Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Çarşamba, Aralık 25, 2024
No menu items!

WEST INDIES LTD.

 

Juan Marinello’ya
Manuel Navarro Luna’ya

…………

vı.

West Indies! West Indies! West Indies!
İşte kaba saba halk,
bakır renkli, türlü çeşit kafalı,
kuru çirkefin çatlattığı derisiyle
sürünür durur ülkelerinde hayat.
İşte zindan, ki orada
her insanın bir zincir vardır ayağında.
İşte gülünç merkezi trust and company’lerin.
İşte asfalt gölü,demir madenleri,
kahve işletmeleri,
ports docks ve ferry boats ve ten cents…
İşte all right ulusu,
işler berbat orada;
işte very well ulusu,
her şey kötü mü kötü.
Ve işte Mr. Babbit’e hizmet edenler.
Çocuklarını West Point’a okula gönderenler.
Ve işte hello, baby diye uluyanlar,
”Chesterfield” ve ”Lucky Strike” içenler.
İşte fox trot dans etmeye gelenler,
ve işte jazz band’ın boy’ları
yazı Miami’de, Palm Beach’te geçiren.
İşte bread and butter,
coffe and milk ısmarlıyanlar.
İşte afyon ve marihuana içicisi
bütün bakışlara mikroplarını bulaştıran
her hafta yeni bir elbise giyen
frengili anlamsız gençlik.
İşte Port-au-Prince’in tüm mutlu azınlığı,
tüm seçkinleri Kingston’ın, high life’ı Havana’nın…
Ve işte onlar da var, gözyaşları içinde kürek çekenler,
oy kürek mahkumları, zavallı kürek mahkumları oy!
İşte onlar,
bir titanın gücünün sabırsızlandığı sert taşı
işleyenler şimşek demetleri arasında.
Kırmızı kıvılcımı parlatanlar kurumuş kırlarda.
”İşte biz!” diye haykırınca,
”İşte biz!” diye başka yanıtlarda yankılananlar.
Kanlarında saldırgan hecelerin vuruşunu duyanlar
yabanıl kargaşalıkta.
Ne yapmalı onlarla, çalışıyorlar madem ki
bir şimşek demetinin tam ortasında?
İşte dirsek dirseğe her şeyi göze alanlar:
ve verenler işte her şeyi cömert elleriyle;
İşte onlar başı bin derin, karanlık hendeğe eğilmiş
salt tere dönüşen zenciyle kardeşçe yaşayanlar,
kırbaçlanmış etin kötü bir et olduğunu bilen
çizmenin ezdiği etin en kötü et olduğunu bilen
gırtlakta acımasız bir gümbürtüleyin duran sesin
o zaman nasıl yükseldiğini bilen beyaz ile
kardeşçe geçinenler, işte onlar, işte onlar.
İşte uyanık düş görenler,
maden ocağının diplerinde boğuşup
orada ölülerin sağların uluyan sesini duyanlar.
İşte Tanrı sesini duyanlar,
kimliksiz paryalar,
ezilmişler,
unutulmuşlar,
yalınayak başıkabaklar,
donmuşlar,
mavzerin önünde, ”asker kardeşlerim!” diye
haykıranlar
ve vurulup vurulup düşenler
ince bir kan çizgisi mor dudaklarında!
(Yürüsün gitsin yolunda kargaşalık!
Dalgalansın barbar bayraklar,
ve tutuşsunlar
üzerinde kalabalıkların!)

………..

Nicolas  GUILLEN

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments