i. devletin, dinin ve hatta dünya-ı evrenin
sınırları hükümsüzdür, ey şair!
imgelem atlarını kanatlandıran
lezzeti her daim tende kalan bulaşıcı gölgesi ile
sarhoş iken sen, çağrışımların!
ii. kim, hangi şair ki
yerine getirmez düşlerinin hükmünü
bile ki ona zindan edeceğiz
kendi gövdesinin dahi
en masumane cürmünü!
iii. ey kanatlı ruhun efendisi!
eğer ki korkusuzca içine çekemezsen acısını
ruhu gövermiş bakırla besleyen acısını, aşkların
asla sahip olamazsın son şafağın ışığıyla köpürtüp
lezzetlendirdiğimiz çırılçıplak gövdesine, aşk-ı şeyda’nın!
iv. dil olmayan dilin, göz olmayan iç gözün
renk olmayan rengin; haz ve kederin bitek toprağında
boy veren, ey sevdalı ruhu evrenin!
lav çiçekleriyle kırbaçlayıp gövdeni,
derinin içine ikinci bir deri bilip giydiğin gün
tıpkı sana benzeyen ol divane-i şeyda’yı
rütbelerimizi söküp, gökyüzünün vitrinlerinden
indireceğiz kendimizi!
cümle nebatın ve necatın huzurunda
biad edeceğiz ikinize! amen.
Fettah KÖLELİ