Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Çarşamba, Aralık 25, 2024
No menu items!

AY ANLATIYOR

kar yağıyor
kesik kesik
bir durup
bir ilerleyerek

yerin karbeyaz mendiline
kanlı balgamını silip ay
yürüdü
sendeleyerek

gar ıssız
bekçiler uyukluyor

monolog çeviriyor telsiz

karanlığın öşünde şeytan
kendi çocuklarını s……
yapacak iş bulamadığından

duvar saati çekilmiş maun kabına
akrebini emziriyor

ısıtmak için paslı ayaklarını trenler
rayların oksitli ağızlarını öpüyorlar

boyuna kar yağıyor
enine kar yağıyor

anlaşılan ağır olacak kış
uzun sürecek
kanama

gardayım
ay ayakta!

parmaklarımda havalanan heyecanı
bir kente başlamanın

ay sendeledi geldi
sırtını yasladı
sırtıma

i ç t i k. tütün sardık birlikte
anlattı bin yıllık ezgisini

i ç t i k. tütün sardık
ağladı
göğsümde

samanyoluna düştü atkısı

i ç t i k. söndürdük sigaraları

söndürülmüş sigaralar gibi
durduk bir zaman

parmakları arasında
g ö k ile y e r i n

dedi: yer ile gök arası büyük
sağır fabrika
bir semah-ı cehennem
kanınızla dönen

dedim: çavdar yedim, ekin biçtim
öğüttüm gençliğimi arasında
hiç durmadı değirmen

ata bindim, attan indim, at değiştirdim
sevişip üredim, savaşlar gördüm

terkimde hep gölgeydi ölüm

dedi: i ç e l i m…

dedim: kaçıncı düşükten sonra bilemem
kaçıncı deprem ve metalden sonradır
ağaçların gölgeleri uzun muydu boylarından
yıldızlar ters mi giyerlerdi simli kazaklarını
ağıra mı maloldum tanrılara
ağaç kovuklarına bedavaya tünerken

dedi: i ç e l i m…

dedim: ay ayyaş bilici
işte şarabın tütünün!

su içer, ekmek yer, sevişir gibi direndim
taş yonttum, mızrak düzdüm, can verdim demire

canımı verdim ellerimin gölgesinde!

rüzgarı düğümleyip saçlarıma
suları arklara akıttım

çark çevirdim buharın ıslığıyla!

göklere kafa tuttum
üfledim dumanımı gözlerine

neden hala özgür değilim?

(güle oyarken çok mu kanırttım çok mu incittim ki zamanı
dizelerimde bile sesimi tebdil dolaşır görürüm?!..)

dedi: evlat!
suya sor yaşamın köklerini
ağırbaşlıdır su.
çözer senin için sevdalı mavi saçlarını

uyanan günün gemisine bin
sulara bırak sesini.
şişirirse deli rüzgar yelkenlerini,
sakın bırakma kürekleri

kulaklarını yırtsa da gövdenden yükselen
müzik!

(gün keder fıçılarını yarıp
isyan şarabını dökerken suların göğsüne
köleler suyun tuzlu dudaklarında dinlendirirlerdi
kırbaç yarımı gövdelerini. gövde değil
yanık bir güldü akşam alacasında sularda titreyen

gövdede gül gülde gövdeydi
isyan!..)

dedim: unut hemen şimdi
o büyülü sözleri -melih cevdet’in
İtaki için odysseus’a söylettiği-
ne kulaklarımı tıkarım
ne de bağlarım kürekçileri

kendimi geçmek de yetmeyecek çünkü bana!

dedi: i ç e l i m…

(dedi: senin ihtilal dediğin evlat
elmas damarıdır tarihin
parıldamaz asla
halkın gözlerine değmeyince

dedim: insanın zamanına
çok var mı daha?

dedi: i ç e l i m…)

karda
seçilmiyor şimdi
harfleri gecenin
buz tutmuş
bütün heceleri
kentin

anlaşılan
ağır olacak kış
uzun sürecek
kanama

yüzlerimize
tükürür gibi
karı
vuruyor fabrikalara rüzgar

çılgınca yaratırken
kan ter içinde hayatı
baldırı çıplak
gerçek tanrılar
gebe bir rüzgar gibi haykırıyorlar:

– evet yenildik,
ama şenlik bitmedi daha baylar!
kavalyesini bulur bulmaz
dansa kalkar yine
yumruklar!

Fettah KÖLELİ

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments