Eskiden kar ve eşkıya basarmış buralarda köyleri
şimdi eşkıya pek uğramasada
kar acımazsızca yontuyor insanların anılarını
buralarda bu günün dününle aynıdır tıpkı yarının gibi
biliyor musun hiç eşkıya görmedim
ama çok karla kaplı yollar üşüyen aç insanlar gördüm
yaşamın acımasızlığını gördüm sakız satan küçük çıplak çocukların gözlerinde
seni gördüm
seni görmeden çıkmıştım şehirden yüreğimi ilk defa orada bırakarak
bir kez olsun geriye dönüp bakmadım şehre
kal demenden korktum oysa hep git dedin bana
dirençsizliğimden korktum
unutulmak korkum oldu
unutamadım gözlerini
bir köşeye hep notlar aldım sana dair
küçük şiirler yazdım beğenmedim
uzun uzun düşündüm seni
uykularımı takvimlere bölüp gün saydım
özledim
küçük köyden büyük şehre göçenlerinki kadar büyük umutlarım
umutlarca cesaretim
cesaretim kadar büyük onurum
onurum kadar büyük sevgim vardı
okuduğum her şiirin son dizesinde sen vardın
hala şiir okuyorum seni unutmamak için
hala şiir yazıyorum seni anlatmak için
ne zaman gözüme tatlı bir melodi kaçsa
ağlamaya başlıyorum
galiba yaşlanıyorum
umut törpülüyorum burada
karanlığa yağan karla kaplı şehirde
burada beyazı bir tek gece gizliyor
ağır bir karanlık bulaşıyor karla kaplı şehre
koyu ve vıcık vıcık bir siyah
ürkütüyor insanı
tüm perdeleri sıkı sıkıya kapatıyorsun
ve camları siliyorsun usulca yaklaşan sabahı yakalamak için
baharın peşinden koşuyorsun hep
lanetler yağdırıyorsun ama kar hep yağıyor sen koşuyorsun
ilk defa burada dokundum kardelene sana dokunurcasına
utandım
gece uykuya dalıyor yavaş yavaş
pis bir duman kokusu ve dumanın kör eden yoğunluğu arasında
mışıl mışıl bir şehir düşüyor avuçlarıma
inan bu saatte şehir daha güzel
buralarda bir adam
buralarda bir yürek
buralarda bir sevda
burada ben
burada sen
buralardan uzanır ellerim tutmak için ellerini
yağmur yağsa bulut bulut sevdalara
ki hiç yağmur yağmadı buralara
ağır ağır ıslanırdı yüreğim
hasretim dağların yücesinden bakarda ulaşamaz yanı başına
haykırmak isterdim de korkardım duymalarından eşkıyaların
seni seviyorum diye buralardan
Adonis