I
y o k a r t ı k b i r y a n a r d a ğ ı m !
II
gözlerime indirdiğin melekler de yok artık
gittiler beni dili dargın bir zamana verdiler
gördüler aşkı yaraya süren bir semazenim ben
bu nefes kimindir dediler bu kendine dönen kimdir?
bilmediler içime dökülen bu kuyular sendendir
ruhuma diktiğim bu lekeler emanetindir bilmediler
dediler: kalbi susmuş bir adamdır bu! terk edin!
eli düzgün yüzü güzel bir ölüm getirin ona!
48
III
bana biçilen bu ölüm armağan mı bela mı bilemedim
eğildim dünyaya yüzünün yaprağına değdim
gövdeme gömülü rüzgârların kapısında bekledim
taş söyledim çöl içtim kusur ettim kendimi
insanın insana açıldığı ilk tufandır aşk dedim
dağıma indim karanlığıma
aşka tutulan bir mum ile sana değdim
diledim ki kalbimi düşürdüğüm çadırında döneyim!
dilime değen mühür alnımda duran kılıç
dünyaya dağıldığım aynada seni söylesin
kirpiğimden kalkan gemiler hep suyunda gezinsin diledim!
49
IV
buymuş dedim
aşk akrep taşırmış kalbin otağına
ömre dökülen sözler sahipsiz kalıncaya kadarmış
bitermiş başkasının koynuna bırakılan bir rüya
ceninde susan her su ölürken celladını beklemezmiş
ve gül, şüpheymiş; gitmezmiş kalbi olmayana!
şimdi git!
kalbini kaybetmiş bir şüpheyle bak bana!
50
V
beni anlama!
ruhumda gezinen bu nehir boşuna
boşuna alnımda açılan bu levha
insan dediğin bu dünyada bir yaradır
bir inleyiş hüzünler kapısında
beni anlama!
yüzüme tuttuğum bu dünya
geri vermeyecek gözlerimi nasılsa
tozunu aldığım bu ayna beni bilmeyecek
gidecek sırrını söyleyecek büyük bir dağa
bana gelmeyecek
beni anlama!
sen tanıdık bir eskisin
suyundan verme bana
bu kırbaç sözler benimdir
bu gözler elem kuyusudur sana!
51
VI
bilmeni istedim
istedim ki beni bilmeni
aklımı sustuğum o günden beri
avucumda gezdirdiğim bir mezarla
sözü eksik bir kalemden kendimi dilemekteyim
bu benim kaderim değil kabulümdür
kendini bana süren merheme çareyim
d o k u n m a !
kalbimin anahtarı yok artık
canımı senden çektim
değilsin emanetim
s e n i b a n a b ı r a k m a !
52
VII
onca yolu ölerek geldiğim onca sana
alnımda taşıdığım bu harfler kimeydi bilme!
beklediğim bu köprü kimin suyuna giderdi?
bu hangi bahçeydi içinde dağıldığım?
araladığım bu perde hangi zamana değerdi?
öyle tozluyum ki bu yeryüzünde öyle dolu ki
denizleri süsleyen bir cesedim ben sanki
denizler ne ki?
derinde susmayan bu tufan nedir peki?
insan neden uğraşır içinin kumaşıyla?
neden susar, bağırır, ağlar, dağılır?
bir taşa neden derdini anlatır durmadan?
…
her sorunun yanıtı yanlışında gizlidir
ve her yalanın bir doğrusu hep vardır:
ben sana yanlış kapıdan okunmuş bir kilidim!
s e n b u n a i n a n m a !
Veysi ERDOĞAN