Nasıl anımsamazsın Özdemiroğlu’nu,
Hani gün boyu içer içer de sonra
Uyurdu kolları bir gulamın boynunda.
– Bir gün saati doldu
Tam öyle bir uykuda.
Nasıl anımsamazsın Yavuz Sultan Selim’i,
Yabanıl bir beğeni arardı zulumlarda;
Övünürdü şirlerle, pençe-i kahrındaki.
– Ama sonunda parça parça
Şir-pençeden gittiydi.
Nasıl anımsamazsın öbür Selim’i ve Murad’ı
Hani şu ayyaş Selim ve mastor Murad;
Tuhaftır, tütünü, içkiyi de yasaklamışlardı.
– İçki hakladı Selim’i.
Esrarla tükendi Murad.
Nasıl anımamazsın Abdülmecid’i,
Gülhane hattının kırkyaprak gülü;
Bir bezmde alem yaparken öldü.
– Hoş, annesinin adı da
Bezmialem’di.
Nasıl anımsamazsın Adolf Hitler’i,
Neden hiç evlenmediğini soranlara
Karısının Almanya olduğunu söylerdi.
– Söylentiye göre alev alev
Yandı onun koynunda.
Nasıl anımsamazsın Mussolini’yi,
Garsoniyerinde mutlaka bulundururdu
Bir dua iskemlesi.
– Ama son duasında
Toprağa doğru açılmıştı elleri.
Nasıl anımsamazsın kabadayı Al Capone’u,
Al Capone, yahu, Chicago’da Belediye Başkanı oldu;
Hani her kapının önüne bir şişe süt koydururdu.
– Temizleme-aydınlatma resminden
Oldu onun da sonu.
Ben bu şiiri yazdım akşamüzeri,
Aklımda ‘Define Adası’nın ilk sözleri;
Başkalarının hayatını da ilerde söylerim.
– Yine görüşelim!
– Görüşelim!