İktisatçı olarak kuşkusuz saygıdeğer olan Hume’u, önemi geçmişte yalnızca bay Dühring’in “çağı için kesin önem taşıyan” başarıları üzerinde de öylesine direngenlikle susan o kıskançlık tarafından bilinmezlikten gelinebilmiş birinci sınıf bir iktisat yıldızı durumuna getirilecek kadar şişirilmiş görmemizin nedeni, işte bu.[85*] (sayfa: 349)
Bilindiği gibi fizyokratik okul, bize Quesnay’nin Tableau économique’i ile Şimdiye değin iktisat eleştirici ve tarihçilerinin boş yere kafa patlattıklan bir bilmece bırakmıştır. Bir ülkenin tüm zenginliğinin üretim ve dolaşımın fizyokratik anlayışını ortaya koyacak olan bu tablo, daha sonraki iktisatçilar için oldukça karanlık kaldı. Burada da bay Dühring, bizi kesin olarak aydınlatacaktır. “Üretim ve bölüşüm ilişkilerinin bu ekonomik imgesinin Quesnay’de ne anlamageleceği” der, ancak “daha önce ona özgü bulunan temel fikirler adamakıllı irdelenirse” açıklanabilir.
Ve bu fikirler, şimdiye değin ancak “kararsız bir belirsizlik” ile sunulmuş bulundukları ve Adam Smith’te bile bunların “ana çizgileri tanınamayacak bir durumda” olduğu için, bu irdeleme işi çok gerekli bir şeydir. O da bu nedenle beş koca sayfa, içlerinde her türlü cafcaflı sözler, sürekli yinelemeler ve hesaplı bir düzensizliğin, bay Dühring’in Quesnay’nin “temel fikirleri” üzerine ancak ve ancak yetersizlikleri (sayfa: 350) konusunda herkesi uyarmaktan vazgeçmediği “en basit okul kitaplarında” bulunabileceği denli bir şey bildiği uğursuz gerçeğini saklamaya çalışacakları beş sayfa boyunca okuruna ders verir. Henüz yalnızca adı bilinen Tableau’nun, geçerken şöyle bir koklanmış olduğunu, ondan sonra örneğin “işe başlama ile sonuç arasındaki ayrım” gibi türlü-çeşitli “derin düşünceler” içine dalındığını görmek, bu girişin “en sancalı yönlerinden” biridir. Her ne denli “bu ayrım Quesnay’nin düşüncelerinde kesin bir biçim altında bulunamaz”sa da, buna karşılık bay Dühring, uzun bir giriş biçimi altındaki “işe başlama”sından, tuhaf bir biçimdeki kısa soluklu “sonuç”una, yani Tableau’nun açıklamasına geçtiği anda, bunun şimşek çaktıran bir örneğini verecektir. Öyleyse, Quesnay’nin Tableau’su üzerine bay Dühring’in söylemeyi uygun bulduğu şeyin hepsini, ama sözcüğü sözcüğüne hepsini verelim:
“İşe başlama”sında bay Dühring, şöyle der:
“Gelirin [bay Dühring az önce net üründen sözediyordu] para biçiminde bir değer olarak alınıp işlenmesi gereği, ona [Quesnay’ye] apaçık bir şey görünüyordu. … O düşüncelerini hemen, bütün tarımsal ürünlerin ilk elin dışına çıkışları sırasındaki satış sonuçlan olarak varsaydığı para biçimindeki değerlerebağlar [!]. Birkaç milyar (yani para biçimindeki değerleri ile, tablosunun sütunlarında işte bu biçimde [!] işlem yapar.
Böylece Quesnay’nin Tableau’da, “net ürün” ya da “net gelir” değerleri dahil, “tarımsal ürünler”in “para biçimindeki değerleri” ile işlem yaptığını üç kez öğrenmiş bulunuyoruz. Daha ilerde şöyle okunabilir:
“Eğer Quesnay bir gerçekten doğal görme biçimi yolunu tutmuş ve yalnızca değerli madenler ile para niceliğini değil ama para biçimindeki değerleri de göz önünde tutmaktan kurtulmuş olaydı. … Ama böylece o salt değer tutarları ile hesap yapar ve net ürünü a priori para biçiminde bir değer olarak tasarlar [!]”.
Öyleyse, dördüncü ve beşinci kez olarak: Tableau’da (sayfa: 351) yalnızca para biçiminde değerler vardır!
“O [Quesnay] bunu [net ürün] harcamaları çıkartarak ve özsel olarak [işte geleneksel olmayan ama bir o denli kolay olan bir özet] toprak sahibine rant olarak düşen bu değeri düşünerek [!] elde etmiştir.”
Hâlâ bir adım bile ilerlemiş değiliz; ama şimdi ilerleyeceğiz:
“Öte yandan net ürün, şimdi de [bu “şimdi de” bir inci!] doğal nesne olarak dolaşıma girer ve böylece … kısır olarak adlandırılan sınıfın gereksinmelerini karşılamaya yarar. Burada, düşüncenin gidişini belirleyen şeyin bir durumda para biçimindeki değer, öteki durumda ise şeyin kendisi olmasından doğan karışıklık hemen [!] görülebilir.”
Bu metaların dolaşıma aynı zamanda hem “doğal nesne”, hem de “para biçiminde değer” olarak girmeleri “karışıklığı”na, görünüşe bakılırsa, genel olarak her meta dolaşımı katlanır. Ama “para biçimindeki değerler” çevresinde durmadan boşuna dönüyoruz, çünkü “Quesnay, ekonomik değerin ikili bir değerlendirmesinden kaçınmak ister”.
Bay Dühring bizi bağışlasın: Aşağıda, Quesnay’nin tablosunun “çözümleme”sinde,[86*] “doğal nesneler” olarak çeşitli türdeki ürünler, yukarda, Tableau’nun kendisinde, bunların para biçimindeki değerleri yer alır. Daha sonra Quesnay, yardımcısı rahip Baudeau[87*] eliyle, hatta doğal nesneleri tabloda doğrudan doğruya onların para biçimindeki değerlerinin yanına yazdırmıştır. [88*] (sayfa: 352)
Bunca “işe başlama”dan sonra, ensonu “sonuç”. Dinleyin, yiğit kişiler:
. “Bununla birlikte [Quesnay tarafından toprak sahiplerine yüklenilen role göre] tutarsızlık, rant olarak sahiplenilen net ürünün ekonomik dolaşımda neolduğu sorulur sorulmaz, hemen ortaya çıkar. Fizyokratik fikirleri ve Tableau économique’i, yalnızca bir karışıklık ve mistisizme kadar götürülmüş bir keyfi tutum açıklar.”
Siz işin sonuna bakın. Demek ki bay Dühring, “rant olarak sahiplenilen net ürünün (Tableau’nun gösterdiği) ekonomik dolaşımda ne olduğu”nu bilmiyor.
Tableau, ona göre, “dört köşeli daire”dir. Fizyokrasinin alfabesini anlamadığını itiraf eder. Sözü ağzında geveledikten , havanda su dövdükten, sola sağa sıçradıktan sonra, sersemletici zevzekliklere, öykülere, oyalamalara, yinelemelere ve üçkağıtçılıklara atıldıktan sonra bizi “Quesnay’nin Tableau’sunun anlamı” üzerindeki korkunç açıklamaya hazırlamaktan başka hiçbir amacı olmayan bütün bu oyundan sonra, — tüm bunların sonucu olarak bay Dühring, utanılacak şekilde bu konuda hiçbir şey bilmediğini itiraf eder.
Bu acı gizden, Horatius’un dediği gibi, fizyokratlar ülkesinde atının terkisinde gezdirdiği bu kara kaygıdan bir kez kurtulduktan sonra, “ciddi ve ince düşünür”ümüz zurnasını neşe ile yeni baştan ağzına alır: “Quesnay’nin aslında oldukça yalın olan [!] Tableau’sunda her yöne [topu topu altı yön!] çizdiği ve net ürünün dolaşımını göstermeleri gereken çizgiler”, “Sütunların bu garip bağdaşımına” matematik bir mucizenin karışıp karımdığını sormaya götürür ve Quesnay’nin dört köşeli daire ile uğraştığını hatırlatır, vb.. Bu çizgiler, bütün yalınlıklarına karşın, bay Dühring için kendi öz itirafina göre anlaşılmaz şeyler olarak kaldıklarından, onları bilinen davranışına göre, saygınlıktan düşürmek zorundadır; bundan sonra cansıkıcı Tableau’ya ölüm vuruşunu korkusuzca (sayfa: 353)en sakıncalı yönü altında göz önünde tutarak” vb., Tableau économique’den, orada yer alan net ürün tarafından oynanan rolden hiçbir şey anlamadığının zoraki itirafı, — işte bay Dühring’in “net ürününün en sakıncalı yönü” dediği şey, bu! Ne iç karartıcı mizah.[89*]
Ama, Quesnay’nin Tableau’su konusunda okurlarımızın, iktisat bilgilerini “ilk el”den bay Dühring’den alan kimselerin zorunlu olarak içine düştükleri o korkunç kararsızlık içinde kalmamaları için, kısaca birkaç bilgi verelim.[90*]
Bilinir ki fizyokratlarda toplum üç sınıfa bölünür: l° Üretken, yani tarımdaki etkinliği gerçek olan sınıf, çiftlik kiracıları ve tarım işçileri; bunlara, emekleri bir fazlalık, yani rant bıraktığı için üretken adı verilir; 2° Bu fazlalığı sahiplenen ve hizmetkarları ile birlikte toprak sahiplerini kapsayan sınıf; genel olarak paraları devlet tarafından ödenen memurlar ile birlikte prens ve ensonu, öşürü sahiplenen kurul niteliğiyle Kilise. Kısaltmak için, bundan sonra birinci sınıfı yalnızca “çiftlik kiracıları”, ikinci sınıfı da “toprak sahipleri” olarak adlandıracağız; 3° Sanayici ya da kısır sınıf, — fizyokratların kanısına göre, üretken sınıf tarafından sağlanan ilkel maddelere, tastamam bu maddelerden geçim araçları biçimi altında tükettiği kadar değer eklediği için kısır. Böylece Quesnay’nin Tableau’su, bir ülkenin (gerçekte Fransa’nın) tüm yıllık ürününün bu üç sınıf arasındaki dolaşım ve yıllık yeniden-üretime hizmet etme biçmini gösterecektir.
Tableau’nun Normandie, Picardie, Ile-de-France ve başka birkaç Fransız ilinin örnek hizmeti gördüğü ilk varsayımı, toprağın kiralanması sisteminin ve onunla birlikte Quesnay çağındaki anlamıyla büyük tarımın, genel olarak yaygınlaşmış olmasıdır. Bunun sonucu, çiftlik kiracısı tarımın gerçek yöneticisi olarak görünür, Tableau’da tüm üretken (tarım yapan) sınıfı temsil eder ve toprak sahibine para olarak bir rant öder. Çiftlik kiracılarının tümü, adı geçen illerin (sayfa: 354) en iyi işlenen çiftliklerinin bir kez daha belirleyici olduklar, bir tahmin uyarınca, kendine beşte-biri, yani 2 milyarı her yıl yenilenecek işletme fonu olan 10 milyar liralık bir avans ayrıldığını görür.
Öteki varsayımlar: l° Yalınlık nedeniyle fiyatlar değişmez ve yeniden-üretim yalın (basit) yeniden-üretim olacak; 2° Herhangi bir sınıf içinde oluşan dolaşım dıştalanacak ve yalnızca sınıftan sınıfa olan dolaşım gözönünde tutulacak; 3° İşletme yılı içinde sınıftan sınıfa olan bütün alım ve satımlar tek bir toplam olarak toplanacak. Son olarak Quesnay çağında, aşağı yukarı bütün Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da köylü ailesine özgü ev sanayisinin, beslenme gereksinmeleri dışında kalan gereksinmelerinin de en önemli bölümünü fazlasıyla sağladığı ve bu nedenle burada tarımın normal tamamlayıcısı olarak varsayıldığı anımsanacaktır.
Tableau’nun hareket noktası tüm rekolte, bu nedenle en yukarda yer alan toprağın yıllık meyvelerinin brüt ürünü ya da ülkenin, yani bu durumda Fransa’nın, “toplam yeniden üretimi”dir. Bu brüt ürünün değer büyüklüğü, toprak ürünlerinin tecimen uluslardaki ortalama fiyatlarına göre tahmin edilmiştir. Bu büyüklük, o çağın olanaklı olan istatistik değerlendirmelerine göre, Fransa’da brüt tarım ürününün para olarak değerini aşağı yukarı yansıtan bir tutar olan beş milyar liraya yükselir. Quesnay’nin Tableau’sunda beş tournois lirasıyla değil de “birkaç milyar ile”, bilindiği gibi beş milyar ile “işlem” yapmasının nedeni, aslında işte budur.
Beş milyarlk bir değerdeki toplam brüt ürün, demek ki üretken sınıfın, yani en başta onu on milyarlık bir avansa karşılık düşen iki milyarlik bir işletme fonu harcayarak üreten çiftlik kiracılarının elinde bulunur. İşletme fonunun yenilenmesi, o halde tarımda doğrudan doğruya çalışan kimselerin bakımi için de zorunlu tarımsal ürünler, aşlık, hammaddeler vb., toplam rekolteden mal olarak alınır ve yeni tarımsal üretim için harcanır. Bir kez saptanmış ölçek içinde, söylemiş bulunduğumuz gibi, değişmez fiyatlar ve yalın bir yeniden üretim varsayıldığından, brüt ürün üzerinden alınan (sayfa: 355) bu parçanın para olarak değeri iki milyar liraya eşittir. Öyleyse bu parça, genel dolaşıma girmez. Çünkü, daha önce belirtildiği gibi dolaşım, çeşitli sınıflar arasında değil de her sınıfın kendi sınırları içinde oluştuğu ölçüde, Tableau’dan dıştalanmıştır.
İşletme fonunun brüt ürün yardımı ile yenilenmesinden sonra, geriye iki milyarı yiyecek maddeleri ve bir milyarı da hammaddeler biçiminde üç milyarlık bir artık kalır. Ama çiftlik kiracılarının toprak sahiplerine ödemek zorunda oldukları rant, bunun ancak üçte-ikisine, yani iki milyara değin yükselebilir. Bu iki milyarın neden tek başına “net ürün” ya da “net gelir” başlığı altında yer aldığını birazdan göreceğiz.
Tarımın üç milyarı genel dolaşıma giren beş milyarlık bir değer tutarındaki “toplam yeniden-üretim”inden başka ulusun tüm “küçük tasarruf”unu oluşturan iki milyar tutarında bir serbest (likit) para da çiftlik kiracılarının elinde bulunur.
Bu işin nedeni de şu:
‘nun hareket noktası toplam ürün olduğu için, bu hareket noktası, aynı zamanda bir ekonomik yılın, örneğin kendisinden sonra yeni bir ekonomik yılın başladığı 1758 yılının varış noktasını da oluşturur. Bu yeni 1759 yılı boyunca, brüt ürünün dolaşıma ayrılmış parçası, bir dizi tek tek ödemeler, alımlar ve satımlar aracıyla, öteki iki sınıf arasında bölüşülür. Bu birbiri ardına gelen değnık ve bütün bir yıl üzerine yayılan hareket —Tableau için herhalde olması gerektiği gibi—, gene de her biri bir tek kezde yılın tamamını kaplayan birkaç belirtici eylem biçiminde yoğunlaşırlar. Böylelikle 1758 yılı sonunda, çiftlik kiracıları sınıfının 1757 yılı için toprak sahiplerine rant biçimi altında ödemiş olduğu para, gene ona geri döner (Tableau, bunun nasıl olduğunu gösterecektir) ve böylece 1759’da bu iki milyar, yeniden dolaşıma sokulabilir. Ne var ki bu tutar, Quesnay’nin de belirttiği gibi, aslında ödemelerin sürekli olarak küçük parçalar biçiminde yinelendiği ülkenin (Fransa), gerçekte toplam dolaşımı bakımından gerekli olandan çok daha büyük olduğu için, çiftlik kiracılarının elinde bulunan iki milyar lira, ulus (sayfa: 356) içinde dolaşan paranın toplam tutarını temsil eder.
Rantı cebine indiren toprak sahipleri sınıfı önce, büyük bir olasılıkla bugün de olduğu gibi, ödemelerde parayı alan taraf rolünde görünür. Quesnay’nin varsayımına göre, asıl toprak sahiplerinin eline iki milyarlık rantın ancak 4/7’si geçer, 2/7’si hükümete ve 1/7’si de kilise öşürcülerine gider. Quesnay’nin zamanında Kilise, Fransa’nın en büyük toprak sahibi idi ve ayrıca geri kalan tüm toprak mülkiyetinin öşürünü de o alıyordu.
“Kısır” sınıf tarafından bir yıl boyunca harcanan işletme sermayesi (yıllık avanslar), hammaddeler biçiminde, bir milyarlık bir değerden oluşur; yalnızca hammaddeler biçiminde, çünkü aletler, makineler vb., bu sınıfın kendi ürünleri arasında sayılır. Bu sınıfın sanayileri pratiğinde bu ürünlerin oynadığı birçok role gelince, bu roller Tableau’yu, yalnızca sınıfın sınırları içinde oluşan meta ve para dolaşımmdan daha çok ilgilendirmez. Kısır sınıfın, hammaddeleri sayesinde mamul metalar haline dönüştürdüğü emek ücreti, kısmen doğrudan doğruya üretken sınıftan, kısmen dolaylı olarak toprak sahipleri aracılığıyla aldığı yaşama araçları değerine eşittir. Bu sınıf, kendi içinde kapitalistler ve ücretliler olarak bölünmesine karşın, Quesnay’nin temel anlayışına göre tüm sınıf durumunda, üretken sınıf ile toprak sahiplerinin ücretli görevlisidir. Sınai üretimin tümü ve sonuç olarak rekolteyi izleyen yıl üzerine dağılan dolaşımın da tümü, aynı biçimde tek bir toplam olarak birleştirilirler. Bu nedenle Tableau’da gösterilen hareketin başlangıcında, kısır sınıfın yıllık meta üretiminin tamamen kendi elinde bulunduğu, demek ki tüm işletme fonu ya da bir milyar değerindeki hammaddelerin, yarısının bu dönüşüm sırasında tüketilen yaşama araçlarının değerini temsil ettiği iki milyar değerindeki meta biçimine dönüşmüş olduğu varsayılır. Burada bir karşıkoymada bulunulabilir: Ama kısır sınıf, kendi ev gereksinmeleri için sanayi ürünleri de tüketir; eğer ürünlerin hepsi dolaşım yoluyla öteki sınıflara geçerse, bunlar nerede yer alır? Bu konuda, bize şu yanıt verilir: Kısır sınıf, yalnızca (sayfa: 357) kendi metalarının bir bölümünü tüketmekle kalmaz ama ayrıca, bunun olanaklı olduğunca çoğunu elinde tutmaya da çalışır. Öyleyse, dolaşıma giren metalarını kendi gerçek değerlerinin üzerinde bir değerle satar ve biz bu metalan üretiminin toplam değeri olarak değerlendirdiğimize göre, böyle de yapması gerekir. Ama gene de, Tableau’nun saptamalarında bu, hiçbir şeyi değiştirmez; çünkü öteki iki sınıf, yapılmış metalan ancak toplam üretimleri değerine alırlar.
Öyleyse şimdi üç ayrı sınıfın Tableau’nun gösterdiği hareketin başlangıcındaki ekonomik konumunu biliyoruz.
Üretken sınıf, işletme sermayesinin mal olarak yenilenmesinden sonra, üç milyarlık brüt tarımsal ürün ile birlikte iki milyar parayı da elinde tutar. Toprak sahipleri sınıfı, önce yalnızca üretken sınıftan iki milyarlık bir rant hakkı ile kendini gösterir. Kısır sınıf, iki milyarlık mamul beslenme maddesine sahiptir. Bu üç sınıftan yalnızca ikisini ilgilendiren bir dolaşıma fizyokratlar arasında eksik dolaşım, üçünü de ilgilendiren bir dolaşıma ise tam dolaşım adı verilir.
Şimdi Tableau économique’in kendisine geçelim.
Birinci dolaşım (eksik dolaşım): Çiftlik kiracıları toprak sahiplerine, kendilerine düşen rantı, yani iki milyar parayı, karşılıksız olarak öderler. Bu milyarlardan biri ile toprak sahipleri çiftlik kiracılarından yaşama araçlan satın alırlar; böylece rantı ödemek için harcanmış paranın bir yarısı gene çiftlik kiracılarına geri döner.
Quesnay, Analyse du Tableau Économique’inde, toprak rantının yedide-ikisini alan devlet ile yedide-birini alan kiliseden uzun boylu söz etmez, çünkü onların toplumsal rolleri herkes tarafından bilinir. Asıl toprak sahipleri ile ilgili olarak onların, içinde hizmetlerindeki bütün insanların harcamalarının da yer aldığı harcamalarının, “mülklerinin korunması ve iyileştirilmesi ve ekiminin artırılması için” kullanılan o çok küçük parça dışında, hiç değilse çok büyük bir bölümü bakımından, kısır harcamalar olduklarını söyler. Ama “doğal hukuk”a göre, onların öz görevleri, “ana-baba kalıtlarının yönetme çalışmaları ve onarım giderleri”ni[91*] üzerlerine (sayfa: 358) almak, ya da sonradan açıklandığı gibi, toprak avanslarını, yani toprağı hazırlamak ve çiftlikleri, çiftlik kiracısının sermayesinin hepsini salt gerçek ekim işine ayırmasını sağlayan her türlü katkılarla donatmak için yaptıkları harcamaları yapmaktir.
İkinci dolaşım (tam dolaşım): Henüz ellerinde bulunan ikinci milyar ile, toprak sahipleri kısır sınıftan yapılmış (mamul) maddeler ve kısır sınıf da bu biçimde eline geçen para ile çiftlik kiracılarından aynı tutarda yaşama araçları satın alırlar.
Üçüncü dolaşım (eksik dolaşım): Bir milyar para ile, çiftlik kiracıları kısır sınıftan aynı tutarda yapılmış maddeler satın alırlar; bu metaların büyük bir bölümü tarımsal aletler ve ekim için gerekli öteki üretim araçlarından oluşur. Kısır sınıf, kendi öz-işletme sermayesinin yenilenmesi için bir milyar ile hammaddeler satın alarak aynı parayı çiftlik kiracılarına geri verir. Böylelikle, çiftlik kiracılarının rantın ödenmesi için harcadıkları iki milyar para kendilerine geri dönmüş ve hareket de tamamlanmış olur. Ve böylece büyük bilmece, ekonomik dolaşımda “rant biçimi altında sahiplenilen net ürünün ne olduğunu” bilme sorunu da çözülmüş bulunur.
Yukarda, sürecin başında, üretken sınıfın elinde üç milyarlık bir artığa sahiptik. Bunun yalnızca iki milyarı net ürün olarak rant biçimi altında toprak sahiplerine ödenmişti. Artığın (fazlalığın) üçüncü milyarı, on milyar için, yüzde-on üzerinden, çiftlik kiracılarının toplam fon yatırımının faizini oluşturur. Onlar bu faizi —dikkat edilsin— dolaşımdan almazlar; elleri arasında mal olarak bulunur ve onu dolaşım aracıyla eşit değerde yapılmış meta biçimine dönüştürerek gerçekleştirmekten başka bir şey yapmazlar.
Bu faiz olmadıkça, tarımın baş yürütücüsü olan çiftlik kiracısı, tarıma sermaye yatırmaz. Daha bu görüş açısından, tarımsal gelir artığının faizi temsil eden bölümünün çiftlik kiracısı tarafından sahiplenilmesi fizyokratlara göre (sayfa: 359) yeniden-üretimin çiftlik kiracıları sınıfı denli zorunlu bir koşuludur ve sonuç olarak bu öğe “net ürün” ya da ulusal “net gelir” kategorisi içinde sayılamaz; çünkü bu son kategori, ulusal yeniden-üretimin dolaysız gereksinmeleri gözönünde tutulmaksızın tüketilebilmesi ile ayırdedilir. Ama Quesnay’ye göre bu bir milyarlık fon, büyük bölümü bakımından yıl içinde zorunlu duruma gelen onarımlar ve fon yatırımının kısmi yenilenmesi için kullanılır; ayrıca kazalara karşı yedek fon hizmeti görür; son olarak, olanaklı olduğu yerde, yatırım fonu ve işletme sermayesinin artırılmasına ve toprağın iyileştirilmesi ile ekimin genişletilmesine yarar.
Bütün süreç, kuşkusuz, “oldukça yalın”dır. Dolaşıma, çiftlik kiracıları tarafından, rantın ödenmesi için iki milyarlık para ile üçte-ikisi yaşama araçları ve üçte-biri hammadde olmak üzere üç milyarlık ürün; kısır sınıf tarafından da iki milyarlık yapılmış madde sokulmuştur. İki milyarlık bir tutardaki varoluş araçları üzerinden, bunun bir yarısı toprak sahipleri ve hizmetkarları, öteki yarısı da çalışması karşılığı olarak kısır sınıf tarafından tüketilmiştir. Bir milyarlık hammadde, bu aynı sınıfın işletme sermayesini yeniler. İki milyar tutan dolaşımdaki yapılmış maddelerin bir yarısı toprak sahiplerine, öteki yarısı da çiftlik kiracılarına düşer; bu öteki yarı, çiftlik kiracıları için fon yatırımlarının ilk elde tarımsal yeniden-üretimden elde edilen faizinin değişime uğramış bir biçiminden başka bir şey değildir. Çiftlik kiracısının, rantı ödeyerek dolaşıma soktuğu paraya gelince, bu para, ürünlerinin satışı yoluyla ona geri gelir ve böylece aynı çevrim (cycle) bir sonraki yıl içinde bir daha yinelenir.[92*]
Şimdi bay Dühring’in, “geleneksel yalın çözümleme”den öylesine yüksek “gerçekten eleştirel” betimlemesine hayran olunsun. Quesnay’nin Tableau’da yalnızca para biçimindeki değerlerle işlem yaptığını görmenin ne denli sıkıcı bir şey olduğunu gizemi bir havayla beş kez arka arkaya yineledikten sonra, ki bunun doğru olmadığı da görüldü, en sonunda (sayfa: 360) “rant biçimi altında sahiplenilen (temellük) net ürünün ekonomik dolaşımda ne olduğu”nu sorar sormaz, Tableau économique’i yalnızca “mistisizme değin götürülmüş bir karışıklık ve bir keyfi tutum ile” açıklama sonucuna varır. Tableau’nun, yıllık yeniden-üretim sürecinin dolaşım aracılığıyla oluştuğu biçimiyle, zamanı için yalın olduğu denli dahice de olan açıklamasının, ekonomik dolaşımda bu net ürünün ne olduğunu çok doğru bir biçimde dile getirdiğini görmüş bulunuyoruz ve böylece “mistisizm”, “karışıklık ve keyfi tutum”, bir kez daha, “hepsi arasında en sakıncalı yön” ve fizyokratik irdelemelerin tek “net ürün”ü olarak yalnızca bay Dühring’in üstünde kalır.
Bay Dühring, fizyokratların teorisi ile ne denli içli-dışlı ise, onların tarihsel etkileri ile de o denli içli-dışlı. Bize, “Turgot ile fizyokrasi, Fransa’da pratik ve teorik taçlanmasını bulmuştu” diye ders verir. Ama Mirabeau, ekonomik görüşlerinde özsel olarak fizyokratmış, iktisat alanında 1789 Kurucu Meclisinde en büyük yetke imiş, bu meclis fizyokratik tezlerden büyük bir bölümünü teoriden pratiğe geçirmişmiş ve hele toprak mülkiyeti tarafından “karşılıksız olarak” sahiplenilen net ürün üzerine ağır bir vergi koymuşmuş, bütün bunlar “bir” Dühring için hiç olmamış şeyler.
1691-1752 dönemi üzerindeki uzun bir çizginin Hume’un bütün öncellerini silmesi gibi, bir başka çizgi de, Hume’dan Adam Smith’e kadar uzanan dönem içinde, Sir James Steuart’ı çizer. Onun, tarihsel önemi bir yana, ekonomi politik alanını sürekli olarak zenginleştirmiş bulunan tüm büyük yapıtından,[93*] bay Dühring’in “girişim”inde tek hece bile yok. Buna karşılık, onun Adam Smith çağının “bir profesör”ü olduğunu söyleyerek, Steuart’a özel sözlüğünde yer alan en ağır sövgüyü, savurur. Ne yazık ki, bu lekeleme katıksız bir uydurmadır. Gerçekte Steuart, sözde Steuart’ların fesat hareketine katılmış olması yüzünden Büyük Britanya’dan kovulmuş, anakara üzerindeki uzun eğleşme ve yolculuklarından (sayfa: 361) çeşitli ülkelerin ekonomik durumu ile içli-dışlı olmak için yararlanan büyük bir İskoçyalı toprak sahibi idi.[94*]
Sözün kısası, Eleştirel Tarih’e göre bütün geçmiş iktisatçılar, yalnızca ya bay Dühring’in daha derin ve daha “kesin” temellerine “başlangıç bilgileri” vermek, ya da ona, kendi değimsizlikleriyle, bir açmalık sağlamak değerine sahiptirler. Bununla birlikte iktisatta bile, yalnızca “daha derin temeller”in “ilk bilgiler”ini değil, ama bu temellerin, doğa felsefesinde buyurulduğu gibi, kendilerinden başlayarak “geliştirilmiş” olmayıp, gerçekteri “bileştirilmiş” bulunduğu ilkeleri oluşturan birkaç kahraman var; örneğin, bir Ferrier ve başkalarının “biraz ince” merkantilist öğretilerini, Alman fabrikatörler yararına, “daha güçlü” bir söz ebeliğiyle şişiren o “görülmemiş derecede ünlü” List; sonra, “Ricardo’nun sistemi bir düzensizlik sistemidir. … Sınıflar arasında düşmanlık yaratma sonucuna varır. … Yapıtı, toprakların paylaşılması, (sayfa: 362) savaş ve yakma aracıyla erkliğe can atan demagogun elkitabıdır” tümcelerinde bilgisinin içten özünü oraya koyan Carey.[95*]
Ensonu, ağız tatlandırmak için, London City’nin karışık kafası MacLeod.[96*]
Sonuç olarak, bugün ve yakın gelecekte, ekonomi politik tarihini irdelemek isteyen kimseler, bay Dühring’e özgü “parlak üsluplu tarih yazma biçimi”ne güvenmektense, “sulandırılmış şeyler”,”en basit okul kitapları”nın “yuvarlak” ve ” sulu yavan yemekleri” ile içli-dışlı olmakla daha güvenilir güvencelerle kuşatılmakta devam edeceklerdir.
*
Peki, ensonunda bay Dühring tarafından “kendi malı olarak yaratılmış” ekonomi politik sistemi üzerindeki çözümlememizden ne çıkar? Yalnızca bütün bu büyük sözler ve daha da büyük vaatlerle, tıpkı Felsefede olduğu gibi aldatılmış (sayfa: 363) bulunduğumuz gergeği. Değer teorisi, “ekonomik sistemlerin sağlamlığının bu denek taşı”, bay Dühring’in değerden birbirinden büsbütün farklı ve birbiriyle açık çelişki durumunda beş ayrı şey anladığı; öyleyse, en hafif deyimiyle, ne istediğini kendisinin de bilmediği sonucuna vardı. O denli tantanayla ilân edilen “tüm iktisadın doğal yasaları”nın, herkes tarafından bilinen ve hatta her zaman o denli de doğru anlaşılmamış en kötü cinsten yavanlıklar oldukları görüldü. Ekonomik olaylar üzerine “özel olarak yaratılmış sistem”in bize vermeye yetenekli olduğu tek açıklama, bunların “zor” sonuçları olduklarıdır, — binlerce yıldan beri her ulustaki hamkafanın başına gelen her sıkıntıdan kurtulmasına yarayan ve bize bu konuda yeni hiçbir şey öğretmeyen formül. Bu zoru, kökeni ve sonuçlan içinde irdeleyecek yerde bay Dühring, bütün ekonomik olayların açıklanmasının son ve kesin nedeni olarak, büyük bir gönül borcu içinde, yalın “zor” sözcüğü ile avunmamızı telkin eder. Emeğin kapitalist sömürüsü üzerine başka açıklamalar vermek zorunda kalınca, önce bunu genel olarak haraç ve pahalanmaya dayanan bir şey olarak gösterir, böylece Proudhon’un “zorla-alma”sını (Prélèvement) tamamen kendine maleder ve daha sonra bu sömürüyü, özelde marksist artı-emek, artı-ürün ve artı-değer teorisi yardımı ile açıklar. Böylece, her ikisini de bir solukta kopya ederek, tamamen çelişik iki anlayış türünü başarılı bir biçimde uzlaştırma becerisini gösterir. Ve nasıl Felsefede, sulandırarak durmadan sömürdüğü Hegel’e sövmek için yeterince sövgü bulamıyorduysa, Eleştirel Tarih’te de tıpkı öyle, Marks’ın sınırsız kötülenmesi, ancak ve ancak Dersler’de sermaye ve emek üzerine biraz ussal olarak bulunabilecek her şeyin, Marks’in sulandırılmış bir çalıntısından başka bir şey olmadığını gizlemeye yarar. “Büyük toprak sahibi”ni, Dersler’de, toprağın gerçekte tüm tarihin çıkış noktası olan aşiret ve köy toplulukları tarafından kolektif mülkiyeti üzerine tek sözcük bilmeksizin, uygar halklar tarihinin kökenine koyan bilgisizlik, günümüzde aşağı yukan us almaz bir şey olan bu bilgisizlik, Eleştirel Tarih’te kendi kendine, (sayfa: 364) izlenmeyecek birkaç örneğini vermiş bulunduğumuz “tarihsel çevrenin evrensel genişliği” madalyasını veren bilgisizlik tarafından hemen hemen geride bırakılır. Kısacası: önce büyük bir kendisini överek “işe başlama”sı, şarlatanca gürültü patırtılar, birbirinden baskın vaatler; sonra da… sıfıra eşit “sonuç”. (sayfa: 365)