Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Perşembe, Ekim 17, 2024
No menu items!
Ana SayfaKitaplıkFransa'da İç Savaş - Karl MarxFransa'da İç Savaş | UİBGK'nin Çağrısı (2.bölüm)

Fransa’da İç Savaş | UİBGK’nin Çağrısı (2.bölüm)

II
Karşı-devrimci komplonun yolu üzerindeki tek ciddi engel, silahlanmış Paris idi. Öyleyse Paris’i silahsızlandırmak gerekiyordu! Bu nokta üzerinde, Bordeaux Meclisi içtenliğin ta kendisi idi. Eğer bu meclis köylülerinin bağırıp çağırmaları bunu anlatmak için yeterli olmasaydı, Paris’in Thiers tarafından triumviranın aralıkçı Vinoy, bonapartçı jandarma Valentin, ve cizvit general d’Aurelle de Paladines sevecen özenişine bırakılması bir kuşku gölgesi bile bırakmazdı. Paris’in silahsızlandırılmasının gerçek ereğini saygısızca ilân etmelerine karşın, komplocular yalanların en apaçığı, en yüzsüzü olan bir bahane ile ondan silahlarını teslim etmesini istediler. Ulusal Muhafızın topları, diyordu Thiers, devlete aittir ve devlete geri verilmelidir. Gerçek ise, şu; daha Bismarck’ın tutsaklarının ona Fransa’yı teslim ettikleri, ama başkente boyuneğdirme kesin niyeti ile kendilerine kalabalık bir muhafız birliği ayırdıkları teslim şartlaşması günü, Paris tetikte idi. Ulusal Muhafız yeniden örgütlendi ve başkomutanlığı, eski bonapartçı kuruluşun bazı döküntüleri dışında, birliğin tümü tarafından seçilmiş bir Merkez Komiteye verdi. Prusyalıların Paris’e girişlerinin öngünü, Merkez Komite, korkaklar tarafından Prusyalıların işgal edecekleri mahalleler ve dolaylarında kahpece yüzüstü bırakılmış bulunan top ve makineli tüfeklerin Montmartre, Belleville ve La Villette’e taşınmasını sağladı. Bu toplar, Ulusal Muhafızın topladığı paralar ile alınmıştı. 28 Ocak teslim sözleşmesinde resmen Ulusal Muhafızın özel mülkiyeti olarak tanınmış, ve bu nitelikle, hükümete ait silahların yenenin ellerine genel tesliminden ayrık tutulmuştu. Ve Thiers, Paris’e karşı savaş açmak için, ne denli hafif olursa olsun, her türlü bahaneden öylesine yoksun bulunuyordu ki apaçık bir yalana başvurma zorunda kaldı: Ulusal Muhafızın topları devletin malı imiş.
Topların alınması elbette Paris’in ve dolayısıyla 4 Eylül devriminin genel silahsızlandırılmasına bir başlangıçtan başka bir şey olmayacaktı. Ama bu devrim Fransa’nın yasal rejimi durumuna gelmişti. Bu devrimin yapıtı olan cumhuriyet, yenenler tarafından teslim şartlaşmasında bile (sayfa: 252) tanınmıştı. Teslim şartlaşmasından sonra, cumhuriyet bütün yabancı devletler tarafından tanınmış ve Ulusal Meclis onun adına toplantıya çağrılmıştı. Bordeaux’da toplanan Ulusal Meclisin, ve onun yürütme gücünün tek yasal görev sanı, Paris emekçilerinin 4 Eylül devrimi idi. 4 Eylül olmasaydı, Ulusal Meclis yerini hemen, 1869’da bir Prusya rejimi altında değil, bir Fransız rejimi altında genel oy aracıyla seçilmiş, ve devrim tarafından zorla dağıtılmış bulunan yasama meclisine bırakma zorunda kalırdı. Thiers ve “salıverilmiş” adamları, Louis Bonaparte’tan onları bir Cayenne [164] yolculuğundan kurtaran izin belgeleri koparmak için, onun karşısında boyuneğme zorunda kalırlardı. Ulusal Meclisin yetkileri, Prusya ile barış koşullarını kararlaştırmakla yükümlü bir noterin yetkilerinden başka bir şey değildi. O, gerçek bürünümü her zaman silahlanmış Paris, bu devrimi yapmış bulunan Paris, onun için dayanılmaz açlık acıları ile beş aylık bir kuşatmaya katlanmış, ve Trochu planına karşın, direnmesini uzatarak, bu direnmeyi taşrada zorlu bir savunma savaşının temeli durumuna getirmiş bulunan Paris olan bu devrimde, bir ara-olaydan başka bir şey değildi. Ve şimdi Paris ya Bordeaux’nun başkaldırmış köle sahiplerinin onur kırıcı kesin buyruğu üzerine silahlarını teslim edecek ve kendi 4 Eylül Devriminin, Louis Bonaparte’ın iktidarının onun kralcı rakiplerine basit bir aktarılmasından başka hiç bir anlama gelmediğini kabul edecek; ya da kendini, İkinci İmparatorluğu doğurmuş, ve onun koruyucu vesayeti altında tam bir çürümeye değin olgunlaşmış bulunan siyasal ve toplumsal koşullar devrimci bir biçimde altüst edilmeksizin, kurtarmak ve canlandırmak olanağı bulunmayan Fransa’nın, ona canla başla bağlı savunucusu olarak gösterecekti. Beş aylık bir açlık sonucu daha da güçsüzlenmiş bulunan Paris, bir an bile duraksamadı. Kendi kalelerinde, kendi üzerine çevrilmiş Prusya toplarının tehdidine değin her şeye meydan okuyan Paris, kahramanca, Fransız komplocularına karşı bir direncin tüm tehlikelerini göze alma kararına vardı. Gene de, Paris’in sürükleneceği bir iç savaş korkusu içinde, Merkez Komite, meclisin kışkırtmalarına, yürütme gücünün zorbalıklarına ve birliklerin Paris ile dolaylarında tehdit edici bir toplanmasına karşın, (sayfa: 253) aynı salt savunucu tutumunu korudu.
Demek ki, Vinoy’yi bir polis memurları sürüsü ve birkaç ordu alayının başında, Ulusal Muhafızın toplarını baskınla ele geçirmek üzere, Montmartre’a karşı bir gece seferine göndererek, iç savaşı Thiers başlattı. Ulusal Muhafızın direnmesi ve ordunun halk ile kardeşleşmesi karşısında bu girişimin nasıl başarısızlığa uğradığı bilinir. D’Aurelle de Paladines, kendi zafer bültenini önceden bastırmış ve Thiers kendi hükümet darbesinin önlemlerini açıklayan afişleri hazırlamış bulunuyorlardı. Bütün bunların yerini, Thiers’nin Ulusal Muhafızı silahlarının sahibi olarak bırakma yolundaki soylu kararını açıklayan çağrılarının alması gerekti; Thiers, Ulusal Muhafızın bu silahları, başkaldırıcılara karşı hükümet ile birleşmek için kullanacağına kesin gözüyle baktığını söylüyordu. Kendilerine karşı küçük Thiers çevresinde bu birleşme çağrısına, 300.000 Ulusal Muhafızından, sadece 300’ü yanıt verdi. Şanlı 18 Mart işçi devrimi, Paris üzerindeki sözgötürmez egemenliğini kurdu. Merkez Komite, onun geçici hükümeti oldu. Avrupa bir an için, siyaset ve savaştaki yeni ve heyecan uyandırıcı başarılarının bir gerçeklik gölgesine sahip bir şey mi, yoksa hanidir geçip gitmiş bir geçmişin düşleri mi olduklarını kendi kendine sorar gibi göründü.
18 Marttan, Versailles birliklerinin Paris’e girişine değin, proleter devrim, devrimlerde ve hele “yüksek sınıflar”ın karşı-devrimlerinde bol bol görülen zor eylemlerinden öylesine bağışık kaldı ki, düşmanları öfkelerini kusmak için, general Lecomte ve general Clément Thomas’nın öldürülmeleri ile Vendôme alanı olayından başka bir konu bulamadılar.
Montmartre’a karşı gece saldırısına katılan bonapartçı subaylardan biri olan general Lecomte, Pigalle alanında, 81. ordu alayına silahsız siviller üzerine dört kez ateş etmesi buyruğunu vermiş, ve erlerinin buyruklara uymaması üzerine, onlara sövüp-saymıştı. Kadınları ve çocukları kurşunlayacak yerde, kendi erleri onu kurşunladılar. Erler tarafından işçi sınıfı düşmanlarının okulunda kazanılmış bulunulan kökleşmiş alışkanlıklar, bu erler işçi sınıfından yana geçer geçmez elbette değişmeyeceklerdir. Aynı erler Clément (sayfa: 254) Thomas’yı da öldürdüler.
Eski bir kırgın astsubay olan “general” C1ément Thomas, Louis-Philippe döneminin son zamanlarında, başkalarının suçunu üzerine alan kimse (gérantresponsable)[18*] ve bu çok kavgacı gazetenin görevli düellocusu ikili niteliği ile çalışmak üzere, cumhuriyetçi le National [165] gazetesi yazıkuruluna girmişti. Şubat devriminden [166] sonra, iktidara geçen National’ciler bu eski astsubayı generale dönüştürdüler. Bu iş, onun da Jules Favre gibi korkunç kışkırtıcılarından ve en alçak cellatlarından biri olduğu haziran kıyımının öngününde oldu. Sonra, general sanı da, kendisi de, 1 Kasım 1870 günü yeniden su yüzüne çıkmak üzere, uzun bir süre boyunca ortadan yokoldular. Bir gün önce, Belediye Dairesinde tutsak edilen savunma hükümeti, Blanqui, Flourens ve işçi sınıfının öbür temsilcilerine, zorla ele geçirmiş bulunduğu iktidarı Paris’te özgürce seçilecek bir Komünün elinde bırakacağına törenle söz vermişti. [167] [168] Sadece, böylesine bir andını bozma ile adını kirletmek istemeyen general Tamisier, Ulusal Muhafız başkomutanlığından istifa etti ve, onun yerine, Clément Thomas yeniden general oldu. Bütün komutanlığı boyunca Prusyalılar ile değil, ama Paris Ulusal Muhafızı ile savaştı. Paris’in genel silahlanmasını engelledi, burjuva taburlarını işçi taburlarına karşı kışkırttı, Trochu “plan”ına karşıt subayları uzaklaştırdı ve, lekeleyici korkaklık suçlaması altında, kahramanlığı şimdi en amansız düşmanlarının bile hayranlığını çeken proleter taburları terhis etti. Clément Thomas, 1848 Haziranında Paris işçi sınıfının kişisel düşmanı olarak kazandığı rütbe şeritlerini yeniden kazanmış bulunmaktan büyük bir övünç duyuyordu. 18 Marttan birkaç gün önce, “Paris ayaktakımı seçkin tabakasının işini bitirmek” için, savaş bakanı Le Flô’ya kendi kafasından bir plan sunuyordu. Vinoy’nın bozguna uğramasından sonra, mücadeleye espiyon niteliği ile girişmekten kendini alamadı. Galles (sayfa: 255) prensesi, Londra’ya girdiği gün kalabalıkta ezilen insanların yazgısından ne kadar sorumlu ise, Merkez Komite ve Paris emekçileri de Clément Thomas ile Lecomte’un öldürülmesinden tastamam o kadar sorumlu oldular.
Silahsız yurttaşların Vendôme alanındaki sözde öldürülmeleri, bu yalanı yaymak için salt Avrupa gazeteciliği uşak takımına güvenerek, Bay Thiers ile köylülerin mecliste hiç sözünü etmedikleri bir mittir. “Düzenciler”, Paris gericileri, 18 Mart zaferinden tir tir titrediler. Bu onlar için ensonu gelen halk cezasının işareti idi. 1848 Haziran günlerinden 22 Ocak 1871 [169] gününe değin, buyrukları üzerine öldürülmüş bulunan kurbanların hayaletleri, karşılarında dikiliyorlardı. Terörleri, tek cezaları oldu. Hatta polisler bile (sergents de ville), yapılması gerektiği gibi silahsızlandırılacak ve kilit altına konacakları yerde, Versailles’da güvenliğe kavuşmak üzere Paris kapılarını ardına kadar açık buldular. Düzenciler sadece itilip kakılmamakla kalmadılar, ama biraraya gelme ve Paris’in göbeğinde bile birçok güçlü konum işgal etme yetkisine de sahip oldular. Merkez Komitenin bu hoşgörürlüğü, silahlı işçilerin “düzen partisi”nin alışkanlıkları ile öylesine bağdaşmaz bir durumda bulunan bu yüce gönüllülüğü, “düzen partisi” tarafından haksız yere bir güçsüzlük duyusunun belirtisi olarak yorumlandı. Vinoy’nın topları ve mitrailleuses[19*] ile başaramadığı şeyi, onun silahsız bir gösteri örtüsü altında yapmaya girişme yolundaki budalaca planının nedeni budur. 22 Mart günü, saflarında bütün petit crevés[20*] ve başında da imparatorluğun alışılmış ünlüleri, Haeckeren’ler Coetlogon’lar, Henry de Pène’ler vb. bulunan kışkırtıcı bir “kibar tabaka” bayları alayı, kibar mahallelerden yola çıktı. Barışçıl bir gösteri ödlek bahanesi altında, ama gizlice öldürücü silahlar taşıyan bir çete, yürüyüş kolu biçiminde düzenlendi, yolu üzerinde rasladığı Ulusal Muhafız nöbetçi ve devriyelerini hırpalayıp silahsızlandırdı, ve: “Kahrolsun Merkez Komite! Kahrolsun katiller! Yaşasın Ulusal Meclis!” çığlıkları ile rue de la Paix’den (Barış sokağı) place Vendôme’a (Vendôme alanı) çıkan çete, nöbet bekleyen muhafız kollarını (sayfa: 256) zorlamaya ve onların korudukları Ulusal Muhafız karargâhını baskınla almaya kalkıştı. Tabanca atışlarına karşılık olarak, gerekli uyarmalarda bulunuldu, [170] ve bu uyarmaların etkisiz kalması üzerine Ulusal Muhafız generali[21*] ateş komutu verdi. Bir tek salvo, “saygıdeğer topluluk”larının şöyle bir gösterilişinin, Paris devrimi üzerinde, Yeşu’nun borularının Eriha kenti surları üzerinde gösterdikleri etkinin tıpkısını göstereceğini uman alık delikanlıları, çılgınca bir kaçış içinde darma duman etti. Kaçaklar arkalarında iki ölü, dokuz ağır yaralı (aralarında bir de Merkez Komite üyesi[22*] ) Ulusal Muhafız ile, “silahsız” gösterilerinin “barışçıl” niteliğini iyice tanıtlayan, marifetlerinin sağa sola saçılmış tabancalar, bıçaklar ve kılıçlı bastonlarla dolu tüm sahnesini bırakıyorlardı. Paris Ulusal Muhafızı, 13 Haziran 1849 günü, Fransız birlikleri tarafından Roma’ya yapılan saldırının hainliğine karşı protestoda bulunmak için gerçekten barışçıl bir gösteri düzenlediği zaman, o sırada düzen partisi generali olan Changarnier, birliklerini her yandan, onları vurmak ve kılıçtan geçirmek, ve atlarının ayakları altında çiğnemek buyruğu ile, bu silahsız insanlar üzerine sürdüğü için, Ulusal Meclis ve özellikle Bay Thiers tarafından, toplumun kurtarıcısı olarak alkışlanmıştı. O zaman Paris sıkıyönetim altına alınmış, Dufaure yeni baskı yasalarını ivedilikle meclisten geçirmişti. Yeni tutuklamalar olmuş, yeni yasaklamalar konmuş, yeni bir terör uygulanmıştı. Ama “aşağı sınıflar” bu işlerde başka türlü davranırlar. 1871 Merkez Komitesi, “barışçıl gösteri” kahramanlarını düpedüz bilmezlikten geldi, öyle ki, sadece iki gün sonra, bunlar Versailles’a doğru ünlü kaçan kaçananın taçlandırdığı o silahız gösteri için, amiral Saisset’in buyruğu altında toplanacak duruma geldiler. Thiers tarafından Montmartre’a gece hırsızlığı girişimi ile başlatılmış bulunan iç savaşı kabul etmekte gösterdiği tiksinti yüzünden, Merkez Komite bu kez, o sıralarda adamakıllı savunmasız bir durumda bulunan Versailles üzerine hemen yürümemek, ve böylece Thiers ile köylülerinin komplolarına bir son vermemekle kesin bir yanlışlık yaptı. Bunun üzerine, Komünün (sayfa: 257) seçim günü olan 26 Martta, düzen partisinin gücünü bir de seçim sandıklarında denemesine izin verildi. O gün, Paris mairie’lerinde[23*] düzen partisi üyeleri, içlerinden onları uygun bir zaman ve uygun bir yerde temizleme andını homurdanarak, çok yüce gönüllü yenginleri ile tatlı barışma sözleri teati ettiler.
Şimdi madalyanın öbür yüzüne bakin. Thiers nisan başlarında Paris’e karşı ikinci kampanyasını açtı. Versailles’a getirilen ilk Parisli tutsaklar kafilesi, Ernest Picard, elleri ceplerinde, alay ederek onların çevresinde aylak aylak dolaşır, ve Bayan Thiers ile Bayan Favre, nedimelerinin ortasında, balkonlarından Versaylı güruhun alçaklıklarını alkışlarlarken, insanı çileden çıkarıcı canavarlıkların konusu oldu. Ele geçirilmiş bulunan savaşçılar umursamazlıkla öldürüldüler; yiğit dostumuz, demir döküm işçisi general Duval, sorgusuz sualsiz kurşuna dizildi, İkinci İmparatorluğun içki âlemlerindeki utanmazca davranışları ile öylesine ünlü karısının pezevengi Galliffet, bir bildirgede, kendi avcıları tarafından bastırılıp silahsızlandırılan küçük bir Ulusal Muhafız birliğinin, yüzbaşı ve teğmenleri ile birlikte öldürülmesini buyurmuş olduğu için böbürlendi. Kaçak Vinoy, federeler saflarında yakalanan her erin öldürülmesini buyuran günlük buyruğu için, Thiers tarafından Légion d’honneur’ün büyük-haç nişanı ile ödüllendirildi. Jandarma Desmarets, 31 Ekim 1870 günü savunma hükümetinin başlarını kurtarmış bulunan şövalye ruhlu ve yüce gönüllü Flourens’i, bir kasap gibi, haince parçalamış olduğu için madalya aldı. [171] Bu cinayetin “güçlendirici ayrıntıları”, Thiers tarafından Ulusal Mecliste hoşnutlukla açındırıldı. Bir Timurlenk rolü oynaması kabul edilmiş parlamenter bir Tom Pouce’un [Parmak Tom, Parmak çocuk -ç.] kendini beğenmiş böbürlenmesi ile, küçüklüğüne karşı ayaklananlara, ve hasta arabaları için yansızlık hakkına değin, uygarlar arası hiç bir savaş güvencesi tanımayı kabul etmedi. Voltaire tarafından daha önce sezilmiş bulunan,[24*] o kaplanca içgüdülerini başıboş bırakmasına bir an için izin verilmiş maymundan daha korkunç bir şey yoktur. (Bkz: Notlar, s. 35.[25*] ) (sayfa: 258)
Komünün, misillemeyi buyuran ve görevinin “Paris’i Versailles haydutlarının yamyamca davranışlarına karşı korumak ve göze göz, dişe diş istemek” olduğunu açıklayan 7 Nisan günlü buyrultusundan sonra, [172] Thiers tutsaklara barbarca davranılmasını gene de durdurmadı. Üstelik, onlara bültenlerinde sövdü de: “Hiç bir zaman, namuslu insanların bakışlarını alçalmış bir demokrasinin bundan daha bozulmuş çehreleri acılara salmamıştır”  Thiers’nin kendisi ve “salıverilmiş” bakanları gibi namuslu. Gene de, bir zaman süresince, tutsakların öldürülmesi ertelendi. Ama Thiers ve aralıkçı generalleri, Paris’te Ulusal Muhafız kılığında yakalanan kendi jandarma espiyonlarının bile, üzerlerinde yangın bombalan ile yakalanan Sergents de ville’lerin[26*] bile bağışlandıklarını öğrenir öğrenmez, Komünün misilleme üzerindeki buyrultusunun boş bir tehdit olduğunu anlar anlamaz, tutsakların yığınsal öldürülmeleri yeniden başladı ve sonuna değin ardı arası kesilmeden sürdürüldü. Ulusal muhafızların sığındıkları evler jandarmalarca çevrildi, üzerlerine (ilk kez olarak burada görünen) petrol döküldü ve yakıldı; yarı-kömürleşmiş cesetler, daha sonra Ternes’de kurulmuş bulunan gezgin Basın hastanesi tarafından kaldırıldılar. 25 Nisan günü Belle-Epine’de atlı bir avcılar birliğine teslim olan dört Ulusal Muhafız, daha sonra Galliffet’nin yaraşır dengi bir yüzbaşı tarafından birbiri ardına vuruldu. Yüzbaşının dört kurbanından, ölü diye bırakılmış bulunan biri, Scheffer, yerde sürüne sürüne Paris ileri karakollarına döndü ve bu olay üzerine bir Komün komisyonu karşısında tanıklık etti. Tolain bu komisyonun raporu üzerine savaş bakanından açıklama istediği zaman, köylüler onun sesini çığlıkları ile bastırdılar ve Le Flô’nun yanıt vermesini engellediler. Kahramanlıklarından sözetmek, “şanlı” ordularının onuruna bir saldırı olurdu. Thiers’nin bültenlerinin, Moulin-Saquet’de uyurken basılan federelerin süngülendiklerini, ve Clamart’taki yığınsal öldürülmeleri haber verirken kullandığı saygısız ton, Londra’daki gerçekten aşırı-duyarlı olmayan Times’in [173] bile sinirlerine dokundu. Ama bugün Paris’i bombalamış ve yabancı (sayfa: 259) fatihin koruması altında bir zenci köle satıcıları ayaklanması kışkırtmış bulunan kimseler tarafından işlenen salt başlangıç niteliğindeki canavarlıkları saymaya girişmek gülünç olur. Bütün bu tüyler ürpertici şeyler ortasında, cüce omuzları üzerine çöken korkunç sorumluluk üzerine bitmez tükenmez parlamenter yakınmalarını unutan Thiers, meclisin rahatça çalıştığını söyleyerek böbürleniyor, ve bazan aralıkçı generaller, bazan da Alman prensleri ile yaptığı aralıksız içki âlemleri aracıyla, sindiriminin, hatta Lecomte ve Clément Thomas’nın hayaletleri ile bile, en küçük bir bozukluğa uğramadığını tanıtlıyor.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments