“pîr sultan’ım eydür yezitler gamda
horasan erleri urum’da şam’da
biz de mihman olduk bir ayn-i cemde
doyup kanamadık hallerinize
nezaman boynuma gitse elim
büyür kerbelâ’m
nezaman kana değse gözlerim
kerbelâ’da bir akşam
bir uzun havadır munzur
mor bir katar gibi düzülüp gider
saz çalar akşamları pîr sultan göçmenleri
gönlümün terazisi bozulup gider
koca fırat vura vura başını
hey fırat
fırat fırat
benim anam döve döve döşünü
kerbelâ uzak değil
ağlama sen
ben de silah çattım munzur eteklerinde
yıldızlara uludum yalnızlığın fıratçasından
gözleri nasıl da gözlerimdi hoooooy
ağrıda benden öte
bir munzur
bir fırat
ve bir gelincik
üçü de erzincanlı
üçü de üçgüzeller
gibi şuramda
ben de kulaç attım dedemlik tosbağalarla
kıyıları gelincikli fırat’ta
fırat fırat
hey fırat
insan nasıl allahsarmış gördüm o yalnızlığı
yaşadım allahsamayı bütün boyutlarıyla
kerbelâ uzak değil
ağlama sen
uzak geldim
seferberlik seferberlik çığrışır ayaklarım
başımdır dolaşır elden ele hergün şam’larda
yüreğimdir her seher bir ak güvercin
bu kaçıncı yezit
dostlar
bu kaçıncı muharrem
ben gözüme sürme değil kerbelâ çektim
ağlama sen
‘ağlama gözlerim mevlâ kerimdir’
ben bilirim o mevlâyı
mevlâ bizimdir
taze karpuz kokusu
bu benim kanım
dostlar, yüzleriniz neden böyle kuytu gülleri
yüzleriniz bir avuç su
a dostlar
fırat fırat
hey fırat
neyleyim ben suyunu
yangınım kaç bin fırat
çilem kaç bin cehennem
hergünüm bir kerbelâ
bakın hele
bakın şu soyukahpelilere
sabahın seherini haram etmişler bana
kaygulu geceleri vatan etmişler bana
fırat fırat
hey fırat
fırat’ı, dost fırat’ı
düşman etmişler bana
nezaman bir ak güvercin konsa dalıma
ak boynundan kanlar sızsa boynuma
nezaman tuza batsam fırat kıyılarında
yezitler doldursa akşamlarımı
dolaşır kesik başım şam’larda
ürkerim büyük tutsaklığımdan
yavrum, mazlum bakışlım, niye akşamız
niye böyle
binicisiz at gibi
göçün ucu saplandı karanlığa
göçün ardı görünürde yok
kim geçmiş bu dağlar kargaşasını
kar kokmuş güneş kokmuş türküsü kimin
kim dökülmüş kızılırmak’lara binlerle
bakarım biryanıma
derim yüzülür
bakarım biryanıma
etim kıyılır
sallanır ak bedenim yağmurda yaşta
urganı boynunda dedem görünür
tutuşmuş ali kuzularının ak çadırları
aşar gelir çığlıkları anacıkların
adımın arkasında
taptaze yaram görünür
kerbelâ aşkım benim
umudum öfkem açlığım
kalabalık yalnızlığım
çocuk saflığım benim
fırat fırat
hey fırat
muhanete muhtaçlığım
kerbelâ benim
onlar hep yezit’tiler
ben hep hüseyin
onlar çöle akar gibi akıp gittiler
ben geldim buralara
fıratlaşarak
kerbelâ uzak değil
kerbelâ uzak değil
ben bilirim bu kavgayı
ağlama sen
Hasan Hüseyin KORKMAZGİL