diyelim ki sessiz gecede poyraz
sis çökmüş o heybetli dağlara
yurdun da kar altında, gözlerin gök-
yüzünde bir dolunay
diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini
seslere çarpmış sesin
ama ulaşmamış nefesin
diyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik
bu hayat seni bir oyuncak sanıyor
diyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak
yasak, yarın yasak, düş yasak sana
diyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında
bir çay bile ısmarlamıyor hayat!
diyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık
sis çökmüş güvendiğin dağlara…
kederli bir süvari ol
orda! sen orda
bırakma atını mahmuzlamaktan
bıkma bu puştlar panayırında
berrak nehirler aramaktan!
yaslı bir kışa rehin düşse de günler
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt
o tomurcuk düşlerin yağmuruyla ıslansın
(o tomurcuklar ki bahçedir bir gün insanlığa güllerden
hep ilenç mi?
sevinçler de devşirmeli bu ayaz mevsimlerden!)
çünkü her insan bir limandır baş ucunda tekneler
çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın
kimi kesik, kanıyor şah damarından
kimi bozgunda yetim dervişan
kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan
(yamalı yerlerinde
kanıyor hayat
tutunduğun yerlerinden
soluyor hayat…)
bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın
salıver düşlerini ateşlere abansın!
tutunduğun yerlerinden solarken hayat
bıkma atını mahmuzlamaktan
bıkma sendeki insan için
derin uçurumlar arşınlamaktan…
yaslı bir kışa rehin düşse de günler
bir gün rüzgar esecektir suların serinliğinden
bir gün kırlangıçlar da geçecektir göğün genişliğinden
yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın
çünkü senin de bir ütopyan varsa,
i n s a n s ı n…
Yılmaz ODABAŞI