Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Pazar, Aralık 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaErkan Küçük (Makale)Press: Bir Baskının Hikayesi | Erkan Küçük

Press: Bir Baskının Hikayesi | Erkan Küçük

Enseye dayanmış bir tabanca patlıyor. Soğuk namluyu ısıtarak dışarı fırlıyor bir mermi. Ölümü, parçalayıp geçtiği ete bulaştırarak, yaşamı hiçe sayarak gidiyor yoluna. Ardından bir insan, birden bire yığılıyor soğuk betona. Öldürülen kişi bir gazeteci. Yalnızca hakikatinüstündeki örtüyü kaldırmaya çalıştığı için, cellâtların tekerine çomak soktuğu için öldürülüyor.

Yerde sırt üstü yatıyor. Başında, elinde fotoğraf makinesiyle aynı gazetede birlikte çalıştıkları bir arkadaşı var. Fotoğrafını çekiyor onun. Yaşanan trajediye, acıya rağmen görev sorumluluğuyla işini yapıyor o. Bugün arkadaşının başına gelen yarın kendi başına gelebilir, biliyor bunu. Çalıştığı coğrafyada, cellâtların cirit attığı, ölümün sıradanlaştığı topraklarda gazeteci olmanın birilerini çok rahatsız edeceğini biliyor o.

Başka bir sahne… Korulukta iki adam yan yana yürüyor. Derken taraflardan birisi silahını çıkarıp poz veriyor. Gazeteci olan diğeri fotoğraf makinesini gözüne yaklaştırıyor, bakışlarından olacakları kavradığını anlıyorsunuz. Birazdan, o silahın patlayacağını biliyor, ancak yine de cebindeki tabancaya gitmiyor eli. Silahtan çıkan mermi fotoğraf makinesinin objektifinden giriyor. Dahaönce öldürülen arkadaşı gibi şimdi o da sırtını toprağa vermiş boylu boyunca yatıyor yerde. Başında aynı gazeteden bir arkadaşı elinde fotoğraf makinesi, onun fotoğraflarını çekiyor.

Bu iki sahne 1992 yılında Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının yaşadıkları baskının anlatıldığı Press adlı sinema filminde geçiyor. Anlatılanların çok daha fazlasının yaşandığını bilmek ürpertiyor insanı. Bir yanda yalnızca gazetecilik etiğine sıkı sıkıya bağlı olmanın verdiği sorumlulukla, halktan gizlenen kirli gerçekleri halka ulaştırma çabası; öte yanda ölüm, hapis, işkence gerçeği.

Press gibi filmler sayesinde şunu anlıyoruz ki iyi bir film yapabilmek için illaki büyük bütçelere ihtiyaç yok. En temelde iyi bir hikayeye yaslanmış senaryo ve oyunculukla izlenebilir filmler yapmak mümkün olabiliyor. Özellikle hikayenin gerçek hayatın dokunulmamış noktalarına dokunması, daha önce söylenmeyeni söyleme çabası içinde olması filmin düzeyini yükseltiyor. Press filminin hikayesi tam da böyle bir dokunulmamışa el atıyor. Görmezden gelinen, üstü örtülmeye çalışılan tarihsel bir kesiti izleyicinin önüne çıkarıyor. Oyunculuklar da hikayeyi doğallıkla yansıtmayı başarıyorlar. 

Press, bir sinema filmi olmanın ötesinde gazetecilik dersi gibi. Gerçek gazeteciliğin ne olması gerektiği hususunda önemli dersler veriyor izleyiciye. Filmi izledikten sonra, var olan iki tür gazetecilik arasında bir karşılaştırmaya gidiyor insan. Bir yanda Özgür Gündem’in yiğit gazetecileri, diğer yanda plazalarında etliye sütlüye dokunmadan köşelerinde yatan gazeteci
cinsi. Her ne kadar bir işe yaramayacağını bilsem de özellikle bu ikinci tür gazetecilerin bu filmi izlemelerini tavsiye ediyorum. 

Son dönemlerde özellikle sinema alanında Press gibi birçok iyi iş yapılıyor. Egemen söylemin dışında kalan ve onu ifşa eden, saklı olanı açığa vuran böyle yapımların daha da artması dileğiyle.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments