Şimdi dönüp baksan yalnızca hakikati söyleyen aynaya,
göreceğin şey sen olmayacaksın.
Doğurulduğun anda başlayan bir merasimle organlarına
böldüler seni önce.Annen kendi tragedyasında
sana rol vermekte tereddüt etmedi. Bir eli seni ensenden
tutarken bir yavru kedi gibi, öteki eli
seni sürgün eyledi. İnsan bölünerek kendini bulan
bir yaratık değildir ki.
Ayna seni göstermiyor, bu yüzden mi kendine ağlıyorsun?
Ne görüyorsun? Parmakları olmayan elin, annenin
memelerine tutuklu kalan dudaksız, dilsiz ağzınla
sen hangi organsın? Yüzünü çevirmek işe yarar mı artık
görülünce karanlık? Kaçsan sonsuz uzaklara, unutsan
sonsuza kadar; yine de hep oradasın, uzaklar ve unutuş
ancak senin kadar.
Susuz bir kuyuda yüzdüğünü gördün. Üstelik kulaçların
alınmıştı Kâlû Belâ’dan. Neye yarar kuyuyu ağlayışlarınla
doldurmak, o tuz, o su, denizde de var.
Yollarda kalan parçaları toplamalısın. Burunsuz bir pinokyo
ne söyleyebilir?
Görmek bir başlangıçtır her zaman; eğer yüzünü sırtına çevirmiyorsan.