Kültür Sanat Edebiyat Felsefe
Cumartesi, Kasım 23, 2024
No menu items!

GEÇEN YIL

 

haberler geliyor ardarda
haberler kanlı
karanlık
gri göklerde bin yıllık keder
ve ecnebi sokaklarda yalnızlık
yas var
ölüm ve işkence siyahına büzülmüş hayat
dijle kan akıyor diyorlar
parça parça cesetlerle kararmış fırat
basma perdeler güne kapalı
gramafonlar kısık
gencecik gelinlerin rahminde kasatura
bir afet
bir salgın olarak büyüyor kısırlık
haberler geliyor ardarda
haberler kanlı
karanlık
umudu yaşadık geçen yıl
öfkeyle
kin tutarak
eylül’den bu yana
hesap-kitap
istatistik
on idam
sekseni işkenceyle binikiyüz cinayet
yaralılar
sakatlar da ayrı
kızıltepe dokuz can verdi
kamışlı onbeş
– üçü kadın
üçü çocuk
biri de gebeydi ilk bebesine –
vahşet sınırları tuttu iyice
hücrelere koğuşlara yayıldı

ekim
adalı’yı aldı götürdü
aralık
erdal’ ı
sonra
“kürt halkı da bütün halklar gibi
insanca yaşama hakkına sahip olmalıdır” dediği için
“türk devleti
kürt ulusuna
köle olmayı öneremez” dediği için
vurdular kollarına kelepçeyi
beşikçi’nin
gülseren
– ruşen’in karısı-
kocasını göremedi aylarca
ceyhun, kardeşim benim
– yaşamadan çocukluğunu
ilk gençliğini –
umutsuz bir ihtiyar oluverdi bir yıl içinde
yılmaz askerliğini bitirdi
konuşmaya başladı jir – yeğenim –
mümtaz’ ın kızı
– zelal –
okuma yazma öğrendi
mektup yazdı bana
resim gönderdi
çiçekleri
ağaçları
bulutları ile
koca bir dünya
resmin üstünde bir kelepçe var
zincirinde kan
sonra öğrendim ki bütün bir yıl
hasret büyüten çocuk
bir dakika görebilmiş babasını
kollarında zincir yaraları
bileklerinde kan
zelal – mümtaz’ın kızı –
bir daha ne zaman yazar bilemem
ama biliyorum ki
okullar tatile girince
ve parası da varsa anasının
gene gidecek diyarıbekr’e
hasret dolu gözleri
ve beyaz
toparlak yanaklarıyla
biliyorum ki
gene konuşamayacak doyasıya
ve göremeyecek geçen yılki amcalardan pek çoğunu
ali’ yi
ferhan’ı
önder’ i
ve kimliksiz vurulup
törensiz gömülenleri göremeyecek
dijle’nin çığlıklarından
fırat’ın homurtularından yükselen seslerle
demek ki yazın
demek ki diyarıbekr’in cehennem yangınında zelal
zincir seslerini
copları
ve köpek hırlamalarını duyabilecek ancak
bir de kanlı duvarlara yapışmış
çıplak gözlerle
ölülerimizin direnme türkülerini
umudu yaşadık geçen yıl
öfkeyle
kin tutarak
saksılar soldu, büzüldü
ama
dağlarda
solgun bir güz geçirileceği düşünülmedi hiç
bütün bir yıl solgun bir güz
çiçeksiz
rüzgarsız
miting alanlarının coşkusu kelepçede
grev şenliklerinde panzer karası
ve asla bahara çıkılamayacakmış gibi
zemheri ayazı yürüdü düşüncelerimizden
ölüler taşıdık bir odadan bir odaya
ölüler
ölüler
ölüler
kirli uzun tırnakları
kireç beyazı ayaklarıyla
parçalanmış başlar
ezik kollar, bacaklar
bir odadan bir odaya sürünüp durdu hüzün bulutları
kederli türküler
ve donmuş
simsiyah gözlerle
silahları pas tutmuş
yalnız ve aç gerillalar böldü uykuları
çığlıklar çarpıp çarpıp döküldü duvar diplerine
sonra duyuldu ki
düşük kabusları içinde de olsa
derinden derine duymaktadır cem
üçüncü bebeğinin kalp seslerini
usul usul büyümektedir meral’de yeni bir can
ve kristina
bir oğlan daha doğurmuş
adı serdar
demek ki
stockholm’ e bahar
büyüyen bebeklerle gelecek
demek ki
her ne kadar
bahara ulaşılamayacak diye düşündüysek de
bahar
çatlayan tomurcukları
yağmur yüklü bulutlarıyla
kıpırdamaktadır buzların arasından
varsın kanlı irinleriyle nefrit
oyup dursun böbreklerimi
ne çıkar
doğan
ve doğacak olan bebeklerin çığlıklarında
stockholm’de de olsa
ses edip
boyvermektedir bahar

Orhan KOTAN

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments