Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Salı, Aralık 24, 2024
No menu items!
Ana SayfaKitaplıkKöylüler Savaşı - Friedrich EngelsKöylüler Savaşı | Üçüncü Bölüm - Friedrich Engels

Köylüler Savaşı | Üçüncü Bölüm – Friedrich Engels

3
Huss hareketinin bastırılmasından elli yıl kadar sonra, köylüler arasında filizlenen devrimci anlayışın ilk belirtileri kendini gösterdi.
İlk köylü ayaklanması, 1476’da, hüscüler (hussites) savaşının, “kötü hükümetlerin çok sayıda vergilerin, haraçların, anlaşmazlıkların, düşmanlıkların, savaş, yangın, ölüm, hapis, vb.nin daha önce yoksul düşürdükleri ve rahipler ile soyluların utanıp sıkılmadan, durup dinlenmeksizin soyup soğana çevirdikleri bölge olan Vurzbourg piskoposluğunda patlak verdi. Dümbelekçi Jean ve Kavalcı Jean adlarıyla da anılan Niklashausen’li Hans Boeheim adlı genç bir çoban ve müzikçi. Tauber vadisinde, birdenbire yalvaç olarak sahneye çıktı. [sayfa 74] Anlattığına göre, Bakire Meryem kendisine görünmüş, ve ona dümbeleğini yakmasını, kendini dans ve öbür suç sayılacak eğlencelere vermekten vazgeçmesini, ve halkı tövbe ve istiğfara çağırmasını buyurmuştu. Herkes, yanıltılarını bağışlatmak için, günahlarından ve bu dünyanın boşluklarından vazgeçmeli, her türlü süs ve bezeği bir yana bırakmalı, ve Niklashausen’e, Meryem Anaya haç ziyaretine gelmeliydi.
Ortaçağın dinsel renkli tüm ayaklanmalarında olduğu gibi, modern zamanlarda, her proleter hareketin başlangıcında da rasladığımız o çileciliği (ascétisme), burada, hareketin ilk habercisinde, bir kez daha görüyoruz. Çileci törelerin bu sıkılığı, varlığın tüm zevk ve eğlencelerinden bu vazgeçme gerekirliği, bir yandan, egemen sınıflar karşısında, İspartalı eşitliği ilkesini saptar, ve öte yandan da, toplumun aşağı katmanının, kendisi olmadıkça hiç bir zaman harekete geçmeyeceği zorunlu bir geçiş evresini oluşturur. Bu katman, devrimci erkesini geliştirmek, toplumun bütün öbür öğeleri karşısındaki karşıt konumunun açık bir bilincine varmak, kendi kendini sınıf olarak bir noktada toplamak için, işe, onu kurulu toplumsal düzen ile uzlaştırabilecek her şeyi itelemek, ezik yaşamını onun için hâlâ katlanılabilir kılan ve hatta en sert ezginin bile elinden alamadığı seyrek eğlencelerden vazgeçmek ile başlamak zorundadır. Bu halk ve proleterçileciliği, bağnaz biçimi ile olduğu kadar içeriği ile de, lüterci burjuva ahlakı ile İngiliz pürütenlerinin (“bağımsızlar ile daha ileri tarikatlara karşıt olarak) vaazettikleri ve tüm gizemi burjuva tasarruf umudunda yatan biçimiyle, burjuva çileciliğinden adamakıllı ayrılır. Ayrıca, bir yandan, modern üretim güçlerinin gelişmesi, İspartalı eşitliğini gereksiz bir duruma getirecek bir biçimde, kullanım nesnelerini sonsuz derecede çoğalttıkça ve çoğalttığı ölçüde ve, öte yandan, proletaryanın toplumsal durumu, dolayısıyla proletaryanın kendisi, gitgide daha devrimci bir duruma geldikçe ve geldiği ölçüde, bu halkçı ve proleter çileciliğin de devrimci niteliğini [sayfa 75] yitireceği kendiliğinden anlaşılır. O andan itibaren, bu çilecilik, yavaş yavaş, yığınlar içinde görünmez olur ve, ya doğrudan doğruya pintiliği, ya da pratikte gene küçük-burjuva ve darkafalı zanaatçıların bir cimriliğine varan kibirli bir erdem şövalyeliği içinde, bu çilecilikte ayak direyen tarikatlar arasında yiter gider. Proleterler yığınına vazgeçmeyi vaazetmek, artık vazgeçebilecekleri hemen hiç bir şeyleri kalmadığı ölçüde, gereksizdir.
Kavalcı Jean’ın tövbe ve istiğfar vaazları çok büyük bir başarı kazandı. Tüm ayaklanma yalvaçları ona öykündüler ve, gerçekte, bu dağınık, oraya buraya savrulmuş, en körükörüne boyun eğme içinde büyümüş köylü yığınını, sadece ve sadece, güçlü bir çaba, alışılmış yaşama biçiminden sert bir vazgeçme, harekete getirebilirdi. Niklashausen hacları başladı ve hızla büyük bir genişlik kazandı; ve halk oraya yığın halinde ne kadar üşüşürse, genç asi de tasarılarını o kadar açık bir biçimde ortaya koyuyordu. Dediğine göre, Niklashausen Bakiresi, ona, bundan böyle artık ne imparator, ne prens, ne papa, ne de öbür tinsel ya da cismani yetkelerin olacağını haber vermişti. İnsanlar bundan böyle kardeş olacaklardı. Ekmeklerini ellerinin emeği sayesinde kazanacaklar, ve kimsenin, komşusundan çok varlığı olmayacaktı. Tüm efendi hakları, yükümlülükler, angaryalar, gümrükler, vergiler ve öbür harç ve borçlar sonsuz olarak kaldırılacak, ve korular, ırmaklar ve çayırlıklar her yerde özgür olacaktı.
Halk, yeni İncili coşkunlukla karşıladı. “Meryem-Ana’mızın habercisi olan yalvacın ünü, hızla uzaklara yayıldı. Odenwald, Main, Kocher ve Jagst’dan, hatta Bavyera, Suab ve Ren’den bile, ona akın akın hacılar geldi. Yaptığı mucizeler anlatılıyor, önünde diz çökülüyor ve bir evliya gibi tapınılıyordu. Kalpağından, sanki kutsal eşya ya da muskaymış gibi, tüyler kopartılıyordu. Rahipler boş yere ona karşı çıktılar, ve vizyonlarını boş yere iblisçe hayaller, ve mucizelerini boş yere şeytanca aldatmalar olarak betimlediler. İnananlar [sayfa 76] yığını hızla artıyordu. Devrimci tarikat oluşmaya başladı. Asi çobanın pazar vaazları, Niklashausen’e 40.000 kişiden büyük topluluklar topladı.
Kavalcı Jean, yığınların karşısında, aylarca vaaz verdi. Ama vaazlarla yetinme niyetinde değildi. Niklashausen bölge papazı ve yeni öğretiye katılmış bulunan, ve tasarlanan ayaklanmanın askeri önderleri olacak olan iki şövalye, Thunfeld’li Kunz ve oğlu ile gizli ilişkilerde bulunuyordu. Sonunda, Saint-Kilian’dan önceki pazar günü, erki ona yeterince güçlü göründüğünden, hareket işaretini verdi. Vaazını bitirirken, şöyle dedi:
“Ve şimdi, evinize dönün ve Tanrının çok kutsal Annesinin size bildirdiği şeyi iyice düşünün: Gelecek cumartesi, kadınları, çocukları ve yaşlıları evde bırakın, ama siz, erkekler, Saint Marguerite günü, yani gelecek cumartesi, Niklashausen’e gelin, ve kaç kişi olursa olsun, kardeşlerinizi ve dostlarınızı da birlikte getirin. Ne var ki hacı değneklerinizle değil, ama silahlarla, bir elinizde mum, öbüründe kılıç, mızrak ya da teberle gelin. Ve kutsal Bakire, ne yapmanızı istediğini size söyleyecektir.
Bununla birlikte, köylülerin yığınlarla gelmesinden önce, piskoposun süvarileri, isyan yalvacını geceleyin kaçırmış ve Wurzbourg şatosuna kapatmış bulunuyorlardı. Saptanan günde, 34.000 kadar köylü bir araya geldi, ama bu kaçırma haberi onları yıktı. En büyük bölümü dağıldı. Öğretililer bunların 16.000 kadarını bir araya getirdiler ve Thunfeld’li Kunz ile oğlu Michel’in yönetimi altında, onlarla birlikte şatonun önüne geldiler. Piskopos, vaad üstüne vaadde bulunarak, onları geri çekilmeye razı etti; ama dağılmaya daha yeni başlamışlardı ki, piskoposun süvarileri tarafından kahpece saldırıya uğradılar, ve orada bazıları tutsak edildi. İkisinin kafası kesildi, kavalcı Jean da yakıldı. Thunfeld’li Kunz kaçmak zorunda kaldı, ve ancak mallarının tümünü piskoposluğa bağışlayarak ülkeye dönme iznini elde edebildi. [sayfa 77] Niklashausen hacları daha bir zaman sürdü, ama sonunda onlar da yasaklandı.
Bu ilk girişimden sonra, Almanya hayli uzun zaman dingin kaldı. Yeni köylü ayaklanma ve kargaşalıkları, ancak 1490-1500 yılları sonunda başladı.
Ancak Saksonya dükası Albert tarafından, Heemskerk savaşında bastırılan 1491-92 Hollanda köylü ayaklanması üzerinde de, aynı yıl içinde, Yukarı-Suab’da, Kempten manastırı köylüleri arasında patlak veren ayaklanma üzerinde de, Frise köylülerinin, Syaard Aylva’nin yönetimi altında, 1497’de, gene Saksonyalı Albert tarafından bastırılan ayaklanması üzerinde de, uzun boylu durmayacağız. Bu ayaklanmalar, ya gerçek Köylüler Savaşının savaş alanından uzakta patlak verdiler, ya da onları feodalizm boyunduruğuna sokma girişimlerine karşı yalınç özgür köylü savaşımlarından başka bir şey olmadılar. Hemen Köylüler Savaşını hazırlayan iki büyük kargaşalığa, Bundschuh ve “Yoksul Konrad kargaşalıklarına geçeceğiz.
Hollanda’da köylü ayaklanmasını doğurmuş bulunan aynı kıtlık, 1493’te, Alsas’ta, köylüler ve halktan kimselerin, salt burjuva muhalefet öğelerinin de katıldıkları, ve hatta, küçük soyluluğun bir bölüğünün kendisine karşı az çok yakınlık gösterdiği, gizli bir derneğinin kurulması sonucunu verdi. Derneğin çalışım alanı, Sblestat, Soultz, Dombach, Rosheim, Scherwiller, vb. bölgesi idi. Gizli dernek üyeleri (conjurés), tefecilikleri ile, Alsas köylülerinin, bugün de olduğu gibi, o çağda da sıkıp suyunu çıkaran Yahudilerin yağmalanıp öldürülmelerini istiyorlardı; bütün borçların silineceği bir jübile yılının kabulünü[ 28] ; gümrük vergilerinin, içkilerden alınan dolaylı vergilerin ve öbür mali yükümlülüklerin, kilise tüze örgütleri ve Rottweil imparatorluk mahkemesinin[29] kaldırılmasını; vergilerin oylanması hakkını; rahiplerin gelirinin 50-60 florinlik bir ödentiye indirilmesini; kulağa alçak sesle yapılan itirafın kaldırılması ve her topluluk için kendi öz yargı kurullarını [sayfa 78] seçme hakkını istiyorlardı. Gizli dernek üyelerinin planı, yeterince güçlenir güçlenmez, bir baskınla Sélestat kalesini ele geçirmek, kentin ve manastırların kasalarına elkoymak, ve buradan tüm Alsas’ı ayaklandırmaktı. Derneğin, ayaklanma sırasında açılacak olan bayrağı, uzun kayışları ile birlikte, bundan böyle, bundan sonraki yirmi yıl boyunca tüm köylü ayaklanmalarına adını veren (Bundschuh) bir köylü çarığı taşıyordu.
Gizli dernek üyeleri, toplantılarını hep geceleyin ıssız Hungerberg tepesinde yapma alışkanlığındaydılar. Derneğe giriş, en gizemli törenler ve hainlere karşı en sert ceza tehditleri ile oluyordu. Gene de, bu iş, 1493 yılı kutsal haftası içinde, tam da Sélestat baskınından bir gün önce ortaya çıkarıldı. Yetkeler hemen işe elkoydular. Üyelerden çoğu yakalandı ve işkenceye uğratıldı. Kimileri ya parçalandı ya da kafası kesildi, öbürlerinin de elleri ya da parmakları koparıldı ve ülkeden kovuldu. Birçoğu da İsviçre’ye kaçtı.
Ama bu ilk yıkım, Bundschuh’u yok etmedi. Tersine, dernek varlığını gizli olarak sürdürmeye devam etti, ve İsviçre ve Güney Almanya içlerine dağılmış birçok kaçak, her yerde, aynı baskı ile birlikte, aynı ayaklanma eğinimi ile karşılaştığından, derneği bugünkü tüm Baden topraklarına yayan bir özel görevli durumuna geldi. Güney Almanya köylülerinin, 1493’ten itibaren, gizli gizli elbirliği etmekte, dağınık durumlarından doğan ve geniş bir merkezleştirilmiş örgüt kurulması karşısına çıkan tüm güçlüklerin üstesinden gelmekte ve, birçok dağılma, bozgun, ve önderlerinin öldürülmesinden sonra, genel ayaklanma gününe kadar, gizli örgütlenme bağlarını her kez yeni baştan kurmakta gösterdikleri direngenlik ve sabıra hayran olmamak olanaksızdır.
1502’de, o zaman Bruchsal bölgesini de içine alan Spire piskoposluğunda, köylüler arasında gizli bir hareketin belirtileri kendini gösterdi. Bundschuh, burada gerçekten büyük bir başarı ile, yeniden örgütlenmişti. Merkezi, Bruchsal [sayfa 79] ile Weingarten arasında, Untergrombach’da bulunan, kolları, Ren’den inerek, Main’a, ve Baden margravlığına (prensliğine) kadar yayılan örgütün 7.000 kadar üyesi vardı. Programında şu ilkeler bulunuyordu: Prenslere, beylere ve rahiplere tanınmış efendi haklarının, öşürlerin, vergi ve gümrük resimlerinin ödenmesinin reddi; serfliğin kaldırılması; manastırlar ve öbür kilisemallarının zoralımı ve bunların halktan kişiler arasında bölüşümü; imparatordan başka efendinin olmaması.
Köylüler arasında, papazlar sınıfı mallarının halk yararına laikleştirilmesi (sécularisation) istemi ile bir ve bölünmez Alman krallığı istemini; bu andan itibaren, Thomas Münzer, kilise mallarının bölüşümü yerine, onların topluluk yararına zoralımını, ve birleşik Alman İmparatorluğu yerine de bir ve bölünmez Cumhuriyet’i geçirene kadar, köylülerin ve halktan kişilerin en ileri bölüntüsü içinde düzenli olarak kendini sık sık gösteren bu iki istemi, burada ilk kez olarak görüyoruz.
Yeni Bundschuh’un da, eskisi gibi, gizli toplantı yeri, kesin ağız sıkılığı yemini, kabul töreni ve üzerinde “Sadece Tanrı adaleti! yazılı bayrağı vardı. Eylem planı, Alsas Bundschuh’unun eylem planının aşağı yukarı tıpkısı idi: nüfusunun çoğu dernek üyesi bulunan Bruchsal, bir baskınla ele geçirilecek, orada, daha sonra gezici birleşme merkezi olarak çevredeki prensliklere gönderilecek bir ordu kurulacaktı.
Plan, dernek üyelerinden birinin günah çıkardığı bir kilise adamı tarafından ele verildi. Hükümetler hemen tedbirler aldılar. Örgütün nerelere dalbudak saldığı, Alsas devletleri ile Suab Birliğinin kapıldığı panikten anlaşılabilir. Askeri birlikler toplandı, ve yığınsal tutuklamalar yapıldı. Köylülerin bu görülmemiş girişimini cezalandırmak için, “son şövalye İmparator Maximilien, kandökücü buyruklar yayınladı. Şurada burada, sokak toplantıları ve silahlı direnç [sayfa 80]
Bu yeni bozgundan sonra, sınıflar savaşımında, uzun bir duralama oldu. Ama çalışma, gizli gizli devam etti. Suab’da daha 16. yüzyılın ilk yıllarında, “YoksulKonrad” adında Bundschuh’un dört bir yana dağılmış üyeleri ile açıkça ilişki durumunda bulunan yeni bir dernek kuruldu. Karaorman’da, Bundschuh, on yıl sonra, gözüpek bir köylü önder, hareketin çeşitli koşullarını bir tek büyük gizli örgüt biçiminde yeniden bir araya getirmeyi başarana kadar, birkaç küçük yalıtık çevrede varlığını sürdürmeye devam etti. İki gizli örgüt, İsviçre, Macar ve Sloven köylülerinin bir dizi önemli ayaklanmalar yaptıkları o hareketli 1513-1515 yılları içinde, biri hemen, öbürü arkasından, gün ışığına çıktılar.
Yukarı Ren bölgesindeki Bundschuh’un yeniden-örgütleyicisi, 1502 gizli hareketinin kaçaklarından biri, eski bir asker ve her bakımdan dikkate değer bir adam olan Untergrombach’lı Joss Fritz idi. Kaçışından sonra, Konstans gölü ile Karaorman arasındaki çeşitli yerlerde eğleşmiş, sonunda da, Brisgau Fribourg’u yakınlarındaki Lehen’e yerleşmiş, ve orada orman koruyucusu bile olmuştu! Oradan, derneği yeniden nasıl örgütlediğini, ve derneğe birbirine hiç benzemez kimseleri nasıl bir ustalıkla sokmasını bildiğini, en ilginç ayrıntıları ile, sorgu belgeleri gösterir. Diplomatik yeteneği ve yorulma bilmez direşmesi sayesinde, bu örnek gizli örgütçü: şövalye, rahip, burjuva, halktan kimseler ve köylüler gibi çok çeşitli toplumsal kategoriler içinde bulunan inanılmaz sayıdaki insanı, derneğe çekmesini başardı. Gizli harekette, birbirinden az çok açık bir biçimde ayrılmış birçok dereceler bile örgütlediği aşağı yukarı kesin gibi görünüyor. Yararlanılabilir tüm öğeler olağanüstü bir sakıntı ve [sayfa 81] ustalıkla kullanılmıştı. Türlü türlü kılıklar altında ülkeyi baştan başa dolaşan uyanık görevlilerden başka, aylakçılar ve dilencilerden de yararlanılmıştı. Joss Fritz, dilencilerin kralları ile dolaysız ilişki durumunda idi, ve onlar aracılığıyla, tüm serseriler ordusunu elinde tutuyordu. Dilencilerin bu kralları, onun gizli örgütü içinde bir rol oynadılar. Bunlar son derece özgün (originale) kişilerdi. Biri, sözde bacakları sakat küçük bir kızla birlikte ülkeyi baştan başa dolaşıyor, onun için dileniyordu. Şapkasındaki sekizden çok dernek, ondört din şehidi, Sainte-Odile, Meryem Ana vb. işaretlerinin yanısıra, bir hançer ve bir üvendire ile birlikte, uzun bir kızıl sakal ve büyük bir boğumlu baston taşıyordu. Saint-Valantin için yardım parası toplayan bir başkası, kokulu bitkiler ve şeyh horasani (semen- contra) satıyor, kül rengi bir cüppe, kızıl bir takke, belde bir kılıç ile birçok bıçak, ve kemerde de bir hançer taşıyordu. Öbürleri, kendi açtıkları yaraları bayrak gibi herkese gösteriyor, ve aynı türden fantastik gülünç giysiler taşıyorlardı. En azından on kişiydiler. İki bin florin için, Alsas’ı, Baden margravlığını ve Brisgau’yu aynı zamanda ayaklandıracak, ve Rosen’de, kentin kutsal koruyucusu Saverne adına yapılan şenlik günü, kenti ele geçirmek üzere, en az iki bin kişi, eski bir piyade (lansquenet) yüzbaşısı olan Georg Schneider’in komutası altında birleşeceklerdi. Asıl dernek üyeleri arasında, konaktan konağa, bir ulak servisi kurulmuştu. Joss Fritz ile baş yardımcısı Fribourg’lu Stoffel, bir yerden bir başka yere durmadan at koşturuyor, ve geceleri, derneğe yeni katılanları gözden geçiriyorlardı. Sorgu belgeleri, derneğin yukarı Ren ve Karaorman’daki yayılması üzerine yeterli kanıtlar verir. Bu belgelerde, bölgenin çeşitli yerlerinden gelen sayısız üyenin adı ve eşkali bulunur. Bunların çoğu zanaatçılardır, sonra köylüler ve hancılar, birkaç soylu, aralarında Lehen rahibi de bulunan rahipler ile salıverilmiş askerler gelir. Bundschuh’un, Joss Fritz yönetimi altında kazanmış bulunduğu çok daha [sayfa 82] gelişmiş nitelik, sadece bu bileşimden bile anlaşılabilir. Kentlerin halk öğesi, gitgide daha bir ağırlık kazanmaya başlıyordu. Gizli örgütün kolları, tüm Alsas’a, ve Wurtemberg ile yukarı Main’a kadar, bugünkü Baden topraklarına dal budak salıyordu. Zaman zaman, sapa tepelerde, Kniebis vb. üzerinde, dernek işlerinin tartışıldığı büyük toplantılar düzenleniyordu. Yerel üyeler ile uzak yerlerden gelen delegelerin sık sık katıldıkları önderler toplantıları, Lehen yakınlarındaki Harmatte üzerinde yapılmış, ve birliğin ondört maddesi, bu toplantılarda kabul edilmişti. [Bu maddeler şunlardı: -ç.] Bir tek efendi: imparator, ve (bazılarına göre) papa; Rottweil mahkemesinin kaldırılması, kilise tüze örgütlerinin sadece kilise işleri ile uğraşması; sermaye değeri miktarına kadar ödenmiş efendi haklarının kaldırılması; en yüksek faiz oranının yüzde-beşe indirilmesi; avcılık, balıkçılık, hayvan otlatma ve odun toplama özgürlüğü; kilise malları ile manastır mücevheratının, derneğin savaş hazinesi yararına zoralımı; her türlü haksız vergi ve gümrüklerin kaldırılması; tüm hıristiyanlık için sonsuz barış; derneğin tüm düşmanlarına karşı yılmaz bir savaşım; örgüt yararına özel bir vergi konması; dernek merkezinin yerleşeceği müstahkem bir kentin Fribourg’un alınması; derneğin birlikleri toplanır toplanmaz, imparatorla, ve imparatorun kabul etmemesi durumunda, İsviçre ile görüşmelerin başlaması. Üzerlerinde anlaşmaya varılan noktalar, işte bunlardı. Ve bunlara göre, bir yandan, köylü ve halktan kişilerin istemlerinin, gitgide ne kadar açık ve kesin bir nitelik kazandığı, ve öte yandan, aynı ölçüde, ılımlı ve duraksayan öğelere nasıl ödünler verme zorunda kalındığı kolayca anlaşılabilir.
Ayaklanma 1513 güzüne doğru patlak verecekti. Artık derneğin özel bayrağından başka her şey tamamdı, ve Joss Fritz, bu bayrağı yaptırmak için Heilbronn’a gitti. Bu bayrakta, her türlü amblem ve kutsal resimden başka, “Tanrım, kendi tanrısal adaletini savun! yazısı ile birlikte, Bundschuh [sayfa 83]Bundschuh üyeleri tutuklandı, işkenceye uğratıldı ve öldürüldüler. Bununla birlikte, aralarında Joss Fritz’in de bulunduğu çoğu üyeler, bu kez de kaçmasını başardılar. Bu kez, İsviçre hükümetleri kaçakları çok sıkı bir biçimde izledi ve hatta birçoğunu da öldürdüler. Ama kaçakların çok büyük bir bölüğünün, kendi yerlerinin yakınlarında kalmalarını ve hatta yavaş yavaş oralara dönmelerini, komşularından daha çok engelleyemediler. En kaba baskıyı, Ensisheim Alsas hükümeti yaptı. Bu hükümetin buyruğu üzerine, birçok gizli örgüt üyesi, başı kesilerek, çark işkencesi ile, ya da parçalanarak öldürüldü. Joss Fritz, çoğu zaman Ren’in İsviçre kıyısında eğleşiyor, ama, hiç bir zaman ele geçmeksizin, sık sık Karaorman’a gidiyordu.
İsviçrelilerin, bu kez, Bundschuh üyelerine karşı, komşu hükümetler ile birleşmiş olmalarının nedenleri, ertesi yıl, 1514’te, Berne, Soleure ve Lucerne’de patlak veren, ve aristokratik hükümetler ile ayrıcalıklıların bir tasfiyesi sonucunu veren köylü ayaklanması ile açıklanır. Ayrıca, köylüler bazı ayrıcalıklar elde etmesini de başardılar. Eğer bu yerel ayaklanmalar başarı kazandılarsa, bunun nedeni, İsviçre’de merkezleşmenin, Almanya’dakinden de güçsüz olmasıdır. Köylüler, 1525’te de, her yerde yerel beylerinin üstesinden geldiler, ama prenslerin iyi örgütlenmiş orduları karşısında yenik düştüler, ve İsviçre’de olmayan şey de, işte bu türlü orduların ta kendisi idi.
Baden’deki Bundschuh ile aynı zamanda, ve hiç kuşkusuz, [sayfa 84] onunla ilişki durumunda, Wurtemberg’de de yeni bir gizli örgüt kurulmuştu. Belgeler, bu örgütün, daha 1503’te varolduğunu gösterir ve, Bundschuh’un Untergrombach’ta ortadan kaldırılmasından sonra bu dernek adı çok tehlikeli olduğundan, yeni örgüt “Yoksul Konrad adını almıştı. Asıl merkezi, Hohenstaufen dağlarının eteğindeki Rems vadisi idi. Varlığı, hiç değilse halk arasında, uzun süreden beri artık bir gizem değildi. Dük Ulrich hükümetinin köylüler üzerine çöktürdüğü acımasız baskı ile, 1513 ve 1514 ayaklanmalarının patlak vermesinde önemli bir katkısı bulunan bir dizi açlık yılları, bu örgüt üyelerinin sayısını büyük ölçüde artırmıştı. Şarap, et ve ekmek üzerindeki yeni vergiler ile, yılda florin başına bir feniklik bir sermaye vergisi, ayaklanmaya yol açtı. İlkin, gizli örgüt önderlerinin, bıçakçı Kaspar Pregizer’in evinde bir araya geldikleri Schorndorf kenti ele geçirilmeliydi. Ayaklanma, 1514 ilkyazında patlak verdi. Bazılarına göre 3.000, başka bazılarına göre de 5.000 köylü, kent üzerine yürüdü, ama dükün görevlilerinin tatlı vaadleri üzerine, geri çekilmeye karar verdiler. Dük Ulrich, yeni vergilerin kaldırılacağını vaadettikten sonra, 80 süvari ile birlikte koşup geldi, ve bu vaad üzerine, her şeyi yatışık buldu. Tüm şikayetleri incelemekle yükümlü bir parlamento toplayacağını da vaadetti. Ne var ki, dernek önderleri, Ulrich’in, sözünü çiğneyebilmek ve vergileri zorla alabilmek için yeterli bir ordu toplayıncaya kadar zaman kazanmaktan başka bir ereği olmadığını da çok iyi anlıyorlardı. Bu nedenle, Kaspar Pregizer’in, “Yoksul Konrad’ın başbakanlığı denilen evinden, dört bir bucaktan gönderilmiş özel görevlilerin desteklediği bir dernek kongresi çağrısında bulundular. İlk ayaklanmanın Rems vadisindeki başarısı, her yerde hareketi halk içinde geliştirme sonucunu verdi. Bu nedenle, derneğin haber ve habercileri, her yerde güleryüz gördüler, ve 28 Mayısta Untertürkheim’da toplanan kongre, Wurtemberg’in her yanından gelmiş delegeleri bir araya topladı. Ajitasyona [sayfa 85] durup dinlenmeden devam etme ve ilk fırsatta, Remstal’de, ayaklanmayı oradan tüm ülkeye yaymak üzere, hareket işareti verme kararlaştırıldı. Eski bir asker olan Dettingen’li Bantelhans ile hatırı sayılır bir köylü olan Würtingen’li Singerhans, derneğe Yukarı-Suab’ın katılma haberini getirdikleri sırada, ayaklanma her yerde patlamış bulunuyordu. Singerhans saldırıya uğradı ve tutsak edildi, ama Backnang, Winnenden, Markgroenningen kentleri, halk takımının bağlaşıkları olan köylülerin eline düştü, ve Weinsberg’den Blaubeuren’e, ve oradan da Baden sınırına kadar tüm bölge, açık ayaklanma durumundaydı. Ulrich boyuneğme zorunda kaldı. Bir yandan Landtag’ı (Eyalet Meclisi) 25 Haziranda toplantıya çağırırken, bir yandan da, tüm prensler ile imparatorluk yetke ve önemli kişilerini tehlikeye düşüren, ve Bundschuh ile tuhaf bir benzerlik gösteren ayaklanmaya karşı desteklerini istemek üzere, komşu prenslere ve özgür kentlere mektuplar yazdı.
Bu arada, Landtag, yani kentler temsilcileri ile, Landtag’da kendilerine de yer verilmesini istemiş bulunan büyük bir sayıdaki köylü temsilcileri, 18 Hazirandan itibaren Stuttgart’ta toplandı. Yüksek din görevlileri henüz gelmemişlerdi. Şövalyeler ise, çağrılmamışlardı bile. Stuttgart kent muhalefeti ile, yakınlarda, Leonsberg ve Rems vadisinde tehdit edici bir biçimde ordugâh kurmuş bulunan iki köylü çetesi, köylülerin istemlerini desteklediler. Köylülerin temsilcilerinin kabul edilmesi ve dükün sevilmeyen üç danışmanının, Lamperter, Thumb ve Lorcher’in azledilip cezalandırılması; dükün yanında dört şövalye, dört burjuva ve dört köylüden oluşan bir konsey kurulması, düke değişmez bir hükümdar ödeneği bağlanması, ve her türlü manastırların varlıklarının, devlet hazinesi yararına zoralımı kararlaştırıldı.
Dük Ulrich bu devrimci kararları, bir kuvvet darbesi ile yanıtladı. 21 Haziran’da, şövalyeleri ve danışmanları ile birlikte, yüksek din görevlilerinin kendisi izledikleri Tubingen’e [sayfa 86] gitti, burjuvaların da oraya gelmesini buyurdu, burjuvalar bu buyruğa uydular, ve köylüler olmaksızın, Landtag, oturumlarını orada sürdürdü. Orada, askeri ürkü (terreur) altında bulunan burjuvalar, bağlaşıklarına, köylülere ihanet ettiler. 8 Temmuzda, ülkeye dükalığın bir milyona yakın borcunu, düke de, zaten pek kulak asmadığı bazı kısıtlamalar yükleyen, ve köylülere genel nitelikte bazı belirsiz vaadlerde bulunan, ama aynı zamanda ayaklanma ve gizli örgütlere karşı çok belgin bir yasa yayımlayan Tubingen anlaşması yapıldı. Köylülerin Landtag’daki temsiline gelince, doğal olarak, bu iş artık söz konusu edilmedi. Köylüler ihanete uğradık diye bas bas bağırdılar, ama, dük, borçlarının eyaletlere aktarılmasından sonra, yani baştan borç bulduğu için, hızla, kendisine komşularının, özellikle Pfalz (Palatinat) seçici prensinin gönderdiği birliklerin de katıldıkları, asker topladı. Böylece, temmuzun sonundan önce, Tubingen anlaşması tüm ülke tarafından kabul edildi ve yeni bağlılık andı içildi. “Yoksul Konrad, ancak Remstal’de, az bir direnmede bulundu. Yeniden oraya gelmiş bulunan dük, az kaldı hayatını yitiriyordu, ve Kappelberg üzerinde, bir köylü ordugâhı kuruldu. Ama, iş sürüncemede kaldığından, yiyecek eksikliği sonucu, başkaldırıcıların çoğu dağıldılar, ve az sonra, geri kalanlar da, birkaç Landtag üyesi ile ikircil bir anlaşma imzaladıktan sonra, oradan uzaklaştı. Bu arada ordusu, artık istemleri karşılanmış olduğu için, aşırı bir öfke ile köylülere karşı dönen kentler tarafından buyruğuna verilmiş birlikler ile pekişmiş bulunan Ulrich, anlaşmaya karşın, kent ve köyleri yağma edilen Rems vadisi üzerine saldırdı: 1.600 köylü tutsak edildi, bunlardan 16’sının hemen kafaları kesildi, öbürlerinin çoğu, Ulrich yararına büyük para cezalarına çarptırıldı. Büyük bir bölümü uzun sure hapiste tutuldu. Gizli örgütlerin ve her türlü köylü derneklerinin yeniden kurulmasını engellemek için çok sert yasalar yayınlandı, ve Suab soyluluğu, her türlü ayaklanma girişimini bastırma ereği ile, [sayfa 87]
Wurtemberg köylülerinin ayaklanması ile aynı zamanda, Brisgau ve Baden margravlığında yeni ayaklanma davranışları belirtileri kendilerini gösteriyorlardı. Haziran ayında, Bühl’de bir ayaklanma girişimi oldu, ama margrav Philippe tarafından hemen dağıtıldı. Hareketin önderi, Gugel-Bastian, Fribourg’da tutuklandı ve kafası kesildi.
Gene 1514 yılında, gene ilkyazda, Macaristan’da genel bir köylüler savaşı patlak verdi. Türklere karşı bir haçlı seferi vaazedildi ve, alışıldığı üzere, haçlılar arasına katılmayı kabul edecek serfler ile angaryacılara özgürlük vaadedildi. 60.000 kadar köylü toplandı, ve Türklere karşı bundan önceki seferlerde sivrilip, hizmetlerine karşılık soyluluk sanı almış olunan bir Srékler’in[30] , Görkey Dosza’nın komutası altına verildi. Ama Macar şövalyeleri ile devlet adamları, kendilerini, mülklerini, serflerini ellerinden almakla tehdit eden bu haçlı seferine kötü gözle bakıyorlardı. Yalıtık köylü çetelerini izlediler ve kendi serflerini zorla ve kan dökerek gene kendi topraklarına getirdiler. Bu işin haberi haçlılar ordusuna ulaştığı zaman, ezilmiş köylüler küplere bindi. Haçlılar ordusunun en ateşli vaızlerınden ikisi, Laurentius ile Barnabas, ateşli sözleri ile, ordu içinde soyluluğa karşı duyulan nefreti körüklediler. Dosza da, birliklerinin, soyluluğun ihaneti karşısındaki öfkesini paylaşıyordu. Haçlılar ordusu, devrimci bir ordu durumuna dönüştü, ve Dosza da, bu yeni hareketin başına geçti.
Dosza, köylüleri ile birlikte, Peşte yakınlarındaki Ráos’ta konakladı. Çatışmalar, soyluluğun, çevre köyler ve Peşte’nin dış mahallelerindeki yandaşları ile yapılan dalaşmalarla başladı. Az sonra çarpışmalara, ve en sonunda da, köylülerin eline düşen tüm soylular için “Sicilya akşam dualarına[31] ve çevredeki bütün şatoların, ateşe verilmesine kadar [sayfa 88] gidildi. Saray, gözdağı verdi; ama boşuna. Halk adaletinin ilk yargısı, başkent duvarları altında, soylular üzerinde uygulandığı zaman, Dosza başka işlere girişti. Ordusunu beş kola böldü. Bunlardan ikisi, tüm ülkeyi ayaklandırmak ve soyluluğu yoketmek üzere, Yukarı-Macaristan dağlarına gönderildiler. Üçüncüsü, Peşteli bir burjuva olan Ambros Szaleresi’nin komutası altında, başkente gözkulak olmak üzere, Rákos’ta kaldı. Dördüncüsü ve beşincisi, Dosza ve kardeşi Gregor tarafından, Szegedin üzerine yürütüldü.
Bu arada, soyluluk Peşte’de toplanmıştı. Transilvanya voyvodası, Johann Zapolya’yı yardıma çağırdı. Budapeşte burjuvaları ile bağlaşan soyluluk, Szaleresi, köylü ordusunun burjuva öğeleri ile birlikte, düşman yanına geçtikten sonra, Rákos’ta konaklayan kolorduyu ezdi ve yoketti. Tutsakların büyük bir bölümü en barbar bir biçimde öldürüldü, öbürleri de, burun ve kulakları kesilerek, evlerine gönderildi.
Dosza, Szekredin önünde başarısızlığa uğradı, ve Bátory İstván ve piskopos Csáky tarafından komuta edilen bir soyluluk ordusunu yendikten sonra ele geçirdiği, ve aralarında piskopos ile kral Teleki’nin hazinedarı da bulunan tutsaklar üzerinde, Rákos’ta yapılan kandökücülüklere karşı kanlı misillemelerde bulunduğu Csanád üzerine yürüdü. Csanád’da, Cumhuriyeti, soyluluğun kalktığını, herkesin eşitliğini ve halk egemenliğini ilân etti, ve sonra da, Bátory’nin sığındığı Temeşvar üzerine yürüdü. Ama, iki ay süreyle bu kaleyi kuşattığı, ve Anton Hosszu tarafından komuta edilen yeni bir ordudan yardım aldığı bir sırada, onan tarafından Yukarı-Macaristan’a gönderilen iki ordu, birçok yerde soyluluk tarafından yenildiler, ve Johann Zápolya, Transilvanya ordusunun başında, ona karşı yürüdü. Köylüler Zápolya tarafından baskına uğratılıp dağıtıldılar, Dosza tutsak edildi, kızgın bir taht üzerinde kızartıldı, ve [kızartılmış eti -ç.], hayatlarını ancak bu koşulla kurtaran kendi öz adamları tarafından yendi. Dağılan köylüler, Laurentius ve Hosszu tarafından [sayfa 89] yeniden bir araya getirildiler, yeniden ezildiler, ve düşman eline düşenlerin hepsi, ya kazığa oturtuldu, ya da asıldı. Binlerce köylü cesedi ya yollar boyunca, ya da yakılıp yıkılmış köylerin girişinde, salkım salkım sallanıyordu. 60.000 kadar köylü, ya ölmüş ya da topluca öldürülmüştü. Ama soyluluk, gene de, bunu izleyen kongrede, köylülerin serfliğini, ülke yasası olarak doğrulama çabasını gösterdi.
“Sloven markında, yani Karintiya, Karniyol ve İstirya’da, aynı dönemde patlak veren köylü ayaklanmasının temelinde de, soyluluk ve imparatorluk memurları tarafından sıkılıp suyu çıkarılan, açlık ve Türklerin akınları tarafından kırılıp geçirilen bu bölgede daha 1503’te kurulmuş ve daha önce bir ayaklanma çıkarmış bulunan Bundschuh türünden bir gizli örgüt vardı. Bu bölgedeki sloven köylüleri, tıpkı Alman köylüleri gibi, daha 1513 yılında, Stara prawa (eski haklar) bayrağını yeniden kaldırdılar, ve her ne kadar, daha o yıl yatışmışlar, her ne kadar, gene yığın halinde bir araya geldikleri 1514 yılında, imparator Maximilien’in, eski hakları geri vereceği yolundaki kesin vaadi ile dağılmışlarsa da, durmadan aldatılmış bulunan halkın öcalma savaşı, 1515 ilkyazında çok korkunç bir biçimde patlak verdi. Tıpkı Macaristan’da olduğu gibi, şatolar ve manastırlar her yerde yakılıp yıkıldı, ve tutsak edilen soylular, köylü jürileri tarafından yargılanıp kafaları kesildi. İstirya ve Karintiya’da, imparatorluk birlikleri komutanı Dietrichstein, ayaklanmayı çabucak bastırmayı başardı. Karniyol’da ise, ayaklanma ancak Rain kentinin ele geçirilmesi (1516 güzü) ve Avusturyalıların, Macar soyluluğu tarafından yapılan canavarlıklara yaraşır denklikteki kandökücülükleri sonucu bastırılabildi.
Böylesine ağır bir dizi bozgundan ve soyluluğun bu yoğun canavarlıklarından sonra, Alman köylülerinin uzun süre sessiz sedasız kalmalarında anlaşılmayacak bir şey yok. Gene de, ne gizli örgütler, ne de yerel ayaklanmalar, hiç bir zaman tamamen ortadan kalkmadı. Daha 1516’dan itibaren, [sayfa 90]Bundschuh ve “Yoksul Konradın arta kalanlarından çoğu Suab’a ve Ren nehrinin yukarı yatağındaki bölgelerine döndüler ve, 1517’de, Bundschuh, Karaorman’da tamamen yeniden kurulmuş bulunuyordu. Bundschuheski 1513 bayrağını hep göğüsünün üzerinde saklı tutan Joss Fritz bile, Karaorman’ı yeni baştan dolaşıyor ve büyük bir çalışım gösteriyordu. Gizli eylem yeniden örgütlendi. Dört yıl önce olduğu gibi, gene Kniebis üzerinde toplantılar yapılacağı bildirildi. Ama gizem, saklı tutulamadı. İş, hükümetlerin kulağına çalındı ve onlar da işe karıştılar. Gizli örgüt üyelerinden bazıları yakalanıp idam edildi. Aralarında, bu kez de ele geçirilemeyen, ama, bu andan itibaren, hiç bir yerde sözü duyulmadığına göre, az sonra İsviçre’de öldüğü anlaşılan Joss Fritz’in de bulunduğu etkin ve en akıllı üyeleri, kaçmak zorunda kaldılar. [sayfa 91]

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments