayı bir fikirler dünyası haline ve tüm tarihi de bir fikirler tarihi haline getirmekle kalmamıştır. Düşünce nesnelerinin kaydını tutmakla yetinmedi, aynı zamanda yaratma fiilini betimlemeye çalıştı.
Alman filozofları kendi düşsel aleminden kurtulmak için silkindikleri zaman, gerçek fiz[iksel] dünya tasarımına […], fikirler dünyasına karşı çıkarlar…
Alman felsefe eleştirmenlerinin hepsi, fikirlerin, tasarımların, kavramların, şimdiye değin gerçek insanlara egemen olmuş ve onları belirlemiş olduklarını ve gerçek dünyanın, fikirler dünyasının bir ürünü olduğunu iddia ederler. Onlara göre, bu durum şimdiye kadar böyle olagelmiştir, ama artık değişecektir. Bu eleştirmenler, kendi sabit fikirlerinin ağırlığı altında ezildiğini düşündükleri insanlar alemini kurtarmak isteyiş tarzlarına göre birbirlerinden ayrılırlar, nereli sabit fikir olarak gördüklerine göre de birbirlerinden ayrılırlar; ortak yanları bu fikirlerin egemenliğine inanmalarıdır; ister kendi bireysel düşüncelerinin böyle bir sonucu elde etmeye yeterli olduğunu sansınlar, ister herkesin bilincini kendi düşüncelerine kazanmak istesinler, tek ortak yanları, kendi eleştirel uslamlamalarının, kaçınılmaz olarak, mevcut duruma son vereceği inancıdır.
Gerçek dünyanın fikirsel (ideal) dünyanın ürünü olduğu inancı, fikirler dünyasının […]
Kendi dünyaları haline gelmiş olan hegelci fikirler dünyasına olan inançlarını yitirmiş olan Alman filozofları, kendilerine göre, yani Hegel’in yanılsaması’na göre, şimdiye kadar gerçek dünyayı yaratmış, onu belirlemiş ve ona egemen olmuş olan düşüncelerin, fikirlerin, anlayışların egemenliğine karşı çıkıyorlar. Onlar, bir protesto çeker ve mahvolurlar […]
Hegel sisteminde, insanların gerçek yaşamını, maddi dünyasını, gerçek ilişkilerini meydana getiren, belirleyen ve egemenliği altında tutan fikirler, düşünceler, kavramlardır. Onun asi öğretilileri, bu postulatı alarak […]
[2] [Elyazmasında çizili pasaj:] Kutsal olmayan dış dünyanın, doğal olarak, bundan hiç haberi olmamış, çünkü, dünyayı sarsan bütün bu olay, aslında, ancak mutlak tinin çözülüp ayrışması süreci içinde cereyan etmiş.
[3] [Elyazmasında çizili pasaj:] Eleştirmen, evlenmelerin ve cenaze törenlerinin o düzenleyicisi, elbette ki, eksik olamazdı, o ki, büyük kurtuluş savaşlarının kalıntısı olarak…
[4] [Elyazmasında üzeri çizili pasaj:] (ve ulusal zihniyet)
[5] [Elyazmasında çizili pasaj:] İşte bu yüzden, bu hareketin çeşitli temsilcilerinin tek tek eleştirisinden önce birkaç genel noktaya işaretle düşüncelerimizi belirteceğiz (bu düşünceler bizim eleştirimizin görüş açısının ayırıcı özelliklerini belirtmeye yetecektir, ayrıca bu, onu izleyecek olan bireysel eleştirileri anlamak için ve bu eleştirilere temel hazırlamak için zorunludur. Eğer biz bu düşüncelerimizi dosdoğru Feuerbacha karşı yöneltiyorsak, bu, onun hiç değilse belli bir ilerleme göstermiş tek filozof olmasından, yazıları de bonne fois [iyi niyetle] incelenebilecek tek adam olmasındandır): bu düşünceler bu temsilcilerin hepsinde ortak olan ideolojik önvarsayımları aydınlatacaktır.
[6] [Elyazmasında çizili pasaj:] Dünyanın mutlak kurtarıcı olma, dünyayı bütün kötülüklerden kurtarma iddiasıyla… Din, hep en büyük düşman, bu filozofları tiksindiren her şeyin en sonuncu nedeni olarak görülmüş, öyle ele alınmıştı.
[7] [Elyazmasında çizili pasaj:] ve egemen bilinçte bir değişme onların ulaşmaya çalıştıkları hedeftir.
[8] [Elyazmasında çizili pasaj:] Biz, yalnız bir tek bilim tanıyoruz, o da tarih bilimidir. Tarih iki yönden incelenebilir. Tarihi, doğa tarihi ve insanlar tarihi diye ikiye ayırabiliriz. Bununla birlikte, bu iki yön birbirinden ayrılmazlar; insanlar varoldukça, insanlar tarihi ve doğanın tarihi karşılıklı olarak birbirlerini koşullandırırlar. Doğa tarihi, yani doğa bilimi ile belirtilen şey, burada, bizi ilgilendirmez; buna karşılık insanların tarihi ile, ayrıntılı bir biçimde uğraşmamız gerekecek: gerçekte, hemen hemen her ideoloji ya bu tarihe değgin yanlış bir anlayışa indirgenir ya da bu anlayışı büsbütün bir yana bırakmak gibi bir tutuma varır. İdeolojinin kendisi de zaten bu tarihin görünümlerinden biridir ancak.
[9] [Elyazmasında çizili pasaj:] Bu bireylerin ilk tarihsel eylemi, insanları hayvanlardan ayıran ilk eylem, insanların düşünmeleri değildir, kendi geçimaraçlarını üretmeye başlamalarıdır.
[10] [Elyazmasında çizili pasaj:] İnsanın yalnızca ilk, kendiliğinden örgütlenişi, özellikle ırksal farklılıklar değil, insanın günümüze kadar gösterdiği ya da göstermediği gelişmenin tümü de bu koşullara bağlıdır.
[11] [Elyazmasında çizili pasaj:] Roma pleblerinde, ilkönce küçük toprak sahipleri, sonra da, köle sahibi yurttaşlar ile köylüler arasındaki ara durumundan ötürü gelişmeyen bir proletaryanın ilk öğeleri ile karşılaşıyoruz.
[12] [Elyazmasında çizili pasaj:] belirli üretim ilişkileri içindeki
[13] [Elyazmasında çizili pasaj:] sadece gerçek verilerle yetinen
[14] [Elyazmasında çizili pasaj:] Bu bireylerin zihinlerindeki fikirler, gerek onların doğa ile olan ilişkileri hakkındaki, gerek kendi aralarındaki ilişkileri hakkındaki, gerekse kendi öz doğaları hakkındaki fikirlerdir. Şurası besbellidir ki, bütün bu durumların hepsinde, bu tasarımlar, onların ilişkilerinin, gerçek eylemlerinin, üretimlerinin, karşılıklı ilişkilerinin (Verkehr), siyasal ve toplumsal örgütlülüklerinin ister gerçek, ister hayali bilinçli ifadesidirler. Bunun tersi bir varsayımı ileri sürmek, ancak maddi olarak koşullandırılmış gerçek bireylerin tini dışında daha başka bir tini, özel bir tini varsaymakla mümkündür. Eğer bu bireylerin gerçek yaşam koşullarının bilinçli ifadesi hayal ürünü ise, eğer kendi kafalarında gerçeği başaşağı ediyorlarsa, bu olay da gene onların sınırlı faaliyet biçimlerinin ve bundan doğan sınırlı toplumsal ilişkilerinin bir sonucudur.
[15] [Elyazmasında çizili pasaj:] daha kesin söylemek gerekirse, maddi yaşamlarının üretim tarzı ile, karşılıklı maddi ilişkileri ile ve toplumsal ve siyasal yapı içinde onun daha sonraki gelişmesi ile koşullandırılan insanlardır.
[16] [Elyazmasında ilk biçim:] pratik bir eylemleri olan bu bireylerin bilinci olarak dikkate alınır.
[17] [Elyazmasında çizili pasaj:] bu ayrı ayrı tabakalaşmaların birbirleri arasında gerçek, pratik bağları araştırmaya.
[18] [Elyazmasında çizili pasaj:] [… [Kutsal A]ile’de, bu aziz filozof ve tanrıbilimcilerin, mutlak tin üzerine birkaç yavan şey yazarak güya “bireylerin özerksizliğini” yaratmış oldukları fikri tekrar tekrar çürütülmüştü. Sanki “birey”, yani her insan varlığı, bu felsefe takıntılarına “bireyin özerksizliği” gereğince değil de toplumsal durumun zavallılığı yüzünden varan kurgucu (spéculation) birkaç küçük-esnafın, “Birey”e, derhal ve duraksamadan “mutlak Tin içinde” erime emrini vererek bu saçmalıkları anlatmaları üzerine hemen “özerk olmaktan çıkıyordu”, gerçekten “mutlak Tin içinde” eriyordu!
[19] [Marx’ın kenar notu:] Felsefi kurtuluş ve gerçek kurtuluş. İnsan. Birtek. Birey. Jeolojik, hidrografik, vb. koşullar. İnsan bedeni. Gereksinme ve emek.
[20] [Marx’ın kenar notu:] Feuerbach.
[21] [Marx’ın kenar notu:] Boş sözler ve gerçek hareket.
[22] [Marx’ın kenar notu:] Sözlerin Almanya için önemi.
[23] [Marx’ın kenar notu:] Dil, ger[çeğin] dilidir.
[Elyazmasında ilk biçim:] bu, genel tarihsel önemi olmayan ama sadece yerel önemi olan bir mücadeledir, insan yığınlarına uygarlığın barbarlığa karşı mücadelesinden daha fazla yeni sonuçlar getirmeyen bir mücadeledir.
[Elyazmasında çizili pasaj:] Aziz Bruno, bize, “Ludwig Feuerbach’ın bir karakteristiğini”, yani Norddeutsche Blätter’de daha önce yayımlanmış olan bir makalenin yeniden gözden geçirilmiş ve düzeltilmiş bir şeklini sunuyor. Feuerbach, bauerci “kendinden bilinç”i, daha göze çarpıcı hale getirmek amacıyla, bir “Töz” şövalyesi olarak betimleniyor. Zaten bu genel bir şeydir: bir süreden beri Feuerbach, her şey ve herkes hakkında, onların “Töz” olduklarını söylemekle yetiniyor. Feuerbach’ın bu tözleştirmesi (transsubtantiation) sırasında, bizim azizimiz, bir hamlede, F[euerbach]’ın Leibniz ve Bayle üzerine yazılarından, Hıristiyanlığın Özü’ne geçiyor (ve Feuerbach’ın Haltische Jahrbücher’de yayınlanan “olgucu” felsefeye karşı makalesini atlıyor). Bu “dalgınlık”, pek de “uygun bir yerde” yapılıyordu. Feuerbach, orada, tam da, “Töz”ün pozitif temsilcilerinin önünde, Aziz Bruno’nun hâlâ günahsız gebelik üzerine [kurgular kurmakla] uğraştığı bir çağda, “kendinden bilinç”in bütün bilgeliğini gözler önüne seriyordu. (Bkz: Alman İdeolojisi, Paris 1968, Editions Sociales, s. 115 ve 116.)
[24] [Marx’ın kenar notu:] Feuerbach.
[25] [Elyazmasında ilk biçim:] teorik “anlayış”.
[26] [Engels’in kenar notu:] N. B. F[euerbach]’ın yanlışı, besbelli olanı, duyumsal görünümü duyumsal olguların daha derin araştırılmasıyla saptanan duyumsal gerçekliğe tabi kılması değil, son tahlilde, duyumsal dünyayı, ona filozofun “gözleri”yle, yani filozof “gözlükleri”yle bakmadan ele alamayışıdır.
[27] [Elyazmasında ilk biçim:] her tarihsel çağda bir dizi kuşağın eyleminin sonucu olduğunu
[28] [Marx’ın kenar notu:] Feuerbach.
[92] [Marx’tn kenar notu:] Feuerbach.
[30] [Marx’ın kenar notu:] F[euerbach].
[31] [Marx’ın kenar notu:] Feuerbach.
[32] [Elyazmasında çizili pasaj:] Eğer, gene de, burada tarihi biraz daha yakından inceliyorsak, bu Almanların “tarih” ve “tarihsel” sözlerini işittikleri zaman özellikle gerçeklikten başka akla gelebilecek her şeyi tasarlamak gibi bir alışkanlıkları olmasından ötürüdür. Ve Aziz Bruno, “kutsal belagatta ustalaşmış bu vaiz” bu alışkanlığın parlak bir örneğini verir bize.
[33] [Marx’ın kenar notu:] Tarih
[34] [Marx’ın kenar notu:] Hegel. [13*] Jeolojik, hidrografik vb. koşullar. İnsan bedeni. Gereksinme, emek.
[35] [Marx’ın kenar notu:] İnsanların bir tarihi vardır, çünkü insanlar yaşamlarını üretmek zorundadırlar ve bunu fiilen, belirli bir tarzda yapmak zorundadırlar: bu onların fiziksel örgütlenişleri ve aynı zamanda bilinçleri tarafından belirlenir.
[36] [Elyazmasında çizili tümce:] Benim bilincim beni çevreleyen şey ile ilişkimdir.
[36a] Hemen görülür ki, bu doğa dinini, ya da doğaya karşı bu belirli davranış biçimini belirleyen toplum biçimidir ve vice versa.[ Ve bunun tersi. -ç.] Her yerde olduğu gibi, burada da, insanın ve doğanın özdeşliği, insanların doğa karşısındaki sınırlı davranışlarının kendi aralarındaki sınırlı davranışlarını belirlemesi biçiminde, ve kendi aralarındaki sınırlı davranışlarının da, onların doğa ile olan sınırlı ilişkilerini belirlemesi biçiminde kendini gösterir, çünkü doğa, tarih tarafından henüz pek az değişikliğe uğratılmıştır.
[37] [Marx’ın elyazmasında çizili kenar notu:] İnsanlar, bilinci, gerçek tarihsel gelişme çerçevesi içinde geliştirirler.
[38] [Marx’ın kenar notu:] İdeologların ilk biçimi, din adamları, zamandaştır.
[39] [Marx’ın kenar notu:] Din. Almanlar ve bu biçimi ile ideoloji.
[40] [Elyazmasında çizili pasaj:] eylem ve düşünce, yani düşüncesiz eylem ve eylemsiz düşünce.
[41] [Elyazmasında çizili pasaj:] Mevcut ekonomik sınırların bu idealist ifadesi, yalnızca salt teorik bir şey değildir, pratik bilinçte de mevcuttur, yani özgür olan ve mevcut üretim tarzı ile çelişik hale gelen bilinç, yalnız dinleri ve felsefeleri oluşturmaz, devletleri de oluşturur.
[42] [Elyazmasında çizili pasaj:] ve başlangıç insanların kendilerince kurulan bir kurum olan, kısa zamanda topluma başlangıçtaki kurucularının hiç de istemedikleri, geri çıkmamacasına “öz-bilinç” ya da “Birtek”e dalıp gitmemiş herhangi bir kimse için somut olarak görülebilir özel bir gidiş veren mülkiyet içindeki
[43] [Elyazmasında çizilmiş pasaj:] kendileri de maddi gerçeklikteki değişikliklere uygun olarak yargılanmalıdırlar.
[44] [Elyazmasında çizilen pasaj:] demek ki, evrensel tarihin ampirik pratik bir varlığı olmasını varsayar.
[45] [Marx’ın kenar notu:] Karşılıklı ilişki ve üretici güç.
[46] [Elyazmasında ilk biçimiyle:] daha sonraki tarihten çıkarılmış, içerlerinde kesinlikle bu gizemlerin arandıkları olayların sonucundan ve ürününden çıkarılmış ve soyutlamadan başka bir şey değildir.
[47] [Elyazmasında çizilmiş pasaj:] Aziz Max Stirner, kendisi, dünya tarihini sırtında taşıyarak dolaşıyor ve her gün onu yiyor, onu içiyor, eskiden efendimiz İsa’nın bedeninin ve kanının yenip içildiği gibi ve dünya tarihi de karşılığında günbegün onu üretir, onu yemek, içmek, giyinmek zorunda olduğuna göre kendi öz ürünü olan Birtek’i üretir; Birtek’teki alıntılar,[19] vb., aynı şekilde Max’ın Hesse’ye ve daha başka uzak kişilere karşı polemiği, onun, tinsel plan üzerinde de dünya tarihince nasıl üretildiğini ortaya koyar. Demek ki, şu sonuç çıkıyor, “dünya tarihinde” bireyler, Stirner’vari herhangi bir öğrenci ya da serbest kadın terzileri “ortaklığı”nda, tamamıyla aynı “eldeciler”dir.
[48] [Marx’ın kenar notu:] Bilincin üretimi üzerine.
[49] [Elyazmasında çizilmiş pasaj:] bundan ötürü “kişilik (1) kavramı (2) genel olarak (3) kendi sınırlarını kendisinin çizmesini” (bunu mükemmel şekilde başarıyor) “ve bu koymuş olduğu sınırları (4) yeniden (5) ortadan kaldırmasını (6) içerir (7)” (kendi kendine değil, genel olarak da değil, nasıl ki kavram olarak da değilse) “ama onun evrensel (8) özü ile (9), bu özün, onun eyleminin iç (10) öz-farklılaşmasının (11) sonucundan başka bir şey olmadığına göre”, s. 87-88.[19*]
[Marx’ın karaladığı not:] (Bay Bruno düzineyi tamamlayamıyor.)
[50] [Elyazmasında ilk biçim:] 2. üretici güçlerin gelişmesinin her evresinin toplumun belirli bir sınıfının egemenliğine temel hizmeti gördüğü
[51] [Marx’ın kenardaki gözlemi:] Öyle ki, bu insanların üretimin bugünkü durumunu olduğu gibi muhafaza etmekte çıkarları vardır.
[52] [Elyazmasında çizilmiş pasaj:] faaliyetin (moder[n]) biçimi, ki bu biçim altında… onun egemenliği.
[53] [Elyazmasında çizilmiş pasaj:] Epey bir zamandan beri, bütün komünistler, Fransa’da olduğu kadar İngiltere ve Almanya’da da bu devrimin zorunluluğu konusunda anlaşmış durumdadırlar; bununla birlikte Aziz Bruno istifini bozmadan kendi düşünü sürdürüyor ve “gerçek hümanizm” yani komünizm, (artık hiç yeri olmayan) “tinselciliğin yerine” konuyorsa, bu yalnızca, ona saygınlık kazandırmak içindir, diye düşünüyor. Demek hep düş görmekte devam ediyor, “elbet kurtuluş (halâs, ahret mutluluğu) gelecektir, elbet cennet yeryüzüne inecek ve elbet yeryüzü cennet olacaktır.” (Bizim tanrıbilimci bilginimiz cennetin yokluğuna da hiçbir zaman katlanamaz.) “O zaman gökyüzünün ahenkleri içinde sevinç ve yüce mutluluk bütün sonsuzluk boyu taşıp boşanacaktır.” (s. 140)[20*] [Marx’ın kenar notu:] Kutsal Aile. Bizim aziz papamız, son yargı günü, bütün bunların gerçekleştiği o gün üzerine çöktüğü zaman büyük şaşkınlık duyacaktır o gün ki, onun şafağı, alev alev yanan kentlerin göklerdeki yansısı ile ağaracaktır, ve o günde “semavi ahenklerin” ortasında Marseillaise’in ve Carmagnole’un, o durumda zorunlu, top gürültülerinin eşiğinde yükselen ezgileri aziz papamızın kulaklarında çınlayacaktır, bir yandan giyotin tempo tutacak, bir yandan da dinsiz “yığın” Ça ira, Ça ira[21*] diye gürleyecek ve darağacını kullanarak “öz-bilinç”i ortadan kaldıracaktır. (Aziz Bruno’nun, bu “bütün sonsuzluk boyu sevinç ve yüce mutluluk”tan böyle örnek alınacak bir tablo çizmeye herhangi başka bir kimseden daha az hakkı vardır. “Foyerbahçı aşk dinini tutanlar”, “semavi ahenkler”den bambaşka bir şeyin sözkonusu olduğu bir devrimden sözederlerken bu “sevinç” ve “yüce mutluluk” hakkında özel bir tasarımları varmış gibi görünüyorlar.) Aziz Bruno’nun son yargı günü nasıl bir davranış içinde bulunacağını önsel olarak tasarlamak zevkinden yoksun bırakacağız kendimizi. Devrim halinde proleterlerin (öz-bilince karşı isyan eden) “töz” gibi, eleştiriyi devirmek isteyen “yığın” gibi, ya da tinin “gösteri”si, ama gene de bauerci 24 düşünceyi yönetmek için gerekli kararlılıktan yoksun gösterisi gibi anlaşılıp anlaşılmaması gerektiğini kestirip atmak aynı derecede güçtür.
[54] [Elyazmasında ilk biçim:] sivil toplumu başka başka evrelerinde ve pratik-idealist yansısı içinde, yani devlet, aynı şekilde bütün çeşitli ürünler ve bilinç biçimleri, din, felsefe, ahlak, vb. içinde açıklamak.
[55] [Marx’ın kenar notu:] Feuerbach.
[56] [Marx’in kenar notu:] Nesnel denilen tarih yazımı tarihsel ilişkileri eylemden ayrı olarak kavramaktan ibaretti. Gerici karakter.
[57] [Elyazmasında ilk biçim:] ve sanki bu teorik bulutlar oluşumunun meydana getirdiği garip olayı, gerçek yeryüzü ilişkilerinden yola çıkarak, ayrıntılarına kadar açıklamak ve onu tanıtlamak, ancak çok yüksek düzeyde bilimsel bir oyalanma olabilirmiş gibi.
[58] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] ortalama olarak, egemen sınıfın kendi de, kendi kavramlarının hüküm sürdüğünü tasarlar ve onları daha önceki çağların egemen fikirlerinden ancak kendi kavramlarını sonsuz gerçekler diye sunarak ayırdeder. Bu egemen sınıf, kendi çıkarlarını ne kadar çok toplumun bütün üyelerinin çıkarları gibi göstermek zorunda olursa, bu “egemen kavramlar” da o kadar genel ve genelleştirilmiş bir biçim alacaklardır.
[59] [Marx’ın kenar notu:] (Evrensellik şunlara tekabül eder: 1. zümreye karşı sınıfa; 2. rekabete, dünya çapında karşılıklı ilişkiye (Weltverkehr) vb.; 3. egemen sınıfın büyük çoğunluğuna; 4. çıkarların ortaklığı yanılsamasına, başlangıçta bu yanılsama [haklı]dır; 5. ideologların aldatmalarına ve işbölümüne.)
[60] [Elyazmasında ilk biçim:] özel bir çıkarı, pratik planda, herkes için ortak bir çıkar olarak, ve teorik planda da evrensel çıkar olarak göstermek artık zorunlu olmadığı anda.
[61] [Marx’ın kenar notu:] İnsan = “düşünen insan tini”.
[62] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] başka başka ustaların kalfaları aynı meslek kolu içinde birbirlerine karşı olduklarından, kalfalar çok bölünmüş durumdaydılar.
[63] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] kendi başlarına (tecrit) durumlarından çıkarak
[64] [Elyazmasında ilk biçim:] bir üretici güçler ve kazanılmış icatlar kitlesinin uzun zaman olduğu gibi kalmasını sağlamaya yeterler.
[65] [Marx’ın kenar notu:] ve ortaçağda renkli camlı pencere sanatı.
[66] [Marx’ın kenar notu:] Küçük-burjuvazi – Orta sınıf – Büyük burjuvazi.
[67] [Elyazmasında ilk biçim:] açılmakta olan dünya pazarı, herbiri onu kendi hesabına sömürmek için çekişen çeşitli uluslar tarafından ele geçirildi.
[68] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] ve hızlı dolaşım ve sermaye yoğunlaşmasını doğurdu.
[69] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] bütün ülkelerde ne
[70] [Marx’ın kenar notu:] Filozoflarda sınıfın önceden-varlığı
[71] [Elyazmasında ilk biçim:] birçok kentin birliğine yolaçtı, bu da onların feodal beyler karşısındaki çıkarlarının özdeşliği ile açıklanıyordu.
[72] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] bir sınıfın ortak varlık koşulları haline gelen bu bireysel yaşam koşullarının birleşmesi.
[73] [Marx’ın kenar notu:] İlkönce doğrudan doğruya devlete ait işkollarını, sonra da azçok ideolojik bütün işleri soğurur.
[74] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] onların kısmen verilmiş kısmen de bu verilmiş koşulların gelişmesinin sonucu olan varlık koşulları içinde, felsefi açıdan.
[75] [Engels’in kenar notu:] (Feuerb[ach]: Varlık ve Öz)
[76] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] ve ortaklaşalığın içerdiği bireyin tam ve özgür gelişmesi olmadan olanaklı değildir.
[77] [Elyazmasında ilk biçim:] hiçbir toplumsal organizasyonun da, üzerinde hiçbir denetim sağlayamayacağı
[78] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] her tarihsel çağda özgür olmuş bireyler daha önceden varolan ve kendilerine verilmiş varlık koşullarını geliştirmeye devam etmekten başka bir şey yapmadılar.
[79] [Elyazmasında karalanmış sözcük:] öz faaliyeti.
[80] [Elyazmasında ilk biçim:] kendinden faaliyeti.
[81] [Marx’ın kenar notu:] bizzat değişim tarzının üretimi.
[82] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] olabildiği kadarıyla elbirliği.
[83] [Engels’in kenar notu:] Sismondi.
[84] [Elyazmasında ilk biçim:] Bugün, bireylerin, büyük bir bütünlük oluşturacak ölçüde gelişmiş bulunan ve evrensel karşılıklı ilişkilere bağlı olan üretici güçleri artık mülk edinemeyecekleri bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.
[85] [Marx’ın kenar notu:] Kendine yabancılaşma
[86] [Elyazmasında karalanmış pasaj:] (özellikle ve Isparta)
[87] [Engels’in kenar notu:] (Tefecilik!)
[Elyazmasında karalanmış pasaj:] ve bu evrime, sanayiin ve ticaretin gelişmesi neden olmuş değildir.
[88] [Marx’ın kenar notu:] Filozoflar için ilişki = fikir (ideà). Onlar yalnız İnsan’ın kendi kendisine olan ilişkisini tanıyorlar ve bu yüzden de onlar için bütün gerçek ilişkiler, fikir haline geliyor.
[89] [Marx’ın kenar notu:] Antik devlette, feodalitede, mutlak hükümdarlıkta göründüğü biçimiyle “ortaklık”a, bu bağa özellikle dinsel tasarufflar tekabül eder.
[1*] Bu bölüm, İdeoloji’nin daha önceki baskılarında yer almamaktadır. Çok tahribe uğradığı için, okunması ve dolayısıyla anlaşılması güçtür. -Ed.
[2**] İlk otomatik iplik makinesi. -ç.
[3**] Bu kısım elyazmasında harap olmuş. -Ed.
[4**] Editions Sociales tarafından eklenmiştir. -ç.
[5**] Marx tarafından, numaralanan 3, 4, 5, 6, ve 7. yapraklar eksik. -Ed.
[6**] Kendiliğinden üreme. -ç.
[7**] Son iki paragraf kenara Engels tarafından eklenmiştir. -Ed.
[8**] Bu pasajın kenarına Marx, bu paragraftan hemen sonra gelen 5. kesimin ilk iki paragrafını eklemiştir. -Ed.
[9**] Elyazmasında “ne de ‘Birtek’ anlamında, ‘yaratılmış’ insan” sözleri çizilmiş.
[10**] İdeoloji’nin daha önceki baskılarında metin burada kesiliyor. Bu boşluk, İdeoloji’nin elyazmasının birkaç sayfasının bulunması ve 1962 yılında ilk kez yayınlanması ile kısmen doldurulmuştur. -Ed.
[11**] Bu bölümün, Engels’in kalemiyle n° 83 sayısı ve Marx’ın kalemiyle de 36, 37, 38 ve 39 numaraları taşıyan dört sayfası eksiktir. -Ed.
[12**] Elyazmasında okunamaz hale gelmiş pasaj. -Ed.
[13**] “Ticaret yüzyılın tutkusu oldu.” -Ed.
[14**] “Bir süredir, insanlar, artık yalnızca ticaretten, denizcilikten ve gemicilikten sözediyorlar.” -Ed.
[15**] Elyazmasında okunmaz hale gelmiş pasaj. -Ed.
[16**] Kreten hastalığı. Kreten, başı kocaman, yüzü ablak, boynu kısa ve kalın, vücudu raşitizmalı, duyguları sönük olan bir hasta tipidir. -ç.
[17**] Elyazmasının ilk iki sayfasında bulunan çok kısa notlar, burada toplandı. -Ed.
Açıklayıcı Notlar
[2*] Alman İdeolojisi (Die deutsche Ideologie. Kritik der neuesten deutschen Philosophie in ihren Reprasentanten Feuerbach, B. Bauer und Stirner,und des deutschen Sozialismus in seinen verschiedenen Propheten) 1845-46’da Brüksel’de Marks ve Engels tarafından birlikte yazılmıştır. Bu yapıtta Marks ve Engels, materyalist tarih anlayışını, bilimsel komünizm teorisinin felsefi temeli olarak ilk kez işlemişlerdir.
Alman İdeolojisi’nin elyazmaları iki ciltten oluşmaktaydı: birincisi hegel-sonrası felsefenin eleştirisi; ve ikincisi, “hakiki” sosyalizmin eleştirisi.
Birinci Cildin Birinci Bölümü Alman İdeolojisi’nin temel belirleyici içeriğini ortaya koymaktadır. Bütün yapıtın en önemli bölümünü oluşturmasının ve kendi başına önemli oluşunun nedeni budur.
Elyazmasının Birinci Bölümü, müsvedde halindeki elyazmalarının üç kesiminden ve bu bölümün başlangıcının iki temiz kopyasından oluşmaktadır. Buna göre, bölüm dört kesime ayrılmıştır.
Birinci Bölümün Birinci Kesimi, temiz kopyanın ikinci versiyonudur; şu farkla ki, birinci versiyonda olup da ikinci versiyona alınmamış kısımlar eklenmiştir. İkinci Kesim, tüm bölümün esas özünü vermektedir. Üçüncü ve Dördüncü Kesim, Stirner’in incelendiği bölümden (Cilt 1, Üçüncü Bölüm) alınmış konu-dışı teorik yorumlardır.
Alman İdeolojisi [Feuerbach], L’idéologie allemande, Première Partie, Feuerbach, Editions Sociales, Moscow 1968 ve Dietz Verlag, Berlin 1970 baskılarıyla karşılaştırılmış, köşeli parentez içinde sunulan başlıklar ve sayfa numaraları K. Marx and F. Engels, Sellected Works, c. I, Moscow 1969’dan alınmış ve açıklayıcı notlar, bu cilt için düzenlenmiştir.
Yayına hazırlanırken konmuş olan bütün başlıklar ve gerekli eklemeler ve elyazmalarının sayfa numararalı, köşeli parantez içinde verilmiştir. Esas ikinci temiz kopyanın yapraklarına Marks ve Engels tarafından verilmiş olan numaralar “y” harfiyle ve buna tekabül eden rakamla gösterilmiştir, örneğin [y. 1], [y. 2], vb.. Birinci temiz kopyaya yazarlar sayfa numarası koymamışlardır; bu sayfalar “s” harfiyle ve buna tekabül eden rakamla gösterilmiştir: [s. 1], [s. 2], vb.. Elyazmalarının müsvedde halindeki üç kesiminin Marks tarafından numaranmış sayfaları ise yalnızca rakamla gösterilmiştir: [1], [2], vb..
[3*] Burada, David Strauss’un, dinin felsefi eleştirisine kapı açan ve hegelci okulun eski-hegelciler ve yeni-hegelciler olarak ikiye bölünmesinin başlangıcını oluşturan temel yapıtına (D. F. Strauss, Das Leben Jesu, Bd. 1-2, Tübingen 1835-1836) değinilmektedir. – 32.
[4*] Diadokos’lar Büyük İskenderin ölümünden sonra iktidar için birbirleriyle amansız bir savaşa tutuşan generalleri. Bu savaşım sırasında (MÖ 4. yüzyılın sonundan 3. yüzyılın başına dek sürmüştür), İskender’in İmparatorluğunun oturmamış askeri ve idari birliği birkaç bağımsız devlete bölündü. 32.
[5*] Bu terim, Wigand’s Vierteljahrsschrift, Bd. IV, 1845, s. 327’de yayınlanmış imzasız bir makaleden alınmıştır.
Wigand’s Vierteljahrsschrift 1844-45’te Laipzig’de Otto Wigand tarafından yayınlanan genç-hegelcilerin felsefi dergisi. Bruno Bauer, Max Stirner ve Ludwig Feuerbach bu derginin yazarları arasındaydılar. – 35.
[6*] Alman İdeolojisi’nde “Verkehr” sözcüğü, bireylerin, toplumsal, grupların ve bir bütün olarak ülkelerin maddi ve manevi ilişkilerini de kapsayacak biçimde çok geniş bir anlamda kullanılmaktadır. Marx ve Engels, maddi ilişkinin, ve hepsinden önemlisi, insanların üretim sürecinde birbirleriyle olan ilişkilerinin, bütün öteki ilişki biçimlerinin temeli olduğunu gösteriyorlar. Alman İdeolojisi’nde karşılaştığımız “Verkehrsforrn” (karşılıklı ilişki biçimi), “Verkehrsweise” (karşılıklı ilişki tarzı), “Verkehrsverhältnisse” (karşılıklı ilişki koşulları) terimleri, Marx ve Engels tarafından “üretim ilişkileri” kavramını ifade etmek için kullanılmışlardır, ki bu kavram, onların kafasında o dönemde yeni yeni biçimlenmekteydi. – 37.
[7*] Marx’ın bu satırları yazdığı dönemde (1840’larda) aşiret, klan kavramına şimdi olduğundan çok daha büyük bir önem yükleniyordu. L. H. Morgan’ın 1877’de yayınlanan ve ilkel toplumun incelenmesine ayrılmış yapıtı “gens” ve “klan” kavramlarını belirginleştirmiştir. Engels, Morgan’ın elde ettiği sonuçları Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni (1884) adlı yapıtında kullanmıştır. – 38.
[8*] Licinius (MÖ 350 sıraları): Sextius ile birlikte (MÖ 367’de) plebyenlerin yararına yasalar yayınlayan bir halk tribünü. Bu metinler gereğince, hiçbir Roma yurttaşının devlet mülkü toprakların (ager publicas) 500 jugers (yaklaşık olarak 125 hektar)’dan fazlasını mülk edinmeye hakkı yoktu. MÖ 367’den sonra plebyenlerin “toprak açlığı”, askeri fetihler sayesinde kısmen giderildi. Bu fetihlerle ilhak edilen toprakların bir kesimini paylaştılar. – 39.
[9*] Marx ve Engels, daha sonra, bu tanımlamayı, mülkiyet yapılarının evriminin bu şemasını, bunun yalnız Batı Avrupa için geçerli olduğunu kaydederek ve bir Asya üretim tarzının varlığına işaret ederek, biraz değişik bir biçimde sunacaklardır. Bkz: Lettres sur “Le Capital” ve Sur le “modede production asiatique”, Editions Sociales, Paris 1969. – 39.
[10*] Bruno Bauer, “Charakteristik Ludwig Feuerbachs”, Wigand’s Vierteljahrsschrift, Bd. III, 1845, s. 86-146. – 47, 63dn.
[11*] G the, Faust, “Prolog im Himmel”. – 47.
[12*] Bruno Bauer, “Charakteristik Ludwig Feuerbachs”, Wigand’s Vierteljahrsschrift, Bd. III, 1845, s. 130.- 49.
[13*] G. W. F. Hegel, Die Philosophie der Geschichte, Einleitung, Geographische Grundlage der Weltgeschichte. – 49dn.
[14*] Genç-hegelcilerin ve özellikle Stirner’in kullandığı terimler. – 53.
[15*] Deutsch-Französische Jahrbücher Karl Marx ve Arnold Ruge’un Paris’te çıkardıkları Almanca bir dergi. Yalnızca (Şubat 1844’te) bir sayısı yayınlanmıştır. Bu sayıda Karl Marx’ın iki makalesi “Yahudi Sorunu Üzerine” ve “Hegelci Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı. Giriş” ve Friedrich Engels’in de gene iki makalesi “Bir Ekonomi Politik Eleştirisi Denemesi” ve “İngiltere’nin Durumu ‘Dün ve Bugün’, Thomas Carlyle, Londra 1842” yer alıyordu. Bu yapıtlar Marx ve Engels’in materyalizme ve komünizme nihai geçişlerini belgelemektedir. Derginin yayınlanması esas olarak Marx ile bir burjuva radikali olan Ruge’un arasındaki görüş farklılıkları yüzünden kesilmiştir. – 55.
[16*] Bauer’in “eleştirici” bir felsefe okulunun savunucusu olmak istediği bilinir. – 56.
[17*] Proleter devrimin bütün gelişmiş kapitalist ülkelerde aynı anda yapılabileceği ve dolayısıyla devrimin yalnızca tek bir ülkede zafere ulaşmasının olanaksızlığı vargısı ki bu vargı nihai ifadesini Engels’in, “Komünizmin İlkeleri” adlı denemesinde bulur. (bkz: Marx-Engels, Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, Sol Yayınları, Ankara 1991, s. 212-213.) tekel-öncesi kapitalizm dönemi işin doğruydu.
Emperyalizm çağında kapitalizmin eşit olmayan ekonomik ve siyasal gelişimi yasasını hareket noktası olarak alan Lenin, farklı bir vargıya ulaştı. Buna göre, yeni tarihsel koşullarda, tekelci kapitalizm döneminde, sosyalist devrim ilkin birkaç ülkede, hatta tek bir ülkede zafere ulaşacaktı ve devrimin bütün ülkelerde ya da ülkelerin çoğunda aynı anda zafere ulaşması olanaksızdı. Bu tez ilk kez Lenin’in “Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine” adlı makalesinde ortaya konmuştur. (Bkz: Lenin, Marx- Engels- Marksizm, Sol Yayınları, Ankara 1990, s. 236-240.) – 58.
[18*] Kıta Sistemi, ya da kıta ablukası 1806’da Napoléon I tarafından ilan edilmişti ve Avrupa kıtasındaki ülkelerle Büyük Britanya arasında ticareti yasaklıyordu. Napoléon’un Rusya’daki yenilgisinden sonra kaldırılmıştır. – 60.
[19*] Max Stirner, Der Einzige und sein Eigenthum, Leipzig 1845. – 60dn.
[20*] B. Bauer’in “Charakteristik Ludwig Feuerbachs” adlı makalesinden. – 61dn.
[21*] Marseillaise, Carmagnole, ça ira 18. yüzyıl sonu Fransız burjuva devirmi döneminin devrimci ezgileri. Son ezginin nakaratı şöyleydi: “Ah! çaira, ça ira, ça ira. Les aristocrates à la lanterne!” – 63dn.
[22*] Bu terimler Max Stirner’in Der Einzige und sein Eigentum adlı yapıtında geçmektedir. – 64.
[23*] Bu ifade Bruno Bauer’in “Charakteristik Ludwig Feuerbachs” adlı makalesinden alınmıştır. – 67.
[24*] Bu terim Max Stirner’in Der Einzige und sein Eigentum adlı yapıtından alınmıştır. – 65.
[25*] Genç-hegelcilerin 1838’den 1843’e kadar gündelik yaprak halinde yayınlanan tek ve aynı dergilerinin kısaltılmış adı. Dergi 1838’den 1841’e kadar kendine Hallische Jahrbücher für deutsche Wissenschaft und Kunst (“Alman Bilim ve Sanatı Üzerine Halle Yıllıkları”) adını verdi, Arnold Ruge ve Theodor Echtermeyer yönetiminde yayınlandı. Prusya’da yasaklanma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğundan, dergi, Saxe’a göçtü ve 1841 Temmuzunda Deutsche Jahrbücher für Wissewchaft und Kunst (“Bilim ve Sanat Üzerine Alman Yıllıkları”) adını aldı. Ama 1843’te hükümet, derginin yayınlanmasını yasakladı ve yasak kararı Bundestag’ın kararı ile bütün Almanya için geçerli hale geldi. – 67.
[26*] Sırasıyla Bauer, Feuerbach, Stirner’e anıştırmada bulunuluyor. – 67.
[27*] Bruno Bauer, Geschichte der Politik, Kultur und Aufklärung des achtzehnten Jahrhunderts, Charlottenburg 1843-1845, Bd. 1-2. – 67.
[28*] Nicholas Becker’in milliyetçi şarkısı. Alman Ren, 1840’ta bestelendi, o zaman iki ayrı tepkiye neden olmuştu, biri üniforma meraklısı Musset’nin, öteki de pasifist Lamartine’in tepkisine. – 68.
[29*] Burada Wigand’s Vierteljahrsschrift, Bd. II, 1845, s. 193-205’te yayınlanmış olan Feuerbach’ın “Über das ‘Wesen des Christenthums’ in Beziehung auf den ‘Einzigen und sein Eigenthum'” adlı makalesine değiniliyor. Bu makale şu sözlerle son bulmaktadır: “…Feuerbach İnsan’ın özünü yalnızca onun topluluğuna aktardığına göre, o toplumsal insan’dır, komünisttir.” – 68.
[30*] L. Feuerbach, Grundsätze der Philosophie der Zukunft, Zurich und Wintherthur 1843, s. 47. – 69.
[31*] Marx ve Engels, burada, Alman İdeolojisi’nin Birinci Cildinin III. Bölümüne anıştırma yapıyorlar. Bölümün Feuerbach üzerine olan bu kısmı, aslında III. Bölümüne dahil edilmişti ve Marx ve Engels’in anıştırma yaptıkları metnin hemen ardından geliyordu. III. Bölümdeki sözü edilen pasajda Marx ve Engels, Hegel’in Die Philosophie der Geschichte adlı yapıtından alıntı yapıyorlardı. – 73.
[32*] Tahıl Yasalarına Karşı Birlik İngiliz sanayi burjuvazisinin örgütü; 1838’de Manchester’lı fabrika sahipleri Cobden ve Bright tarafından kurulmuştu. Dışardan yapılan tahıl ithalini kısıtlamayı ya da yasaklamayı amaçlayan Tahıl Yasaları, büyük toprakbeylerinin çıkarlarını korumak üzere konulmuştu. Birlik, sınırsız serbest ticaret istemini öne sürerek, işçi ücretlerini düşürmek ve toprak aristokrasisinin ekonomik ve siyasal gücünü zayıflatmak amacıyla Tahıl Yasalarının kaldırılmaları için savaştı. Bu savaşım sonucunda Tahıl Yasaları 1846’da kaldırıldı. – 76.
[33*] Verein (birlik), Max Stirner’e göre çıkarcıların oluşturdukları gönüllü bir birlikti. – 77.
[34*] 1651’de Cromwell tarafından çıkartılan ve daha sonra yenilenen yasalar. Bu yasalar, Avrupa’dan, Rusya’dan ya da Türkiye’den ithal edilen metaların yalnız İngiliz ya da ihracatçı ülkelerin gemileriyle taşınması gereğini koşul olarak getiriyordu. İngiliz kıyıları boyunca kabotaj hakkı yalnız İngiliz gemilerinin tekelinde olacaktı. İngiliz denizciliğini kolaylaştırmak amacını güden bu yasalar, özellikle Hollanda’ya karşı yöneltilmişlerdi. 1793 ile 1854 arasında kaldırıldılar. – 84.
[35*] Bu farklılaşan (diferansiyel) vergiler, bir metaya, şu ya da bu ülkeden gelmesine göre, farklı gümrük resimleri koyuyordu. – 84.
[36*] J. Aikin, A Description of the Country from Thirty to Forty Miles Round Manchester, London 1795. – 85.
[37*] Marx ve Engels burada, I. Pinto’nun Traité de la Circulation et du Circulation et du Crédit, (Amsterdam 1771, s. 234, 283) adlı kitabında yayınlanmış, “Lettre sur la Jalousie du Commerce”den alıntı yapıyorlar. – 85.
[38*] A. Smith, An Inquiry in to the Nature and Causes of the Wealth of Nations, London 1776.- 86.
[39*] Jean Jacques Rousseau, Du Contrat Social: ou principes du droit politique, Amsterdam 1762. – 96.
[40*] Burada Max Stirner’in Wignad’s Vierteljahrsschrift, Bd. III, 1845, s. 187’de yayınlanmış “Rezensenten Stirnes” adlı makalesinde ifade edilen görüşlere değiniliyor. – 97.
[41*] Normanlar İngiltere’yi 1066’da, Napoli’yi de 1130’da istila etmişlerdi. – 99.
[42*] Doğu Roma İmparatorluğu Köleci Roma İmparatorluğundan 395 yılında ayrılmış bir devlet; merkezi Konstantinople (İstanbul) idi. Daha sonraları Bizans adını almıştır. Doğu Roma İmparatorluğu 1453’de, Osmanlılar tarafından istila edilinceye dek varolmuştur. – 100.
[43*] Amalfi Napoli’nin güneyinde kurulmuş bir İtalyan kenti. 10. ve 11. yüzyıllarda parlak bir limandı. Bu kentin deniz hukuku bütün İtalya tarafından benimsenmişti. – 108.