İnsanın, bugün, büyük ölçüde değişkenliğe uğradığı bellidir. Aynı ırkta, birbirinin gerçekten tıpkısı olan iki birey yoktur. Birbirleriyle karşılaştırılacak milyonlarca yüzün her biri farklı çıkacaktır. Vücudun çeşitli parçalarının oranlarında ve boyutlarında da aynı büyük farklılık vardır. Bacakların uzunluğu en değişken niceliklerden biridir.
Dünyanın bazı bölgelerinde uzun, öbür bölgelerinde ise kısa kafatası yaygın olmakla birlikte, aynı ırkın sınırları içinde, örneğin Amerika ve Güney Avustralya yerlilerinde —ki ikincisi, “bugün varolan ırklar içinde, kan, töre ve dil bakımından, belki en çok tek-çeşitlilik gösteren, en katışıksız” ırktır— ve Sandwich Adaları gibi pek dar bir alanı yurtlanmış insanlarda bile, kafatası biçiminde büyük farklılık vardır.
Ünlü bir dişçi, bana, dişlerde görülen farklılığın, yüzlerde- kine yakın olduğunu kesinlikle söyledi. Ana atardamarların anormal yollar izledikleri öylesine sık görülen bir olgudur ki, izlenen her yolun hangi oranda olduğunu 1.040 ölüde hesaplamak, cerrahî amaçlara yararlı görülmüştür.
Kaslar pek değişkendir. Prof. Turner, ayak kaslarının, elli kadavranın ikisinde bile tam anlamı ile benzer olmadığını; ve bazılarında önemli sapmalar (deviation) olduğunu bulmuştur.
Prof. Turner, yerinde hareketler yapma yetisinin, çeşitli sapmalara uygun olarak değişikliğe uğraması gerektiğini eklemektedir. Bay J. Wood, otuz sekiz kişide, 295 kas değişimi (variation) bulunduğunu, ve gene otuz sekiz kişilik başka bir kümede, vücudun her iki yanında ortaya çıkan değişimleri tek bir değişim sayarak, 558’den çok değişim olduğunu saptadı.
Son kümedeki otuz sekiz vücut arasında, “Anatomi ders kitaplarında anlatılan standart kas sisteminden baştan sona sapmaya kalkmış” olanlar birden çoktu. Bir tek vücuttaki farklı anormallikler, olağanüstü bir sayıya, 25’e ulaşıyordu. Aynı kas, bazan, çok çeşitli şekillerde değişmektedir: Prof. Macalister, palmaris accessorius’ta yirmi beşi aşkın farklı değişim saymaktadır.
Ünlü Anatomi Bilgini Wolff, iç organların, dış kesimlerden daha değişken olduğunu üsteleyerek bildirmektedir: Nulla particula est quoe non aliter et aliter in aliis se habeat hominibus [Ayrı insanlarda farklı olmayan hiç bir parça yoktur]. Wolff, organların tipik örneklerinin çeşitliliği üzerine bir kitapçık bile yazmıştır. İnsan yüzünün eşsiz güzelliğini tartışır gibi, karaciğerin, akciğerlerin, böbreklerin yetkin güzelliğinin tartışılması, insanın garibine gitmektedir.
Aynı ırktan olan insanlarda zihnî yetilerin değişkenliği ya da farklılığı, (ayrı ırklardan olan insanlar arasındaki büyük farklar sözkonusu edilmiyor) öylesine iyi bilinmektedir ki, burada bir tek sözcüğün bile gereği yoktur. Bu, aşağı hayvanlarda da böyledir. Hayvanat bahçelerinde görev almış olan herkes bunu kabul etmektedir. Ve bunun böyle olduğunu köpeklerimizde ve öbür evcil hayvanlarımızda açıkça görmekteyiz. Brehm, Afrika’da beslediği evcilleşmiş maymunların her birinin kendine özgü huyu ve huysuzluğu olduğunu özellikle belirtmektedir. Yüksek zekâsı ile göze çarpan bir babuinden (papio cynocephalus) söz etmektedir. Hayvanat bahçesindeki bakıcılar, bana, zekâsı ile aynı ölçüde göze çarpan Amerikalı bir maymun gösterdiler. Rengger de, Paraguay’da beslediği aynı türden maymunların zihnî ıralarındaki çeşitlilik üzerinde önemle durmakta ve bu çeşitliliğin, kısmen doğuştan, kısmen de yetiştiriliş ve eğitilişlerinin sonucu olduğunu eklemektedir.
Soyaçekim konusunu başka bir yerde öylesine ayrıntılı tartıştım ki, burada herhangi bir şey eklemeyi gerekli bulmuyorum. İnsanda en önemli ıraların (character) soyaçekimle iletilmesi konusunda olduğu gibi, en önemsizlerin iletilmesi konusunda da toplanan olgular, herhangi bir aşağı hayvanla ilgili olanlardan çok daha büyük sayıdadır. Bununla birlikte, aşağı hayvanlarla ilgili olgular da yeteri kadar çoktur. Zihnî nitelikler konusunda da böyledir. Zihnî niteliklerin soyaçekimle iletildiği, köpeklerimizde, atlarımızda ve öbür evcil hayvanlarımızda açıkça görülmektedir. Özel alışkanlıklardan ve eğilimlerden başka, genel zekâ, gözüpeklik, iyi ve kötü huy, vb. de soyaçekimle iletilmektedir. Benzer olguları, insanda, aşağı yukarı her ailede görüyoruz; ve artık, Bay Galton’un çok değerli çalışmaları ile, yüksek yetilerin olağanüstü karmaşık bir birleşmesi demek olan dâhiliğin soyaçekilmeye eğilimli olduğunu; ve öte yandan, deliliğin ve bozulmuş zihnî yetilerin de ailede sürüp gittiğini biliyoruz.
Değişkenliğin nedenlerine gelince, bütün olgularda çok bilgisiz; ama aşağı hayvanlarda olduğu gibi, insanda da; her türün birkaç kuşak boyunca etkisinde kaldığı koşullarla bazı ilişkileri olduğunu anlayabiliyoruz. Evcil hayvanlar, doğal durumdakilerden daha çok değişmektedir; ve bu, besbelli etkisinde kaldıkları koşulların çeşitlenmiş ve değişen niteliğinden ötürüdür. Farklı insan ırkları, bu bakımdan, evcilleşmiş hayvanlara benzemektedir ve Amerika gibi çok geniş bir alanda yaşayan bir ve aynı ırkın bireyleri de öyledir. Çeşitlenmiş koşulların etkisini, daha çok uygarlaşmış uluslarda görüyoruz; çünkü farklı toplumsal sınıflardan olan ve farklı işlerle uğraşan bireyler, barbar ulusların bireylerinden daha geniş bir ıra (character) dağılımı göstermektedir. Ama yabanıl insanların bir-biçimliliği (uniformity) çoğu zaman abartılmaktadır ve bazı hallerde varlığı bile söz götürür.
Yine de, yalnızca etkisi altında bulunduğu koşulları gözönünde bulundursak bile, insanın herhangi bir başka hayvandan “çok daha evcilleşmiş” olduğundan söz etmek yanlıştır. Yabanıl bazı insan ırkları, örneğin Avustralyalılar, geniş bir yayılma alanı olan türlerin birçoğuna oranla, çok çeşitlenmiş koşulların daha az etkisinde kalmaktadır. Başka ve çok daha önemli bir bakımdan, insan, tam anlamı ile evcilleşmiş herhangi bir hayvandan büyük ölçüde farklıdır; çünkü insanın üremesi, hiç bir zaman, yöntemli seçme ile de, bilinçsiz seçme ile de denetlenmemiştir. Hiç bir insan ırkı ya da topluluğu, başka insanlara, efendilerine her nasılsa daha yararlı olan bireylerin saklanmasına ve böylece bilinçsiz olarak seçilmesine elverecek ölçüde köle olmamıştır.
Prusyalı bombacıların başından geçeni ayrı tutarsak, belirli erkek ve dişi bireyler, belirli bir amaçla seçilip evlendirilmemiştir; Prusyalı bombacıların başına gelen halde, yöntemli seçme (methodical selection) uygulanmıştır, çünkü bombacıların ve uzun boylu karılarının yerleştirildiği köylerde, uzun boylu birçok insan yetiştirildiği ileri sürülüyordu. Isparta’da da, yasalara göre, doğumdan kısa bir süre sonra bütün çocuklar gözden geçirilip iyi gelişmiş ve sağlıklı olanlar alıkonduğu ve öbürleri ölüme bırakıldığı için, bir çeşit seçme izlenmekteydi.
Bütün insan ırklarının bir tek tür oluşturduğunu düşünürsek, insanın yayılma alanı pek geniştir; ama bazı bağımsız ırkların, örneğin Amerikalıların ve Polinezyalıların da yayılma alanları çok geniştir. Çok yayılan türlerin, yayılma alanları dar olanlardan çok daha değişken olduğu iyi bilinen bir yasadır. Ve insanın değişkenliğini çok yayılmış türlerinki ile karşılaştırmak, evcil hayvanlarınki ile karşılaştırmaktan daha doğru olabilir.
Değişkenlik, insanda ve aşağı hayvanlarda aynı genel nedenlerden ileri geliyor görünmekle kalmamakta, insanda da, aşağı hayvanlarda da, vücudun aynı parçaları pek benzer bir şekilde etkilenmektedir. Godron ve Quatrefages, bunu öylesine ayrıntılı olarak göstermişlerdir ki, burada yalnızca onların yapıtlarına işaret etmem yeter.” Isidore Geof- froy St.-Hilaire’in” gösterdiği gibi, yavaş yavaş hafif değişimlere (variation) dönüşen yaradılış aykırılıkları (monstro- sity), insanda ve aşağı hayvanlarda öylesine benzerdir ki, aynı sınıflama ve aynı terimler her ikisi için de kullanılabilir. Evcil hayvanların değişimi konusundaki yapıtımda, değişim yasalarını kabaca şu başlıklar altında sıralamaya çalışmıştım: Aynı koşullarda aynı şekilde değişen aynı türlerin bireylerinin hepsinde ya da aşağı yukarı hepsinde görüldüğü gibi, değişmiş koşulların dolaysız ve belirli etkisi. Parçaların uzun sürmüş kullanılmasının ya da kullanılmamasının etkileri. Kökendeş (homologous) parçaların karşılıklı-bağlantısı (co- hesion).
Katmerli parçaların değişkenliği. Büyümenin dengelenmesi. Yalnız, insanda bu yasa ile ilgili iyi bir örnek bulmuş değilim. Leğenin (pelvis) döl yatağındaki çocuğun kafatasını etkilemesinde olduğu gibi, bir parçanın mekanik basıncının başka parça üzerinde etkisi. Parçaların küçülmesine ya da engellenmesine varan gelişim durdurulmaları. Çok önceleri yitirilmiş ıraların (character) ataya dönüş (reversion) yolu ile yeniden belirmesi. Ve son olarak, karşılıklı değişim. Böyle adlandırılan bu yasaların hepsi, insanda ve aşağı hayvanlarda eşit ölçüde geçerlidir; ve pek çoğu, bitkilere bile uygulanabilir. Burada, bu yasaların hepsini tartışmak gereksiz olurdu; ama bunların birkaçı, üzerinde hayli uzun durmayı gerektirecek kadar önemlidir.
İnsanın Aşağı Bir Biçimden Nasıl Geliştiği Üzerine | İnsanın Türeyişi – Charles Darwin